AKP'NIN REFERANDUM ŞİFRELERİ

4 Mart 2010 10:42 tsi
İktidar partisinin referandum stratejisi belli; "Kazanamasan da kaybetme..."

AK Parti'nin referandum şifreleri

ANAYASA değişikliği konusunda saflar netleşti. CHP ve MHP'nin, AK Parti'ye destek vermeyeceğini bilmek için kahin olmaya gerek yoktu. Başbakan Erdoğan da zaten bunu bile bile "Referandum" dedi. İktidar partisinin referandum stratejisi belli; "Kazanamasan da kaybetme..." Plan şöyle özetleniyor: - Eğer "Kabul" oyları yüzde 50'nin üzerinde çıkarsa hedefe ulaşılmış olacak. Anayasa'da yeni değişiklikler de gündeme getirilecek. - Eğer "Ret" kararı çıkarsa, oranlar önemli. Yüzde 40-50 aralığındaki "Kabul" oyu bile AK Parti cephesinde "kazanç" olarak görülüyor. Zira CHP, referandumu "AKP'ye evet ya da hayır" oylamasına çevirecek. Yerel seçimlerde oyları yüzde 40'ın altına düşen, açılım sonrası yüzde 30'lara doğru gerileyen AK Parti de, muhalefete karşı "destek arttı" propagandasını gündeme getirecek. - Eğer referandumda "Kabul" oyları yüzde 35'in altına düşerse ne olur? Şu ana kadar hiçbir referandumda böyle bir sonuç çıkmadığını hatırlatalım. Bir ilk yaşanırsa parti yönetimi hazırlıklı. Başarısızlık tek başına omuzlanmayacak. Çünkü valiler, ses sanatçıları, oyuncular, işadamları, sivil toplum örgütleri de "referandum propagandası"nın bir parçası olacak. Kısacası AK Partililer, "kazanamasak da kaybetmeyiz" diyor.

Gözler kriz çözen büyükelçide

TÜRKİYE'NİN Washington Büyükelçisi Namık Tan, "kriz çözen büyükelçi" olarak tanınır. Görev yaptığı yerler bunun kanıtıdır: O, daha Brüksel'deki NATO Karargahı'nda "geçici görevli" iken, NATO krizlerle uğraşıyordu. Moskova'da görev üstlendiğinde, Sovyetler değişim sancısı yaşıyordu. Körfez Savaşı sırasında 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın yanı başındaydı. Körfez Savaşı'ndan hemen sonra Washington'da görev aldı. Türkiye'ye döndüğünde Emre Gönensay, Tansu Çiller, İsmail Cem ve Abdullah Gül'ün en yakınındaki isimlerden biri olarak "kriz yönetimleri"nde rol üstlendi. Tel Aviv Büyükelçisi iken İsrail-Türkiye ilişkilerinin kopmasını önledi. Washington Büyükelçiliği'ne de krizin tam ortasında başladı. Çünkü ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi "sözde Ermeni Soykırımı Tasarısı"nı bugün görüşmeye hazırlanıyor. Tasarının geçme ihtimali hayli yüksek. Diplomasinin garip cilvesi bu. Tan, ilk görevinde en zorlu sınavını veriyor! Sonuç elbette Türkiye kadar, onun için de önem taşıyor.

Başbakan'ın kankası da dertli!

SİYASET-yargı kavgası sadece Türkiye'de yaşanmıyor. İşte örnek: Başbakan Erdoğan'ın yakın arkadaşı İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi, ülkesinde yolsuzluk suçlamasıyla yargılanıyor. Yargıçlara yönelik sözleri ise oldukça ağır: "Yargı, demokrasinin kanserli tümörü" diyor. Hatta "Taliban çetesinin eline düşmüşüz" ifadesini kullanıyor. O da, "Yargı siyasete alet ediliyor. Bu sistem reforma tabi tutulmalı" diyenlerden. Ancak Berlusconi'nin amacı daha farklı. Eğer reformda başarılı olursa, yeniden dokunulmazlık zırhına kavuşacak. Amaç, Türkiye'dekinden farklı görünse de ortak olan bir noktamız var: Hem Türkiye de, hem de İtalya'da yargı siyasetin hedefinde.

O davayı Bahçeli kazandı!

MHP Lideri Devlet Bahçeli, 16 Haziran 2009'da şunları söylemişti: "Başbakan'ın siyasi ahlak zaafiyeti var." "AK da desek, AK Parti de desek, yüzünüz hep kara kalacaktır, böyle de anılacaktır." "İddiasını ispatlamazsa, yalandan medet uman müfteri Başbakan sıfatını hak ettiğini gösterecektir." İşte bu sert sözler mahkemelik oldu. Başbakan Erdoğan, Bahçeli aleyhine "kişilik haklarına saldırı" iddiasıyla 20 bin TL'lik tazminat davası açtı. Ankara 24. Asliye Hukuk Mahkemesi'ndeki duruşmada da karar çıktı. Mahkeme, bu sözleri "siyasi eleştiri sınırları içinde" buldu. Başbakan ile CHP Lideri Baykal arasında da çok sayıda dava var. Görünen o ki, bir yandan siyaset reformlarla yargıyı şekillendirirken, yargı da bu davalarla siyasetteki "eleştiri sınırları"nı çiziyor...

HAKKI KURBAN-Tercüman

Kaynak: Tercüman Gazetesi,http://www.tercuman.com.tr/v1/yazaryazi.asp?id=127

Bu haber 646 defa okundu.