En Sıcak Konular

KAPİTAL KARDEŞLİĞİ

3 Şubat 2010 22:21 tsi
KAPİTAL KARDEŞLİĞİ Emek yerine sermayenin, küçük esnaf yerine büyük holdinglerin tarafında olmanın manası nedir?

Kapital kardeşliği...

Emek yerine sermayenin, küçük esnaf yerine büyük holdinglerin tarafında olmanın manası nedir? Emperyalistlere, sömürenlere kızmamızın, ahlaki bulmamamızın, inanç ve insan bağlamında yadırgamamızın sebebi nedir? Kapitalist olmaktır, serbest piyasacı olmaktır, anamalcı olmaktır, sömüren olmaktır çünkü bu soruların yanıtı. "Mutlu azınlık" uğruna çok büyük çoğunlukların hakkını gasp etmek, bir bakıma köleleştirmek, muhtaç hale getirmektir yeni dünya düzeni de denen kapitalizm veya sömürgecilik veya ne derseniz deyin.

Bir alışveriş merkezi açılışında Sayın Başbakan'ın söylediklerini irdeleyelim. Yukarıda sayılan kaygılar, hassasiyetler ışığında "Mahalle bakkalı devri artık geçti" demenin manası ne olabilir? Daha düne kadar ayıpladıkları, adını anmaya çekindikleri, bir tür "kötülük" atfettikleri "alışveriş merkezi" olgusunu bu can-ı gönülden kabulleniş hayli ilginç. Bakkallara söylenen "birleşin" nasihati de ayrı bir kara mizah zaten. Bunu söyleyen bir sendikacı veya sivil toplum örgütü temsilcisi veya bakkların sözcüsü değil, bu işin çözüm mercii. Adeta üstü kapalı olarak "sizi ben bile kurtaramam, kendi başınızın çaresine bakın" demek gibi bir şey. Aslına bakılırsa, dönüp dolaşıp gelinen nokta hep aynı aslında. "Bir lokma, bir hırka"yı zoka ilan ettiği gün afişe olmuştu bu zihniyet, din soslu dünyevilik cereyanı veya yeni muhafazakârlık modeli. Değişmenin, dönüşmenin bir numunesidir bu durum. İyi mi, kötü mü siz karar verin.

Aynı konuşmadan alıntılara göz atmaya devam edelim. "Biz kasaba devleti değiliz. IMF ile ilişkiler sizi uluslararası arenada farklı yerlere taşır." Buyurun bir inci daha. Türkiye'nin, IMF'nin ortaklarından biri olduğu belirtiliyor ve IMF ile anlaşılmayacağına dair bir şeyler söylenmediği belirtiliyor. (Daha geçen sene estirilen IMF'ye "posta koyar" tarzdaki havayı hatırlayan çıkmaz ne de olsa. Dolayısıyla, perhizle lahana turşusu arasında da ilişki kuracak çıkmaz) IMF ile ilişki kurmanın, bir bakıma itibar sağladığı vurgulanıyor. Ancak, kendi içinde çelişen yanları var bu ifadelerin. Madem "kasaba devleti" değiliz, o zaman hangi akla hizmet bütün dünyanın burun kıvırdığı, birçok ülke tarafından "sepetlenmiş" olan bir kurumu referans olarak kabul ediyoruz? Dirsek temasını hiç kesmeden, sürekli bir irtibat hali de ne oluyor? Daha önceleri Malezya kapının önüne koymuştu IMF'yi. Son birkaç yılda da Brezilya, IMF programını reddetti ve kendi belirlediği ekonomik program sayesinde ekonomisiyle göz kamaştırıyor. Herhalde giderek büyüyen ve kendilerine 2050'de dünyanın en büyük 5. ekonomisi olma hedefini koyan Brezilya'ya "kasaba devleti" diyen çıkmayacaktır.

"Krizin teğet geçtiğini" finans kuruluşlarının da kabullendiğinden bahsedilmiş söz konusu konuşmada. Ama unutulan bir şey var. Süregelen bu küresel kriz, halihazırda finansal kaynaklı değil di ki zaten, reel sektör bazlı bir kriz olduğu herkesçe kabul edildi. Etkilerinin çok daha ciddi olacağına yönelik görüşlerin temel motivasyonu da reel sektör bazlı oluşuyla ilgili. Üç beş banka kârlarına kâr katarken, milyonlarca insanın ekonomik koşullarının ne kadar bozulduğu her nedense bu konuşmada söz konusu edilmiyor. Gelirleri (görünüşte) sabit kalan insanların, fiyat artışlarıyla reel olarak fakirleştiklerinden bahsedilmiyor. Milyonlarca işsizden bahsedilmediği gibi aynen. 85 senede yapılmayanların yapılmadığı da bir övünç unsuru olarak sıralanıyor, ama o da eksik. Mesela, Cumhuriyet tarihinin "işsizlik rekoru" unutulmuş. Küresel ekonomik düzeni içine iyice sindirmiş, büyük şirket kapitalizmini özümsemiş, emeğe ve emeğiyle geçinen milyonlara kayıtsız, sermaye sahibinden, bankalardan, holdinglerden yana tavır alan bir düşünce ikliminin sözleri izlenimini veriyor bütün bunlar.

"Yedi yılda tek tek her bir vatandaşımızın gelir düzeyini, yaşam standardını artırmanın mutluluğu içindeyiz." Yoruma gerek olmayan bir cümle. "Yakın çevre" haricindeki kesimlerin bu artıştan haberleri var mı acaba? Kaynak olarak TÜİK'in, kimselerin güvenmediği ve devamlı düzeltilen hesapları alınıyorsa eğer temelleri sağlam olmayan bir önerme deyip geçmek mümkün.

Bir konu hakkında farklı görüşlerin ve değerlendirmelerin, yorumların olması bir yere kadar anlaşılabilir. Ancak, yedi yılda "tek tek" her bir vatandaşın gelir düzeyinin, yaşam standardının yükseldiğini söylemek biraz fazla iddialı ve doğruluğu tartışmalı bir durum. Güncel olması bakımından, kış mevsiminin yaşandığı şu günlerde, mesela İstanbul'daki hava kirliliğini bir düşünelim. Art arda gelen zamlar sonucunda doğalgazdan kaçanların kömüre dönmesi elbet sebep. Bu tablodan, herhangi bir gelir düzeyi ve yaşam standardı artışı çıkması nasıl mümkün olabiliyor acaba?

Alıntılanan ifadelere bakınca, kendi içlerinde gayet tutarlı oldukları söylenebilir. İçten içe rekabetçi bir hava seziliyor, hatta bazen kapitalizmden "vahşi kapitalizme" doğru dönen bir "kıyasıya rekabet" tonu var. Aslında, işsizlerin "beceriksizlikle" suçlanması da bundan. Bu mantık, her şartta ve durumda sermayeyi, büyük şirketleri yüceltir, çalışanları, emek sahiplerini küçümser. (Sermaye karşıtlığı değil derdimiz, ama bir denge şart.) Küçük esnafa, bakkala, üstü kapalı olarak "Dükkânı kapat, markette tezgâhtar ol. Büyük sermaye varken seni mi düşüneceğiz?" demektir bu. 24 Ocak Kararları ile birlikte dünya sistemine entegre edilmeye başlanan Türkiye'nin, artık istenen seviyede bir "çok yaşa kapitalizm" neferi olduğunu gösterir. Bakkala verilen nasihat da, kapital kardeşliğinin gereği olsa gerek. (Burak Kıllıoğlu-Milli Gazete) [1]

Bakkalsız olmaz

Biz bakkalsız yapamayız. Bakkallar köylerde ve kentlerdeki konut düzenimiz ve yaşam biçimimiz olmazsa olmaz müesseselerinden biridir.
Süper market ve market sayısı artacaktır. Süper marketlerin ve marketlerin iş hacimleri artacaktır. Bakkalların bazıları kapanacak, bazıları daha az satış yapacaktır. Ama değişime ayak uyduran mahalle bakkalları yaşayacaktır.
1) Bakkal ile marketlerin fonksiyonları farklıdır. Marketler bakkalların işini yapamaz.
2) Markete otomobille gidilir. Büyük ölçüde alışveriş yapılır. Bakkala yürüyerek gidilir. Küçük alışveriş yapılır.
3) Bizim cebimizdeki paranın miktarı ve de konutlarımız küçüktür. Önceden listeler yaparak haftalık, aylık alışverişler yapamayız. Böyle toplu alışverişleri konutlarımızda saklayacak yerimiz yoktur.
4) Bakkalda müşteri özel, markette geneldir. Bakkal müşterisini, müşterisi bakkalı tanır. Markette ilişkiler “anonim”dir.
5) Bakkal müşterileriyle ekonomik ilişki dışında, kişisel ve sosyal ilişki de kurar. Bakkal müşterisine kredi açar. Türk geleneğinde düşük ve az gelirlilerin “veresiye alışveriş” zorunluluğu vardır.

Markete de bakkala da iş var
6) Türk tüketicisinin günlük taze ekmek ve gazete alışkanlığı vardır. Bu talebi bakkallar sağlar.
7) Bakkal mahallede yaşayanların gelir durumuna, talebinin özelliğine uygun ürün pazarlar
8) Market modeli, yaygın ve dağınık yerleşim alışkanlığı olan, birbirinden uzak konutlarda yaşayanların çoğunlukta olduğu ülke ve şehirler için oluşan ve gelişen bir modeldir. Bu tür yerleşim bölgelerinde bakkal yaşayamadığından, merkezi bir bölgedeki market toplu alışverişlere  imkân verir. Başka ülkelerde merkezi yerleşim bölgeleri dışında açılan marketler ve süper marketler Türkiye’de merkezi yerleşim bölgelerinde açıldı. Birbirine yakın olarak alışveriş merkezlerinin kurulmasına izin verildi. Sonuçta başka ülkelerde görülemeyecek manzaralar ortaya çıktı. Alışveriş merkezi ile bakkal manav yan yana faaliyet gösterir hale geldi.

Bakkalların müşterisi farklı
Varlıklı kesim, büyük alışverişlerini marketlerden ve süper marketlerden yapmaya başlayınca, bakkallara küçük, alım gücü zayıf müşterilere hizmet vermeye başladı.Varlıklı kesim ancak geçici ihtiyaçları ekmek, gazete için bakkalın kapısını çalar oldu. Bütün bunlara rağmen bakkalların önemi devam ediyor.
-  Türkiye’de 2009 yılında gıda perakendeciliğinin iş hacmi (cirosu) 91 milyar dolar olarak tahmin ediliyor.
-  Toplam satışların yüzde 60’ını bakkallar yapıyor. Bakkalların 2009 yılındaki iş hacimleri 62 milyar dolar.
-  Süper marketlerin ve marketlerin iş hacmi ise henüz 29 milyar dolar olarak tahmin ediliyor.
Türkiye Bakkallar ve Bayiler Federasyonu Başkanı Bendevi Palandöken’e göre köylerde ve kentlerde halen 245 bin bakkal var. Tekrar edelim: Süper marketlerin ve marketlerin sayıları artarken bakkalların sayısı azalabilir, iş hacimleri daralabilir. Ama bakkallar yok olmaz. Biz bakkalsız yapamayız... (Güngör Uras-Milliyet) [2]

Kaynaklar:

[1].Milli Gazete,http://www.milligazete.com.tr/makale/kapital-kardesligi-151923.htm

[2].Milliyet Gazetesi,http://www.milliyet.com.tr/bakkalsiz-olmaz/gungor-uras/ekonomi/yazardetay/03.02.2010/1194125/default.htm?ver=57


 



Bu haber 578 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,426 µs