En Sıcak Konular

''VURANA ELSİZ SÖVENE DİLSİZ!''

16 Şubat 2010 11:04 tsi
''VURANA ELSİZ SÖVENE DİLSİZ!'' Aslında yandaş kesim saldırganların yaptıkları yanlarına kâr kalsın istiyor. Ancak MHP, her şeye rağmen birilerinin sandığı gibi “vurana elsiz, sövene dilsiz” bir parti değildir.

"Vurana elsiz, sövene dilsiz!"

Türk milletiyle sorunu olan takıntılı kesim, beklendiği gibi “havuç-sopa” yöntemini kullanarak MHP’ye yönelik yazılar yazıyor. Aklını tuşlara taşıyan bir takım liberal kalemler MHP’ye akıl veriyor, misyon biçiyor bazen de meydan okuyor.

Dönüşümlü saldırı!

Bu günler için satın alınan, beslenen ve semirtilen yandaş medya bütün hatlarıyla taarruz halinde. Dönüşümlü olarak MHP’ye saldırıyorlar. Önce köşeyi dönmüşler sonra da köşeye çökmüşler “Ne olacak MHP iktidara gelirse.../...Kafamıza mı sıkacaksınız?” diye soruyorlar. Hatta liberallikte sınır tanımayan bir köşe yazarı Oktay Vural’ın Arap asıllı olduğuna yönelik ima da bile bulunuyor.
İlginç değil mi? Bu adamlar liberal. Yetmedi bir de demokrat takılıyor. Nasıl demokratsa MHP ve CHP’yi her fırsatta şiddetle eleştirirken AKP’yi yere-göğe sığdıramıyor. Tamı tamına bir iktidar demokratı! Demek ki sermayenin semirttiği demokrat böyle oluyormuş?

Psikolojik harekatın finansmanı!

Yeri gelmişken söyleyelim “MHP iktidara gelirse ne yapacaksınız?” sorusuna cevap vermek bize düşmez. Ama AKP dışında kim iktidara gelirse gelsin mevcut demokrat (!) iktidarın yaptığı şeyleri yaparsa kimsenin “kafasına” ya da gövdesine parfüm sıkmaya gerek kalmaz. Örneğin şunlar yapılır: AKP iş başı yapmadan önce bu köşe yazarlarının mal varlıklarıyla sonraki dönemdeki mal varlıkları arasındaki farkı ortaya çıkarır. Sebepsiz zenginleşmelerin nedenini sorar. Sonra bankalardaki hesap hareketlerini kontrol eder. Bazı dönemlerde hesaplardaki iç ve dış hareketlenmelerin nedenlerini ortaya çıkarır. Soros’tan, AB fonlarından proje, telif kılıfı altında akan yüz binlerce doların gerçekte hangi hizmete karşılık geldiğini araştırır. Daha sonra örneğin CIA, MOSSAD gibi servislerle Zoran gibi Enstitülerle, adı sanı yabancı vakıflarla ilişkiler ortaya çıkarılır. Bazılarının altlarındaki her biri üç yüz elli milyarın üzerindeki arabalar için değirmenin suyunun nereden geldiği ortaya çıkarılır. Helal süt emmişler tebrik edilir. Diğerleri de adalete havale edilmiş olur. Bunun için öyle yıllarca dinleme yapmaya da gerek kalmaz!

Sonuçta Türk milletine yönelik olarak medyada yürütülen psikolojik hareketin finansmanı ortaya çıkarılmış olur. Bir de bakarsınız ki sahte kabadayıların sahtekarlıkları ortaya çıkmış olur.
Aman ha...! Sakın ha...! “Eski MHP’yi istiyoruz” diyorlar. Yeni MHP, ne yaptı ki, eski MHP’yi istiyorsunuz? MHP, yüce Meclisin çatısı altında açıktan açığa AKP’lilerin saldırısına uğradı. Adamlar, MHP sıralarına karşı adeta topyekün taarruz ettiler. Başbakan kürsüden seyretti. Bu güdümlü ve güdük kalemlerin hiç birisi Başbakanın ve AKP’nin bu tavrını eleştirmedi.
MHP lideri, saldırganlara “MHP sıralarına bir metre”den fazla yaklaşmayın uyarısında bulundu. Saldırganları da “Haçlı kalıntılarına” benzetti. Yapılanların kayıt altına alındığını söyledi. Yandaş kafalılar saldırıya uğrayan bir partinin genel başkanının ne söylemesini bekliyorlardı? “İyi ki yaptınız, tekrar saldırabilirsiniz” anlamına gelen sözler mi edeydi?
Aslında yandaş kesim saldırganların yaptıkları yanlarına kâr kalsın istiyor. Ancak MHP, her şeye rağmen birilerinin sandığı gibi “vurana elsiz, sövene dilsiz” bir parti değildir. Yalnız MHP’nin değil herkesin sorumluluk içinde hareket etmesi ve kimsenin haddini aşmaması gerekiyor!

Katledilen ülkücüler ve 'Toplumsal Bellek'

Yakınlarını faili meçhul cinayetlere kurban veren aileler bir araya gelerek bir platform oluşturuyor. Fail-i meçhule kurban giden ne kadar seçkin solcu varsa hepsi orada var. Aynı dönemde faili meçhule kurban giden binlerce ülkücüden ise hiç kimse bu platformda yok. Platform adına açıklama yapanlar “faili meçhule kurban giden sağ görüşlü isimlerin fotoğrafta olmasa bile kendi kafasında ve vicdanında olduğunu” söyleyerek konuyu geçiştirme çalışmışlar. İlginç değil midir? Katledilen ülkücüler için  “kafa ve vicdan” yani soyutlama; solcular için platform yani somutlama söz konusu oluyor. İnandırıcı mı bu?

İdeolojiler değil, insanlar öldürüldü!
Katledilen ülkücü gazeteci İlhan Darendelioğlu ya da İsmail Gerçeksöz olduğunda sükût geçeceksiniz, katledilen Abdi İpekçi ise yeri göğü inleteceksiniz! Adana’da katledilen beş ülkücü öğretmeni ise görmezlikten geleceksiniz Ankara’da katledilen yedi solcu öğrenci ise onların destanını yazacaksınız. Katledilen, Gün Sazak/Recep Haşatlı ailesi ise hatırlatmayacaksınız, kendi taraftarlarınızdan birisi ise bunun için platform kuracaksınız! Bu tavırlarla yakınlarını faili meçhul cinayetlere kurban veren ülkücülere büyük haksızlık yapılmış oluyor. Halbuki her iki taraftan da öldürülenler -gerçekte ideoloji değil- insanlardı. Her iki tarafta katledilenler de bizim insanlarımızdı. Bu insanların, aynı silahlarla, aynı tetikçiler tarafından aynı planla ortadan kaldırıldığını birileri hâlâ anlamamış görünmektedir. Bu, vahim bir durumdur.

Gerçek sorun bu!
Aslında Türkiye’de gerçek sorun da bu! Cinayeti, katletmeyi ideolojik olarak kategorileştirmeyi bile bazı insanların vicdanları kaldırıyor. Hem de acıyı en fazla yaşayanlar, ateşin düştüğü yerin tam da merkezinde olanlar bunu yapıyor. Katile, caniye, pusuya, vahşete, dehşete tek taraflı bakanlar, aslında bu tavırlarıyla öbür tarafın cinayetlerinin üstünü örtmüş oluyorlar. 

Ortak acı!
İşin özü şudur: Bir zamanlar karşıt konumda mücadele edenlerin; çekilen acılar, yenilen kurşunlar, dökülen gözyaşları ve sıkılan yumruklar bakımından birbirlerinden ne bir eksikleri ne de bir fazlalıkları vardı. Bir tarafın acısına acı, elemine elem, mücadelesine mücadele deyip; diğer tarafın ölüsünü ölüden, sakatını sakattan, çilesini çileden saymamak insanlık suçudur. Aynı toprağın çocukları aynı silahlarla vurulmuştur. Ölenler, sakat kalanlar, istikbali kararanlar, zindanlara tıkılanlar, öksüz bırakılanların hepsi bu toprağın çocuklarıdır. “Toplumsal bellek” denilen bir şey varsa, bu toplumun hepsi için var olmalıdır. Barışın, adaletin, huzurun yolu toplumsal belleği bütün olarak ele almaktan geçiyor. Bu arkadaşlar solcu belleğin toplumsal bellek anlamına gelmediğini anladıklarında, barışa ancak o zaman hizmet etmiş olacaklardır.

Özcan Yeniçeri-Yeniçağ

Kaynak: Yeniçağ Gazetesi

[1].http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=12060

[2].http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=12073



Bu haber 1,062 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,134 µs