En Sıcak Konular

SEÇİMDEN SONRA -TALAT'IN- VEDA MESAJI

27 Nisan 2010 11:04 tsi
SEÇİMDEN SONRA -TALAT'IN- VEDA MESAJI Kıbrıs Türkleri uzlaşmadan yanadır ancak bunlardan bir kısmı, kalıcı bir anlaşma istemektedir çünkü Rum liderliğinin, görüşme yolu ile “Kıbrıs’ın meşru hükümeti” olduğu inancından vazgeçmeyeceği aşikâr olmuştur.

Seçimden sonra

Seçim sonuçlarının sağlıklı bir değerlendirmesi yapıldığında ortaya çıkan tablo Kıbrıs Türk halkının yüzde yüze yakın bir oranla uzlaşmadan yana olduğunu kanıtlar. Seçim süresince Sn. Talat ve propagandistlerinin dünyaya takdim etmeğe çalıştıkları gibi Kıbrıs Türk halkının “uzlaşmadan yana olanlar ve ret cephesinde, uzlaşmadan yana olmayanlar” diye ikiye ayrılmadığı da kendiliğinden ortaya çıkmıştır. Tekrar edelim: Kıbrıs Türkleri uzlaşmadan yanadır ancak bunlardan bir kısmı, kalıcı bir anlaşma istemektedir çünkü Rum liderliğinin, görüşme yolu ile “Kıbrıs’ın meşru hükümeti”  olduğu inancından vazgeçmeyeceği aşikâr olmuştur.
Rum tarafını 47 yıldır, insafsızca “Meşru Kıbrıs Hükümeti” addedenler için bu seçimlerde alınmış olan sonuç, çok önemlidir. Kıbrıs Türklerinin, Sn. Talat’ın ta başlangıçtan itibaren dünyaya takdim ettiği gibi devletinden, egemenliğinden, kendi kaderini tayin hakkı olan iki eşit HALK’tan biri olduğu gerçeğinden vazgeçerek, “hükümetiniz benim” diyen, eli kanlı Rum idaresi ile bütünleşme peşinde koşmadığını görmüş olmalılar. Halkımız, kalıcı bir anlaşma istemektedir. Seçimlerde ortaya çıkmış olan irade budur. Kıbrıs Rum idaresini 47 yıldır, yasa, anayasa dinlemeden, uluslararası anlaşmalarla verilmiş olan hakları kaale almadan Meşru Kıbrıs Hükümeti addeden “dostlar” Kıbrıs Türkünün bu iradesine saygılı olacaklar mı? Göreceğiz ve Batının hak-adalet-demokrasi-insan hakları terazisinin ne kadar dengeli olduğuna yeniden şahit olacağız.
1955-58’leri, 1963-74’leri yaşamış olan Kıbrıs Türk halkı, varılacak bir anlaşmanın TBMM’de ve KKTC Meclisinde kabul edildiği gibi, iki eşit egemen HALK ve iki devlet arasında yapılmasını tercih etmektedir. Türk halkı, 1960 Antlaşması gibi fiili ve etkin garantilerle donanmış bir anlaşmayı bile başımıza çalabilen bir ortakla, yeniden, 1960’dakinden daha zayıf, daha kolay yırtılabilecek bir anlaşma istememektedir.
Propaganda tutmadı
Sn. Gül’ün, Sn. Talat’a gönderdiği “hizmetlerine teşekkür” yazısında da belirtildiği gibi “Rum tarafının anlaşma niyeti olmuş olsaydı, bu mümkündü”  (bize göre iyi ki böyle bir anlaşma olmadı) ancak bu niyet hiçbir zaman olmamış, Rum liderliği, ABD-İngiltere-Sovyetler güdümünde Güvenlik Konseyi’nde alınan gerçek dışı kararlar nedeniyle Türk tarafı ile, eşit şartlarda yeni bir ortaklık kurmak ihtiyacını hiç duymamıştır. Meşru Hükümet unvanı arkasına saklanarak ve kanunsuz AB üyeliğinden yararlanarak, Kıbrıs’ın tümüne sahip olmaktan başka bir siyaseti veya hedefi olmayan Rum liderliğinin önündeki aşılmaz engel, Türkiye’nin garantörlüğü ile KKTC’nin varlığıdır. Talat-Hristofyas görüşmelerinde Rum tarafının elde etmeğe çalıştığı sonuç da bunlardan kurtulmaktan başka bir şey değildir. Türkiye’ye ve Türkiye kanalı ile bize Annan Planını kabul ettirmiş olan ABD temsilcisi Weston, bu başarıyı elde eder etmez “Annan Planına evet diyen Kıbrıs Türklerinin ayrı devlet ve ayrı egemenlik istemediklerini kanıtlamış olduklarını” açıklamıştı. Bu yorum adaletsizliğin, Kıbrıs Türklerinin hür iradelerini ret etmenin, Rum-Yunan ikilisinden yana olmanın en açık bir kanıtı idi. Sayın Talat görüşmelere, kendi deyimi ile, Hristofyas’ı masada tutmak için, bu Amerikan çizgisinden başlamayı yeğledi, hem de TBMM’de ve KKTC Meclisinde yukarıda temas ettiğim müşterek milli çizgi varken! Sayın Talat, ortadan kalkmış olan Annan Planında, halkın aldatılarak elde edilen “yes be annem” iradesinin kendisine bu yetkiyi verdiği inancı içinde hareket etti. Eski dostu Hristofyas’ın, muhalefette iken CTP ile vardığı mutabakatlar nedeniyle de halktan yetki almak gereğini duymadı. Türkiye’nin süreci desteklemesinden de aldığı cesaretle görüşmeleri, kendine öz bir CTP ekibi ile, kendine öz bir gizlilik içinde yürütmeyi yeğledi. Hristofyas ile saatler süren özel, baş başa görüşmeler halkın rahatını bozdu. İki devlet ve iki egemen halk arasında da federasyon yapılabileceğini bilen halkımız, devletten ve egemenlikten bu kadar erken vazgeçilmesini kabul edemedi, “devlete, halkın egemenliğine ve kendi kaderini tayin hakkına” sahip çıkan Sayın Eroğlu’ndan yana oy kullandı. “Eroğlu seçilirse görüşmeler çöker” propagandası da tutmadı.
Şimdi bütün konu, görüşmelerin devam etmesini isteyen Türk Hükümetinin ne yapacağı noktasında toplanmaktadır. Türk Hükümeti, Sayın Talat gibi KKTC’den vazgeçiyor mu; Kıbrıs Türklerinin var olan eşit egemenliğini ve kendi kaderini tayin hakkını ret mi edecektir; Türkiye, AB üyesi olmadan (KKTC’yi tanımayan) AB’ye üye olmamıza ve böylelikle Türkiye’nin 1960 Antlaşmaları ile elde etmiş olduğu fiili ve etkin garantörlük hakkından, Türk-Yunan dengesinden vaz geçilmesine göz mü yumacaktır? Türkiye, Rum-Yunan ikilisinin Kıbrıs’ta, yeniden Kıbrıs’ı Yunan toprağı yapmak için varılacak bir anlaşmayı sıçrama tahtası olarak kullanamayacakları, kalıcı bir anlaşma istedikleri inancında mıdır?
Müşterek milli dava
“Makarios’un izindeyim, EOKA’dan ilham alıyorum, EOKA bana yön gösteriyor, EOKA mücadelesi devam etmektedir, bu mücadele ancak Türk askeri ve yerleşikler adadan çıkınca zafere ulaşacaktır” diyen Rum tarafı ile kâğıt üzerinde yapılacak bir anlaşmanın, yeniden Enosis’e sıçrama tahtası olarak kullanılmayacağının garantisi ne olacaktır? Türkiye, kendisi AB üyesi olmadan, 1960 Antlaşmalarını, bizim de Rumlar gibi çiğneyerek, AB üyesi olmamızın, Rumların yarı buçuk üyeliğini meşru hale getirmek anlamına geleceğini, bu onaylandığı takdirde, Kıbrıs üzerinde Türkiye’nin hiçbir hakkı kalmayacağını teslim ediyor mu? Herhalde bu sorular, görüşmeler yeniden başlamadan, derinliğine tartışılacak ve Yeni Cumhurbaşkanının karşılaşacağı zorluklar hafifletilecektir. Müşterek milli davanın salimen savunulabilmesi böyle bir değerlendirmeyi gerektirmektedir.

Veda mesajı

2.Cumhurbaşkanı Sn. Talat’ın veda konuşmasını alkışlayanlar arasındaydım. İnandığı doğruları söylediği için! Tarihimize, sadece yaptığı hizmetler için değil, “kişisel çıkarlar için” ilân edildiğine inandığı ve ilân edilmesinin yanlış olduğunu gördüğü KKT Cumhuriyetine, onu haritadan silmek için Cumhurbaşkanı seçildiğini doğruladığı için!
KKTC, Birleşmiş Milletler tarafından takbih edildi, Federe Devlet olarak devam edilmeliydi görüşünde olan Sn. Talat, demek ki, Güvenlik Konseyinde KTFD’nin de KKTC gibi takbih edildiğinin farkında değil.
Sn. Talat’ı alkışladım çünkü büyük bir cesaret göstererek Cumhurbaşkanlığı görevini ifa andını içerken, bu andın içerdiği şekilde KKTC’yi yaşatmak ve yüceltmek gibi bir yükümlülüğü olmadığını itiraf ediyordu. Partisinin “ceberut devleti yıkmak” siyasetini yerine getirmek için Cumhurbaşkanı oluyor  ve önüne gelen ilk fırsatta ABD’nin “yes be annem” oylamamıza getirdiği yorum doğrultusunda, yoldaşı Hristofyas’ı masaya getirip, masada tutmak için KKTC’nin ortadan kaldırılacağı garantisini veriyor; HALKIMIZIN ayrı eşit egemen varlığından vazgeçileceğini müjdeliyor; KKTC halkını, “tek halkın içinde bir toplum olarak” Türkiye AB’ye girmeden, AB üyesi yapmak sözü de vererek 1960 Anlaşmasının temelini teşkil eden Türk-Yunan dengesinden büyük bir rahatlıkla vazgeçebiliyordu.
Bir seçim arifesinde yapılması gereken konuşmasını büyük bir öfke içinde tamamlayan Sn. Talat, tarafımıza uğrayıp el sıkmadan ayrılmak suretiyle de öfkesinin kime olduğunu belli ediyordu. Kendisini uğurlayan memurlarına “üzülmeyiniz, beş yıl sonra yine buradayım” demiş. Demek ki, inanmadığı ve peşinen Hristofyas’a hediye ettiği KKTC’nin bir beş yıl sonra var olmaya devam edeceği görüşündedir. Kendisine oy vermeyenlerin hedefi KKTC’yi ebediyete kadar yaşatmak olduğuna göre inşallah, o gün gelinceye kadar, Kıbrıs Türklerinin arzuladığı kalıcı bir anlaşmanın ancak KKTC’nin varlığına dayalı olmasına bağlı olduğunu kendisi de anlamış olur da, 32 yaşına gelecek olan KKTC’yi yeniden “barış ve uzlaşma” adına ortadan kaldırmak için aday olmaz.
Sn. Talat “müzakerelerde ilk kez bir ilerleme kaydedildi” derken, Rum liderlerin yıllarca görüşüp dünyaya olumlu bir hava yarattıktan sonra imzaya gelindiğinde geri teptiğini hatırlamak istemiyor. Kaydedilen ilerlemeden ise kimsenin haberi yok. Kendisinin ilerleme dediği ne varsa, Rum sözcü derhal yalanlıyor. Halkın çoğunluğuna göre KKTC’nin varlığına ve eşit egemenliğine dayanmayan bir uzlaşma ilerleme değil, hezimettir. Bu mesajı olsun almalıydı Sn. Talat.
Kıbrıs Türklerinin uluslararası varlığını çok daha görünür kıldığını söyleyen Sn. Talat uluslararası camiaya “devletinden, egemenliğinden, kendi kaderini tayin hakkından vazgeçecek kadar barışçı bir azınlık” imajını verdiğinin ve Kıbrıs’ta meşru bir hükümet olduğuna inanmış tarafların, kendisini bu nedenle alkışladığını sanki göremiyor. İlânının hata olduğunu vurguladığı KKTC’nin ve KKTC halkının, sayesinde, dünyada saygı ile karşılandığını vurgulayan Sn. Talat bu saygıyı kazanabilmek için bu dünyaya KKTC’nin ortadan kalkacağını, Kıbrıs Türklerinin tek halk içinde, Rumların istedikleri gibi bir toplum olarak kalacağını duyurduğunu unutuyor.
Evet, Sn. Talat’ın veda konuşması yeni bir seçime hazırlık konuşmasıydı. Ne tarafına baksak KKTC’nin ilânından yakınırken, KKTC’ye hizmet ettiğini söylemek zorunda kalıyor. Üzücü bir performanstı. İnşallah öfkesi geçtikten sonra bir öz eleştiri yapar ve KKTC’ye inanmamakla yaptığı hatadan dönmenin yollarını, Sn. Eroğlu’na yardımcı olarak telâfi etmekte bulur. Bizim kendisine ve muhterem eşlerine var olan saygımız devam edecektir. Davamızın selâmeti için halkımızı “uzlaşma isteyenler ve istemeyenler” diye ikiye bölmekten vazgeçilmelidir. Unutmayalım, aynı gemideyiz. 27 yaşını doldurmakta olan devletimize sahip çıkmak becerisini göstermek tarihimize ve şehitlerimizle gelecek nesillere karşı borcumuz ve görevimizdir.

Rauf Denktaş-Yeniçağ

 

Kaynak: YENİÇAĞ GAZETESİ

[1].http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=12950

[2].http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=13018



Bu haber 655 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,725 µs