En Sıcak Konular

ANKARA GELİYORUM DİYEN FELEKETE NEDEN BİGANE KALDI?

6 Haziran 2010 21:39 tsi
ANKARA GELİYORUM DİYEN FELEKETE NEDEN BİGANE KALDI? Vatandaşlarının güvenliğini sağlamakla yükümlü olan hükûmet,niçin göz göre göre silâhsız sivil gemileri haydutlukta ve korsanlıkta sâbıkalı İsrail’in insafına bıraktı?

Saldırı Soruları -1-

İsrail’in Mavi Marmara gemisine saldırısıyla eş zamanlı İskenderun’da 6 şehidin verildiği saldırının ardından son dönemde daha da tırmandırılan terör saldırıları ve çatışmalarla şehidler verilmeye devam ediliyor.

Son iki ayda Öcalan’ın “Haziran’da terör olayları artacak” tehdidiyle şehid sayısı 40’a yaklaştığı süreçte, üzerinden günler geçtiği halde hâlâ kayıpları için çelişkili bilgiler verilen İsrail saldırısı üzerinde bir dizi soru işâreti duruyor…

Herkesin sorduğu ve bir türlü cevabının alınamadığı ilk istifham, daha önce mülteci kamplarına baskında bulunup çoğu çocuk, kadın, yaşlı binlerce sivili katletmiş, yine aralarında yüzlece çocuğun bulunduğu beşyüz Filistinliyi hunharca öldürüp beş bininin yaraladığı son Gazze bombalamasında açıkça görüldüğü gibi fosfor bombalarıyla hastaneleri, ambulansları, okulları, yardım depolarını, camileri bombalamış, onca zulüm ve vahşeti yapmış İsrail’in, günler öncesinden “Gazze yardım filosu”na müdahâle edeceği tehdidine rağmen, Ankara’nın hiçbir tedbir almaması…

Gerçekten Ankara, neden “geliyorum!” diyen felâkete bigâne kaldı. Vatandaşlarının güvenliklerini sağlamakla yükümlü olan hükûmet, niçin göz göre göre silâhsız sivil gemileri haydutlukta ve korsanlıkta sâbıkalı İsrail’in insafına bıraktı?


NEDEN TEDBİR ALINMADI?

Sonra Başbakan Erdoğan’ın ta Brezilya’dan “Bu bizim dışımızda bir sivil organizasyondur, hükûmetle ilgisi yoktur” kayıtsızlığıyla paralel olarak İsrail Dışişleri sözcüsünün, “Türk Dışişleriyle temas halindeyiz, Türk hükûmeti filonun arkasında olmadığını, organize etmediğini, katılmadığını ve desteklemediğini söylüyor; bunu bilmek çok güzel” açıklamasının anlamı nedir? Bu durum, şimdi Erdoğan’ın veryansın ettiği İsrail’e pervâsızca saldırma cür’etini vermemiş midir?

Millî Savunma Bakanı, “Böyle bir müdahâleyi beklemiyorduk, kimse beklemiyordu. Çünkü her işin kuralı var. Hava sahanıza bir yabancı ülkenin savaş uçağı girse bile hemen vurulmaz, önce ne olduğu araştırılır” diyor. (Fikret Bila, Milliyet, 3.6.2010) Diyelim ki hükûmet terör devleti İsrail’in yapacağını öngörmedi, göremedi. Peki bile bile 600 insanı taşıyan Türk bayraklı sivil geminin çıkışına izin verildiğine göre en azından bir iki savaş gemisi koruma için eşlik edemez miydi? Helikopterlerle, denizaltılarla, hücumbotlarla saatlerce süren kuşatma ve tâcize karşı, saatler boyu “imdat!” çağrılarına cevap veremez miydi? Yunanistan’la her defasında it dalaşında bulunan savaş uçaklarından bir iki tanesi havalanıp İsrail gemi, uçak ve helikopterlerini uyarıp uzaklaştıramaz mıydı? Bir diğer önemli istifham, yolcu, yaralı ve cenâze sayısında yetkililerin ifâde ettiği tenâkuzlu resmî rakamlar…

Başbakan, “kayıp yok” diyor ama uçakların Türkiye’ye varmasının ardından yetkililer yolcuların ve yaralıların başka ülkelerle karışmış olabilileceğini söylüyor. Saldırıyı yaşayan gazeteciler, katledilenlerin ve yaralanan yolcuların çok daha fazla olduğunu bildiriyorlar. İHH Başkanı, “İsraillilere otuz yaralı teslim ettik, bize yirmi bir yaralı geri verdiler” diye konuşuyor. Aradaki farkın izâhı bir türlü yapılamıyor…

NİKARAGUA KADAR BİLE OLAMIYOR!

Bir başka soru işâreti ise, Başbakan’ın “one minute” çıkışından çok daha sert kınamalar yaptığı halde, anlaşma ve işbirliklerinin sürmesi. AKP iktidarının “büyük bir başarı” saydığı İsrail’in yolcuları ve yaralıları serbest bırakmasını, şehidlerin naaşlarını göndermesini yeterli bulması...

ABD dönüşü basın toplantısında, “İsrail’in gözaltına aldığı 380 kişinin tamamının serbest bırakmaması halinde İsrail’le ilişkilerin köklü bir şekilde gözden geçirileceği” restini çeken Davutoğlu’nun “sükûnet ve itidâl” telkini, bunun göstergesi…

Davutoğlu’nun, Türkiye’nin neler yapabileceğinin sorulması üzerine, “Gerek yok, amaç hâsıl oldu zâten” cevabı, AKP hükûmetinin İsrail’le en üst noktaya vardırdığı İsrail’le işbirliği anlaşmalarını iptale ve hatta askıya almaya pek yanaşmadığını ele veriyor.

Başbakan “sert mesajlar” verip medyaya ve halka karşı İsrail’e veryansın ediyor. Lâkin İsrail’le askerî, savunma sanayii ve ekonomik işbirliklerini devam ettiriliyor…

Yunanistan, Mısır ve İsveç’ten sonra bu yaz Dünya Kupasına ev sahipliği yapacak olan Güney Afrika, saldırıyı şiddetle kınadığını göstermek için İsrail’deki büyükelçisini geri çağırıyor

Nikaragua hükûmeti bile “İsrail’le tüm diplomatik ilişkilerini kestiğini” resmen ilân ediyor. Devlet Başkanı Daniel Ortega adına yapılan açıklamada, “İsrail’in uluslararası sulardaki bu faaliyetinin illegal, saldırının suç olduğu ve uluslararası hukukun ihlâli anlamına geldiği” vurgulanarak katledilenler için “yas tutma” kararı alınıyor…

Ve ne yazık ki Türkiye, Yunanistan, Mısır ve İsveç’in yaptığı gibi büyükelçisini geri çekmenin ötesinde diplomatik tepki ve yaptırım olarak bir şey yapmıyor. Nikaragua kadar bile olmuyor, olamıyor…

Peki neden? [1]

Saldırı Soruları -2-

İsrail saldırısında, kuşatılan sivil yardım gemilerine “izin” verip koruyucu gözlemci verilmemesine, ardından yardıma koşmayıp İsrail’in insafına bırakılmasına mâkul bir cevap verilemiyor.

Doğrusu, gemilerin yardım çağrılarına kayıtsız kalınmasının, saatlerce süren kuşatmaya ve İsrail limanına çekilmesine Ankara’nın seyirci kalmasının hiçbir geçerli gerekçesi yok. Sahi neden İsrailli yetkilileri açık bir dille uyaran görüşmeler yapmadı?

Başbakan Erdoğan, “Savaş için gitmediler, gözlemciye gerek yoktu” diyor. Lâkin deneyimli diplomatlar, İsrail’in Gazze’yi ablukaya almasına ve yardım filosunu engellemesine karşı Türkiye’nin elinde meşrû esaslı gerekçeler bulunduğunu belirtiyorlar.

Buna göre, Ankara, öncelikle 1860 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararını İsrail’e ileterek Gazze’yi ablukaya alıp ambargo uygulamaya ve sivil yardım filosunu engellemeye hiçbir hakkı olmadığını kararlı bir biçimde bildirebilirdi. Uluslar arası alanda ciddî diplomatik çabalarla İsrail’in barikatını kırabilir; filonun Filistin’e ulaşmasını sağlayabilirdi…

Gerçekten neden İsrail makamları aranmadı? Niçin gemiler daha kuşatma altında saldırıya uğramadan, bölgeye ve uluslar arası hava sahasına âcilen bir-iki savaş gemisi ve jetler gönderilmedi?

Hükûmet, İsrail makamlarıyla görüşmeden ve güvencesini almadan yardım konvoyunun yola çıkmasına hangi sâikle izin verdi? 600 sivili ve yüzlerce tonluk gıda, ilâç tıbbî ve yardım malzemesini taşıyan insanî yardım filosunu neden haydutlukta ve korsanlıkta sâbıkalı İsrail’in zulmüne bıraktı?


HANGİ ETNİK DİPLOMASİ?

İsrail, Gazze’ye gidişi engellemek için, gemilerin motorlarını susturup pervanelerini bağlayabileceği ve rahatlıkla Aşdood limanına çekebileceği halde, niçin havadan ve denizden otomatik silâhlarla, bombalarla saldırmayı seçti? “Yardım konvoyu” üzerinden Türkiye’yi tuzağına çekmek için mi?

Yine yüzlerce vatandaşının İsrail hapishanelerinde doldurulup günlerce hesâba çekilmesinin “mesaj”ı nedir? İsrail askerlerinin tutuklulara psikolojik tâciz ve işkenceyle birlikte “one minute” demeleri, İsrail kabinesinin sözde “en ılımlı” ismi Savunma Bakanı Barak’ın ve “one minute”ın muhatabı Cumhurbaşkanları Peres’in operasyona katılan ve askerleri ziyaret edip kutlamasının ve “Gemide teröristler vardı” cümlesinin anlamı nedir? Erdoğan’ın altı doldurulmayan “one minute!” çıkışının intikamını almak için mi?

Bütün bunlar bir yana, İHH sözcülerinin, gazetecilerin ve bazı yolcuların, ısrarla ölü ve yaralı listesinin daha kabarık olduğu ve bazı yolcuların denize atıldığı iddiaları ne derece doğru? Hâlâ kayıplardan bahsedilmesi benzeri çelişkilerin sebebi nedir? Saklanan bir şeyler mi var? Neden üzerinden günler geçtiği halde bir türlü doğru tesbitler yapılamıyor?

Türkiye’nin uluslar arası hukuktan kaynaklanan haklarıyla, başta Mavi Marmara olmak üzere, Gazze’ye yardım gemilerini üç gün içinde geri istediği belirtiliyor. Ancak İsrail, el koyduğu gemileri hâlâ iâde etmiş değil. İsrail’in gemilerdeki yüzlerce ton yardım malzemesini boşaltıp Gazze’ye gönderdiği ve Filistinli yetkililerin bunu kabul etmediği haberlerinin te’yidi neden hâlâ yapılmadı, yapılmıyor?

İsrail’in bu yardım malzemelerini alıkoymasına, hâlâ iâde edilmeyen, çoğu Türk vatandaşlarının kimliklerinden, paralarından, şahsî eşyalarına, gazetecilerin kamera ve fotoğraf makinelerine, bilgisayarlarına, kasetlerine el koymasına karşı hükûmet hangi etkin diplomatik teşebbüste bulunmakta?


İSRAİL’E “YENİ BÜYÜKELÇİ” HAZIR!

Görünen o ki, Ankara, İsrail’e lâfla bunca kınama yerine, savaş şartlarında bile benzeri görülmeyen uluslar arası hukuk ve insanlık dışı saldırıların hesâbını, Cumhurbaşkanı Gül’ün ifâdesiyle sonraya bırakmakta; “uluslar arası câmia”ya havale etmekle kalmaktadır.

Buna mukabil saldırının ilk gününde, “Kimse bizden savaş gemisi göndermemizi beklemesin” diyen Başbakan Yardımcısı Arınç, “Hislerimizle hareket edemeyiz; varlığını kabul ettiğimiz bir devleti yok farzedemeyiz, ‘ben seni defterden sildim’ diyemeyiz” diye güya “reel politik”ten dem vurmakta…

Oysa kimsenin AKP hükûmetinden İsrail’i defterden silmesini beklediği yok. Millet, siyasî iktidarın, salt “söylem”le ve “kınamak”la kalmamasını, eylem ve yaptırımda bulunmasını bekliyor. Erdoğan’ın meydan meydan dolaşıp halka karşı “İsrail’in devlet terörüyle her türlü rezilliği, alçaklığı ve zorbalığı yaptığı” yakınmalarının ve “Yanlarına kalmayacak, hesâbı sorulacak” meydan okumalarının gereğini gözlüyor…

Ve daha gemiler gelmeden İsrail’le “olumlu adımlar”dan bahsediliyor. Mâruz bırakıldığı “alçak koltuk krizi”yle daha önce geri çağrılan ve son saldırı üzerine “istişâreler için geldiğini” söyleyen Türkiye’nin Telaviv Büyükelçisi Oğuz Çelikkol’un yerine atanan yeni Büyükelçi Kerim Uras’ın gönderilmesi için temaslar sürüyor…

Üç askerî tatbikatın iptali dışında sembolik de olsa bir tek askerî ihâleyi, savunma sanayii işbirliğini, ekonomik anlaşmayı iptal etmiyor, dondurmuyor; neden? [2]

 

Cevher İLHAN-Yeni Asya

 

Kaynak: YENİ ASYA GAZETESİ

[1].http://www.yeniasya.com.tr/2010/06/05/yazarlar/cilhan.htm
[2].http://www.yeniasya.com.tr/2010/06/06/yazarlar/cilhan.htm
.



Bu haber 600 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,358 µs