NAZLI'YA DOKUNMAYIN!

4 Nisan 2010 11:24 tsi
Yandaşlara bir tavsiyemiz var:Yargı kararlarını eleştireceklerine, efendilerine söyleyip, Basın Kanunu ile Türk Ceza Kanunu'na şöyle bir madde koydursunlar:"Yandaş medya, her türlü suç ve cezadan muaftır."

Nazlı'ya dokunmayın!

2004 yılıydı.Prof. İbrahim Kaboğlu'nun başkanı, Prof. Baskın Oran'ın üyesi olduğu Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu bir rapor yayınladı. Adı, "Azınlıklar Raporu" idi.
Raporda, "Türk"ün yerine "Türkiyelilik" kavramının ikame edilmesi isteniyordu.
Ülkemin duyarlı insanları, bu öneriye çok sert tepki gösterdiler.
Tepki gösterenler arasında biz de vardık ve "Kudurmak budur işte" başlıklı yazımızı şu cümle ile bitirmiştik:
"Bunlar kendilerine 'Türkiyeli' diyor ama Türkiyeli de değiller. Bunlara 'Türkiyeli' demek, Türkiyeli yılanlara, kurbağalara ve çakallara haksızlık oluyor!"
Sayın Kaboğlu ve Oran, aleyhimize tazminat davası açtılar.
Ankara 15. Asliye Hukuk Mahkemesi, "Müşteki yazılacak olan eleştirilere katlanmak zorundadır" diyerek beraat kararı verdi. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, kararı onadı.
Yargının kararı doğruydu.
Çünkü yazımızın tamamı okunduğunda, "Türkiyeli' demek, Türkiyeli yılanlara, kurbağalara ve çakallara haksızlık oluyor!" cümlesiyle Sayın Kaboğlu ve Oran'ı doğrudan hedef almadığımız,
O günlerde, Yıldız Teknik Üniversitesi'nde İstanbul Tabip Odası, Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği, KESK ve DİSK tarafından ortaklaşa düzenlenen 'azınlıklar ve kültürel hakları' konulu panelde bir grup genç Türk Bayrağı açınca kavga çıkmış ve 'Türkiyeliler', Türk Bayrağı açan gençleri yaka paça dışarı atmıştı.
Bizim asıl hedefimiz, Türk Bayrağı açan gençleri yaka paça dışarı atanlardı.
Az buçuk hukuk sıralarında oturmuşluğumuz var. Neyin suç olduğunu biliriz. 
***
Aradan altı yıl geçti.
Yandaş medya ve özellikle Baskın Oran, bu haklı yargı kararını hiç unutmadı, unutamadı.
Hatta Baskın Oran, Radikal 2'deki bir yazısında, "Tek çare, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurmak" diyordu.
O gün bugündür ne zaman yandaş bir gazeteci hüküm giyse, hemen bu yargı kararını gündeme getirir ve eleştirirler.
Çünkü onlar dokunulmazdır. Yargı dahil hiç kimse dokunamaz onlara.
Dokunursa, hemen ciyaklamaya başlarlar.
Bu da, yargıyı ele geçirmeye çalışmalarının sebebini açıkça göstermiyor mu? 
***
Sabah Gazetesi yazarı Nazlı Ilıcak, 25 Mayıs 2009 tarihli yazısında, Sincan Birinci Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz'ın 'işgüzarlık yaptığını' yazmıştı. İstanbul 2. Sulh Ceza Mahkemesi'nde açılan davada 11 ay 20 gün hapis cezasına çarptırıldı.
Yandaş medya ayakta...
Ilıcak'a sahip çıkan çıkana...
Yandaş medyanın 1000 büyüğünden biri olan Emre Aköz, Sabah Gazetesi'ndeki yazısında, altı yıl önceki yazımızdaki "Buna Türkiyeli demek, Türkiyeli yılanlara, kurbağalara, çakallara haksızlık oluyor" cümlesini alarak, aklınca bizim aklanmamızı ve Nazlı Ilıcak'ın hüküm giymesi eleştiriyor.
Dikkat edin, bizim cümlemizin giriş kelimesi "Bunlara" olduğu halde, Emre Aköz "Buna" şeklinde değiştirmiş.
"Buna" ile "Bunlara" arasındaki farkın farkında yani.
Doğruları çarptırmak veya kendi zihniyetlerine göre saptırmak, bunların tıynetinde var.
Emre Aköz, adımızı açıkça yazmaya bu sebeple cesaret edememiş olmalı.
Yandaş "Medya Derneği" de, Nazlı Ilıcak'a verilen hapis cezasına tepki göstererek, ilk icraatı ile yandaşlığını kanıtlamış.
Onlar yazınca "ifade özgürlüğü", biz yazınca "suç"...
Yandaşlara bir tavsiyemiz var:
Yargı kararlarını eleştireceklerine, efendilerine söyleyip, Basın Kanunu ile Türk Ceza Kanunu'na şöyle bir madde koydursunlar:
"Yandaş medya, her türlü suç ve cezadan muaftır."

Sırrı Yüksel Cebeci-Tercüman

 

Kaynak: TERCÜMAN GAZETECİ,http://www.tercuman.com.tr/v1/yazaryazi.asp?id=13

 

 

Bu haber 566 defa okundu.