En Sıcak Konular

BBP, ANAYASA TASLAK METNİ HAKKINDAKİ GÖRÜŞ VE ÖNERİLERİNİ AÇIKLADI

24 Mart 2010 17:06 tsi
BBP, ANAYASA TASLAK METNİ HAKKINDAKİ GÖRÜŞ VE ÖNERİLERİNİ AÇIKLADI "Anayasa sadece AKP ve ona oy verenlerin değil, bütün Türk milletinin ve devletinin anayasası olacaktır. Dolayısıyla bu hassas konuda uzlaşma kanalları sonuna kadar zorlanmalıdır."

ANAYASA DEĞİŞİKLİK PAKETİ KONUSUNDA DESTEK TURLARINA DEVAM EDEN HÜKÜMET YETKİLİLERİNE SUNULAN BBP’NİN ANAYASA TASLAĞI HAKKINDAKİ GÖRÜŞ VE ÖNERİLERİ 

Mevcut Anayasa’nın ıslaha muhtaç bir anayasa olduğu açık ve nettir. Önemli olan yeni anayasa yapmak değil, sağlıklı bir anayasa yapabilmektir. Anayasalar eski oldukları için değil, hatalı oldukları için ülke ihtiyaçlarını karşılayamazlar. 86 yıldır sivil olmayan darbe mahsulü anayasalarla yönetilen Türkiye Cumhuriyeti, artık “insan merkezli” “millet mutabakatlı” sivil bir anayasaya kavuşmalıdır.

Bu hususta hazırlanmış olan mevcut taslağı bazı noktalarda olumlu genel olarak yetersiz ve eksik görüyoruz.

Biz partimizi tanımlarken milliyetçi, maneviyatçı ve demokrat olduğumuzu, siyasetimizi bu ilkelerin belirlediğini, kurulduğumuz günden beri her fırsatta yapıcı, yol gösterici, sorumlu bir muhalefet anlayışıyla hareket ettiğimizi deklare etmiş bulunmaktayız.

Dolayısıyla demokrasi dışı askeri vesayet altında hazırlanmış 12 Eylül Anayasası’nın esasında top yekûn değiştirilmesi ve değişiklik sonrası 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat müdahalelerinin faillerinin yargılanması gerekliliğine inanıyoruz.

Sivil anayasa ihtiyacını her fırsatta dile getiren bir siyasi parti olarak bu yönde atılacak adımlara duyarsız kalmamız mümkün değildir.

Bugün gündeme gelen anayasa değişikliği paketi, geniş tabanlı uzlaşma esasına dayalı bir içeriğe sahip olursa referanduma gerek kalmadan da gerçekleştirilebilir. BBP olarak öncelikli tavsiyemiz budur. AKP bunu gerçekleştirmeye çalışmalıdır.

AKP attığı adımlarda samimi olmalıdır. Her türlü siyasi çıkar hesabından ve “biz yaparız olur biter” jakoben yaklaşımından uzak bir toplumsal uzlaşma zemininde bu konunun yürütülmesi ülkemiz ve milletimiz açısından çok faydalı olacaktır.

Yeni anayasa değişikliği paketinde de AKP daha önce defalarca yaptığı gibi şayet gerilim üreten bir siyaset tarzıyla toplumu kamplaştırıp, buradan siyasi rant elde etmeyi hesap ediyorsa yanlış yolda olduğunu belirtmek isteriz.

Anayasa sadece AKP ve ona oy verenlerin değil, bütün Türk milletinin ve devletinin anayasası olacaktır. Dolayısıyla bu hassas konuda uzlaşma kanalları sonuna kadar zorlanmalıdır.

BBP olarak, ‘önce insan’ anlayışıyla temel özgürlükleri öne alan, kurumlar arası dengeleri gözeten, yasama-yürütme ve yargı organlarının konumu ve hassas dengesini ileri demokratik ülkelerdeki gibi düzenleyen demokratik hukuk devleti bakış açısıyla hazırlanacak yeni anayasa paketinin içeriğine parti olarak daha önce hazırlamış olduğumuz ‘ BİZİM TÜRKİYEMİZ ve GÖR PROJESİ’nden katkı sunacağımızı ve bu değişikliklere partimizin ilkeleri çerçevesinde destek olacağımızı kamuoyunun bilgisine ve dikkatine defaatle sunmuştuk…

Bu vesileyle İktidar Partisinin hazırladığı anayasa değişikliği paketine yönelik bizim görüş ve önerilerimizden bazıları şunlardır:

*Öncelikle şu konuyu belirtmeliyiz ki; TBMM’de bulunan siyasi partilerden varlık gerekçesi ve misyonu terörle anılan ve özellikle terör suçlarını ortadan kaldırmaya veya hafifletmeye yönelik şartlarını hükümete kabul ettirerek destek olabilecekleri sinyalini veren siyasilerin de öyle ya da böyle içinde olduğu anayasa değişiklikleri taslağına BBP olarak iyi niyetle yaklaşmamız söz konusu bile olamaz.

*Diğer partilerle uzlaşma konusunda İktidar partisi üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmek zorundadır. Ana muhalefet partisi Milletvekili Dokunulmazlığı’nın kaldırılmasını şart koşmakta ve kuvvetler ayrılığı prensibini yıpratmayacak bir değişikliğe sıcak yaklaşabileceğini söylemektedir. Biz de BBP olarak Milletvekillerinin asli görevi olan yasama görevini ilgilendiren ‘Kürsü Dokunulmazlığı’ haricindeki bütün dokunulmazlıkların kaldırılması gerektiğini düşünüyoruz. Milletin aslına herhangi bir suç işlediği zaman dokunuluyorken milletin vekiline neden dokunulmasın?… Ayrıca dokunulmazlık zırhı istismara açık şekilde kullanılabildiği için mutlaka yeni bir düzenleme yapılmalıdır.

*Biz yıllardır ‘anayasalı’ devlet değil gerçekten demokratik ‘anayasal’ bir hukuk devleti istediğimizi söylüyoruz. Buradaki ‘hukuk devleti’ kavramının altını özellikle çizmek istiyoruz. Hukuk devletinde esas olan bağımsız ve tarafsız yargının her türlü müdahale ve etkiden uzak olmasıdır. Hukukun siyasallaşması gibi ideolojik borazanlığa dönüşmesi ve kurumlar arası iktidar mücadelesine araç olarak kullanılması da oldukça tehlikelidir. Bu noktada sadece HSYK değil, diğer kurumlar da demokratik hukuk devleti ilkelerine uygun hale getirilmelidir. Siyasi partilerin etkisi ve yaptırımı makul seviyede tutulmak kaydıyla TBMM’de yüksek mahkeme üyelerini seçebilmelidir. Nihayetinde TBMM milli iradenin temsil yeri olup sistemde etkisinin bulunması son derece normaldir. Cumhurbaşkanı, Yargıtay, Danıştay, Üniversiteler ve ilgili diğer kurumlar söz konusu yüksek mahkeme üyelerinin belirlenmesinde makul ağırlığa sahip olmalıdır. TBMM’yi bu konuda dışlamak doğru değildir.

*Parlamenter sistemde kuvvetler ayrılığı dengesi çok önemlidir. Yasama, yürütme ve yargı arasındaki denge iyi ayarlanmalıdır. Demokratik bir sistemin olmazsa olmaz şartlarından birisi de, Yasama Yürütme ve Yargı olarak anılan üç kuvvetin ayrılığı olduğu halde, mevcut kanunlarımız ve anayasamızda bu kuvvetler iç-içe girmiş olarak ve tek elde toplanmış vaziyette bulunmaktadır. Bu sistemin, memleket ve millet menfaatine olabilmesi için ve ülkenin sorunsuz bir ülke olması için Kuvvetler ayrılığını sistematik olarak sağlayacak bir anayasa yapabilmeniz gerekir. Kuvvetler ayrılığının sağlanması demek, hükümetlerin, iktidar partilerinin egemenliklerinin sınırlandırılmış olması demektir. Bu rejimin sağlıklı işlemesi ancak bu şekilde mümkündür. Sistemde bu denge ayarlanamazsa sistem kendiliğinde zamanla çürür ve gerilimler üreterek çözülüp çöküşe geçer.

*Yapılması düşünülen düzenlemelerde demokratik hukuk devleti ilkesi kıstas olarak alınırsa çözüm daha kolay gerçekleşir. Çünkü hukuk devleti ilkesi duvar gibidir; yanlışlık olunca o duvardan döner fakat kanun devleti farklıdır, kanun çıkarma yetkisi gücün elinde olacağı için totaliter bir düzen bile oluşabilir. Üstünlüğün hukuku değil hukukun üstünlüğünü gerçekleştirip, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı mutlaka sağlanmalıdır.

*Söz konusu anayasa değişikliğinde katsayı adaletsizliğini giderecek bir düzenleme mutlaka olmalıdır. Eğitimde fırsat eşitliğini sağlayacak bir değişiklik anayasa paketine eklenmelidir. YÖK’ün mevcut yapısı, yani 130 ve 131. maddeler Anayasa’dan tamamen çıkarılmalıdır. “Üniversiteler yasalar çerçevesinde özerktirler.” Şeklinde genel bir ifade Anayasa’da yer almalıdır.

*Söz konusu taslağa yeni bir madde olarak ekleme yapılıp, üniversitelerde kılık kıyafet dâhil hiçbir ayrım gözetilmeksizin herkesin eğitim hakkına sahip olması temin edilmelidir. Partimizin önerdiği 10. Maddedeki 1. fıkra ve 4. fıkraya ek değişiklik teklifleri başörtüsü/kılık kıyafet sorununun tam çözümüne yöneliktir.

( Madde 10, 1. fıkraya ek: Herkes dil, ırk, renk, cinsiyet, felsefi inanç, din, mezhep, kılık kıyafet ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.

4. fıkraya ek: Kamusal alanlardan ve kamu hizmetlerinden yararlanmaları konusunda hiçbir gerekçe ile insanlar arasında ayrım yapılamaz ve farklı muameleye tabi tutulamaz. )

BBP olarak siyasi partilerin kapatılmasını zorlaştıracak düzenlemeyi desteklemekle birlikte, yeni düzenlemede; şiddeti savunmayan, şiddet hareketleriyle arasındaki mesafeyi net şekilde ortaya koyan, demokratik hukuk devletinin özüne ve ruhuna uygun hareket eden bir çerçeve çizilmesini de faydalı görüyoruz.

*Emeklilere “toplu sözleşmeli” sendikal faaliyette bulunma hakkı anayasal teminata kavuşturulmalıdır. Engelli, kadın ve çocuk hakları da mutlaka anayasal düzenlemeye dâhil edilmeli ve bunu AB’ye uyum olarak bir nevi dayatma şeklinde değil, kendi sosyal gerçekliğimiz ve kültürümüze uygun şekilde gerçekleştirmeliyiz.

*BBP olarak en ileri demokrasilerde bile uygulanan idam cezasının ülkemizde de yeniden uygulanmasını istiyoruz. Bazı akıl almaz ve insanlık dışı suçlar açısından idam cezasının gerçekten caydırıcı olduğunu düşünüyoruz. İdam cezasını sözde hümanistlerin romantizmiyle değerlendirmek gerçekçi değildir. AB’ye uyum yasaları adı altında daha önceki yıllarda kaldırılan bu düzenlemenin yeniden anayasaya eklenmesi gerekir. Genel bir bakış açısı olarak yeni anayasa paketinde bu toprakların ruhuna ve ahlaki çerçevesine uygun bir düzenleme yapılmasına özellikle dikkat edilmelidir.

*BBP olarak mevcut seçim kanununda yer alan seçim barajı uygulamasının çoğulcu demokrasinin en temel ilkelerinden biri olan temsilde adalet ilkesine uygun bir hale getirilmesi gerektiğini yıllardır savunuyoruz. Türkiye’de, hiçbir demokratik ülkede olmayan antidemokratik bir anlayışla halen % 10 seçim barajı uygulaması yürürlüktedir. Böyle yüksek bir orandaki seçim barajı uygulamasını savunmak ne demokrasiyle ne insafla ne de siyasi ahlakla bağdaşır. Söz konusu barajı makul bir seviyeye getirerek temsilde adaleti sağlamak gerekmektedir. Biz bunu sadece kendi partimizin beklentisi ve çıkarı ekseniyle değil temiz ve ilkeli bir siyasetin gereği olarak söylüyoruz. Siyasi partileri bazı mecburiyetlere mahkûm etmek ( bağımsız aday gösterilmesi, çeşitli hülle çözümler ve ittifaklar gibi) ve bu şekilde rencide olmalarına kapı aralamak yerine demokrasinin gereği olarak demokratik ülkelerde uygulanan şekilde makul bir seçim barajı olabilir. Parti olarak ‘ Bizim Türkiyemiz Projesi’nde belirttiğimiz gibi, İki Turlu, İkinci Turda Seçim İşbirliğine Açık Milletvekilliği Seçim Sistemi, temsilde adaleti yönetimde istikrarı sağlayacaktır. Hemen her konuda AB kriterlerini gözeten ve uyum yasaları diyerek çeşitli alanlarda yeni düzenlemelere giden bundan önceki ve bugünkü hükümetlerin bu konuda çifte standart uygulamasını da tutarlı bir yaklaşım olarak görmüyoruz. Üstelik hükümetin bu konuyla ilgili daha önce kamuoyuna verdiği sözler vardır ve bu sözleri tutmanın şimdi zamanı gelmiştir. Yeni anayasa paketinde bu konuyla ilgili mutlaka yeni bir düzenleme olmalıdır. Bu konuda yapılacak düzenleme hükümetin bir nevi demokrasi sınavı ve samimiyetini ölçme vasıtası olacaktır.

*Siyasi partilerin hazine yardımından faydalanması konusu da önemlidir. Mevcut duruma göre yüzde 7 oy alan partiler hazine yardımından faydalanmaktadır. Burada önemli bir çelişkiye dikkat çekmek gerekiyor. Seçim barajı yüzde 10 iken partilerin hazine yardımından faydalanması neden yüzde 7 şeklinde düzenlenmiştir, garip bir durum ve teselli ikramiyesi gibi bir uygulama söz konusudur. Bu anlamsız bir uygulamadır. Bunun yerine birkaç seçime katılmış, teşkilatlanma barajını geçmiş ve asgari yüzde 1 oy almış partiler de dâhil olmak kaydıyla hazine yardımı bir havuzda toplanıp her partiye aldığı oy nispetinde adil şekilde dağıtılmalıdır. Siyasi hayatta eşit rekabeti sağlamak adına bu daha adil ve demokratik bir tutum olacaktır. Yahut siyasi partilerin hazineden yardım alması tamamen ortadan kaldırılıp bu haksızlıklar sona erdirilmelidir. (Gerekçeler: “Bizim Türkiyemiz” projesinde açıklanmıştır.)

*Demokrasimizin en önemli açmazlardan birisi de siyasi partiler kanunudur. Mevcut sistem ‘lider sultası’ oluşmasına yol açmaktadır. Milletvekilleri genel başkanların hegemonyası altında adeta iradesiz kalmakta dolayısıyla milli iradenin TBMM’ye tam olarak yansıması söz konusu olamamaktadır. Önseçim yasal bir mecburiyet haline getirilerek, parti tüzükleri demokratik usule uygun olarak hazırlanıp aynı yasal mevzuata bağlanıp tekleştirilerek, bağımsız siyasetin ve sivil toplumun önü açılarak ve lider sultaları yıkılarak daha sağlıklı bir demokratik işleyiş gerçekleştirilmelidir.

*Gerek HSYK gerekse Anayasa Mahkemesi’nin yapısı şekillendirilirken demokratik usulleri öne alarak, millet iradesinin her alanda yansımasının önü açılmalıdır. GÖR Projesi’nde belirttiğimiz gibi HSYK iki ayrı kurula dönüştürülmelidir. Hâkimler ve savcılar kurulu ayrıştırılmalıdır.

*Memurlara sendikal haklar ve toplu sözleşme hakkı yanında grev hakkı da verilmelidir.

*Çeşitli mağduriyetlerin yaşandığı YAŞ kararlarına yargı yolu mutlaka açılmalıdır.

TBMM’nin görevi yasa yapmaktır. Görevi gereği TBMM üyeleri bundan sorumludur. Anayasa yapmak da buna dâhildir.

İktidar ve muhalefetiyle bütün TBMM üyelerini muhatap alarak son söz olarak şunu söylemek istiyoruz: Asli görevlerini yapamayacak durumda iseler, yani yasa ve anayasa yapamayacak durumda iseler milletten aldıkları emaneti hiç zaman kaybetmeden millete iade etmelidirler.

 

Kaynak: bbp.org.tr,http://www.bbp.org.tr/baskan_haber_detail.php?haberid=274

 



Bu haber 784 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,714 µs