AKP'DEN KAÇIŞ

15 Nisan 2010 10:30 tsi
Zekai Özcan’ın partisinden istifasını açıklarken sarfettiği sözler,AKP’nin nasıl bir haleti ruhiye içinde olduğunu çok güzel ortaya koyuyor.

AKP’den kaçış  

AKP Ankara milletvekili Zekai Özcan’ın partisinden istifasını açıklarken yaptığı açıklama, AKP’nin nasıl bir haleti ruhiye içinde olduğunu çok güzel ortaya koyuyordu. Özcan, partisini tarif ederken adeta bir siyasi partiyi değil dikatatöryal bir yapılanmayı tarif ediyordu. AKP’nin Türkiye’yi yavaş yavaş bir ayrışmaya doğru sürüklediğini, milli birliğin tehlikeye sürüklendiği anlatıyordu.
Şöyle diyordu Özcan:
“AK Parti, bu problemlere çare aramak, bulmak ve kimsesizlerin kimsesi olmak yerine kolay bir yol seçerek mazlum, dindar, muhafazakar ve yoksul Anadolu insanının hislerini istismar edip, bu derin ekonomik çöküşü örtmeye çalışmaktadır.
 Cumhurbaşkanını, TBMM Başkanını seçerken uzlaşmayacağız, Anayasa değişikliğinde de uzlaşma ortamı oluşturmayacağız, kimi sahte veya kopyalanmış imzalardan dikkatsiz ve özensiz bir Anayasa teklifi hazırlayacağız ve tepkiler gelince ancak o zaman usulüne uygun hale getireceğiz. Tüm bu yapılanların doğru olduğunu kim söyleyebilir?
 Ak Parti’nin her şeyi hazmettirme politikalarının içine etnik vurgu yapılarak sürdürülen, bu bakımdan Türk Milletinin ayrışmasına, ötekileşmesine sebep olabilecek Demokratik Açılım Projesi’nin dahil edilmiş olmasını, yaptıkları anketlerde oylarının azalıp çoğalmasına göre de projeye yön vermekte olmalarını milli birliğimiz için çok tehlikeli ve yanlış buluyorum.”
Özcan’ın istifası bir kez daha ortaya koyuyor ki “AKP içinde milli bir söyleme sahip, “Türk milleti” derken yüreği titreyen, ülkenin milli birliğine vurgu yapan, bayrak ve vatan kavramlarını diline dolayan kişiler asla barınamaz, bu kişiler fosildir.
Bir zamanlar “milli görüş” diye haykırarak ortalığı inleten kadrolar, şimdi milli kelimesini kullanan herkesi hızar gibi biçmenin gayreti içindeler. Onlar artık küreselleşmenin derin girdabının içinde düşmüşlerdir ve iflah olmaları mümkün değildir.
Bu yeni kimlikte “vatan, bayrak, milliyetçilik” gibi kavramlar “tu kakadır.” Kürşat Tüzmen’in’ “neden Kürt açılımının anlatıldığı Diyarbakır toplantılarında Türk bayrağı yok?” diye sordu diye apar topar genel başkan yardımcılığı görevinden alındığını biliyoruz.
Bu “tehlikeli soru!”yu sorma gereği duyan, bu nevi düşünceleri aklından geçiren AKP’lilerin 20–30 civarında olduğu ve hepsinin topun ağzında olduğu söyleniyor.
Ben 2010 yılını seçim yılı olarak görüyorum. Bu yıl içinden AKP’den dalga dalga kopmalar olacak. Bu kopmalarda sadece AKP’nin küreselleşme politikaları ile uyuşamama nedeniyle değil, olası seçimde listede yer almama konusunda şüphelerin de rolü büyük olacak elbette.
Bu vekillerin bugüne kadar AKP’nin uyguladığı yanlış politikalara evet diyerek, çıkan yasalara parmak kaldırarak, toprak satışından, maden satışına kadar her uygulamaya onay vererek ülkenin içine düştüğü yağma tablodaki rollerini de unutacak değiliz. “Yüzlerce yanlışa” evet diyenlerin seçim sürecindeki çözülmeleri de büyük bir olay elbette ama “yahu şimdiye kadar neredeydiniz, ülke on günde mi bu hakle geldi 8 yıla mı?” diye sormak gerek.
Bir doğru “yüzlerce yanlışı” götürür diyorsanız mesele yok!
Bu doğruyu yapmak için sıraya giren AKP’lilerin haberlerine hazırlanın şimdiden.
Bütün hatalarına rağmen “Türkiye’nin altı kayıyor” diye feryat eden AKP’lilerin hurucu, Türk siyasi tarihinde çok önemli bir kilometre taşı olabilir ve AKP’nin başına balyoz gibi inebilir.

Muharrem Bayraktar-Yeni Mesaj

Kaynak: YENİ MESAJ GAZETESİ,http://www.yenimesaj.com.tr/index.php?haberno=10001689&tarih=2010-04-15

 

Bu haber 686 defa okundu.