İNSANLIK DRAMINI ÖRTBAS ETMEYİN!

30 Nisan 2010 10:44 tsi
Siirt'teki çocuk vahşetine ilişkin haberlere yayın yasağı getirildi...Toplum “Acaba olay örtbas mı ediliyor” endişesine kapılıyor. Bir AKP milletvekilinin akrabalarının da olaya karışmış olması, bu endişeyi doğal olarak kuvvetlendiriyor.

İnsanlık dramını örtbas etmeyin

SİİRT’TE bir sene önce yaşanan çocuk vahşetine ilişkin haberlere yayın yasağı getirildi. Bu yasağın haklı gerekçeleri olabilir. Örneğin Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun haklı bir itirazı vardı. Çubukçu, olaya karışan çocukların tam da rehabilitasyon süreçlerinde ilerleme sağlanmışken konunun basında büyük yer bulmasının çocuklarda yaratacağı etkiden bahsetti. Doğrusu medyanın ilgisi, çocukların rehabilitasyon süreçlerine gerçekten de olumsuz etki edebilir. Bu olumsuz etkilerden korunmak için alınan tedbirlere bir itirazım yok. Ama çocukları bu olumsuz etkiden kurtarmak adına kamuoyunun bilgi edinme hakkının ihlal edilmesi başka bir sorunlu alan yaratıyor. Sürece ilişkin gelişmeler, kamuoyuyla paylaşılmadığı sürece, toplum “Acaba olay örtbas mı ediliyor” endişesine kapılıyor. Bir AKP milletvekilinin akrabalarının da olaya karışmış olması, bu endişeyi doğal olarak kuvvetlendiriyor.
Sorumlu medya mı?
ASLINDA bu gibi durumlarda iktidar mensupları medyayla kavga etmek ve medyayı suçlamak yerine, medyayla işbirliği yoluna gitseler, toplum adına çok daha sağlıklı sonuçlara ulaşmak mümkün olabilir. Sorumlu kişiler, yaşanan olayları medyadan gizlemek yerine şeffaflık ilkesiyle hareket etseler ve medyayı düzenli aralıklarla bilgilendirseler, zaten ortada bir sorun kalmaz. Ancak Türk siyasetinde kriz yönetimi pek de gelişmediği için böylesi sağlıklı bilgi alışverişine rastlamak gerçekten de çok zor.
*
SİİRT’TEKİ insanlık dramının sorumlusu olarak medyayı işaret edenlere ise söyleyecek söz bulamıyorum. Böylesi bir olay dünyanın neresinde olursa olsun haber olurdu. Hatta infial yaratan bir toplumsal olayı ortaya çıkardığı için, böyle bir haber ödül bile alırdı. Ancak söz konusu Türkiye olunca, bu haberi yapanlar, neredeyse “tecavüzcü” muamelesi görüyor. Bu haberin büyütülmesi “bölgenin özel koşulları var” denilerek eleştiriliyor. Evet Türkiye’nin her yöresinin kendine has özellikleri var. Her bölgenin kendine has toplumsal duyarlılıkları, yaşam biçimleri var. Ama bahsi geçen olay, hiçbir bölgenin özel dokusu ile açıklanabilecek, hele hele meşru gösterilebilecek bir olay değil.
Kamu vicdanı rahatsız
SON günlerde arka arkaya patlayan olaylar karşısında, kamuoyunda yükselen bir talep var. O da idam cezasının yeniden yürürlüğe girmesi. Bu talep, kamu vicdanının rahatsız olduğunu gösteriyor. Demek ki millet, tecavüzcülerin, sapıkların, katillerin, teröristlerin yakalanmış olsa dahi, gerekli şekilde cezalandırılmadığını düşünüyor. Toplumun; “idam cezası isteriz” diyecek hale gelmesinde kuşkusuz, siyasilerin de payı büyük. Suçluların örtbas edildiği bir sistem, kamu vicdanını yaralıyor. Adalete güvensizlik arttıkça, ne yazık ki kendi eliyle adalet uygulamaya çalışanların sayısı da artıyor.
Biraz cesaret
KAMUOYUNUN rahat bir nefes alabilmesi ve benzer olayların yaşanmaması için, sorumlu makamların cesaretle olayların üzerine gidebilmesi gerekiyor. Siirt’teki insanlık dramını olmamış sayamayız. Bu olay bir sene önce de olsa da, konuyu kapatmak yerine olabildiğince açıp, yaraların derinine inmek gerekiyor. Bu çocuklar nasıl oluyor da bu kadar canileşebiliyor? Aileler nasıl oluyor da olan biteni kabulleniyor? Devlet nasıl oluyor da tüm bunlara göz yumuyor? Medya nasıl oluyor da tüm bu olanların sorumlusu ilan edilebiliyor? Olayı kapatarak bu soruların hiçbirine cevap veremeyiz.

Lale Şıvgın-Tercüman

Kaynak: TERCÜMAN GAZETESİ,http://www.tercuman.com.tr/v1/yazaryazi.asp?id=10000

Bu haber 576 defa okundu.