En Sıcak Konular

DİPLOMATİK KÜSTAHLIK

14 Ocak 2010 15:22 tsi
DİPLOMATİK KÜSTAHLIK İsrail bu strateji ile kimi, ne kadar itebileceğini veya kontrol edebileceğini ölçmeye çalışmaktadır.

Diplomatik küstahlık!

Türkiye-İsrail arasında epey bir süredir tırmanışa geçmiş olan gerginlik halkasına bir yenisi daha eklenmiştir. 11 Ocak 2010 tarihinde gerçekleştirilen bu hakaret ve aşağılamanın tarihi ve nasıl yapıldığı mutlaka kamu hafızasında net bir şekilde anlaşılmalıdır. İsrail Dışişleri bakanı Avigdor Lieberman tarafından planlanıp, yardımcısı Danny Ayalon tarafından uygulanmaya konan bu diplomatik hakaret işlemi tam anlamı ile "Diplomatik Küstahlık" olarak adlandırılabilecek bir olaydır. Türk hükümetinin bunu asla hoşgörmemesi ve Türk kamuoyunun da bu olayı hiç unutmaması gerekmektedir.

Olayın gerçekleşmesi:

Türkiye'nin İsrail Büyükelçisi Sn. Ahmet Oğuz Çelikol, İsrail Dışişleri tarafından, Dışişleri bakanı yardımcısı Danny Ayalon'un, İsrail Knesset'inde (yani parlamentosunda) ki ofisine davet edilmiştir.

Bu davetin yapılması ve toplantı odasının hazırlanış şekli ve uygulamalar tamamen Dışişleri bakanı Avigdor Lieberman tarafından planlanmış olup, hazırlıklar onun direktifleri doğrultusunda yardımcısı Danny Ayalon'un gözetiminde yapılmıştır. Ayalon planı gerçekleştirmiştir.

Ne sebeple ve hangi konu için davet edildiğini bilmeyen büyükelçi kendine gösterilen alçak bir sofaya oturduğu sırada Ayalon, orada bulunan medya mensuplarına dönerek İbranice olarak : "Şimdi burada gördüklerinize dikkat ediniz. Elçi karşımızda alçak bir yerde oturtulmuştur. Odada, masa üstünde İsrail bayrağından başka bir bayrak da yoktur ve biz (üç kişiler) hiç gülmüyoruz." Demiştir. Bazı gazetecilerin, "el sıkışırmısınız" taleplerini de red eden  Ayalon ve iki yardımcısı yüksek üç sandalye'ye oturarak büyükelçi ile konuşmuşlardır.

Kasıtlı olarak ve en ince teferuatına kadar planlanmış ve tam bir tuzak gibi hazırlanmış olan bu toplantı Knesset içinde tüm medyanın önünde gerçekleştirilmiştir. Çıkışta, basına konuşan Çelikol, "35 yıllık diplomatik hayatımda hiç bu kadar ve bu şekilde aşağılanmamıştım" demiştir.(1)

İsrail medyası bu olayı "planlanan ve uygulanan bir küçük düşürme" (staged humiliation) olarak nitelendirmiştir. Bu olayda:

*Küçük düşürülen elçinin kişiliğinde Türkiye Devleti'dir. Elçi, devleti temsil eder.

*Tuzağa düşürülen ve bilinçli şekilde aşağılanmış durumda bırakılan Türk halkı ve Türk hükümeti ve Devleti olmuştur.

Olayın analizi ve muhtemel sebepleri:

1- Görsel sebepler:

a) Elçi Çelikkol'un çağrılmasının sebebi bir Türk dizisi hakkındaki şikayettir. "Kurtlar Vadisi"nde gösterilen bir sahnede, Türk bebek ve çocuklarının İsrail'in Shin Bet ajanlarınca kaçırılarak diplomatik konutlarda saklanmaları ve çocukları kurtaran Türkler tarafından bu ajanların öldürülme sahneleridir.

b) Bundan tam üç ay önce, yine TRT 1'de gösterime giren "Ayrılık" dizisi ile bir kriz daha yaşanmış ve yine bir şikayet yapılarak, bu dizinin yayından kaldırılması istenmiştir. Türk hükümeti ise dizilere sansür koyamayacaklarını ifade etmişlerdir. (Her nekadar, böyle söylendi ise de, dizinin bazı kısımları çıkartılmıştır). Bu dizide, İsrail'in ambargosu altında olan Gazze halkının çektikleri sıkıntılar dile getirilmekte ve minik bebek ve çocukların bile kurşunlara hedef olduğu gösterilmektedir. Bu kriz sırasında da daha önceki büyükelçi, İsrail Dışişleri Bakanlığı'na çağrılarak kendisine nota verilmiştir ama hiç böyle bir saygısızlık yapılmamıştır.

c)  Bunların hepsinden önce yine TRT'de yayınlanan Banu Avar tarafından hazırlanmış bir gezi dokümantar filmi, İsrail'in yaptırmakta olduğu büyük duvarları ve Filistin halkının nasıl bir cendere içinde yaşadığını sergilemiştir. Filimde hiçbir abartı olmayıp, olaylar olduğu gibi ve hiç yorumsuz olarak verilmiştir ama İsrail bu duvarların herkes tarafından öğrenilmesine çok kızmıştır.

İsrail'in en kızdığı şey, yapmakta olduğu hataların veya haksızlıkların kendisine söylenmesi ve bu konuda uyarılmasıdır. Yaptığı  ne kadar hatalı veya kötü olursa olsun, İsrail sözcüleri kendilerinin daima % 100 haklı olduklarına inanmakta ve bunun aksine bir fikir yürüten herkesi derhal "Yahudi karşıtı" olmakla suçlamaktadırlar.

2- İsrail'in Gazze saldırısı:

Geçen yıl 27 Aralık 2008'te başlayan ve 22 gün süren "Cast Lead" yani "Dökülmüş Kurşun" kod adlı Gazze saldırıları sırasında kullandığı orantısız güç ve BM'ce yasak olan bombalar dolayısı ile İsrail'i tenkit eden herkese İsrail kızmaktadır.

Türkiye bu konudaki tenkitlerini ve uyarılarını açıkça belirtmiş, en azından "bir stratejik ortak" olarak, ortağını daha adil davranması için uyarmıştır.

Gazze'de yapılan zulm ve haksızlıklar tüm medeni dünyanın tepkisini çekmiş ve sonunda İstanbul Çağlayan'da büyük bir miting yapılmıştır. Mitingi düzenleyen Saadet Partisi olmakla beraber, her parti ve her kesim bu mitinge katılmış ve orada milli bir irade ifadesini bulmuştur. "Gazze'deki zulmün durması için" çağrı yapılmıştır.

İsrail bu olaya da çok kızmıştır ama Gazze'de yaptıklarına tatminkar bir izah tarzı bulamamıştır.

3-  Davos olayı:

Bunu takip eden aylarda Davos toplantısına katılan Sn. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile İsrail Cumhurbaşkanı Sn. Şimon Peres arasında canlı yayında "one minute" olarak hatırlarda kalacak olan bir tartışma yaşanmıştır. Konu yine Gazze'de yapılan haksızlıklar ve zulümlerdir.

Davos olayından sonra bazı İsrail yetkilileri (İsrail Kara Kuvvetleri Komutanı Avi Mizrahi), ileri geri konuşmuştur: (Türklerin öldürdükleri Ermenilere ve Kürtlere bakmaları gerektiği v.s.) ama derhal  kendi hükümetleri tarafından uyarılmış ve Türkiye'den bu konuda özür dilenmiştir.(2)

4- Gazze Yardım Konvoyu:

Bütün önlemelere rağmen İngiltere'den başlayıp, Türkiye'den büyük destek alarak Gazze'ye ulaşan konvoyun başarısı ve dünyada oluşturduğu yankı, iki grubu çok rahatsız etmiştir.

a) Bu Konvoya her türlü güçlüğü ve önlemeyi yapan Mısır'ı.

b) Gazze üstünde bu ölümcül ambargoyu inadına sürdüren İsrail'i.

Konvoyun yolundaki birçok güçlük, Türkiye'nin müdahalesi sayesinde çözülebilmiştir. İşte o noktada resmen diplomatik kıskançlıklar, mantığın önüne geçmiştir. Tamamen İsrail ve ABD'nin etki ve kontrolunda olan Mısır'ı rahatlatmak isteyen İsrail'in, Türkiye'yi devre dışı bırakmak istemesi de güçlü bir faktördür. Bu yapılanlar Türkiye'yi " Ortadoğu daki barış gayretlerinin" dışında bırakabilmek için  güzel bir fırsat oluşturmuştur.

5- İsrail'de iç çekişme:

İsrail'de şu anda resmen "Şahinlerle", "Güvercinlerin" mücadelesi devam etmektedir. Lieberman "şahinlerin" başını çeken bir politikacı olarak şunları yapmaktadır:

Türk-İsrail ilişkilerini germek için elinden gelen herşeyi yapmaktadır.

Türkiye'yi çeşitli ambargolar koymakla tehdit etmektedir

Tüm İsrail büyükelçilerine, "artık yumuşak olma zamanı bitmiştir", "yağcılık ve iyi geçinmeye çabalama yok" talimatını vermiştir. (Geçen hafta 8/1/2010)

Bütün bu tutumu ile İsrail, bölgede istikrarsızlığı ve sürekli savaş durumunu tercih ettiğini dünya kamuoyuna göstermiş bulunmaktadır.

Bu da bölgede istikrar ve barışı sağlamaya çalışan ve çatışma yerine diyaloğu tercih eden Türkiye politikaları ile İsrail politikalarını tam bir karşıt durum içinde bulundurmaktadır.

6-  İsrail'in elindeki nükleer silahlar:

Bu konuda geçtiğimiz Pazartesi günü Sn. Başbakan, Ortadoğu bölgesindeki tehlikelerden bahsederken haklı olarak İsrail devletinin elinde bulunan yüzün üstündeki nükleer silahların da hesaba katılmasını istemiştir. İlaveten, İsrail'in nükleer merkezinin de Atom Enerjisi Kontrol Komisyonu'nca teftiş edilebilmesi gerektiğinden bahsetmiştir. Bu da İsraillileri çok kızdırmıştır çünkü İsrail gizlice bu çalışmaları yürütmekte ve Avrupa'dan (özellikle Fransa ve İngiltere'den) bu konuda yardım almaktadır.

Türkiye'ye yapılan bu "Diplomatik Küstahlık" unutulmamalı, afedilmemelidir. Hiçbir şey böyle bir kabalık ve küstahlığı haklı gösteremez. İsrail bu strateji ile kimi, ne kadar itebileceğini veya kontrol edebileceğini ölçmeye çalışmaktadır. Bütün millet, bu konuda hükümetin gerekeni yapmasını beklemekte ve gelişmeleri dikkatle izlemektedir. Daha önceki yüzyıllarda, bu tip bir olay, ülkeler arasında diplomatik ilişkilerin kesilmesi ve hatta savaş halinin ilanına kadar gidebilen durumlara sebep olmuştur.

1- Aluf Benn, "İsrael alone can't be blamed for row wıth Turkey", Haaretz Newspaper, 12.1.2010, HAARETZ. www.haaretz.com/hasen/spages/1142049.html

Barak Ravid, "Turkey envoy:Israel humiliated me more than ever in my career", Haaretz Newspaper, 12.1.2010. www.haaretz.com/hasen/spages/1142115.html.

2-  News report : "Turkey, Israel in secret talks for swıft end to dıplomatic crisis", Hürriyet Daily News, 5.3.2009.

 

Prof. Dr. Oya Akgönenç- Milli Gazete

 

Kaynak: Milli Gazete,http://www.milligazete.com.tr/makale/diplomatik-kustahlik-149737.htm

 

 



Bu haber 723 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,713 µs