BU ORDU,MİLLİ BİR ORDUDUR

29 Ocak 2010 15:34 tsi
Bu ordu, milli bir ordudur. Onların, halkın aklına sokmak için uğraştıkları NATO ordusu değildir.

Bu ordu, milli bir ordudur

Tayyip Bey’i o, kasılmış yüz hatlarıyla konuşurken görür görmez yıldırım hızıyla başka bir kanala geçiyorum. Her halde şikayet ettiği beş kanaldan biri olacak, o kadar antipati duyduğum yemek, evlilik programlarından birine rastlayınca da seviniyorum. Nerdeyse  “iyi ki varsınız”  diye slogan atacağım. Hatta spor programlarına, maçlara bile fitim yeter ki Tayyip Bey’in o öfkeli sesi, tekallüs etmiş yüzü (kasılmış) ve gerçekleri çarpıtan konuşması olmasın! Bir de vücut dili olmasın, sonra mimikleri de olmasın!
Genelkurmay Başkanı “gerçek” lere dikkat çekti ya, bu çok önemlidir. Siyasette, edebiyatta, insan ilişkilerinde, aile ilişkilerinde... Bir çok anlaşmazlığın, kötülüğün, acı hadisenin anası, bu gerçeğe yapılan saygısızlıktır, kötülüktür. Edebiyatlar da, işte burda, insanın imdadına yetişir. Yanlış söylemleri, kanaatleri, ön yargıları düzeltmek için edebiyatlar en büyük ihtiyacımızdır. Tayyip Bey’in bu ihtiyacını giderecek edebi birikiminin, olduğunu zannetmiyorum. Bir tek büyük roman okumamıştır, denemenin tarifini bile bilmez, Mehmet Akif ve Necip Fazıl beylerden başka, bir de öbür seçmenin gönlünü almak için arada bir kulaktan duyma okudukları Nazım Hikmetle idare ederler. Arada bir de Yunus Emre, Hazreti Mevlana patlatırlar ama içine yerleştirdikleri sağlam bir edebi ve tasavvuf kültürleri olmadığı için, bu bildikleri bir iki kısacık şey, gerçeğin içine yerleşmez.

* * *

Bu ordu, milli bir ordudur. Onların, halkın aklına sokmak için uğraştıkları NATO ordusu değildir. Ordumuzun NATO’ya bağlılığı da, içlerinden gelen derin bir sevgiden kaynaklanan bir bağlılık değildir. Yönetimlerin, siyasi girişimlerine ve bağlılıklarına uygun olarak şekillendirdikleri bir  “konsept” tir. Yakındıkları  “darbe” ler de bu bağlılıktan kaynaklanmıştı. NATO’ya Rahmetli Menderes hükümetleri zamanında, Ruslar Ardahan ve Kars’ı istiyorlar söylentisinin ardından girmişlerdi. Sonradan zamanın dışişleri bakanı, Rusya’ya büyükelçi olarak atandığında, Rusların böyle bir taleplerine rastlamadığını yazmış. Emperyalizm iki bacaklıdır bilirsiniz, tek bacaklı olsa yürüyemezdi.
Bugün yaşadığımız bütün melanetlerin başı bu NATO macerasıydı ve ayrıca TSK, Kunuri’de de hiç alakası olmayan bir savaşta büyük zayiat vermişti. Bugün Afganistan’da, Irak’ta bunu yaptırmak istiyorlar.
Ne zaman ki ordumuz NATO’ya, AB’ye eleştirici gözlerle ve “algı” yla bakıp bu bağlantıların normalleşmesi için başka ittifaklar da kurulabileceğini söylemeye başladı, hedefe yerleştirdiler. Ergenekon tutuklamaları da, o ölüm kuyuları dedikleri ve faili meçhuller aradıkları ama sadece hayvan kemikleri buldukları girişimler hep bu bağlılıkla ilgili girişimlerdir ve kendi ideologları da bunu yazmışlardır. Nato’ya ve AB’ye bağlı olmamasının ordumuz için bir suç olduğunu söylemiş, yazmışlardır. Bunu, ben, ayrıldığım gazetede, birkaç kere,  “alıntılar”  yaparak yazmıştım. Ne darbesi, ne planı!
Bugünkü ordumuz milli ordudur. Ona yapılanlar da bu yüzdendir ve bu yüzden gerçek dışıdırlar.
İlker Paşa birçok kere “lanetliyorum”  diye haykırdı. İşçilerin, yoksulların, yok yere hapis yatanların ahı bir yandan, bakalım bunların altından nasıl kalkacaksınız.
* * *
Kar ve TEKEL işçileri
Kara, bazı televizyon ve gazeteler  “melanet” dedi. “Kabus” dedi, “felaket” dedi. Yönetimlerin ve sistemlerin beceriksizliğini ve gayri insaniliğini “kar”a yüklemek nasıl bir algı yanlışıdır!
Bizim zamanımızda daha çok kar yağardı ve biz karla da, yağmurla da barışık yaşardık. Yani hiç üşümemek mi istiyorsunuz? Kışın patlıcan, domates yemek istediğiniz gibi, fıtrata, yaratılışa aykırı hazları mı özlüyorsunuz?

Oyunlar ve insanlar!..
Sözüm ona kültür başkenti yapacağız diye harcadığınız, fişek oyunlarına ayırdığınız para, İstanbulda aç açık insan bırakmıyacak kadar çoktu. Varoşları geziyor musunuz, sobasızları görüyor musunuz, naylon duvarlı evlerde ölümcül hastalıklarla boğuşanlardan haberdar mısınız? Seçim zamanı gezersiniz artık.
Bakın TEKEL işçileri kardan şikayet ediyorlar mı? Onların derdi, iktidarın el koyduğu müktesep hakları. Ama üşüyorlar, ama anneler betonların üzerinde yatıyor. Böyle bir manzara Kurtuluş savaşından beri ikinci defa görülüyor.

Milli mücadele gibi...
İşçiler:
“Şu musibet kar” demiyorlar. Kabus gibi çöktü, demiyorlar. Çaresine bakıyor, büyük bir beceriklilikle sobalar kurarak ısınmanın yollarını buluyorlar.
İstiklal savaşında kağnısının üzerine koyduğu silahları çocuğunun yorganıyla örten anne figürünü hatırlayın. Hiçbir şikayeti yoktu tıpkı bugünküler gibi, hedefi ve inancı vardı.
* * *
Merhamet
Yazmaya bile değmezdi ama görülmemiş bir siyasi anlayışın örneğidir diye vazgeçemedim. Kapitalizmin kralı ülkelerde bile bir maliye bakanı  “Biz merhametten onların aylıklarını arttırdık”  demez. Diyemez. Çünkü bir devlet adamının işi hukuk iledir. Merhamet kölelere belki duyulur belki duyulmaz. Merhamet sıcak bir duygudur, size uygun düşmüyor. Ayrıca çok insani duygudur. Allah’ın  “rahim”  isminin insanda tecellisidir. Bu kadar büyük laf etmeyin. Hatta bu  “kibir” den dolayı, bence tevbe edin!
* * *
Bundan sonra haftada üç kere yazacağım.
Pazartesi, Cuma’ya Çarşamba da eklendi. Okurlarıma duyuruyorum.

Afet Ilgaz-Yeniçağ

Kaynak: Yeniçağ Gazetesi,http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=11826

Bu haber 535 defa okundu.