En Sıcak Konular

A. YESEVİ ÜNİVERSİTESİ'NDE AKILLARI DONDURAN TAHRİBAT

14 Mart 2010 09:27 tsi
A. YESEVİ ÜNİVERSİTESİ'NDE AKILLARI DONDURAN TAHRİBAT İddia edilen "Balyoz Darbesi" soruşturmasında tutuklanan Çetin Doğan'ın bu olaydaki dahline mahkeme karar verecek.Fakat bir dönem üstlendiği Ahmet Yesevi Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanlığı sırasında yaptıkları affedilir gibi değil.

E.Orgeneral Çetin Doğan'ın Ahmet Yesevi Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanlığı sırasında yaptığı tahribatların bizzat şahidi olan  Hamdi Mert,bu icraatları Aygazete'deki köşesine taşıdı:

İşte o iki yazı:

E.Orgeneral Çetin Doğan Silivri Cezaevinde 

-Bu Acı Kadere Derin Teessüflerimle-

Bir Türk vatandaşı olarak bu “Su-i akıbet”e üzüldüm.. Bunun iki sebebi var: Birincisi, biz ordumuzu gözbebeğimiz, dahası kendimiz bilir; mensuplarını ise dokunulmaz-saygın kişiler..”Ordu Millet” deyimi, bu yaklaşımımızın topluma mal olmuş yaygın örneğidir..

Üzüntümün bir de sübjektif sebebi var: Ben bir harp malulü gazi askerin oğluyum. İlk ve son romanım “Bizi Yaşatanlar”, savaşta kolunu kaybetmiş o gazi askerin önce askerlik, sonra da sivil hayattaki liderliğini anlatır..Askerlik günlerinde öne çıkan kahramanlığına ilave olarak, sivil hayatında çevresine örnek bir toplum önderi olmuş; evleviyetle bir bölge karakolu, sonra bölge ilkokulu yaptırmış; bilahare ise yöresine Torosları aşan yollar, binlerce dönüm kurak araziyi sulayan kanallar, yeni okullar, Camiler, Kur’an kursları kazandırılmasına öncülük etmiştir..

“Niçin okuldan, yoldan, kanaldan, hatta camiden önce karakol?” diyenlere ise “Güven ve asayişin herşeyin önünde geldiği” mealinde herkese örnek cevaplar vermiş, gerekçeler göstermiştir..

Bu örnek kişiliği yakından tanımak isteyenler, 1973 yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin 50. kuruluş yılı dolayısıyla Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yayımlanan “Bizi Yaşatanlar” romanını okuyabilirler..

Ben bu model kişiliğin askerlik hatıralarını dinleyerek büyüdüm. Müfekkireme ve genlerime yerleşen “Ordu-Asker” sevgisinin temel kaynağı bu ise de, bunun yakın başka sebepleri de var..

Şöyle ki:

1981 yılından itibaren Burdur Tugay Komutanlığı’nda yurtdışından gelen dövizli askerlere yaklaşık 10 yıl süreyle konferanslar verdim..İki aylık sürelerle..10 yıl boyunca iki ayda bir değişen askerlerin bazı dönemlerdeki sayısının 8 binlere ulaştığını hatırlarım..

12 Eylül 1980’den itibaren önce Milli Güvenlik Konseyi, bilahare Milli Güvenlik Kurulu nezdindeki komisyonlara Diyanet’ten sorumlu Devlet Bakanlığı’nı ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nı temsilen hemen daima ben katıldım..Zorunlu din dersleri; İmam-Hatip Liseleri ve Kur’an kursları üzerine önceki yıllarda görülmeyen devrim niteliğindeki düzenlemeler; Diyanet İşleri Başkanlığı yurtdışı teşkilatının kurulması; sosyal dokunun tahkimi; vatandaşlarımızın terör örgüt ve timleri konusunda bilgilendirilmeleri gibi o dönemdeki devlet tedbirleri, MGK’ya sunulmadan önce bu komisyonlarda konuşulurdu..

Hatırlayınız, İmam-Hatip Liseleri’nin sayıları azaltılmak isteniyordu..En çok dillendirilen, 7 coğrafi bölgede 1’er İmam-Hatip Lisesi bırakılması, diğerlerinin kapatılması gerektiği idi.. Kur’an kurslarının ise Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanması..Zorunlu din dersleri konusuna –Milli Güvenlik Konseyi’ne rağmen-  üniversitelerden, basından ve ordunun kendi içinden karşı çıkan geniş kesimler vardı..

Komisyon toplantılarında makul gerekçelerle sunduğumuz hiç bir teklif geri çevrilmezdi..( Not: Benim Diyanet merkezinde bulunmadığım 28 Şubat sürecinde herşey tersine döndü ama, bunda Diyanet’in ve M.E.B. Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’nün iyi temsil edilmediği konusunda rütbeli askerlerden güvenilir bilgi kaynaklarım mevcut..Yani 28 Şubat soğuğunun sebepleri arasında bizimkilerin akıllı ve dik duramayışları da var)..

Bütün bu sebeplerle olacak, bende Silahlı Kuvvetler komuta kademesine karşı –belki de sübjektif ama- derin bir güven duygusu oluştu..

Bunları yazarken, Silahlı Kuvvetler içinde gözbebeğimiz ordumuza yakışmayan eylemler ve tavırlar içinde olanları eleştirmeyeceğimiz anlamı çıkmasın..Aksine ordumuzun şahs-ı manevisine güven ve saygımız ne kadar büyükse, onu içeriden ve dışarıdan yıpratanlara karşı sitem ve öfkemiz de o kadar derin..

“Orgeneral Çetin Doğan Silivri Cezaevinde” başlığını atarken “-Niçin sadece Çetin Doğan?” sorusunun cevabını AYGAZETE okuyucuları anlamışlardır..Zira Generalin Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi ile ilgili garip eylemleri hatırlarda..

Emekli bir Orgeneral, o zamanki Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından  üniversiteye Mütevelli Heyet Başkanı olarak atandığında, ben de bu Heyet nezdinde bir önemli görevde bulunuyordum. Arkadaşlarıma “Asker kişilerin makul olanın yanında olageldikleri” konusundaki müşahadelerimi anlattım ve onları teselli ettim..İlk tanışma için birimlerin brifing dosyalarını  hazır bulundurmalarının yeterli olacağını hatırlattım.. Benim, adeta Silahlı Kuvvetler mensubu gibi orduya olan sevgimi ve ilgimi bilen arkadaşlarım bana inandılar..

Fakat heyhaat..Ankara’da bulunan Mütevelli Heyet birimlerini İstanbul’daki evinden ve Bodrum’daki yazlığından yönetmeyi tercih eden emekli General, hiçbir birimden brifing almadan dahası, görüşme ihtiyacı bile duymadan üst yönetimi faks onaylarla dağıttı..

Ben bunu sineme çektim ve şahsımın da içinde bulunduğu bu garip tasarrufları bugüne kadar hiçbir yerde dillendirmeye yeltenmedim..

Ama...

Ama Üniversitemizle ilgili olarak, 30 bin öğrenci yanında Türkiye ve Kazakistan kamuoylarını hayal kırıklığına uğratan eylemlerini her fırsatta eleştirdim ve kınadım..

Emekli komutanın, 30 bin öğrencisi, 29 bölümü bulunan ve Türk dünyasının ortak akademiyası olan uluslararası bir üniversiteyi 1 buçuk yıl içerisinde ne hale getirdiğini müteakip yazımda sunacağım..Türk dünyasının yüz akı bir üniversiteyi bu hale getiren kişinin, eline fırsat geçtiğinde ülkeyi ne hale getireceğini okuyucularımın takdirlerine bırakarak..

..Ve aziz milletimizin milli ordusuna olan güven duygusundan özürler dileyerek.. [1]

A.Y.Üniversitesinde akılları donduran tahribat 

“İdeolojiler,İdrakimiz Üzerine Giydirilmiş Deli Gömlekleridir” - Cemil Meriç

Önceki yazımızda sözünü ettiğimiz akla ziyan müdahaleleri uzatmadan sayalım:

BİR. Kazakistan’da kurulu üniversiteye sadece Kazakistan’dan ve Türkiye’den değil,Türk devlet ve topluluklarının her birinden belli kontenjanlar dahilinde öğrenciler alınıyordu..Azerbaycan, Kırgızistan, Türkmenistan gibi bağımsız Türk devletlerinden; Rusya Federasyonu içerisinde bulunan Özerk Türk Cumhuriyetlerinden ve Muhtar Türk bölgelerinden..Dahası, herhangi bir siyasi oluşumu henüz kazanamamış Türk topluluklarından..

Çetin DOĞAN isimli emekli general Mütevelli Heyet Başkanı olur-olmaz bu uygulamayı durdurdu..Artık dışarıdan yeni öğrenci alınmadığı gibi o güne kadar burs alarak belli sınıflara gelmiş öğrencilerin müktesep hakları olan bursları kesilerek onlar da ortada bırakıldılar..

Alın size akılları donduran bir tahribat örneği!.

Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi’nin asıl kuruluş amacı ve kültürel fonksiyonu, bu uluslararası misyonu idi..Türk dünyasının her yanından öğrenciler, adı “Ahmet Yesevi” olan bu üniversiteye gelecekler, ülkelerine buradan kazandıkları “Türklük bilinci” ve Türk birlik ve bütünlüğü şuuru ile dönecekler; tarihin hasret kaldığı bir medeniyet projesi böylece adım-adım uygulamaya konulacaktı..

Ama!.Bu taze fideler henüz meyveye oturmadan kesilip-atıldılar..Ne bekliyorduk, ne bulduk?!.

İKİ. İlkinden de büyük bir başka tahribat: Ahmet Yesevi Üniversitesi, 2’si Kırgızistan’da, 1’i Dağıstan’da bulunan 3 üniversite ile anlaşmalar yapmış; bu 3 üniversitede “Türk Dili ve Edebiyatı” bölümleri açılmıştı..Buralar kısa zamanda gelişmiş, Türk Dili ve Edebiyatı bölümlerine destek olmak üzere Türkiye’den TIR’lar dolusu Türkçe kitap ve başka dokümanlar gönderilerek her birinde, herkese açık “Türk Kültür Merkezleri” oluşturulmuştu..Dahası, bu üniversitelerden biri, öğrencilerden gelen yoğun istek üzerine “Türk Dili ve Edebiyatı” bölümünü daha ilk yılında “Fakülte”ye dönüştürmüştü..

Yapılan anlaşmalara göre, bölümlerin öğretim üyeleri Ahmet Yesevi Üniversitesi’den gönderiliyordu.. Ne mi oldu?.

Öğretim üyelerinin maaşları kesildi ve o anlaşmalar, o güzelim hizmetler, öğretim üyeleri ve dahi istikballerini Türk dil, edebiyat ve kültürü üzerine programlamış yüzlerce öğrenci ortada bırakıldı..

Ne adına, hangi mantık ve düşünce hesabına?!.

Ben bu üniversitelerden birinde yaşanan hayal kırıklığına bizzat şahit oldum..Kırgızistan’ın tarihi “Oş” kentinde bulunan “Kırgız-Özbek Üniversitesi”nde..Türkiye’den bir heyetin şehirlerinde bulunduğunu duyan yönetim, bizi üniversitelerine davet ettiler ve doğal olarak doğruca “Türk Dili ve Edebiyatı” bölümüne götürdüler..Duvarlar Türk bayrakları ve Türkçe dokümanlarla donatılmış..Çekik gözlü delikanlı kız ve erkek Kırgız öğrenciler, bizi tarihin derinliklerine götüren konuşma-tavır ve yaklaşımlarıyla cıvıl-cıvıl..

Sevinç gözyaşları döküyoruz..

Fakat o da ne?.Yapılan anlaşma gereğince Ahmet Yesevi  Üniversitesi’nden gönderilen sevgili Asil ŞENGÜN hoca bizi uğurlarken kulağımıza bişeyler fısıldıyor: Meğer bizim Yeni Mütevelli Heyet Başkanımız, diğer 2 üniversitede olduğu gibi, buradan da desteğini çekmiş..

Yani bu cıvıl-cıvıl bölüm ve öğrencilerin Türkçe ve Türkiye ile irtibatları kesilmiş..

Sevinç gözyaşlarımız ağıta ve öfkeye dönüşüyor..

ÜÇ. Bitmedi.. Bu ikisi kadar, belki onlardan daha ağır bir tahribat daha: Ahmet Yesevi Üniversitesi, bazıları Kazakistan’da ama çoğu diğer Türk devletlerinde 54 lise ile anlaşmalar yapmış, oralarda Türkçe eğitimi başlatmıştı..

Bu 54 liseden her birine üniversitemizden koordinatör/temsilciler görevlendirilmişti..Anlaşmalı liselerde öğrencilerin Türkiye Türkçesine rağbetleri o kadar büyük idi ki, bazılarında Türkçe bölümlerine kayıt yaptıran öğrencilerin sayısı 3’te 1’lere varıyor, bazılarında yarıya yaklaşıyordu..Toplam sayı 5 bine ulaşmıştı..2007 yılında anlaşmalı lise sayısının 200’e, öğrenci sayısının ise 20 bine ulaşması bekleniyordu..

Ne mi oldu?.Paşa, sebebi nedir bilinmez; gelir-gelmez buraları da kapattı..

DÖRT. Ahmet Yesevi Üniversitesi “Türkiye” ve “Kazakistan”ın “Ortak” üniversitesi değil mi?.   

Üniversitede yaklaşık 3 bin idari personel çalışıyor..Bunun bin 500’ünü Türkiye’den göndermeye hakkımız var..Topu-topu 48 yönetici gönderebilmişiz ama bunların hemen hepsi önemli görevlerde..Mali işlerden sorumlu Rektör Yardımcısı, Kültür Merkezi Müdürü, Kütüphane Müdürü, Misafirhane Müdürü, Yemekhane Müdürü gibi bütçe haracamalarına ilişkin önemli görevler..

Paşa gelir-gelmez idari görevlerde olmayan 8 kişi dışında, Türkiye’den giden 40 yöneticiyi geri çekiyor ve üniversitenin Türkiye ile irtibatını adeta sıfırlıyor..

BEŞ. Konuyu Türkiye’de yaşanan bir “Takıntı”ya bağlamamak için, Üniversite kampüsü içinde taa Sovyetler döneminde projeye alınmış “Cami” inşasının  önlenmesinden sözetmeyeceğim..“Başörtüsü” genelgesinden de..Aksi halde, yemekhanede bulaşık yıkayan aşçı yamağı Bayanın başındaki örtüyü çıkarması için yemekhaneye genelge asılması olayını duyan okuyucularımın ülkeleri adına rahatsızlık duymalarından korkarım..

Asıl önemli nokta, bütün bunlar “Mütevelli Heyet” kararı alınmadan, karakuşi emirlerle yapıldı..Yani kanunlara, anlaşmalara ve oturmuş/oluşmuş geleneklere aykırı olarak..

Acaba “Bütçede Tasarruf” kaygısı mı var diye düşünmeyiniz..Zira tam aksine yönetimde birlik esasına dayalı idare tarzını, üniversiteyi enstitülere bölerek ve çok başlı bir tarz geliştirerek harcamaların tam-tamına 3 katına çıkarılması da Paşamız dönemine rastlıyor..

Bütün bu konuları daha ayrıntılı ve toplu olarak öğrenmek isteyenler, sevgili Feyzullah BUDAK’ın “Biz Türküz” kitabına başvurabilirler..Kitap “Işık Eğitim Kültür Hizmetleri” kurumu tarafından 2010 yılında basılmış..Yani mutfaktan yeni çıkmış..Hem yeni hem taze..

Feyzullah Bey Ahmet Yesevi Üniversitesi’nde Rektör Yardımcılığı yapmış, uzun yıllar Mütevelli Heyet Üyeliği’nde bulunmuş ve Namık Kemal ZEYBEK ile birlikte üniversitemizin Türk dünyasının ortak paydası ve ortak bilinci olması yolunda unutulmaz hizmetleri bulunan bir bilge kişilik..

Benim söyleyemediklerimi kitabında daha ayrıntılı ve tutarlı anlatmış..Okumanızı dilerim..[2] 

Hamdi Mert-Aygazete

Kaynak: Aygazete

[1].http://www.aygazete.com/aygazete?57842

[2].http://www.aygazete.com/aygazete?57875

 



Bu haber 728 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,829 µs