En Sıcak Konular

BAĞBUĞ'SUZ 13 YIL GEÇTİ

4 Nisan 2010 09:41 tsi
BAĞBUĞ'SUZ 13 YIL GEÇTİ TÜRK Milliyetçi Hareketi’nin efsanevi lideri Alparslan Türkeş, vefatının 13. yılı olan bugün özlemle anılıyor. Etkinlikler, Alparslan Türkeş’in anıt mezarı başında yapılacak törenlerle başlayacak.

Başbuğ’suz 13 yıl geçti

TÜRK Milliyetçi Hareketi’nin efsanevi  lideri Alparslan Türkeş, vefatının 13. yılı  olan bugün özlemle anılıyor. Etkinlikler,  Alparslan Türkeş’in anıt mezarı başında  yapılacak törenlerle başlayacak.

Türkiye ‘Başbuğ’suz 13 yılı geride bıraktı
Türk siyasi hayatının “Başbuğu” olarak bilinen Milliyetçi Hareket Partisi’nin efsanevi lideri Alparslan Türkeş, 4 Nisan 1997’de geçirdiği bir kalp spazmı sonucu vefat etti. Hayatını milleti ve Türk Dünyası’nın birlik ve beraberliğine adayan Türkeş, vefatının 13. yılı olan bugün çeşitli etkinliklerle anılıyor. Anıtmezar başındaki törende MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de bir konuşma yapacak

Yıl 1917 ve Kasım’ın 25’i öğle vakti.. yer Lefkoşe. Haydarpaşa Mahallesi Kirlizade Sokağı 13 numaralı mütevazı evde, Kıbrıs’a yerleşen Koyunoğlu soyuna mensup Tuzlalı Ahmet Hamdi Bey ve esi Fatma Zehra Hanım’ın Ali Arslan adını verdikleri oğulları dünyaya gelir. Yıl 1921 ve 4 yıl, 4 ay, 4 günlük Ali Arslan Sarayönü İlkokul’una (Sıbyan Mektebi) gönderilir. İlkokul ve rüştiye yıllarında Hüsnü Bey, Selahattin Bey, Mehmet Asim Bey, Ragıp Tüzün Bey, Turgut Bey, Osman Zeki Bey ve Faiz Kaymak gibi Türklük ve Türkçülük şuuruyla bilenmiş hocalarından feyz alır. Hocaları ona müfredatın yanı sıra Kıbrıs Türklerinin yalnız olmadığını, Devlet-i âli Osman bakiyesi hür ve müstakil Türkiye’nin yanı sıra yeryüzünde kendileri gibi bahtsız esaret altında milyonlarca Türk olduğunu da öğretirler. Dahası Osman Zeki Bey, Ali Arslan’ın adını “Senin adın Alparslan olsun ve Sultan Alpaslan’a denk bir yiğit Türk ol” diyerek değiştirir.

Kıbrıs’tan göç
Alparslan Türkeş’in doğup, yetiştiği o yıllarda, Kıbrıs, İngiliz işgali altındadır. Türkeş’in işgal altında, esaret altında yaşamaya dayanacak gücü kalmamıştır. 1933’te babası Ahmet Hamdi Bey’i ve Annesi Fatma Zehra Hanım’ı ikna eder, anavatanın yoluna düşerler; Ailesi İstanbul’a yerleşince Alparslan Türkeş’in ilk işi Kuleli Askeri Lisesi’ne kayıt olmak olur. Türkeş. Yıl 1936 Kuleli Askeri Lisesi’ni pekiyi derece ile asteğmen olarak bitirince Ankara ve Harp Akademisi yılları başlar. 1938’de Harbiye’den mezun olur.

Siyasete adım
1955 yılında dış görev için açılan sınavı kazanarak ABD Savunma Bakanlığı Pentagon’da NATO Türk Temsil Heyeti üyeliğine atanan Türkeş,  1957 yılında Türkiye’ye döner. 1959 yılında Almanya’ya Atom ve Nükleer Okulu’na gönderilir ve bu okulu başarıyla bitirir. O artık bir Kurmay Albay’dır. 1960 ihtilâl hükümetinde Başbakanlık Müsteşarlığı görevini üstlenir. Ancak 13 Kasım 1960’ta Türkeş ve “Ondörtler” olarak bilinen arkadaşları zorla evlerinden alınıp yurtdışında görevlendirilmek suretiyle sürgün edilirler. 23 Mart 1963’te sürgünden döner, dava arkadaşlarıyla birlikte kadro oluşturup partileşmek amacıyla “Huzur ve Yükseliş Derneği” adlı bir dernek kurar. Talat Aydemir’in giriştiği darbe teşebbüsüne karıştığı iddiası ile tutuklanır ve dört ay hücre hapsinden sonra yargılanır ve beraat eder.

CKMP Genel Başkanı
Tarih 31 Mart 1965,  Alparslan Türkeş Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’ne (CKMP) katılır. 1 Ağustos 1965’te ise Genel Başkanlığa seçilir. Aynı yıl yapılan genel seçimlerde Ankara milletvekili seçilir. 1969 yılında Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’nin adı Milliyetçi Hareket Partisi, amblemi de Üç Hilâl olarak değiştirilir. O yıl yapılan genel seçimlerde Adana milletvekili olur. 1975-1977 arasında Süleyman Demirel başkanlığında kurulan koalisyon hükümetlerinde MHP Genel Başkanı olarak Başbakan Yardımcılığı ve Devlet Bakanlığı yapar. Bu arada Ülkü Ocakları, Büyük Ülkü Derneği ve diğer mesleki örgütlenmeler başlar.

Istırap dolu ‘anarşi’ yılları
Alpaslan Türkeş, 1968 yılından itibaren etrafındaki az sayıdaki gence komünizm ve milliyetçilik konusunda seminerler verdi. Kısa zamanda çoğalan gençler, doktriner Türk Milliyetçiliği düşüncesinde ve “Dokuz Işık” etrafında toplandı. Bu gelişmelerden rahatsız olan Türklük ve Türkçülük düşmanları Ülkücü Hareket’e savaş açtı. 12 Eylül 1980’e kadar çok sayıda ülkücüyü şehit ettiler. Türkeş için 1978, 1979, 1980 yılları birçoğunu bizzat kendisinin yetiştirdiği binlerce ülküdaşının komünist çetelerce katledildiğini gördüğü, kan ağlayan bir yürekle her şeye rağmen kaybetmediği soğukkanlılığıyla bir iç savaşı önlediği ıstırap dolu yıllardır.

4.5 yıllık hapis dönemi
12 Eylül 1980 sabahı ihtilâl oldu. Başbuğ Türkeş ve Türkiye’nin komünist ihtilale kurban olmasını engelleyen Ülkücü Hareket sanık sandalyesinde, idam sehpalarına konuldu. Türkeş, 12 Eylül’den üç gün sonra teslim oldu. Bir ay Uzunada’da, daha sonra da Dil Okulu’nda ve hastalandığı dönemde de Mevki Hastahanesi’nde 4.5 yıl hapis yatar. O ve 218 ülkücünün idamı istenir, 9 Nisan 1985’te tahliye olur ve beraat eder. Tarih 6 Eylül 1987.. Yapılan referandum neticesi diğer siyasilerle birlikte Başbuğ’a da konulan siyaset yasağı kalkar. Başbuğ, Milli Ülkü’yü iktidar yapmak, davayı kitlelere anlatmak için yine meydanlardadır.

Siyasi deha
Eski DEP Milletvekili Orhan Doğan’a “Ne mozayiği ulan!” çıkışı hala hafızalardaki yerini koruyan merhum Türkeş, 25 Kasım 1917’de Lefkoşa’da dünyaya geldi. Türkeş, 1933 yılında girdiği Kuleli Askeri Lisesi’nden subay olarak mezun oldu. Ordunun çeşitli komuta ve kademelerinde görev yapan MHP’nin merhum Genel Başkanı, 31 Mart 1965 tarihinde CKMP’ye katılarak Türk siyasetinin en önemli isimlerin biri oldu. Türkeş, ömrü boyunca Türk milliyetçiliğinin bayraktarlığını yaptı. Hakkında yerli ve yabancı akademisyenler tarafından araştırmalar yapılan ve kitaplar yazılan Türkeş, çok sayıda aydın tarafından “deha” olarak nitelendiriliyor.

Son beyanatı
Alparslan Türkeş son konuşmasını Almanya’dan döndükten sonra katıldığı partisinin Amasya İl Kongresi’nde 4 Nisan 1997’de yaptı. Türkeş konuşmasında Hollanda ve Almanya’daki ırkçı saldırıları kınadı ve yaşanan gerilimlere değindi. Çözüm olarak erken seçimin şart olduğunu ifade eden Türkeş şunları söyledi: “Bu ülkede millet, memleket, cumhuriyet, millî hâkimiyet, hukukun üstünlüğü ve seçim sözlerinin kimseyi rencide etmeyeceğine, aksine demokrasinin teminatı olacağına inanıyoruz. Eğer bu olmazsa devletin rejimi ayakta tutması fevkalâde güç olacaktır. Ben yüksek huzurlarınızda tarihten gelen sorumluluğum ile hükûmeti ve parlamentoyu bir defa daha uyarıyorum. Erken seçim demokrasimizin teminatıdır.” {1}

Yeniçağ Yazarı Mustafa Aslan'dan Son Bağbuğ'a özlem:

Hakkını helâl et, Başbuğum bize...

Başbuğum;
Yokluğunu kabullenebilmek için; “İnna lillâhi ve inna ileyhi raciûn./ Biz Allah’ın kullarıyız. Nihâyetinde O’na döneceğiz.” Emr-i İlâhi’ye sığınmamıza rağmen ya aczimizden, ya da söz dinletemediğimiz nefsimizle yarışa giren duygusallığımız yüzünden, sensizliğe alışamıyoruz, alışamayacağız!
Başbuğum;
Bir kara 4 Nisan’da sensizliği hiç düşünmemiş Ülkücüleri, Başbuğsuz-başşız bırakıp Hak dünyaya terfî ettiğinde; “Alparslan Türkeş öldü!” haberini bütün haber kanalları inanmayarak, hayretler içinde verdiğinde, gök kubbe başımıza çöktüğünde, acımızla düz orantılı olarak feryâdü figân ettik!
Milyonlarca Ülkücü, seninle helalleşebilmek için karla abdest aldıktan sonra
Cenâze namazınızı kıldıran İmam Efendinin; “Hakkınızı helâl ediyor musunuz?” sorusuna milyonların haykırdığı, “Helâl olsun!” sözüyle de soğumadı yangın yüreklerimiz! Kim, kime hakkını helâl ediyordu? Anlayamamıştık! Anlayamıyoruz! Anlayamayacağız!
Seksen yıllık ömrünü hîbe ettiğin milletinle asla bir mes’elen olmamıştı, olamazdı ama bizlere hakkını helâl etmiş miydin Başbuğum?
Sensiz loşlaşmış, boşlaşmış, bir başkalaşmış, yabancılaşmış Ankara’yı, tavsiyelerine uyarak güzelleştirebilmek için neler yapılabilirdi arayışlarındaydık. Ülkücü hareketin mütevâzı devlerinden Emin Alper Hoca’yı ziyâret etmiştik. İslâmın edebini, Türklüğün vakarını şahsında toplamayı başarmış ender devlerden Emin Alper’in; “Alparslan Türkeş’in yaptığı en önemli iş nedir?” sorusuna verdiği; “Başıboşluğa, sergerdeliğe terk edilmiş gençliği sokaklardan topladı ve kimse farkında olamadan herkesi ülkücüleştirdi!” demişti.
Yola çıktığın ilk yılların gençten de genci, çocuk irisi bizleri, sokaklara terk etmeyip ülkücüleştirerek içimizden bürokratlar, sanatkârlar, teknokratlar, millet vekilleri, bakanlar çıkarmayı başaran size, kimin helâl edecek hakkı olabilirdi? Başbuğum!
Hâlâ sensizliğin oluşturduğu dağılmışlığımıza son vermedik! Hâlâ sensizlikte, senin yerine birini seçebilmek için yapılan canhıraş ikbâl yarışları yüzünden toparlanamadık! Oysa sen, kimleri ülkücüleştirmiştin!
Başbuğum;
Sizinle de, sizden sonra da MHP’ye her katılımda iktidara biraz daha yaklaşmak düşüncesiyle keyiflendik. Asla, kat’a MHP’ye katılımlardan rahatsız olmak gibi bir gafletimiz olmadı! Hatta, yönetime defalarca; “Ülkücüler zâten elde bir. Ülkücü olmayanları ikna ederek saflara katmak gerek.” dedik.Teşkilat sorumlularından; “Herkesi hatta diğer parti genel başkanlarını bile MHP’li edelim ama Allah rızası için transferleri, ülkücülerin başına geçirmeyin! Türk Milletinin refleksi olmuş ülkücüleri, ülkücülerden başkasının emrine girmeğe zorlamayın, girmezler!” diye yalvardık! Ya ifâde edemedik merâmımızı, ya da bizi duymadılar! Birbirimize incindik, birbirimizi incittik Başbuğum!
Kime söylesek, kimle dertleşsek öküz altında buzağı arıyorlar! Kimseden özür falan da beklemiyoruz ama bize “hain” diyorlar! İsyânlardayız!
Senden sonra; muhalifiz diye, oy verdik inanmadılar! “Biz de sizdeniz! Biz de sizdeniz!” diye yırtındık, duymadılar!
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, seksen yıllık intikama soyunmuşlarca zor günler yaşıyor Başbuğum!
Sorumlular seyrediyorlar! Seyrediyoruz Başbuğum, biz de seyrediyoruz!
Artık her senenin 4 Nisan’ında klasik-mu’tâd kabîr ziyâretleriyle, gönlümüzün Türkeşçi tarafını avutuyorlar! Avunamıyoruz, inciniyoruz!
Bütün şer güçlerin inadına, bizi dışladıklarını zannedenlerin inadına, mânevî huzûrunda bir daha haykırıyoruz: “Türk’üz! Türk milliyetçisiyiz! Biz de sizdeniz! İnâdına MHP’yiz, MHP’liyiz! Çünkü biz, Başbuğ’un ülkücüleştirdiği Türkeşçileriz. Bize küsenlere küsmeğe tenezzül etmeyecek kadar Türk gönüllüyüz. Duyun bizi!”
Hakkını helâl et Başbuğum bize! (Mustafa Arslan-Yeniçağ) {2}

 

Kaynak: YENİÇAĞ GAZETESİ

{1}.http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=12710Başbuğ’suz 13 yıl geçti

{2}.http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=12710



Bu haber 818 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,094 µs