En Sıcak Konular

MUSİKİ VE MİLLİ KÜLTÜR

10 Ocak 2010 15:49 tsi
MUSİKİ VE MİLLİ KÜLTÜR Musiki de dil gibi milli kültür unsurlarından biridir ve bütün bir milletin hayatıyla ilgili olduğu için de hakkında çok şey söylenir, çünkü herkesin iç dünyasını ifade eden pek çok söz ve ses vardır.

Musiki ve Milli Kültür

Musiki de dil gibi milli kültür unsurlarından biridir ve bütün bir milletin hayatıyla ilgili olduğu için de hakkında çok şey söylenir, çünkü herkesin iç dünyasını ifade eden pek çok söz ve ses vardır. Bizim dışımızdaki bütün dünya ülkeleri ilköğretimden başlayarak çocuklarına kendi musikilerini öğretir, klasik müzik eğimiyle birlikte halk şarkılarıyla milletin değerlerini benimsetmeye çalışır. Yalnız bizim eğitim sistemimizde yalnız Batı Musikisi öğretildiği için, kendi musikimiz ancak liseden sonra Türk musikisi konservatuarlarında veya amatörlerin toplandığı derneklerde öğrenilebilir. O yüzden de kendi musikimiz türkü ve şarkılarıyla biraz öksüz ve yetim gibidir. Böyle bir tersliğe bizden başka bir ülkede rastlanamaz.

Halbuki milletinin adıyla anılan bir musikiye sahip olan tek ülke biziz: Türkü...

Türkü kelimesi başka dillerde halk şarkıları diye bilinir ve klasik müzikten böyle ayrılır. Güvenlikten başka her şeyle uğraşan MGK eski genel sekreterlerinden birinin, "Herkes dinini çocuklarına evinde öğretsin!" tavsiyesine uygun olarak, musikimizin türkülere ve folklora ait olanları evlerimizde veya köy derneklerinde öğretilirken, şarkılarımız da şehir dernekleriyle liseden sonra gidilebilen konservatuarlara bırakılıyor. Böylece, bir toplum mühendisliğine dönüşen eğitim sisteminin sakatlıkları 85 yıldan beri muhafaza edilmiş oluyor.

Kısacası, yıllardan beri kapısında bekletildiğimiz AB ile Batı Avrupa ülkelerinin değerleri, bizim için sanki kendi milli kültür değerlerimizden önde gelmektedir. Böylece, "muasır medeniyetin üzerine çıkmak" ideali gerçekleşeceğini sanıyor ve çok yanılıyoruz.

Bizim Külliye'nin türkü özel sayısı
Şair ve yazar dostumuz Nazım Payam'la arkadaşlarının Elazığ'da yayınladıkları Bizim Külliye dergisinin türkü özel sayısını bu duygu ve düşüncelerle aldım ve başucuma aldığım kitapların üstüne koydum. Gerçekten de her biri türkülerimize vurgun şair ve yazar kadrosunun yazılarını derleyen bu dergiyi gönül dostlarına hararetle tavsiye ederim.

Bizim Külliye'ye emek veren dostları Elazığ'daki İzzetpaşa Camii karşısındaki bürolarında bir yaz günü ziyaret ettiğimizde, Hazar Şiir Akşamları'nın da hangi heyecanla ilk kez bu insanlar tarafından organize edildiğini de anlamış olduk. Doğrusu, bütün Anadolu kasaba ve şehirlerinin böyle kültür merkezlerine sahip olmasını, her beldenin kültür ve eğitim gönüllülerinin böyle mekanlarda toplanarak yapılabilecekleri konuşarak işin bir ucundan tutmasını beklemekten başka çaremiz yok. Çünkü bir ülkenin kültür hayatı ile medeniyet seviyesinin gelişmesini umut ediyorsak, bunun tabandan başlaması, Türkiye'nin her tarafından bu talebin dile getirilerek İstanbul ile birlikte hareket ederek Ankara'ya iletilmesi gerekir.

Nasıl tepeden inme yollarla demokratikleşme gerçekleşemiyorsa, kültürel bakımdan millileşme de öyledir. Sivil toplum örgütleri, derneklerle partiler demokratikleşemezse aşiret asabiyeti türünden bölgeci yaklaşımlar da hayatın her alanına egemen olur. Böylece, ne eğitim ve kültür hayatımız bizi ifade eder, ne de Ankara'da koltuk kavgasına düşen politikacılar bu milletin temel değerleriyle ihtiyaçlarını düşünür. Oportünistler de bu arada eline gücün hani türlüsünü geçirirse onu kullanarak toplumu daha çok tahrip ederek iktidarını pekiştirir. Bütün bunlar, milli kültür unsurlarının en önemlilerinden biri olan kendi musikisinin türküsünü ve şarkısını kaybettiği zaman ortaya çıkacak kayıplardır ve çok da geç fark edilir.

Anadolu'da bey konaklarıyla köy odalarında, İstanbul'da da Semai Kahvelerinde hayatiyetini sürdüren türkülerimizin kültürümüzün folklor ve halk edebiyatıyla kaynaşan bir yanı olduğu biliniyor ama bunun bir de yazılı edebiyatla bağlantısı var. O da ancak edebiyat adamlarının hayat ve eserlerinde türkülerin yansıması ile anlaşılabilecek bir tarafı var.

Üç aylık kültür ve sanat dergisi olarak yayınlanan Bizim Külliye'nin Aralık-Ocak-Şubat dönemine ait 42. sayısında konuyla ilgili isimlerden önemli bir kısmının yazı ve konuşmaları var: Fırat Kızıltuğ, Mehmet Özbek, Bayram Bilge Tokel, Fatih Kısaparmak, Nail Tan eserleriyle tanınan folklor ve musiki uzmanları. Prof. Dr. Suphi Saatçi, Prof. Dr. Namık Açıkgöz, Adnan Binyazar, A. Vahap Akbaş, Mustafa Özçelik, Necati Kanter, Mahir Adıbeş ve Nureddin Durman da edebiyat adamları. Ali Akbaş, Bestami Yazgan ve Yusuf Dursun da türküler için şiir söyleyen bu özel sayının şairleri... Bu özel sayıya katılan herkesi kutluyorum.

Ben de bu sayıya aşağıdaki yazı ile katkıda bulunmaya çalışmıştım:

Türküler ve Şarkılar Bizi Söyler
Milli kültürümüzün en vazgeçilmez unsurlarından biri, türkülere ve şarkılara dönüşen şiirlerimizdir. Bunu halk ve divan edebiyatı ustalarının dilinden alıp halkın diline ve gönlüne düşüren, onların hayatlarını ve hasretlerini bir roman derinliğine kavuşturan insanlara hayranlığımızla birlikte minnetlerimizi de ifade edelim. Çünkü dilimizin Adriyatik'ten Çin Seddi'ne kadar yayılışında bu seslerin ve sözlerin çok büyük etkisi olmuştur.

Türküleri ve şarkılarıyla musikimiz hiçbir sınır tanımıyor. Bu bakımdan en önemli kültür taşıyıcılarımız durumundadır. Buna rağmen uzunca bir zaman, Osmanlı'nın son dönemlerinden beri yöneticilerimiz kendi öz musikimizin seslerine ve sözlerine bu milletin yeni nesillerini hasret bırakmışlardır. İlk ve orta öğretim derslerinde nasılsa hep Batı müziğini öğretirler; Türk musikisini gençlerimizin derneklerde ve liseden sonra gidilebilecek konservatuarlarda öğrenebilirler. Bunun ne kadar hazin bir şey olduğunu bilenler bile bir şey yapamaz.

Tarih boyunca sevinçlerimizde, acılarımızda, fetihlerimizde, şölenlerimizde ve felâketlerimizde hep onlarla kendimizi ifade etmişizdir. Hem büyük şehirlerimizde, hem de Anadolu ve Rumeli'nin kasabalarında bu türküler söylenir, şarkılar meşk edilirdi. O yüzden Yahya Kemal "Şarkılarımız romanlarımızdı" derken, onun bakış açısıyla Anadolu şehirlerini ve kültürlerini değerlendiren A. H. Tanpınar "Anadolu'nun romanları türküleridir" demiştir.

Bütün bunlara rağmen, türkülerimizle şarkılarımız üzerine çok az kitap yazılıp yayınlanır maalesef. Şifâhi kültürümüzün en köklü ve en yaygın ürünleri olan folklor ve halk edebiyatı verimleri yalnız Türkler arasında değil, birlikte yaşadığımız Hıristiyan ve Yahudiler de bu nağmelerden etkilenmişlerdir. İspanya'dan 500 yıl önce Osmanlı topraklarına göç eden Safarat Yahudilerinin müziği gibi Ermeni ve Rum müzisyenleriyle bestecilerinin de Türk musikisi ile ilgileri akıl almaz boyutlardadır. Bunların gelişmesine ve icrasına yardımcı olduğu türkülerle şarkılarımız, onların çocuklarında da yaşıyor. Komşularımızla uluslar arası sınırları kaldıracak kadar güçlü bir iletişim aracına sahibiz; bugün Osmanlı tebaası olarak bir geçmişe sahip olan komşularımız bu musikiyi dinliyor. Üstelik bunun hiçbir desteğe de ihtiyacı yoktur.

Mehmet Özbek'le Fırat Kızıltuğ gibi icracı olduğu kadar müziğimizle ilgili yazı ve kitaplarıyla da bir müzikolog olduğunu ortaya koyan Bayram Bilge Tokel'in rivayetine göre, Shakespeare'in sanırım musikimizin gücünü çok güzel anlatan şöyle bir sözü var:

"Bir milletin türkülerini yapanlar, kanunların yapanlardan daha güçlüdürler."

Bayram Bilge dostumuz, Bağımıza Gazel Düştü (2002) adlı kitabında topladığı müzikle ilgili yazılarında, konulara tarihi ve kültürel bir perspektiften yaklaşır. Klasik Batı Müziği yanında Klasik Türk Müziği ile Türk Halk Müziği'ni de fevkalâde icra edebilen besteci Fırat Kızıltuğ'u da anmalıyız. Dildeste (2002) adlı kitabında meşhur şarkıların hikâyesini anlattığı musikimize nasıl yöneldiğini Bandodan Klasik Müziğe (2002) adlı kitabında hatıralarıyla ortaya koyar. Böyle şahsiyetleri yetiştiren kültür birikiminin büyük kütüphaneleri var.

Türkülerimiz folklorun bir bölümü sayılmasından ötürü, müzikologların eserlerinden oluşan çok zengin bir kütüphaneye sahip değildir, o bakımdan önemli. Halkın kültürel zenginliğini yansıtan türkülerimizi halk edebiyatından ayrı inceleyen veya araştırma konusu yapan çok sayıda yazarımız yok maalesef. Mehmet Özbek bunların istisnası bir şahsiyettir.

İcracı olduğu kadar müzikolog kimliğiyle de tanınan Mehmet Özbek'in Folklor ve Türkülerimiz (1975) adlı defalarca basılan ve kaynak kitap niteliği taşıyan eserinin ardından, Türkülerin Dili (2009) adlı çok kapsamlı kitabını yayınlaması çok önemli bir hizmet oldu. Has bir sanatçı olduğu kadar titiz bir araştırmacı ve derlemeci olan Mehmet Özbek'in bu ansiklopedik sözlüğü gerçekten çok büyük bir emek mahsulüdür. Kapaktaki şu cümle önemli:

"Türkülerimizdeki sırları çözebilmek, o sıcak anlatımların tadına varabilmek, Türk dilinin anlatım gücündeki kudret ve zenginlikle ezginin oluşturduğu âhengi birlikte hissetmek, türkülerimizi derinlemesine anlamak ve kavramak için şarttır."

Bu sırrı anlayan şairimiz, "Ne zaman bir köy türküsü duysam / Şairliğimden utanırım" diyor. Bunu anlamayan aydınlarımız kadar politikacılarımızla yöneticilerimiz de var. Onların varlığı aslında klasiklerinden habersiz aydınların yabancılığını da ifade eder. Türkülerimizle şarkılarımızın bizi söylediğini yeterince anlayıp ona kulak verebilirsek, gerçekten tarih şuurunu da idrak etmiş oluruz. Bizi biz yapan kültürel değerlerin başında bu güzel sesler geliyor.

Evet, büyük şair çok haklı: "Bâki kalan bu kubbede bir hoş seda imiş"...

Mustafa Miyasoğlu-Milli Gazete

 

Kaynak: Milli Gazete-http://www.milligazete.com.tr/makale/musiki-ve-milli-kultur-149243.htm


 



Bu haber 1,280 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,883 µs