En Sıcak Konular

''İSLAMİ'' KRİSTOLOJİ?!

24 Nisan 2010 19:29 tsi
''İSLAMİ'' KRİSTOLOJİ?! Ortada şüphe götürmeyen bir gerçek var: Bu satırlarda bize "din" olarak takdim edilen "şey", "İslam" değil.

‘İslami’ kristoloji?!*

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, Star gazetesine bir mülakat vermiş.(1) Gazetenin internet sayfasından izlenebileceği gibi(2) bu mülakat, "Diyanet İşleri Başkanı (...) "dinin yasakladığını devlet serbest bırakabilir" dedi" sözleriyle değerlendirildikten sonra, söz konusu mülakat üzerine yazılmış bir yazıya yer veriliyor.

"Bardakoğlu'nun din ve laiklik ilişkisini yeniden gündeme taşıyan bu ifadeleri üzerine yazdığı yazıda ilahiyat profesörü Düzgün, İslam siyaset teorisini şekillendiren saikleri ele alıyor ve siyaset alanındaki ilkelere dikkat çekiyor" ifadeleriyle takdim edilen yazısında Ankara İlahiyat'tan Prof. Dr. Şaban Ali Düzgün, Din'in, 50 yıl öncesine nazaran bireyin ve toplumun hayatına daha etkin biçimde döndüğünü söylüyor ve bunun hem "iyi", hem de "kötü" haber anlamına gelebileceği değerlendirmesinde bulunuyor.

Düzgün'e göre geri dönüşünü "iyi" olarak nitelendirebilmek, dinin, "temel hak ve hürriyetleri bütün insanlık için arzulayan, insan onurunu bütün ahlakî değerler için esas kabul eden, etnik ve dinî her türlü çeşitliliğe saygı duymayı öğreten ve bütün bunların garantörü olarak Allah'ı gören" bir muhtevaya sahip olması şartına bağlı. Aksi durumda ise onun dönüşünü "kötü haber" olarak işaretlemek gerekiyor. Yani "... devlet-siyaset gibi kurumsal yapılara yaslanarak kendine yaşam alanı açmaya çalışan ve devlet aygıtını varoluşunun ayrılmaz bir parçası olarak tasarlayan" bir dinin hayata geri dönmesi, Düzgün'e göre "kötü haber"! Böyle bir yaklaşıma şahit olup da, "Din'i korumak" adına vahye düşman olan ve peygamber öldüren Yahudileri hatırlamamak mümkün değil!..

Bunlar "din"den ve "devlet"ten ne anlıyor? diye merak edenleri de boşlukta bırakmama lütfunda bulunmuş Düzgün ve Din ile devlet arasında kendince tesbit ettiği bazı "karşıtlıklar"a değinmiş:

"(...) yapısal olarak din ve devlet, tamamen farklı amaçlara odaklanırlar. Din, gönüllülük esasına dayanır. Devlet, yapısı gereği zorlayıcıdır ve kontrol etmeye dayanır. Bireyi esas alan dinin ise kontrol etme gibi bir görevi olmadığı gibi buna ihtiyacı da yoktur. Din insanlara sadece ebedî ideal gerçekleri hatırlatır; devlet ise reel olanı elde etmek için gerekirse güç kullanır. Dinin özgürleştiriciliğinin aksine, devlet kanunlarla insanı yaşanan toplum standartlarına uyum sağlayacak şekilde yeniden inşa etmeye çalışır. Allah'ın özgür yarattığı insan, devlet ve toplumun marifetiyle yerelliklere, akla ve vicdana uygunlukları sorgulanamayan örf ve âdetlere mahkûm edilir. Devletin işleyişi içinde insan, hiçbir zaman efendisiz bırakılmaz; kanunla, (sözde) ahlak kurallarıyla kuşatılır. Özgürlüğün doğasına ters bir şekilde, insanlığını ve kimliğini, toplum için en 'uygun' olana uyum göstermekle kazanacağı yönünde bir aldatmaya uğratılır. Bütün bunlar, kurumsallaşmanın getirdiği sonuçlardır."

(Bir paragraf önce söylediklerimi geri alıyor ve cümleyi şöyle düzeltiyorum: Böyle bir yaklaşıma şahit olup da Pavlus'u hatırlamamak mümkün değil!)

Din'in dünya hayatıyla ilgili hükümlerini reddetmek için "devlet" ve "toplum" mefhumlarına bu derece olumsuz vurgular yüklemek Düzgün'de gizliden gizliye yer etmiş bir "devlet düşmanlığı"nın ifadesi olarak mı görülmelidir?

İşin bu yanı şu aşamada bizi ilgilendirmiyor. Zira biliyoruz ki Düzgün o yazıyı devletle ilişkisini izhar etmek için değil, dinle ilişkisini ele vermek için kaleme almış ve doğrusu bunu da gayet açık biçimde yapmıştır:

"Kur'an, cinsiyetine, ırkına ve dinine bakmadan bütün insanları, insanlık ortak paydası altına yerleştiren ve bütün sivil/medeni özgürlükleri doğuştan kazanılmış hak olarak kabul eder. Bu anlamda dinin ana varlık sebebi, toplumsal yapıyı adalet, özgürlük, temel haklarda eşitlik gibi evrensel ilkeler çerçevesinde yeniden inşa etmektir. Bu yönleriyle dinler, muhafazakâr değil, modernleştirici, yenileştirici ve dönüştürücü unsurlardır. İslam'ı tanımlayan ana ilke olan 'tevhîd'in, dini ve etnik özelliklerine bakmadan bütün insanları Allah'ın onurlu kulları olarak kabul etmeyi ve temel/doğal insan haklarını her birey için savunmayı içine aldığını..."

Ortada şüphe götürmeyen bir gerçek var: Bu satırlarda bize "din" olarak takdim edilen "şey", "İslam" değil. Zira İslam'ı tanımlayan ana ilke "tevhid" ise ve dahi tevhid, "dini ve etnik özelliklerine bakmadan bütün insanları Allah'ın onurlu kulları olarak kabul etmeyi ve temel/doğal insan haklarını her birey için savunmayı içine almayı" ifade ediyorsa, sormazlar mı insana: "Sizin Müslümanlıkta ısrar etmenizin anlamı nedir" diye!.. Burada tırnak içinde verdiğim cümlede yer alan hususlar gerçekten İslam'ın temeli olan "tevhid"i ifade ediyorsa, aklı başında olan herkes bilir ve ikrar eder ki, onları kabul ve icra etmek için Müslüman olmak gerekmiyor! Ateizmi kabul ederek de bu "tevhid"e hizmet edebilirsiniz!..

1).http://www.stargazete.com/roportaj/yazar/fadime-ozkan/diyanet-in-daha-sivil-ve-bagimsiz-olmasi-gerek-haber-253591.htm

2).http://www.stargazete.com/acikgorus/devletin-dini-olur-mu-haber-255933.htm

Ebubekir Sifil-Milli Gazete [1]

****

*Kristoloji

Kristoloji veya Mesih bilimi, Hristiyan teolojisinin bir bölümüdür. İsa incelemeleri ile ilgili olsa da asıl alanı Mesihlik ve Mesihliğe dair konulardır, enkarnasyon (vücut bulma) ve diriliş gibi.

Kristoloji İsa Mesih'in kimliği ve yaptıklarını inceleyen teoloji dalıdır. Kristoloji çalışmasına başlamanın üç yolu vardır. İlki Yukarıdan Kristolojidir ve Mesih'in tanrısallığından yola çıkar. İkincisi aşağıdan Kristolojidir ve tarihteki Mesih'ten yola çıkar. Üçüncüsü geriden Kristolojidir ve Eski Anlaşma'daki Mesih'le ilgili yazılardan yola çıkar.

Geriden Kristoloji'de kullanılan Eski Anlaşma metinlerinden ilki Yaratılış 3:15 ayetidir. Burada müjde ilk defa dile getirilir ve bu ayet İlkmüjde olarak da bilinir. Tanrı kadından doğan bir adamın kötülüğün başını ezeceği müjdesini verir. Diğer Eski Anlaşma pasajları arasında Yaratılış 12:1-3; Yaratılış 49:10 Yasa'nın Tekrarı 18:15; 2. Samuel 7:1-29; Mezmurlar'da birçok ayet; Yeşaya 7:14; Yeşaya 9:6-7; Yeşaya 52:13-53:12; Daniel 7:13-14; Mika 5:2 ayetleri sayılabilir.

Yukarıdan Kristolojiye başlarken Yuhanna 1:1-18; Filipililer 2:5-11; Koloseliler 1:15-23; Koloseliler 2:9,10 ve İbraniler 1:1-4 ayetleri hayati önem taşır. Yuhanna 1: 1-18'de İsa Tanrı'nın Sözü (Logos) olarak betimlenir. Logos kelimesi hem Grekler hem Yahudiler hem de Helenistik Yahudiler için ciddi anlamlar taşıyan bir kelimedir. Grekler Logos'u tanrısal bilgelik anlamında kullanır.Yahudiler için Tanrı'nı düşüncesi, bilgeliğin kişileşmiş halidir. Helenistik Yahudiler için Logos yaratılışı mümkün kılandır. Yuhanna Mesih'İn Tanrı'nın görünümü olduğunu söyler. Eksiksiz ve tam olarak insan, aynı zamanda eksiksiz ve tam olarak Tanrı olduğunu belirtir. Filipililer 2:5-11 İsa'nın Tanrı olduğunu, ama alçakgönüllü bir biçimde insan biçimini aldığını söyler. Koloseliler 1:15-23 ayetlerinde İsa'nın Tanrılığı güçlü bir biçimde dile getirilir. İsa'nın Tanrılığı, sonsuz varlığı ve evreni onun yarattığı vurgulanır. Koloseliler 2:9'da İsa'nın tam olarak Tanrı olduğu, Tanrı'nın tüm doluluğuyla onda bedensel olarak varolduğu yazılır. İbraniler 1:1-4'de İsa'nın tanrısallığı ve Tanrı'nın Oğlu olarak üstünlüğü belirtilir, o sadece bir peygamber değildir. Bu ayetlere göre evrenin yaratıcısı ve yaratılışı ayakta tutan İsa'dır. Günah nedeniyle düşen evrenin Tanrısal Kurtarıcısıdır. Tanrısal karakteriyle görünmez Tanrı'nın görünümüdür.

İsa hem Eski Anlaşma’da hem Yeni Anlaşma’da Tanrı olarak resmedilir. Filipililer 2:5-11’deki biçim (form ) kelimesi farklı anlaşılmalara yol açabilir. Günümüzde form deyince genellikle görünüş anlaşılır. Ancak bunun nedeni materialist bir dünya görüşüne sahip oluşumuzdur. Örneğin Epikür felsefesinde, ve özellikle Ocham’ın nominalizminde evrensel kavramlar yoktur, sadece bireyler gerçektir. Böylece metafizik kavramlar yok sayılarak sadece fiziksel bireyleri içeren bir dünya görüşü ortaya koyulur. (örneğin masa kavramı yoktur, sadece tek tek masalar vardır. Bu yüzden masa kavramının bilgisine ulaşılamaz, sadece tek tek masalar incelenebilir.) Ancak varlığı sadece maddeden ibaret saymak tek alternatif değildir. Örneğin Aristo gerçekliğin formlar olduğunu söyler (masa kavramı). Tek tek şeyler (mutfağımdaki masa) sadece bu genel formlara katıldıkları sürece gerçekliğe kavuşurlar. Şeylerin özü formlardır. Bu yüzden bu ayetteki form görünüş olarak değil, öz olarak anlaşılmalıdır. [2]

Kaynak:

[1].MİLLİ GAZETE,http://www.milligazete.com.tr/makale/islami-kristoloji-160721.htm

[2].VİKİPEDİ,http://tr.wikipedia.org/wiki/Kristoloji


 



Bu haber 994 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,256 µs