En Sıcak Konular

KUR'AN'IN ANA KONUSU ''TEVHİD''DİR

14 Mart 2010 16:14 tsi
KUR'AN'IN ANA KONUSU ''TEVHİD''DİR Kur’ân-ı Kerîm, Allah’tan başka bir varlığa tapmayı, o tapılan şeyi tanrılıkta Allah’a ortak yapma (şirk) sayıyor ve bu inançla amansız, ödünsüz mücadele ediyor.

Bu sözden şirk kokusu gelmiyor mu?

Önemli bir kurumun yayınladığı takvimin 2 Mart 2010 tarihini gösteren yaprağında tesadüfen şöyle bir hadis okudum: “Ben zikrolunduğum zaman evliya kullarım hatırlanır. Onlar anılınca ben hatırlanırım.” Altına da “Bir hadis-i şerif” diye yazılmış. Bu hadisin kaynağı nedir, sıhhat derecesi nedir belli değil. Ben muteber kitaplarda bulamadım. Bu söz hadis mi, kudsi hadis mi? Hadis ise Hz. Peygamber’in böyle bir söz söylemesi mümkün değildir. Çünkü insanlar Peygamber’in kulları değildir ki, “Ben anılınca evliya kullarım hatırlanır” desin. Kudsi hadis formuna konmuş ama Kur’ân’ın tevhit inancına aykırı olan bu söz gerçekte ne hadis, ne de kudsi hadis olabilir. Zira Allah anıldığında başka varlık anılmaz. Hatta bu söz tasavvufun “Fena fillah: Allah’ta yok olma” prensibine de aykırıdır. Çünkü son amaç, kişinin kendisi de dahil her şeyi unutması, Allah’ta bireyliğini kaybetmesidir. Şeyh Herevi Hazretleri tevhidin zirvesi olan bu noktaya cuhûd (tümden inkâr) demektedir. Buradaki inkâr, Hak’tan başka her şeyi yok bilmek, O’ndan başka bir varlık görmemektir.

Kur’ân-ı Kerîm, Allah’tan başka bir varlığa tapmayı, o tapılan şeyi tanrılıkta Allah’a ortak yapma (şirk) sayıyor ve bu inançla amansız, ödünsüz mücadele ediyor. Çünkü şirk, insan ruhunu alçaltır, kirletir. Ruh, aciz yaratıklara değil, yalnız ve ancak tek yaratıcı olan Allah’a tapmalıdır. Ancak O’na tapmak ve O’nu anmakla huzur bulur, arınır yücelir. Şimdi Allah’ın yanında başkalarının hatırlanması, anılması âdeta Allah’ı bir padişaha, evliya kulları da padişahın yamaklarına, yaverlerine benzetmek olur. Allah, bundan münezzehtir. Bu söz, Arap müşriklerinin inancından farksızdır. Çünkü onlar da melekleri, kendilerince saygın kimi kişileri Allah’ın yardımcısı sanarak Allah’ın yanında onlara da taparlardı. Onların, kendileriyle Allah arasında aracı olduklarına inanır ve âdeta padişahla halk arasında mabeyinci diye düşündükleri bu varlıklara taparlar, bunların kendilerini Allah’a yaklaştıracaklarına inanırlardı. “Biz bunlara, bizi Allah’a yaklaştırmaları için tapıyoruz” (Zümer: 3) diyorlardı. Kur’ân bu düşüncede olanları Allah’a iftira eden yalancı nankör saymakta ve inkâr tarzında sormaktadır: “Yoksa O’ndan başka tanrılar mı edindiler?” (Enbiya: 24), “Yoksa onların Allah’tan başka bir tanrısı mı var? Allah’ın şanı onların ortak koştuklarından yücedir” (Tur: 43). [1]

****

Kur’ân’ın ana konusu tevhiddir

Kur’ân’ın müşrik dediği ilk muhataplarının, Allah’ı evrenin tek yaratıcısı tanıdıkları hakkında pek çok ayet yanında özellikle Neml Suresi 60-64’üncü ayetlerinin mealleri okunmalıdır: “(De ki:) 60- Yahut gökleri ve yeri kim yarattı? Size gökten su indirdi de onunla sizin bir ağacını dahi bitiremeyeceğiniz gönül açan bahçeler bitirdik. Allah ile beraber başka bir tanrı mı var?... 61- Yahut şu dünyayı durulacak yer yapan, arasından ırmaklar çıkaran, üstünde sağlam dağlar yaratan ve iki deniz arasına bir perde koyan kimdir? Allah ile beraber başka bir tanrı mı var?... 62- Yahut dua ettiği zaman darda kalmışa kim yetişiyor da kötülüğü (onun üzerinden) kaldırıyor ve sizi (eskilerin yerine) yeryüzünün sahipleri yapıyor? Allah ile beraber başka bir tanrı mı var? Ne de az düşünüyorsunuz? 63- Yahut karanın ve denizin karanlıkları içinde size yol gösteren kim ve rahmetinin önünde rüzgârları müjdeci gönderen kim? Allah ile beraber başka bir tanrı mı var? Hâşâ, Allah ortak koştukları şeylerden yücedir, münezzehtir. 64- Yahut yaratmaya kim başlıyor, sonra onu (kim) iade ediyor (ölüp ortadan kalkan şeyleri yeniden yaratıyor)? Sizi gökten ve yerden kim rızıklandırıyor? Allah ile beraber başka bir tanrı mı var? De ki: Eğer doğru iseniz delilinizi getirin.” Umarım takvim yayınlayanlar, bundan sonra daha dikkatli ve seçici olurlar.

Allah’a karşı nankörlük

Bu münasebetle Kur’ân’ın temel konusu olan tevhidi açıklamak istiyorum: Kur’ân-ı Kerîm’in temel misyonu, insanları yaratıklara tapmaktan kurtarıp sadece Allah’a kul yapmaktır. İnsanın Allah’ı bir bilmesi, O’ndan başka tanrı tanımaması tevhit, sadece Allah’a tapması, O’nun buyruklarına tam anlamıyla teslim olması ise İslâm’dır. İslâm, tevhidi gerçekleştirme dini olduğundan, İslâm’ı doğal sadeliğine kavuşturmak üzere gelmiş olan Kur’ân’ın ana konusu tevhiddir. Öteki sorunlar, bunun çevresinde dönen tali konulardır. Yalnız Kur’ân ayetleri, Allah’ın varlığından çok, birliğini kanıtlama yönündedir. Çünkü Kur’ân’ın hitap ettiği toplum, zaten Allah’ın varlığını kabul eden bir toplumdu. Ancak onlar, Allah ile kendileri arasında şefaatçi olduklarını düşündükleri birtakım aracı tanrılara da tapıyorlar, ibadetlerinde, kurbanlarında Allah’ın adıyla birlikte o tanrıları da anıyor, onlara da yalvarıyorlardı. İşte Kur’ân, şirk, Allah’a karşı nankörlük (küfür) dediği bu davranışı şiddetle kınamış ve bunun tutarsızlığını, Allah’ın yanında başka tanrı olmadığını kanıtlamıştır. [2]

***

Tevhidin çeşitleri

Hanefi imamlarından Allame Sadrud-din Ali et-Tahavi’ye göre tevhit üçe ayrılır:

1- SIFATLAR TEVHİDİ: Cehm ibn Safvan ve yandaşları Allah’ın sıfatları olduğunu kabul etmezler. Onlara göre sıfatların varlığını kabul etmek, varlığı gerekli olanın birden çok olmasını gerektirir. Cehm’in bu savı geçersizdir. Zira bütün sıfatlarından arınmış bir varlığın gerçek varlığı olamaz, o sadece muhalı (imkânsızı) varsayımdan ibaret bir hayaldir. Bu söz, sonuçta hülul ve ittihada (Tanrı’nın eşyanın içine geçtiği, yaratıklarla birleştiği inancına) götürür. Bu söz, firavun ve yandaşlarının Allah’ı hakkıyla bilen kamil iman sahibi insanlar olması sonucunu doğurduğu gibi putatapanların da doğru yolda oldukları, gerçekte Allah’tan başkasına tapmadıkları sonucunu doğurur. Buna göre peygamberler insanların yollarını daraltmış kişilerdir. Allah bu tür savlardan yücedir.

2- RÜBUBİYYET TEVHİDİ: Allah’ın kainatın tek yaratıcısı olduğunu, sıfat ve eylemlerinde kendisine denk bir yaratıcı bulunmadığını kabul etmektir. İnsanlık, bu inançta ortaktır. Zira, kainatı Allah’ın yarattığına inanmayan insan yok gibidir. O halde bütün dünya, rübubiyyet tevhidine yani evrenin Allah tarafından yaratıldığına, kainatın tanrısının Allah olduğuna inanmaktadır.

3- ÜLUHİYYET TEVHİDİ: Yalnız yüce Allah’ın, ibadet edilmeye layık tek Tanrı olduğuna inanmaktır. İşte tevhidin başı, sonu, temeli, doruğu bu tevhiddir (Tahaviyye’nin Akide şerhi, s. 27-31). Düşün ve kelam erbabıyla bir grup mutasavvıflara göre bu tevhit, tevhidin zirvesini oluşturur. İnsanın doğasına uygun inanç, bu tevhiddir. İbadet edilmeye, tapılmaya layık tek tanrının, yalnız Allah olduğuna, O’ndan başkasına tapmanın hiçbir yararı olmadığına, tersine bunun, insan ruhunu aşağılatacağına dair pek çok kanıt vardır. Düşün erbabına göre bu tevhidin ünlü kanıtı temanu delilidir ki şudur: Eğer evrenin iki yaratıcısı olsaydı, bunların fikir ayrılığı durumunda mesela biri bir cismi hareket ettirmek isterken öbürünün onu durdurmak istemesi halinde yahut biri bir kişiyi öldürmek isterken öbürünün onu yaşatmak istemesi halinde ya ikisinin de istediği olacak ya sadece birininki olacak veya her ikisinin de istediği olmayacaktır. Birincisi mümkün değildir. Çünkü iki aykırı şey aynı anda var olamaz. Üçüncüsü de mümkün değildir. Çünkü bu takdirde cisim ne hareketli, ne de durağan olur. Bu ise mümkün değildir. Ayrıca bu durumda iki tanrının da aciz olması gerekir ki aciz olan tanrı olamaz. Şayet sadece birinin istediği olursa istediği olan kudretli tanrı, diğeri aciz olur. Aciz olan tanrı olamaz. İşte düşünürlerin çoğuna göre “Eğer yerde gökte Allah’tan başka tanrılar olsaydı ikisi de bozulup gitmişti” (Enbiya: 73/22) ayeti rübubiyyet tevhidinin kanıtıdır. [3]

****

Üluhiyyet tevhidi ortağı bulunmayan Allah’a ibadettir

Düşünürlerin çoğuna göre rübubiyyet tevhidi, Kur’ân’ın açıkladığı, peygamberlerin insanları çağırdığı üluhiyyet tevhididir. Tahavi’ye göre peygamberlerin davet ettiği, ilahi kitapların getirdiği tevhit, rübubiyyet tevhidi değil fakat rübubiyyet tevhidini de içeren üluhiyyet tevhididir. Üluhiyyet tevhidi, bir olan, ortağı bulunmayan Allah’a ibadettir. Çünkü Araplar rübubiyyet tevhidini, göklerin ve yerin yaratıcısının yalnız Allah olduğunu kabul ediyorlardı: “Andolsun onlara: ‘Gökleri ve yeri kim yarattı?’ diye sorsan, mutlaka ’Allah’ derler” (Lokman: 57/25), “84- De ki: ‘Biliyorsanız dünya ve içinde bulunanlar kimindir?’ 85- ‘Allah’ındır’ diyecekler. ‘O halde düşün(üp ilk kez yaratanın, ikinci defa yine yaratabileceğini anla)mıyor musunuz?’ de. 86- ‘Yedi göğün Rabbi ve büyük arşın Rabbi kimdir?’ de. 87- ‘Bunlar Allah’ındır’ diyecekler. ‘O halde korunmuyor musunuz?’ de. 88- ‘Biliyorsanız (söyleyin) her şeyin melekutu (mülkü ve yönetimi) elinde olan, koruyup kollayan fakat kendisi korunup kollan(maya muhtaç ol)mayan kimdir?’ de. 89- ‘(Her şeyin yönetimi) Allah’a aittir’ diyecekler. ‘O halde nasıl büyüleniyorsunuz?’ de” (Müminun: 74/84-89).

Nuh kavminin putları

Kur’ân-ı Kerîm’de çok olan benzeri ayetler, müşrik Arapların taptıkları putların, âlemin yaratılışında Allah’a ortaklıkları bulunduğuna inanmadıklarını gösterir. Bu konuda onların durumu, tıpkı Hind, eski Türk, Berber vs. kavimlerin durumu gibiydi. Onlar putların, peygamberlerin ve salihlerin heykelleri olduğuna inanarak şefaat umuduyla onları Allah ile kendileri arasında vesile (aracı) sanıyorlardı. İşte Arap şirkinin temeli bu düşünceye dayanıyordu. Abdullah ibn Abbas’tan ve başka seleften (salih atalardan) gelen rivayete göre Nuh kavminin Vedd, Suva, Yegûs, Yeûk ve Nesr adlı putları, gerçekte salih kişilerin anısına yapılmış heykellerdi. Bu salih insanlar ölünce onların kabirlerinde durup yalvarmaya başladılar, sonra da heykellerini yaptılar. Zamanla onlara tapmaya başladılar. Bu putlar aynen Arap kabilelere de geçti. [4]

****

Şekil var oldukça tam tevhide asla erilemez

Yıldızlara, meleklere, cinlere tapmak da hep bunları Allah ile insan arasında aracı kabul etmekten kaynaklanmıştır. Herevi’ye göre tevhidi düşünmek, cühud zikrine dalmaktır. Yani kulun kendi varlığının yok olması demektir. Çünkü şekil var oldukça tam tevhide erilemez. Başka bir deyişle tevhit, Allah’tan başka her şeyin kalkması, yalnız Allah’ın kalmasıdır ki bu, mutlak fena halidir. Bundan dolayı tasavvuf erbabı, tam tevhidi, inkâr alâmeti yani masivayı (Hak’tan başka varlıkları) inkâr belirtisi saymışlardır. Tevhidi hatırlamak, ikiliği gerektirir. İkilik ise mutlak birliğe (tam tevhide) aykırıdır. Kul, Allah’ın varlığı, bir de yaratıkların varlığı diye iki varlık düşündükçe ikilik içindedir. Kul, masivanın (Allah’tan başka şeylerin) varlığını tamamen unutacak, masiva onun gözünden ve düşüncesinden tamamen silinecektir ki tek var kalsın, tam tevhit oluşsun. Demek ki tam tevhit, “Tevhidi inkâr”dır.

Herevi’nin söyledikleri...

Herevi, bu düşüncesini Menazil’in sonundaki beyitlerinde şöyle açıklıyor: “Hiç kimse o Bir’i tevhit etmemiştir: Zira O’nu tevhit eden herkes inkârcıdır. O’nun vasfını anlatanın tevhidi, o Bir’in iptal edip kaldırdığı boş sözden ibarettir. O’nun tevhidi, kendi kendisini tehviddir. O’nu vasfedenin anlatımı ise lahid(inkâr)dır.” Herevi demek istiyor ki: “Hiç kimse, Allah’ı, bütün şekillerin silineceği özel tevhidiyle tevhit etmemiştir. Çünkü resimsiz (şekilsiz, varlıksız) tevhit düşünülemez. Muvahhid (Hakk’ı birleyen), kendi varlığı ile Hakk’ı tevhit eder. O’nu anlatmaya çalışanın, O’nun vasfından söz edenin tevhidi, gerçekte Hakk’ın geçersiz kıldığı bir sözdür, gerçek değildir. Gerçek tevhit sahibi, O’ndan başkasını göremeyeceği için söz de söyleyemez. Tevhit eden, kendisinin sonradan olma varlığını ve şeklini görür. Bu tür tevhit ise bütün şekillerin dağılıp kalkacağı, Hak’tan başka hiçbir şeyin kalmayacağı gerçek tevhidi inkâr etmektir. Yahut Hakk’ı tam tevhit eden, Bir’den başka bir şey göremez, ikiliği red ve inkâr eder (Medaricus-salikin: 1/146-147, Menazil: 8).” [5]

Süleyman Ateş-Vatan

Kaynak: VATAN GAZETESİ
[1].http://haber.gazetevatan.com/haber.vatan?detay=Bu_sozden_sirk_kokusu_gelmiyor_mu&Newsid=292575
[2].http://haber.gazetevatan.com/haber.vatan?detay=Kurnin_ana_konusu_tevhiddir&Newsid=292851
[3].http://haber.gazetevatan.com/haber.vatan?detay=Tevhidin_cesitleri&Newsid=293137
[4].http://haber.gazetevatan.com/haber.vatan?detay=Uluhiyyet_tevhidi_ortagi_bulunmayan_Allaha_ibadettir&Newsid=293366
[5].http://haber.gazetevatan.com/haberdetay.asp?detay=Sekil_var_oldukca_tam_tevhide_asla_erilemez&tarih=14.03.2010&Newsid=293502



Bu haber 2,014 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,414 µs