En Sıcak Konular

''SORUNUN ADI AYIRIMCILIK DEĞİL KÖTÜ YÖNETİMDİR''

8 Şubat 2010 21:40 tsi
''SORUNUN ADI AYIRIMCILIK DEĞİL KÖTÜ YÖNETİMDİR'' Türk Ocakları bünyesinde düzenlenen Ocakbaşı Sohbetine bu hafta Prof. Dr. Kayhan Mutlu konuk oldu “Açılımın Sosyoljisi”ni anlatan Mutlu, demokratik açılım'da sosyolojik gerçeklerin dikkate alınmadığını söyledi.

Ocakbaşı Sohbetinde bu hafta Prof. Dr. Kayhan Mutlu konuk oldu

Prof. Dr. Kayhan Mutlu, “demokratik açılım”da sosyolojik gerçeklerin dikkate alınmadığını söyledi:

“SORUNUN ADI AYIRIMCILIK DEĞİL KÖTÜ YÖNETİMDİR”

ODTÜ emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Kayhan Mutlu, ülkemizde kelimenin tam anlamıyla bir kavram kargaşası yaşandığını, bu yüzden “demokratik açılım” adı altında yapılanlardan bir sonuç çıkmayacağını belirterek, tüm sorunlarımızın ve geri kalmışlığımızın temelinde, siyaset kurumu ve Türkiye’nin iyi yönetilememesinin yattığını söyledi.   

Bu haftaki Ocakbaşı Sohbeti’nde, “Açılımın Sosyoljisi”ni anlatan Prof. Dr. Kayhan Mutlu, ülkemizde sosyolojiye önem verilmediğine, bunun neticesinde de “demokratik açılım” gibi çok ciddi bir meselede dahi sosyolojik değerlendirmelerin hesaba katılmadığına dikkat çekti. Ülkemizde bir kavram kargaşası yaşandığını, oysa yapılması gereken ilk işin kavramların doğru tanımlanması olduğunu vurgulayan Prof. Mutlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Mesela demokrasi, demokratik açılım deniyor, ama demokrasinin bilimsel tanımı ortaya konulmuyor. Demokrasi diye bol bol parti açılıyor, oysa gelişmiş demokrasilere bakıyorsunuz parti sayısı 3-5’i geçmiyor. Düşünce zenginliği olsun, her şeyi tartışalım, farklılıklardan zarar görmeyiz vs. Tamam da, doğru düzgün tartışalım. Demokrasinin sosyolojik anlamı, sade vatandaşın günlük sıkıntılarının asgariye indirilmesidir. Bu çerçevede ele alırsak, insanımızın eğitim, sağlık, ulaşım, iş gibi en temel ihtiyaçları günün koşullarına göre ve ülkenin her yerinde karşılanıyor mu? Bakınız bir ülkede bu alandaki sıkıntılar ne kadar çoksa, o ülkede demokrasi o kadar az demektir. Batı’dan birileri insan hakları, demokrasi adına gelip, birtakım talep ve tavsiyelerde bulunuyor. Önce insan hakları ve demokrasinin doğru tanımının yapılması gerekmiyor mu? Almanya’da deli dana hastalığı çıkıyor, iki bakan sadece halka geç haber verildiği için istifa ediyor. Veya Rusya’da yurtta çıkan yangında iki öğrenci hayatını kaybettiği için rektör istifasını veriyor. Ülkemizde bunu görüyor muyuz?”      

“Demokratik açılım” gibi kavramların insanı heyecanlandırdığını ifade eden Prof. Mutlu, “Tamam da, halka hizmet mi getiriyor? Aksine bölücülüğe yönelik bir adım görüntüsü arz ediyor. Bu da insanlara üzüntü, ıstırap veriyor” dedi. Türkiye’deki mağduriyetlerin insanlar arasında etnik ayırımcılık yapmaktan kaynaklanmadığını, mağduriyetlerimizin sebebinin başka şeyler olduğunu hatırlatan Prof. Mutlu, vatandaşın neden eline silah alıp, dağa çıktığının, kendi devletiyle neden kavgaya giriştiğinin altyapısının iyi analiz edilmesi gerektiğini bildirdi. Prof. Mutlu, şöyle devam etti: 

“Sosyolojinin temeli insandır ve hep insanı savunur. Bu nedenle, bu meselede de öncelikle vatandaşla, devlet arasındaki ilişkiye bakmalıyız. Ülkemizde bu anlamda vatandaşla, devlet arasında zayıf bir ilişki var. Herkese eğitim hizmeti aynı ölçüde gidiyor mu? Bunun cevabı sıfırsa, ekonomiye, iş imkânlarına bakalım. Maalesef burada da devlet sabıkalıdır. Bölgenin siyasi şartlarına bakalım, ağalık, aşiret sistemi geçerli. Ağalar, aşiret reisleri Avrupalarda okuyor, Meclis’e geliyor, ama bu sistem hala yerinde duruyor. İşte tüm bunlar bizi yoksulluğa götürüyor. Vatandaşla, devlet arasındaki zayıf ilişkiyi halletmezsek, sorun devam eder. Vatandaş için her konuda sıfıra sıfır elde var sıfırsa, tutunacak başka dallar arar. Hele de bir tarafta küskünler grubu, öte tarafta farklı farklı düşünce sistemleri yaratılırsa, bu daha kolay olur. Ancak bölgedeki sorunların tümünü iç faktörlerle açıklamak doğru olmaz. Meselenin bir de dış boyutu var. Dışarıdan lojistik, ekonomik, askeri destek veriliyor. Dağlarda 4–5 bin insan nasıl barınıyor, nereden para geliyor? Bunların da mutlaka hesaba katılması lâzımdır.”

Ülkemizde yaşanan tartışmalarda sürekli olarak, “Biz bu kafayla adam olmayız” ya da “Doğu ve Türk kültürüyle kalkınmamız mümkün değil” denmesinin hiçbir bilimsel geçerliliği olmadığını da vurgulayan Prof. Mutlu, “Bu tür telkinlerle, tüm kabahat bizde duygusu yaratılıyor. İnsanımızı, kültürümüzü suçlamak yerine, meselelerimizi bilimsel şekilde masaya yatırır ve sağduyuyla ele alırsak, daha anlamlı olur. Meselelerin sadece siyasi platformlarda ele alınması yanlıştır, işi zayıflatmaktadır” dedi.    

MOZAİK HANGİ ANLAMDA KULLANILIYOR?

Prof. Dr. Kayhan Mutlu’nun çizdiği bu genel çerçeveden sonra Ocakbaşı, dinleyicilerin soru ve görüşlerini beyan etmeleriyle tam bir sohbet havasında devam etti.

Türk Ocakları Yönetim Kurulu Üyesi ve Türk Yurdu Dergisi Genel Yayın Müdürü Prof. Dr. Çağatay Özdemir, bölücülüğün 30-40 yıl öncesinde çok planlı başlatılmış bir hareket olduğunu belirterek, itirafçılar üzerinde yaptıkları bir araştırmada, bir çift mekap ayakkabı, bir günlük motosiklet turu veya “kendi devletlerini kurduklarında bir büro, telefon ve sekretere kavuşma” vaadiyle insanların dağa çıkarıldığını gördüklerini anlattı. PKK’nın iletişim dilinin Türkçe olduğuna dikkat çeken Prof. Çağatay, “Kürtlük etnik kimlik midir?” diye sordu.

Bunun üzerine Prof. Dr. Mutlu, ülkemizde alt kültür bulunmadığını, sadece yaşam tarzında farklılıklar olduğunu, ancak bunun alt kültür adı altında piyasaya sürüldüğünü söyledi. Prof. Mutlu, burada bir kez daha kavramların sosyolojik anlamıyla, siyasi anlamı arasındaki farklılığa tanık olduğumuzu, yöneticilerimizin “mozaik” kavramını hangi anlamda kullandığını da anlayamadığını kaydederek, “Mozaik veya alt kültür demek için dine, müziğe, tarihe, gelenek, göreneklere bakılır. Bunlar da bir farklılığımız var mı?” şeklinde konuştu.       

Türk Ocakları Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Fahri Atasoy da, ülkemizin bir sosyal değişim süreci yaşadığını, ancak beraberinde manipülasyon ve operasyonlara açık hale geldiğimizi, meselenin dış boyutlarının da ağırlık kazandığını ifade etikten sonra, “Kürt sorunu denen konuda meselenin hangi boyutu daha ağırlıklıdır? Ülkemizdeki sosyolojik değişimin her bölgede aynı seviyede olmamasının travmalarını mı yaşıyoruz?” sorularını yöneltti.

Prof. Mutlu, bu soruları da şöyle cevaplandırdı: 

“Sorunlarımızın da, geri kalmışlığımızın sebebi de siyaset kurumudur, bizi yönetenlerdir. Evet, Türkiye idare edilmesi zor bir ülkedir. İçeride de zorlukları var, uluslararası müdahale de çok fazla. Türkiye’nin gelişmesini kim ister? İçimizde ülkemizi sevmeyenler var. Çok değişkenli bir denklemle karşı karşıyayız 10–20 denklemin olduğu yerde, sorunların kaynağının yüzde 80’i, devletin yeterince hizmet götürememesi kaynaklıdır. Devlet-vatandaş ilişkisinde ekonomiyi kesinlikle unutmamalıyız. Devlet hizmet götürmek ve meselelerine sahip çıkmak zorundadır.”

Ocakbaşı Sohbeti’nin kapanış konuşmasını yapan Türk Ocakları Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Orhan Arslan ise şunları söyledi:    

“Demokrasi mutlu olmaktır. Açılım demokrasinin gereğidir deniliyor. Kürt, Ermeni Alevi açılımları yapılıyor, tamam da bakıyoruz Kürt açılımından yeni bir millet, devlet inşası çıkıyor ve bu demokrasi beni mutlu etmiyor. Ermeni açılımı deniyor, Ermenilerin tüm iddiaları yerinde duruyor, ama biz hala açılımdan söz ediyoruz. Bu da beni mutlu etmiyor. Alevi açılımına gelince, Alevilik aynı bir din değil, ama iş oraya doğru gidiyor. Dolayısıyla bu da beni mutlu etmiyor. Bu zorlama ve dayatmaların adeta devletimizin çökmesi için yapıldığı görülüyor.”  (Haberi: Müyesser YILDIZ-Türk Ocağı)

 

Kaynak: Türk Ocağı,http://www.turkocagi.org.tr/modules.php?name=News&file=article&sid=2430



Bu haber 569 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    7,578 µs