En Sıcak Konular

MİSYONERLER AĞRI DAĞI'NDA NEYİN PEŞİNDE?

29 Nisan 2010 10:29 tsi
MİSYONERLER AĞRI DAĞI'NDA NEYİN PEŞİNDE? Ağrı Dağı’na tırmanan Hıristiyanlığın en aşırı koluna mensup 6 Hong Kong’lu Evanjelist,Nuh’un Gemisi’nin tahta kalıntılarına rastladıklarını yalanını uydurdu.

Ağrı Dağı’nda misyoner tezgahı  

Geçtiğimiz Ekim ayında Ağrı Dağı’na tırmanan Hıristiyanlığın en aşırı koluna mensup 6 Hong Kong’lu Evanjelist, 4 bin metre yükseklikte Nuh’un Gemisi’nin tahta kalıntılarına rastladıklarını yalanını uydurdu. 

Hong Konglu Evanjelsitlerden, Türk yardakçılarından oluşan 15 kişilik bir grup, Ağrı Dağı’nda 4 bin metre yükseklikte, 12 metre boyunda, 5 metre yükseliğinde bir ahşap yapı bulduklarını, hatta içine girip araştırma yaptıklarını da iddia etti. Grup, ahşap yapıdan alınan ahşap parçalarının karbon testi yardımıyla 4 bin 800 yıllık olduğu, bunun da kutsal kitaplarda anlatılan Nuh Tufanı’nın tarihiyle uyuştuğunu savundu. Çin’de yayınlanan South China Morning Post gazetesine göre Hong Konglu Evanjelist Media, Noah’s Ark Ministry International (Nuh’un Gemisi Misyonerlik Teşkilatı) ve Türk Hıristıyanlardan oluşan grup, Pazar günü Hong Kong’da yaptıkları basın toplantısında büyük iddiayı açıkladı. Grup, Nuh’un Gemisi’ne ait olduğunu öne sürdükleri parçaları, gemide hayvanların bir arada tutmak için kullanılan ipleri ve çivi benzeri birçok parçayı da gazetecilere gösterdi. Ekibin basın toplantısını Türkiye yerine hong Kong’da düzenlemesi dikkat çekti.

Evanjelistlerden büyük yalan
Misyonerlerin katkı sağladığı ‘sözde araştırma’ ekibinden İstanbul Üniversitesi öğretim üyesi arkeolog Prof. Oktay Belli, bu ahşap yapının bir insan yerleşim biriminden kalmasının mümkün olmadığını, 3 bin 500 metreden daha yüksek bir yerde, bugüne kadar hiç insan yerleşimi bulunmadığını söyledi. Grubun bir diğer üyesi Sütçü İmam Üniversitesi Jeoloji Bölümü’nden Dr. Ahmet Özbek de buzulların ve volkanik maddelerin düşük ısıda bu bölgenin bozulmadan kalmasına yardım etmiş olabileceğini öne sürdü.

Misyonerler neyin peşinde?
ABD eski Başkanı Bush’un da mensubu olduğu Evanjelist mezhebi mensupları, Nuh’un Gemisi’nin Ağrı Dağı’nda olduğuna inanıyor. Kur’an–ı Kerim’de ise Nuh’un Gemisi’nin Cudi Dağı’nda bulunduğuna işaret ediliyor. Terör örgütü PKK 26 yıldır Cudi Dağı’nı başlıca terör noktalarından biri olarak seçtiğinden, bu bölgede arkeolojik araştırma yapılamıyor. Hıristiyan misyonerler, Ağrı Dağı efsanesini uydurarak, kendi inançlarını doğrulama, Kur’an–ı Kerim’in ayetlerini yalanlama peşinde koşuyor. Ayrıca yabancı ajanlar Nuh’un Gemisi’ni arama adı altında bölgede Büyük Ermenistan hayallerinin oluşmasına zemin hazırlayacak istihbarat çalışması yapıyor. Ağrı Valiliği de, Nuh’un Gemisi ile ilgili yakın zamanda yeni bir gelişmenin olmadığını bildirdi. Öte yandan, 20 yılı aşkın süredir bu tip haberler gündeme getiriliyor ancak bunlardan hiçbiri gerçeği yansıtmıyor.[1]

Nuh’un gemisi operasyonları!

Çinli ve Türk bir grup araştırmacı, Nuh’un Gemisi’ni Ağrı Dağı’nda bulduklarını iddia etti. Türk gazeteleri de bu iddiayı gündeme getirdi!
Yıllar önce de Ermeni diasporasının parasıyla, “İncil’i Araştırma Enstitüsü” kuran İngiliz Michael Sanders, “Cennet Ağrı dağının eteklerindedir” iddiasını öne sürmüştü. Türk medyası, bu uydurma haberi, kamuoyuna, turist getirecek bir mucize gibi sunmuştu.
Biz o dönemde, konuyu Kurultay gazetesinde ayrıntılı olarak incelemiş, daha sonra bu yazıya “Gizli Ermeniler” kitabımızda da yer vermiştik.
***
Ermeni iddiaları, bütün Batı Dünyası’nın maddi ve manevi desteğiyle sürdürülmektedir. Ermeni iddialarına dayanak oluştursun diye uydurma tarih tezleri üretilebilmektedir.
Ağrı dağı ile ilgili iddialar hakkında dönemin Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz, “Bu iddialar İsrailiyat, yani tahrif edilmiş Tevrat kaynaklıdır ve bilimsel temeli yoktur. Kuran’a göre Adem ve Havva başka bir gezegene yani dünyaya gönderilmiştir. Dolayısıyla cennet, bu dünyada aranmaz. Peygamberimiz İsrailiyat konusunda dikkatli davranmamızı buyurmuştur” diye konuşmuştu.
Prof. Dr. Mümin Köksoy ise Yeni Avrasya Dergisi’nden Meltem Karaman’a yaptığı açıklamada şöyle demişti:
“Her yıl Amerika’dan, Avrupa’dan heyetler halinde ziyaretçiler geliyor. Bunların masrafları oradaki Ermeni cemaatleri tarafından karşılanıyor ve onlar Ağrı dağını, efsanevi, kendilerine has bir dağ olarak kabul ediyorlar. Nuh’un gemisinin oraya konduğunu iddia ediyorlar. Buna delil olarak İncil’deki Ararat kelimesini gösteriyorlar. Ararat da bugün Batı literatüründe Ağrı dağı olarak gösteriliyor.
Kuran’da ise Nuh’un gemisinin Cudi dağına konduğu yazıyor. Şöyle bir psikolojik savaş yürütüyorlar:
Eğer, Nuh’un gemisinin Ağrı’ya konduğunu ispatlarlarsa, ‘Kuran’ın söylediği yanlış, İncil ve Tevrat’ın söylediği doğrudur’ tezi kazanacak!
Ayrıca Ermeniler, Nuh peygamberi millileştirmiş olacaklar ve ona sahiplenecekler. Bize göre ise onlar bütün insanlığın peygamberleri.
Hz Musa’nın Yahudileri bir araya topladığı gibi, Hz. Nuh’un da Ermenileri toplayacağına inanıyorlar. Peki nerede toplayacaklar? Diyorlar ki, ‘Nuh, bizim peygamberimiz, Ağrı da onun gemisinin konduğu dağ. O zaman bütün dünyadaki Ermeniler, Nuh peygamber etrafında ve Ağrı coğrafyası etrafında toplansınlar’.
Ağrı dağı üzerinde hak iddia etmek, ‘burası bizim kutsal yöremizdir’ demek için yapıyorlar bunu. Amaç tamamen siyasi ve stratejik...
Müslümanlar, İsrailiyata dayanan bu iddiaları bilmeden kabul ediyor. Bu da bir psikolojik savaş; Hıristiyanlık ve Tevrat’ın İslamiyet’e nüfuzu sonucunu doğuruyor.
Bir defa Mezopotamya’da, M.Ö. 3000-3500’de Türklükle ilişkisi olan Sümerler yaşıyor. Mısır medeniyeti var, İç Anadolu’da Etiler var. Van ve Ağrı yöresinde ise ilkel topluluklar var. “Urartu” dağlık bölge demektir. Urartu, Ararat, Judi veya Cudi aynı anlama geliyor. Hepsi, ‘yüksek memleket, dağ’ anlamına geliyor. Ermeniler bunu Ağrı için kullanıyor. Araplar, Yukarı Mezopotamya’nın en yüksek bölgesine Judi (Cudi) demiş. Tufan ise Kuzey Mezopotamya’da meydana gelmiş. Gemi de Cudi’de durmuş. Ama dağın tepesinde gemi durur mu? Bir su göletinde suların çekildiğini düşünün, gemi en yüksek yerde değil, en düşük yerde durur. Demek ki, Kuran’da ‘Cudi’de durdu’ denilirken ‘Cudi yöresinde durdu’ denilmiş oluyor. Bu da bana göre Cizre’dir. Sonuçta, Tufan bölgesinin Ağrı dağına yöneltilmesi, bir Ermeni oyunudur sonucu çıkıyor.”(Arslan Bulut-Yeniçağ) [2]

Nuh’un gemisi iddialarının üç temel hedefi

Prof. Dr. Mümin Köksoy “Nuh Tufanı bölgesinin Ağrı dağına yöneltilmesi, bir Ermeni oyunudur” dedikten  sonra devam ediyor:
“Bir defa Sümerler’e ait Tufan menkıbesi, Nuh’un gemisinin Cudi yöresinde olduğunu ispatlar. Bu belge, çivi yazısı ile yazılmıştır. Kesin olarak Sümerce yazıldığı bilinen metin Kuran üslubuna benzemektedir. Belki de bu metin Nuh’a indirilen ayetlerdir. Jeolojik araştırmalar da tufanın Cizre’de olduğunu gösteriyor. Bölgede duvar gibi bir doğal baraj yıkılıyor ve tufan oluyor. Bölgede, Nuh’un çocuklarının adıyla anılan köyler var, yatırlar var, efsaneler, halen yaşatılan gelenekler var. Gemiden çıkan 80 kişi Kuran’da Semanin diye geçiyor. Cizre’de Semanin köyü var! Dicle’nin batısında Nuh’un oğlunun adını taşıyan Yafes (Kasandela) köyü var. Bir banyo küvetinin içine su doldurun, içine de tümsekler yerleştirin ve bir maket gemi koyun. Suyu boşaltın, göreceksiniz ki, gemi tümseklerden birinin üzerine değil, dibe oturmuştur. Nuh’un gemisi de Cudi dağının dibine oturmuştur. Orası da Cizre civarında bir yerdir. Kuran’da ‘Sizi bereketli bir toprağa indireceğim’ diyor. Dağın tepesinde bereketli toprak olur mu? ’Güvercin gönderdim, ağzında zeytin dalı ile geldi’diyor. Soğuk dağ ikliminde, Ağrı ve çevresinde zeytin olur mu?
Gemi dedikleri lav akıntıları çıktı!
Hz. İbrahim, Hz. Nuh’un torunudur, Urfa’da yaşadığı yer belli. Ağrı dağına nasıl götürüyorsun onu? Amerikalı veya İngiliz, bütün araştırmacıların iddialarının tamamı yalan, sahte ve kandırmacadan ibarettir. ‘Ağrı’da bulduk’ dedikleri gemiye benzer görüntülerin, volkanik lav akıntıları olduğu bilimsel olarak ispat edildi.”
Prof. Dr. Mümin Köksoy’a göre, Ermeniler, “Cennet Bahçeleri Ağrı’da” veya  “Nuh’un gemisi Ağrı’da” gibi yalan yanlış, saçma sapan, uydurma hikayeler ve sahte bulgularla temelde üç hedefe ulaşmak istiyor:
“1- ‘Kuran yanlış, İncil ve Tevrat doğru’görüşünü kabul ettirerek, ana dilden sonra Türk Milleti’ni bir arada tutan en güçlü bağ olan dini ve manevi bağları zayıflatmak,
2- Dünyanın dört bir yanına dağılmış ve ana dillerini kaybetmek üzere olan Ermeni camiasını, hiç olmazsa güçlü bir dini ve manevi efsane etrafında birleştirerek dağılıp yok olmalarını önlemek,
3- ABD, AB, İtalya ve Fransa’nın çanak tuttuğu, hatta son olarak Fransa’nın yasalaştırdığı sözde ’Ermeni soykırımı’iddialarını genişleterek, sözde vaat edilmiş topraklar iddiasıyla Ağrı dağı merkezli olarak Doğu Anadolu’dan toprak talep etmek.
Bunlara karşı devletçe, milletçe çok uyanık olmamız gerekir. İş işten geçtikten sonra ah vah etmenin bir yararı yoktur.”
***
Ağrı dağı, kimliği yok olmak üzere olan Ermenileri toparlayabilmek için Ermeni diasporası adına İngilizler ve Amerikan kaynaklı tarikatların uydurduğu efsanelere konu oluyor. Son uydurma da Evangelist bir tarikata ait.
Üzücü olan, Yeniçağ, Radikal ve Yenişafak gibi birkaç gazete dışında Türk medyasının bu tür haberleri ihtiyatla karşılamak yerine, her defasında “Dünyada 2 milyar Hıristiyan var, Türkiye turizm patlaması yaşayacak, Türkiye’nin önü açılacak” ifadeleriyle kamuoyuna sunması.
Ağrı dağını, bir Türkmenistan yolculuğu sırasında havadan seyretmiştim. Ağrı dağı, yalan dolanla sahiplenilecek gibi değil, yürekli bir milletin elinde olmakla başı dik ve mutlu görünüyordu.(Arslan Bulut-Yeniçağ) [3]

Nuh'un Gemisi ''Dümeni''

Foto Muhabiri kitabında Ara Güler (sf. 89–93) anlatıyor:

Yeni İstanbul gazetesinin Yazı İşleri Müdürü telefonla ulaştığı Ara’ya, Nuh’un Gemisi’ni arayan bir Amerikalının İstanbul’a geldiğini, onunla birlikte Ağrı’ya gidip gidemeyeceğini sordu. Haber için dünyanın öbür ucuna gitmeye hazır olan Ara teklifi hemen kabul etti.

Dünya üzerindeki yaygın inançlara göre Nuh’un Gemisi Türkiye'nin en yüksek noktası olan Ağrı Dağı’nda karaya oturmuştu. Hatta Osmanlı Padişahı 2. Mahmud döneminde bile Nuh’un Gemisi’nin bulunması için dağa bir tırmanış yapılmıştı. İşte bu yüzden de Türkiye her yıl Nuh’un Gemisi’ni arayan yabancı konukları ağırlıyordu. Nuhun Gemisi, üzerinde bulunduğu Türkiye’de pek önemsenmezken dışarıda büyük bir ilgi ve gelir kaynağıydı.

“Şimdi bu işin dümeni şu: Hıristiyan cemaatleri var Amerika'da. Cins cins papazlar birtakım adamlar, bunun ticaretini yapıyorlar. Kilise kilise dolaşıp, Nuh'un Gemisi hakkında konferanslar veriyorlar. Amerika'da konferanslar paralıdır, bir konferansa giriş 10-15 dolar... Konferansçı anlatıp duruyor, İşte Ağrı Dağı, Nuh’un Gemisi mutlaka şurada, eğer para toplarsak, gideceğiz, Nuh’un Gemisi’ni bulacağız. İncil’de yazılanı doğrulayacağız... Amerika’da böyle şeylerin meraklısı çok, dindar insanlar bağıştan kaçınmıyorlar, para toplanınca kalkıp buraya geliyorlar, fotoğraf çekiyorlar, film çekiyorlar, sonra dönüp bunları konferanslarda gösteriyorlar, bu sefer olmadı, bulamadık, gelecek yıl bulacağız diyorlar, bu sürüp gidiyor...”

Ara, gazeteci arkadaşları Lütfü Akdoğan ve Ümit Deniz’i aradı. Hep birlikte Nuh’un Gemisi’ni bulmak üzere Amerika’dan gelen misyoner John Libi’nin peşine takıldılar.

“İlgilenir misiniz?' dedim, ilgilendiler, adamla birlikte ben, Ümit Deniz, Lütfü Akdoğan, Ağrı'ya gittik, mihmandarımız Şahap Atalay, o zaman üsteğmen... Çıktık gittik Doğubayazıt’a. O zaman otel motel yok, orduevinde kendimizi idare ettik. Dağa tırmandık, 4600 metrede kamp kurduk, sonra da zirveye çıktık. Orada İstiklal Marşı söyledik, bayrak çektik, plaketler bıraktık, indik.”

Ara sipariş üzerine çıktığı zirve yolunda sipariş sahiplerinin isteği üzerine, elinde Yeni İstanbul yazılı plaketle poz poz fotoğraflarını çektirmeyi de ihmal etmedi.

“Yaptığımız tahkikat sonunda, Amerikalının Boston'da bir asansörcü olduğunu öğrendik. İhtiyar bir adam sağdan soldan kiliselerden para toplamış gelmiş... Sonra bu John Libi, her yıl Türkiye'ye gelip gitmeye başladı, fotoğraf çekiyor, gidiyor Amerika'ya, yine para topluyor, ertesi yıl geliyor Ağrı'ya çıkıyor iniyor... Bunlar köy köy dolaşıp, konferanslar veriyor ve slayt gösteriyorlar. Bizim asansörcünün dümeni de bu. Çoktandır geldiği yok, galiba ölmüş.”

Asansörcü John Libi, Ağrı Dağı’na yaptığı tırmanışla ilgili olarak Philadelphia Inquirer gazetesine “Nuh’un Gemisi’ni gördüm ama buz blokları nedeniyle yanına gidemedim” diye demeçler vermişti ama işin aslı hiç de öyle değildi:

“Yok canım, ne gezer! Ama onun sayesinde ben de Nuh'un Gemisi'nin uzmanı oldum çıktım...”

Ağrı Dağı’na olan bu ilgi sadece misyonerlerle sınırlı kalmıyordu. Amerika’nın tutucu siyasetçilerinin baskısıyla koskoca haber alma örgütü CIA işini gücünü bırakmış, tüm ajanları ve olanaklarıyla Türkiye’de Nuh’un Gemisi olup olmadığını araştırmak zorunda kalmıştı. Amerikalı dini bütün senatörler sürekli aradıkları CIA Başkanı’nı Sovyetler Birliği’ni izlemekle görevli U2 casus uçaklarının niçin Nuh’un Gemisi’nin fotoğraflarını çekmediği konusunda sıkıştırıyorlardı. Amerikan istihbaratı böyle bir fotoğraf çalışmasının asla sır olarak kalmayıp kiliselerde elden ele dolaşacağından emindi. Zaten İncirlik Üssü’nden kalkması konusunda zar zor ikna ettikleri casus uçaklarının, müttefiki Türkiye’nin üzerinde istihbarat topluyor görünmesini istemediklerinden, bu taleplere yıllarca “çevir kazı yanmasın” türünden oyalayıcı cevaplar vermişlerdi. CIA’in gizli kaydıyla Amerikan yönetimi ve senatörlere yolladığı yazılarda, U2 casus uçaklarının 1957 yılında bölgede yaptıkları uçuş sırasında çektikleri fotoğraflarda Nuh’un Gemisi’nin varlığını doğrulayan herhangi bir kanıt olmadığını bildirmesi muhataplarını tatmin etmiyordu. Onlar fotoğraf istiyorlardı.

“Bir gün Hayat Dergisi'ne bir yüzbaşı geldi; Yüzbaşı Durupınar... Harita Genel Müdürlüğü’nden. Hava fotoğrafları üzerinden harita çizimi yaparlarken Ağrı Dağı civarında tıpkı bir gemiye benzer çukur görmüşler. Askeri harita uçakları özeldir, uçağın kendisi fotoğraf makinesi için yapılmıştır ve otomatik çeker. Yani görüp de çekme şekli yoktur bu harita uçaklarında. Sonradan harita odasında değerlendirirken farkediyorlar. Bize getirilen fotoğraf işte buydu, bir harita özelliğinde harita fotoğrafı. Ve karar vermişler, bunu en güzel Hayat mecmuası basar diye. ‘Türk Ordusu'nun Hayat Mecmuası’na hediyesidir, bunun Nuh'un Gemisi olduğunu zannediyoruz’ diye basılmak üzere verdiler.”

1959 yılında NATO harita çalışmaları sırasında çekilen fotoğraftan çok etkilenen Ara, dakikalarca elinden bırakamadı. Arkadaşlarıyla fotoğraftaki çukurun Tevrat'ta geçen "Kendine gofer ağacından bir gemi yap. İçini dışını ziftle, içeriye kamaralar yap. Gemiyi şöyle yapacaksın: Uzunluğu üç yüz, genişliği elli, yüksekliği otuz arşın olacak” ölçülerine uygun olduğunu hesapladılar.

“Baktık, ölçüleri aynen tutuyor, ama Ağrı Dağı'nın üstünde değil, karşıdaki dağlarda... Tendürek dağlarının bir çukurunda. Şevket Rado ve Hikmet Feridun da heyecanlanmıştı. Ama tek harita fotoğrafıyla röportaj olmaz, yeniden ve daha yakından çekmek gerekiyordu; ‘Ben bu işi yaparım’ dedim”

O kadar kusur kadı kızında da olurdu. Heyecandan yerinde duramayan Ara derhal Erzurum’a gitti ve elinde fotoğrafın kopyasıyla 3. Ordu Komutanı Orgeneral Ragıp Gümüşpala’nın huzuruna çıktı.

“'Paşam' dedim, 'Bu çok müthiş bir şey. Bana bir tayyare ver, üstünde uçup bu fotoğrafı çekeyim, dünyaya yayalım. Ben buraya gidiyorum, sen de bana yardım et'.”

Ara’nın önerisi Paşa’nın hoşuna gitmişti ama bir isteği vardı.

“’Ben sana tayyare vereyim ama sen de benim burada yaptırttığım kışlaların resmini çek’ diyor. O zaman kışla yoktu, soğukta o acayip barakalarda kalıyorlardı. İlk defa binalar yaptırdı o binaların resmini çekmemi istedi.”

Ara’nın “Emriniz olur” cevabı üzerine Orgeneral Gümüşpala, emir subayını çağırıp gerekli talimatı verdi. Yıldırım hızıyla binaların fotoğraflarını çeken Ara, Doğubayazıt’a geçip kendisi için tahsis edilen uçağı görünce biraz ürperdi.

“Bunlar bez topçu tayyareleri, ileri karakol amaçlı. O zaman helikopter falan yoktu. Beni Nuh’un Gemisi’nin üzerinde döndüren çocuk Karadenizli. Dokuz defa dalış yaptık bir de fırtınalıydı hava midem bulandı. Aşağı indim bozuldum tabii, midem bulanıyor. Uçağın camı var, ben açıyorum daha net fotoğraf çekmek için ama bu sefer de içeriye rüzgar dolduğu için tayyare zor kullanılıyor.”

Ara’nın fotoğrafladığı çukur, Ağrı Dağı'nın karşısında Tendürek dağlarının eteğinde, Aşağı Sürbahan ile Yukarı Sürbahan köyleri arasındaki Mahşer köyünün yakınındaydı.

“Elimdeki fotoğrafa ve haritaya göre yerini bulduk, uçaktan bakınca, gerçekten sanki Nuh'un Gemisi'nin kalıbı çıkmış, öyle bir çukur. Sular çekilince Nuh'un Gemisi çamura oturmuş, sonra tahtadan gemi çürüyüp gitmiş, çukur öylece donup kalmış... Tıpkı öyle görünüyor.”

Ara’nın çektiği fotoğrafları servise koymasının ardından kıyamet koptu. Aranılan fotoğraf bulunmuştu.

“Fotoğrafları çektik, bütün dünya ayağa kalktı... Ben fotoğrafı çektim, gerisine bilim adamları karışır... Üstelik İncil’deki geminin ölçüleriyle, fotoğraftaki çukurun ölçüleri birebir tutuyor. Şunu rahatça söyleyebilirim: ‘Eğer bu iz Nuh’un Gemisi’nin izi ise dünyada ilk defa gören ve fotoğrafını çeken benim.”

Yıllar sonra Galatasaray’daki stüdyosunda bir papaz konuğu vardı.

“Hıristiyan papazı kapıdan girince haç çıkardı ve önümde hizmetkar bir eda ile duaya başladı. Bana bir evliyaymışım gibi bakıyordu. Tabii ben sıkıldım ama sonradan açıldı; ‘Nuh’un Gemisi’nin varoluşunu siz ispat ettiniz, bu dine yapılan en mühim hizmettir, insanlık namına size teşekkür ederim.’ Bir müddet sonra geri geri çıkarak odadan ayrıldı. Dedim ‘Bir bu eksikti.” (Odatv.com) [4]

 

Kaynak:

[1] YENİ MESAJ GAZETESİ,http://www.yenimesaj.com.tr/index.php?sayfa=anasayfa&haberno=10001864&tarih=2010-04-28

[2] YENİÇAĞ GAZETESİ,http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=13038

[3] YENİÇAĞ GAZETESİ,http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=13049

[3] ODATV.COM,http://www.odatv.com/n.php?n=nuhun-gemisi-dumeni--2804101200


 



Bu haber 1,806 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    7,577 µs