En Sıcak Konular

189 YILDIR AÇILMAYAN BİR KİLİSE KAPISININ ARKASINDA YATAN GERÇEK

8 Mayıs 2010 22:37 tsi
189 YILDIR AÇILMAYAN BİR KİLİSE KAPISININ ARKASINDA YATAN GERÇEK İstanbul’un Fatih ilçesinde 189 yıldır kapalı tutulan bir kapı.Osmanlı padişahı II. Mahmut zamanından beri özellikle kapalı tutuluyor. Peki niçin?

189 yıldır açılmayan bir kilise kapısının arkasında yatan gerçek  

İstanbul’un Fatih ilçesinde 189 yıldır kapalı tutulan bir kapı. Simsiyah, kapkara bir kilise kapısı... Osmanlı padişahı II. Mahmut zamanından beri özellikle kapalı tutuluyor. Peki niçin?

Değerli okurlar, bu araştırma yazımızda tarihin tozlu sayfaları arasında kalmış iki vesikayı yorumlarınıza sunmak istiyorum. Okudukça siz de göreceksiniz, geçmişten günümüze hâlâ gün yüzüne çıkarılamamış bazı karanlık meselelerin kökenine bu vesikalar nasıl ışık tutmaktadır… Araştırmamızın konusu ise, İstanbul’un göbeğinde 189 yıldır kapalı tutulan bir kapı. Simsiyah, kapkara bir kilise kapısı... İstanbul’un Fatih ilçesinde bulunan Ortodoks Rum Kilisesi’nin diğer adıyla Fener Rum Patrikhanesi’nin ana giriş kapısından bahsediyorum. Bu kapı, Osmanlı padişahı II. Mahmut zamanından beri kapalı tutuluyor... Peki niçin?
Gelin, kısa bir tarihî seyir yapalım ve bunun sebebini birlikte araştıralım:

1800’lü yıllarda Osmanlı
Tarih, 1800’lü yılların başı ve Sultan II. Mahmut dönemi. Avrupalıların “Hasta Adam” dedikleri Osmanlı Devleti, içeride ve dışarıda hızla kan kaybetmektedir. Sosyal, idarî, ekonomik, askerî, hukukî sahalarda yapılmaya çalışılan ıslahatlar; Sanayi Devrimi’nin gelişmelerini yakalamaya ve Fransız İhtilali’nin etkilerine mani olmaya yetmez.
Avrupalı devletlerin desteğini arkasına alan azınlıklar, yaşadıkları Osmanlı toprakları üzerinde hak iddia ederek birer birer bağımsızlıklarını kazanma yoluna giderler. Önce Sırplar ve Bulgarlar hemen akabinde Yunanlılar Osmanlı Devleti içinde ayaklanmış, Batılı devletlerin de yardımlarıyla bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. Azınlık isyanlarına bir de Suriye ve Hicaz’daki Arap isyanları eklenir. Vehhabiler ayaklanarak, Mekke ve Medine’yi ele geçirmişlerdir. Osmanlı–Rus savaşları, Yeniçeri ve azınlıkların isyanları, kapitülasyonlar… derken, Osmanlı Devleti’nin ayakta kalacak gücü kalmamıştır artık.
Yunan isyanında Fener Rum Patrikhanesi’nin rolü
1806’da tahta geçen II. Mahmut, çöküş sürecine giren Osmanlı’nın ciddi ıslahatlarla düzelebileceğine inanmış, bu doğrultuda ciddi tedbirler almıştır. Padişah, özellikle devletin bekasına, vatan ve milletin bütünlüğüne yönelik isyan ve ihanet girişimlerini affetmemiştir.
Bu cümleden olarak, Yunan isyan ve ihtilal hareketlerini destekleyen, Osmanlı topraklarında fitne ve fesat tohumları yayan, hemen her zayıf anında devleti arkadan hançerleyen Fener Rum Patrikhanesi de, yaptıklarının bedelini ağır ödemiştir.
Devrin Fener Patriği "V. Grigorius" ve beraberindeki işbirlikçi papazlar vatana ihanetlerinin belgelerle ortaya çıkartılmasının ardından 1821 tarihinde II. Mahmut’un emriyle idam edilmişlerdir. Hemen hepsi Türk düşmanı olan Megola İdeacı patrik ve papazlar gibi, Patrik Grigorius da Osmanlı Devleti’ni yıkmayı ve Türkleri tarih sahnesinden yok etmeyi amaçlayan “Eterya Cemiyeti”nin üyesiydi ve ona, “Gizli Başkan” statüsünde bakılıyordu (1).

Yunan isyancılarıyla yapılan şifreli yazışmalar
Nitekim, Rum–Yunan isyanı başlayınca hem ihtilâl hareketlerini kutsamak, hem de Eterya ajanlarını teşvik etmek maksadıyla yazmış olduğu şifreli mektubunda şu ifadeleri yer almaktadır: “Ulûm–u Yunanîye’nin (Yunan istiklalinin), neşri için memleketimizde bir Mekteb–î Umumi (Yunan devleti) inşasına müttefiken karar vermiş olduğunuz malûmumuz olunca ziyadesiyle memnun olduk. Gerek zat–ı dostaneleri (Eterya lideri Petro) ve gerek bilcümle kaptanlar (isyancılar); makbûl işbu Mekteb–î Umumi’nin ihdas ve ihyasına gayret ve vatanperverliklerini sarf ederek, yalnız felsefe ve bahadırlarının ahlâkı olduğunu bilfaal ispat ettiğiniz halde, tarafımızdan dahi muavenet ve himaye edilmesi icrası sağlam olduğundan, yapılması gereken işlere iktidar eyleyesiniz” (2).

II. Mahmut, işbirlikçi patrik ve papazları idam ettiriyor
Patrik Grigorius ve bir kısım Rum papazların, Rum–Yunan isyanında ne derece rol oynadıkları yapılan tahkikat neticesinde tespit edilmiştir. "Sadrazam Benderli Ali Paşa"nın, patrikhaneye yaptığı ani baskında ele geçirdiği ihanet belgelerinden bazıları şunlardı:
“Moralı isyancılara yazılan mektuplar, İstanbul’daki hazırlıklar için verilen bilgiler, Hariciye Nezareti’nde çalışan Fenerli Rum beylerinden alınan Osmanlı devlet sırları, İngiliz ve Fransız elçiliklerinden edinilen bilgiler, özellikle Rusya’daki hazırlık aşamaları, Odesa’daki Eterya cemiyet merkezinden gönderilen silah ve mühimmat, dünya Ortodoksluk âlemine hitaben yazılmış yardım beyannameleri, yardıma ait makbuzlar… hepsi ele geçmiştir. Patrik, suçüstü yapılan baskında hiçbirini inkar etmemiş, hepsini şahsen yaptığını söyleyerek tüm suçu üzerine almıştı; halbuki suç ortakları vardı ve bunlar da tespit edilmişti” (3)...
Kayseri, İzmit, Edremit ve Tarabya metropolitleri İstanbul Balıkpazarı’nda, Kaşıkçılar Hanı önünde ve Parmakkapı’da idam edildiler. Patrik Grigorius ise 21 Nisan 1821’de Fener Rum Patrikhanesi’nin “orta kapısında” idam edildi (4). Boynuna asılan suç yaftasında:
“Devlet–i Âliye’nin nimetlerinden faydalandığı, her türlü imtiyaza sahip olduğu halde nankörlük edip Rumları devlet aleyhine isyan ettirmeye çaba gösterdi” (5) ifadeleri yer almaktadır. Osmanlı Tarihinde Grigorius, idam edilen ikinci patrik oldu. İlki, "III. Parthenios", Osmanlı aleyhine Rusya ile haberleştiği için Sadrazam Köprülü Mehmet Paşa tarafından, “Vatana ihanet ve isyan çıkarmaya teşebbüs” suçundan 1659’da idam edilmişti (6).

Türkleri yok etmenin gizli planları gün ışığına çıkıyor
Zaman geçtikçe Patrik Gregorius’un daha bir çok bölücü faaliyetleri gün yüzüne çıkartılmıştır. Bunlardan birisi de, Yunan isyanı patlak verdiği günlerde Ruslarla mektuplaşarak Türklerin nasıl yok edileceğine yönelik komplo planlarının ele geçirilmesi idi. Nitekim Patrik Gregorius, Rus Çarı "I. Aleksandr"la gizlice mektuplaşmış; mektupların birinde, “müşterek düşman” gördükleri Türklerin nasıl yok edileceğine dair tavsiyelerini dile getirmişti.
Türkiye’de bulunduğu süre içinde Türklük aleyhine epey faaliyetlerde bulunmuş olan Rus Elçisi "General İgnadyef", hatıratında, bu mektupla ilgili olarak şunları söyler:
“Mahmud Nedim Paşa’nın, Sadrazamlıktan istifa ettiği gün Patrikhaneye gitmiştim. Patrik Germanos, sohbetimiz sırasında Patrikhane’deki inşaat esnasında çıkan bir sandık içinden, Sultan Mahmut zamanında Yunan istiklaline yardım suçuyla asılan selefi Gregorius’un o zamanki Çarımız Aleksandr’a gönderdiği bir mektubun müsveddesini bana okudu. Ele geçtiği zaman Germanos’un bile felaketine sebep olabilecek bu mektup, ölen Patrik’in, Türkleri dünya siyasî ve askerî hayatından korkulacak bir varlık olmaktan çıkaracak, hatta bağımsız bir millet olabilmekten mahrum edecek çok dikkate değer tavsiyeler içermekteydi. Benim Osmanlı Devleti nezdinde vazifede olduğum esnada (1864–1878) bu teşhisler tamamen isabetle tecelli etti”
Patrik Gregorius’un, Türkleri içerden yok etme düşüncelerini taşıyan bu vesikayı ibret nazarlarınıza sunuyoruz:
“Türkleri maddeten ezmek ve yıkmak mümkün değildir. Çünkü, Türkler çok sabırlı ve dayanıklı insanlardır. Gayet mağrurdurlar ve izzet–i nefs sahibidirler. Bu hasletleri de dinlerine olan bağlılıklarından ve kadere rıza göstermelerinden, geleneklerinin kuvvetinden; padişahlarına, kumandanlarına, büyüklerine olan itaat duygularından gelmektedir.
Türkler zekidirler ve kendilerini müspet yolda sevk ve idare edecek reislere sahip oldukları müddetçe de çalışkandırlar. Gayet kanaatkârdırlar. Onların bütün meziyetleri hatta kahramanlık ve şecaat duyguları da geleneklerine olan bağlılıklarından, ahlâklarının selabet ve safiyetinden, bilhassa dinî ve manevî hayatlarının tanzim ve tedvin eden şahsiyetlere olan bağlılık ve hürmetlerinden gelmektedir.
Türkleri evvela bu din ve manevî şahsiyetlerinden mahrum bırakmak, buhran anlarında irşâd vazifesini ifa edecek şahsiyet ve mihraklardan nasipsiz kılmak icap eder. Bunun da kestirme yolu dinî ve manevî hayatı temsil eden teşkilat ve şahsiyetleri, milletleri üzerinde etkili kudret olmaktan çıkartmaktır. Halkı da millî ve manevî geleneklerine uymayan dış telkin ve fikirlerle tahrip etmektir.
Türkler dış yardımı reddederler, haysiyet duyguları buna manidir. Velev ki, geçici bir zaman için zahiri kuvvet verse de, Türkleri dış yardıma alıştırmalıdır.
Maneviyatları sarsıldığı gün kendilerinden şeklen çok kuvvetli, kalabalık ve zâhiren hakim kuvvetler önünde zafere götüren asıl kudretleri sarsılacak ve maddi vasıtaların üstünlüğü ile yıkmak mümkün olacaktır...” (7). [1]

****
Bizans diriltilince mi? Rum kilisesinin ‘Kin Kapısı’ ne zaman açılacak  
 
Patrik V. Gregorius’un idamı, Bizans’ı diriltme ülküsü taşıyanların Türklere yönelik kinlerini daha da artırmış, bu kin Megalo İdea adına giderek intikama dönüşmüştür. İşte, bunun bir nişanesi olarak Patrik V. Gregorius’un idam edildiği Patrikhane’nin “orta kapısı” idam gününden (1821) günümüze kadar açılmamıştır ve Gregorius’un emsalinde bir Türk büyüğü idam edilinceye kadar da açılmayacağı yönünde bir inanç taşınmaktadır. Hatta kimi tarihçi, her Patriğin 1821’den beri Fener Patrikhanesi’nin orta kapısı önünde gelip şöyle and içtiğini ileri sürer: “Vaktiyle bu kapıdan Patrikhaneye girilirdi. Fakat 1821’de Patrik Gregorius, Sultan Mahmud’un emriyle asıldı. Bu giriş yeri ancak ilahî hikmetin tecelli ettiği, bir cinayetin cezası verildiği gün açılacaktır” (1).
Günümüzde Fener Rum Patriği Dimitri Bartholomeos 1995 yılında bir TV’deki söyleşide, spikerin sorusu üzerine “Orta Kapı”nın 1821’den beri açılmadığını itiraf etmiş, “Bizans diriltilince mi açılacak?” sorusuna, “Hayır, Patrik’in hatırasına, bir sembol olarak açılmıyor” cevabını vermiştir (2). Elbette, “Bizans diriltilince, bir Türk büyüğü idam edilince açılacaktır” diyecek hali yoktu herhalde...

Rum İkonomos Mektebi’nde ele geçirilen bir belge
Türk milletini tarih sahnesinden yok edebilmenin, sadece askerî mücadelelerle mümkün olmayacağını uzun tecrübelerle anlamış olan Fener Rum Patrikhanesi, ayrılıkçı, bölücü ve yıkıcı faaliyetlerden hiçbir zaman geri durmamış, bu doğrultuda sürekli fesat programları geliştirmiş ve uygulamıştır.  Bu konuda takdirlerinize bıraktığım bir diğer tarihî vesika da, Ali Bey Adası’nda, Papaz İkonomos tarafından kurulan ve sözde dinsel eğitim veren “İkonomos Mektebi”nde sonradan ele geçirilen 1884 tarihli bir gizli ders programıdır.
İşte, Patrikhane’nin Türkler ve Türkiye hakkındaki hissiyat ve düşüncelerini aksettiren korkunç belge:

Türkler hakkındaki temel düşünce
“Madde 1. Türkleri ezeli bir düşman olarak Rumlara tanıtmak.
Madde 2. Türklerin en ufak hatalarını büyüterek, Avrupa’ya duyurmak, medeni aleme Türkleri düşman etmek.

Tatbik edilecek iktisat politikası
Madde 3. Türkleri iktisaden çürütmek; bunun için de zengin Türkleri sakat ticaret yollarına götürmek, bol faizli krediler açmak, ağır şartlarla rehin kabul etmek.
Türk mallarının sahtelerini, çürüklerini yapıp, aynen Türk malı damgası ile satışa çıkarıp Türk müesseselerini iflasa sürüklemek, her türlü Türk malı ile rekabet etmek, herhangi bir Rum’un bu hususta yapacağı fedakarlığın karşılığı; Rum bankaları, ticaret kulüpleri tarafından ödenecektir. Ayvalık ve havalisinde “Midilli Bankası” ve “Mirmika” yani, Karınca Teşkilatı her zaman hizmete hazırdır.

Türk ahlâkına ve geleneklerine karşı politika
Madde 4. Türk Milleti’ni ahlâk, milliyet, din ve gelenekleri bakımından çürütmek. Bu hususta;
a) Küfürler öğretmek, küfrü Türkler arasında yaymak, laubalileştirmek.
b) Türkleri zinaya, diğer ahlaksızlıklara teşvik etmek. Bilhassa asil Türk aileleri arasına genç, güzel Rum kızlarını ve kadınlarını hizmetçi, cariye olarak verip, bu aile ocaklarını yıkmak. Devrin büyük ricali yanına, yetiştirilmiş Rum dilberlerini yerleştirip Rum emellerinin kolay elde edilmesine çalışmak.
c) Türk gençlerine apaş–külhanbeyi ruhu aşılayıp Türk geleneklerini çürütmek. Gençler arasında kabadayılık ruhunu yayarak sevgi, saygı bağlılıklarını kırmak, onları birbirine düşürmek, milli terbiyeyi yok etmek
d) Argoya benzer bir küfür dilini Türkler arasında yayarak milli dil ve duygularını bozmak

Takip edilecek din politikası
Madde 5. Türkleri dini bakımdan sarsmak:
a) Hocalar, papazlara sokulmaz. O halde onları Rum zenginler, tüccar ve esnaf vasıtasıyla elde etmek. Bol hediye, veresiye vermekle pekâla elde etmek.
b) Hocaları içkiye alıştırmak, onlara ilk kadehleri kadınların elinden içirip sarhoş, rezil halde el–âlem içinden geçirip herkese göstermek Rumlara dini bir zafer olur.
c) Hocaları her türlü uydurma inanışlara saptırmak
d) Hocalara yanlış vakalar anlatıp Türk ahali ile hocaların arasını açmak, Rum halkına verilen mukaddes vazifedir.

Rumların ve kiliselerin siyasi hedefi
“Madde 1. Türk hükümranlığını baltalamak. Bu işi azar azar geliştirip İstanbul’u ele geçirmek. Eski Konstantiniye’yi (Bizans’ı) yeniden kurmak.

İsyan ve fitne hareketleri
Madde 2. Türk halkı arasına daima fitne ve fesat sokarak, devletle milletin arasını açmak, isyanlar organize edip, zamanında aradan çekilerek, Türkler arasında kardeş kanı akıtmak, komiteler tertip edip Türk köylerini basmak.

Harpler esnasında yapılacak hıyanetler
Madde 3. Bir harp sırasında Türk halkını sefalete götürecek her çareye başvurulacak. Türk topraklarında zahire ve en lüzumlu gıda maddeleri halkın elinden süratle gizlice toplanıp, adalara sevk edilecek, komşu memleketlere satılacak. Rum tüccarlarının uğradığı zararlar milli bankalar tarafından tüccara para olarak ödenecek. Bütün bunlar, devletin bir harp ile meşgul olduğu, yahut iç isyanlar çıktığı, devlet idaresinin zayıf olduğu sırada yapılmak gerekir.
Hastanelerin vazifesi
Madde 4. Doktor ve eczacı Rumlar; Türk hastaları, bilhassa kimsesiz hastaları gizlice zehirleyip öldürecek. Kör, sağır, sakat ederek saf dışı bırakmağa çalışacaklar. Bu tavsiyeler gizli olarak tatbik edilecek.
Ziraat politikası
Madde 5. Türk çiftçisi ağır faizlerle toprağından edilecek. Bu borçların kolayca kabarabilmesi için, harman veresiyeler, senetli zeytin mahsulü satışları ile başlayan bu borç para vermeler, başka zaruri masraflara teşvik edilen Türk çiftçilerini ilk borcun ödenme zamanında tamamıyla bunaltır ve  elindeki toprağını kolay, ucuz şartlarla, borçlu olduğu Rum tüccara satmak mecburiyetinde bırakır.

Türk devlet adamları hakkında tatbik edilecek plan
Madde 6. Kadılar, devlet idare amirleri; rüşvet, ziyafet, hatta kadın ikramları ile Eterya’nın emrine alınmalıdır. Ancak bu işler tamamen akademiden yetişmiş ajanların talimatına  ve akademinin tayin edeceği şahıslarla, bunların vereceği direktiflere göre tatbik edilecektir.
Yangın, sabotaj ve suikastler
Madde 7. Fırsat çıktıkça, bilhassa resmi devlet binalarında yangınlar çıkarmak, ölümlü kazalar yaratmak, harp gemilerinde yangın çıkarmak, yaralar açmak.

Manastırların vazifesi
Madde 8. Birer ileri karakol ve gözetleme yeri olan manastırlardaki azizlerin istekleri derhal yerine getirilmeli, verecekleri mektupları, kendi işlerinden evvel sahiplerine götürüp teslim edilmelidir. Bu tavsiyelere aykırı hareket edenler, hemen afaroz edilip, lanetlenir. Kredileri kesilir. Buradaki camiadan kovulurlar.

Sanat politikası
Madde 9. Bütün Rum ustaları, Türk çırak kullanmaktan kesinlikle men edilmiştir. Politik düşüncelerle bir Türk çırak almak icap ederse, Rum usta bu çırağı bir hizmetçi gibi kullanacaktır.
İçlerindeki hevesli gençleri de; ters muamele etmek, hırpalayıp, işyerinden uzaklaştırmak çaresi aranacak. Böylelikle şehirden bir Türk sanatkarın daha eksilmesi temin edilmiş olacaktır.” (3).
* * *
Yazımıza bir hikaye ile son verelim.
Vakti zamanında bir köylü ile yılan arkadaş olmuş. Köylü, ormanda tanıştığı yılana hergün taze süt götürür, karşılığında bir altın alırmış. Gel git zaman bu dostluk ilerler. Aradan yıllar geçer ve köylü artık yaşlanır. Oğluna bu sırrı açarak yılan dostuna hergün bir kova süt götürmesini, karşılığında yılanın vereceği altını kendisine getirmesini öğütler.
Çocuk, babasının istediği gibi hergün ormana gider, yılana sütünü verir ve aldığı altını doğruca babasına teslim eder. Bu iş, epey zaman böylece devam etmiş. Derken, birgün çocuk yılanı öldürmeye ve altınları getirdiği yeri öğrenmeye karar verir. Hergün buluştukları yerde beklerken yılanın ağzında altın olduğu halde bir mağaranın deliğinden süzülerek geldiğini görür. Yılan yaklaşınca, çocuk birden atılarak yılanı ezmeye başlar ve kuyruğunu koparır.
Can acısıyla bir anda saldırıya geçen yılan ise, çocuğu ısırarak oracıkta öldürür. Haberi alan baba hemen ormana koşar ve yılana bunu niçin yaptığını sorar. Yaralı yılan ise her şeyi anlatır ihtiyara. Baba bilgedir. Yılana haklı olduğunu söyler, özür diler ve dostluklarının yeniden devam etmesini ister. Yılanın verdiği cevap enteresandır, “Ey ihtiyar, sende evlat acısı, bende bu kuyruk acısı oldukça dost kalmamız mümkün değildir” der ve sırtını dönüp gider…
Bu hikayeyi niçin anlattım?
Buna da siz karar verin… [2]

 

Oğuz Köroğlu-Yeni Mesaj 

 

İLK YAZININ DİPNOTLARI
(1) S. Kocabaş, Sorularla Merak Edilen Tarihimiz, Vatan yay., İst., 2000, s. 61
(2) M. Mansur, Rum Fetreti, Çamlıhan Mat., İst., (1328) 1912, s. 48
(3) Tarih Konuşuyor Dergisi, c.1, s.67–69; Silahlı Kuvvetler Dergisi, sayı: 85, s.96–97.
(4) Başbakanlık Arşivi, Nr: 51287, Tarih: 1236 (1821); Şanizâde Ataullah, Şanizâde Tarihi, Ceride–i Havadis Gazetesi Mat., İst., 1299 (1883), C: IV s. 29–30
(5) Şanizâde Tarihi…, s.30
(6) Yılmaz Öztuna, Türkiye Tarihi, İst., 1964, s.170
(7) Prof. Dr. Haydar Baş, Dinî ve Millî Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler, İcmal Yayınları, İst., 2000. s.67–68; C. Kutay, “Patrik Grigorius’un Çar I. Aleksandr’a Tavsiyesi”, Tarih Konuşuyor Dergisi, c.I., Sayı:1. s.69–70; Silahlı Kuvvetler Dergisi., Sayı:85, s.97–98

İKİNCİ YAZININ DİPNOTLAR
(1) A. Karakurt, Fener Patrikhanesi’nin İçyüzü, Ekicigil yay., İst., 1963, s.63
(2) S. Kocabaş, Sorularla Merak Edilen Tarihimiz, Vatan yay., İst., 2000, s. 65
(3) G. Yetkin–M. N. Yüksel, Türk Düşmanı Kanlı Papazlar, Balkanoğlu Mat., Ankara. 1964. s.9–13

 

Kaynak: YENİ MESAJ GAZETESİ

[1].http://www.yenimesaj.com.tr/index.php?haberno=10002006&tarih=2010-05-07
[2].http://www.yenimesaj.com.tr/index.php?haberno=10002034&tarih=2010-05-08

 



Bu haber 3,410 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,319 µs