İSRAİL AKP’YE KARŞI HAREKETE Mİ GEÇİYOR?

14 Ocak 2010 22:53 tsi
İsrail’in özür dilemesini Türkiye’nin “bölgede artan önemi”ne veya İsrail’in “azalan etkinliği”ne bağlamak, olguları çarpıtmaktan öte bir anlam taşımamaktadır.

İSRAİL AKP’YE KARŞI HAREKETE Mİ GEÇİYOR?

İsrail Dışişleri Bakanı Yardımcısı Danny Ayalon’un Türkiye’nin İsrail büyükelçisi Oğuz Çelikkol’u basının önünde aşağılamasıyla başlayan kriz, İsrail tarafının ikinci özür mektubuyla çözülmüş görünüyor. Çok ilginçtir; “özür” sözcüğü geçmeyen ilk mektubu ilişkilerin düzelmesi için yeterli bulan büyük basınımızın, “özür” sözcüğü geçen ikinci mektubu Türkiye’nin dik duruşuna ve artan önemine bağlaması soğukkanlılığını yitirdiğini göstermektedir. Bu telaşı, İsrail’in ulusal onurumuzu aşağılamasıyla başlayan gerilimi el çabukluğuyla düşürme çabasına bağlamak mümkündür.

İsrail’in özür dilemesini Türkiye’nin “bölgede artan önemi”ne veya İsrail’in “azalan etkinliği”ne bağlamak, olguları çarpıtmaktan öte bir anlam taşımamaktadır. Nitekim bu kriz süresince, Türk tarafının dik duruş gösterdiği de tartışmalıdır. İsrail’i “sert bir dille” kınarken bile alttan alma politikası güden Dışişleri Bakanlığı'nın şu açıklamasını almak yeterli olacaktır: “Tarih boyunca Yahudiler her dara düştüklerinde Türkler kendilerine ellerini uzatmışlardır. Türkler ve Yahudilerin uzun birlikte yaşama tarihi karşılıklı saygı ve hoşgörü tarihidir. Dolayısıyla, Türkiye'nin İsrail'e ahlak dersi verecek son ülke olduğu yönündeki bizzat Yahudi halkının hafızasıyla bağdaşmayacak bu iddiayı reddediyoruz. Gerçekleri tahrif eden bu ifade tarihe karşı bir haksızlıktır."

İster İsrail’i geriletmenin verdiği sahte gururla isterse de tarihsel müttefikiyle yaşadığı krizi son anda aşmanın verdiği gevşemeyle Türk basını mevcut durumdan duyduğu memnuniyeti gizlemiyor. Her şeyden önce Türk basınının, Ayalon’un “Türkler dersini aldı” türünden açıklamaları bir yana, onurun bir kez kırıldıktan sonra onarılamayacağını bilmemesi üzüntü vericidir.

İsrail Komplosu

Oğuz Çelikkol’un kendisine yapılan hakaretin, toplantı bitene kadar farkına varamaması, bu aşağılama törenini hazırlayanların ne denli usta olduğunu göstermektedir. İsrail Büyükelçiliği’ne yakın bir kaynağın verdiği bilgilere göre, Büyükelçi Çelikkol alçak koltukta otururken “daha rahat bir koltuğa oturtulduğunu düşünmektedir.”*

İsrail Başbakanı Bünyamin Netanyahu’nun Ayalon’a verdiği destek; Ayalon’un, Washington’da büyükelçilik dâhil, oldukça sağlam bir diplomatik tecrübeye sahip olması, ciddi sonuçlar doğurabilecek bu tarz bir davranışın anlık ve kişisel olamayacağını gösteriyor. O halde, basının verdiği narkozun etkisinden kurtulmak şartıyla, bu onur kırıcı davranışın nedenlerine inmek gerekiyor.

Erdoğan’a Karşı Hareket

İsrail’in Gazze’ye düzenlemiş olduğu askeri harekâtın ardından, Amerika’daki yönetim değişikliğinden aldığı cesaretle, İsrail’i sert bir şekilde eleştirmeye başlayan Tayyip Erdoğan’ın İsrail nezdindeki kredisinin artık tükendiğini tespit etmekle başlayabiliriz.

İsrail Dışişleri’nin, Türkiye’nin PKK’ya karşı giriştiği savaşı ima ederek, “Bize vaaz verecek en son ülke Türkiye’dir” demesine neden olan Ankara ziyaretinde Erdoğan’ın Lübnan Cumhurbaşkanı Michel Süleyman ve Başbakan Saad Hariri’ye İsrail’in Lübnan’a saldırabileceğini söylemesi** ve İsrail’in nükleer faaliyetleriyle İran’ınkini aynı düzlemde ele alması, İsrail için tayin edici bir öneme sahiptir.

İsrail’e yakın görüşleriyle tanınan Soner Çağaptay’ın Jerusalem Post’ta çıkan yazısında, Tayyip Erdoğan’ın İsrail-karşıtı retoriğinin bir süredir devam etmesine karşın İsrail’in geçtiğimiz pazar gününe kadar aynı türden bir tepki vermediği, hatta Davos’tan sonra Peres’in ilişkileri düzeltmek istediği belirtilmektedir.*** İsrail, kendisine olan yakınlığını hesaba katarak, Erdoğan’ın bu eleştirilerini bir yerde durduracağını ve bir süre tahammül etmenin yerinde olacağını düşünmüş olabilir. Ancak Türk televizyonlarındaki İsrail-karşıtı temaların artması ve Erdoğan’ın eleştirilerini bitireceğine dair herhangi bir işaretin olmaması, İsrail’i harekete geçirmiştir.

Dolayısıyla, bu diplomatik nezaketsizlik, Tayyip Erdoğan’ı hedef almaktadır. İsrail kendisine “katil” diyen Erdoğan’ın onurunu kırmak istemiştir.

Ancak Ayalon’un bu tavrının herhangi bir ayrıma gitmeksizin bir bütün olarak Türk ulusuna ve devletine yönelmiş olması, İsrail içinde ciddi rahatsızlıklar yaratmıştır. Bu görüşleri özetlemesi bakımından, Jerusalem Post gazetesinin editörü Herb Keinon’un şu değerlendirmesini aktaralım:

“Erdoğan Türklerin XVI. Louis’i değildir, devlet değildir. Yargıda, orduda, sivil bürokraside Türkiye’nin İsrail’e yönelik –düşmanca, sç- tavrının keskin bir şekilde değişmesini isteyen birçok kimse var. Sorun, onların sesini yükseltmelerinin şimdi daha zor olmasıdır.

Örneğin, Ordu -kendi çıkarları adına- Kudüs’le ilişkileri yumuşatmak istese, Erdoğan gibi ilişkilerin mesafeli olmasını isteyenler ‘Onlar bizi aşağılandıktan sonra mı?’ cevabını verecektir.”**** Çok açık; Ayalon’un Türk devletini aşağılayan bu tutumunun, Ordu içerisindeki İsrail-yanlısı odakların meşruiyetini azalttığı söyleniyor. Buna bakarak Ayalon’un ağız değiştirip Türk ulusundan özür dilemesini içerdeki müttefiklerinin hareket alanını genişletmek istemesine bağlayabiliriz.

Sonuç olarak, uzunca bir süredir, Türkiye’deki Cüneyt Ülsever ve Kadri Gürsel başta olmak üzere liberallerin hükümete yönelik eleştirilerini sertleştirmesini de göz önünde bulunduracak olursak Tayyip Erdoğan’ın içeride liberallerin desteğini kaybettiğini dışarıda da İsrail’in düşmanlığını kazandığını söyleyebiliriz. Dolayısıyla bu krizin “öpüşüp barışmakla” çözülmesini ummak ham hayaliciliktir.

Sait Çakır-Odatv.com

Kaynak. Odatv.com,http://www.odatv.com/n.php?n=israil-akpye-karsi-harekete-mi-geciyor-1401101200

Bu haber 691 defa okundu.