En Sıcak Konular

KİM BU DÖNEK?

10 Ocak 2010 09:59 tsi
KİM BU DÖNEK? Genç adam, hızlı solcuydu. Halkın emperyalistler ve yerli işbirlikçilerince acımasızca sömürüldüğüne inanıyordu. Ona göre, bu sömürüden kurtulmanın tek yolu, silahlı mücadeleydi.

Dönek

Simdi anlatacağım öykü gerçektir. Ancak, öykünün kahramanı, yaşadığı süreçte yalnız değildir; tıpa tıp aynı süreci başkaları da yaşamıştır.
Genç adam, hızlı solcuydu. Halkın emperyalistler ve yerli işbirlikçilerince acımasızca sömürüldüğüne inanıyordu. Ona göre, bu sömürüden kurtulmanın tek yolu, silahlı mücadeleydi. Bu mücadeleyi en başta gençler yürütmeli, onlar öne atılmalıydı. Gençlerin silahlı eylemlerde bulunmaları için onları sözleri ve yazılarıyla yüreklendiriyordu. Hatta düpedüz kışkırtıyordu da onları.  “Solcuyum”  demek yetmez, sözde antiemperyalist olmak bir şey ifade etmezdi; bu, “pasifizm” di; Sosyalist demek, eylem adamı olmak demekti!...
Eli iyi kalem tutuyordu. Kalemi de çenesi kadar güçlüydü. O nedenle sosyalist dergilerde bu amaçla yazılar yazıyor, ama özellikle “teori-pratik” ilişkisi üzerinde duruyordu. Kendisi gibi düşünmeyenler,  “işbirlikçi ajan” lardı. Hele, “Asya tipi üretim tarzı” nı savunanlar, hele hele Sovyetler Birliği modeline sempati duyanlar, düpedüz  “hain” di,  “devrim düşmanı” ydı,  “revizyonist” ti,  “sosyal faşist” ti. Tek yol, Mao’nun yoluydu.
Bir ara,  “eski tüfek” denen ve kahır çekmiş eski komünistlere çömezlik de yapmış, ama kısa bir süre sonra onları da ya  “küçük burjuva ideologu” ya da  “revizyonist” olarak niteleyerek eleştirmeye koyulmuştu. Öte yandan, sosyalist bir siyasal partinin sosyalizme ihanet ve  “opportunizm” olduğunu öne sürüyor,  “illegal”  örgütlenme yolu ile  “devrim” öneriyordu.
Ona göre, Kemalizm, bir küçük burjuva ideolojisiydi. Atatürk devrimleri, olsa olsa  “üst yapı” saldı ve bu nedenle de Marksizm’e aykırıydı.
Ağzı laf yaptığı için de, devrimcilerin hemen her toplantısında, forumlarında söz alıp konuşuyordu. Çevresinde gençlerden oluşan bir hayran kümesi toplanmıştı artık.
Derken 1971 yılının Mart ayının 12’sinde Amerikancı komutanlar hükümete muhtıra verdi Yeni bir dönem başlamıştı. Sıkıyönetimce gözaltılar, tutuklamalar, işkenceler birbirini izliyordu. O da bundan nasibini almakta gecikmeyecekti. Çok sarsılmıştı. Ama bu dönem çok da uzun sürmediği için kendini toparladı, atlattı. Üstelik, herkes şimdi onu bir kahraman gibi görüyordu. Fakat ne çare, bu kez de 12 Eylül 1980 faşist cuntası geldi çattı. 12 Mart’tan bin beterdi. Hapiste geçirdiği günler gerçek bir karabasandı. Acaba buradan kurtulabilecek miydi?
Kurtuldu kurtulmasına ama artık değişmişti. Akıllanmıştı. Anlamıştı: Gençleri silahlı eylemlere kışkırtırken, gerçekte emperyalizmin amaçlarına hizmet etmişti. Emperyalizm ve işbirlikçileri çok güçlüydüler. 12 Mart ve 12 Eylül’ü tezgahlayacak kadar da becerikliydiler. Kendisini bile kullanmışlar mıydı? Devrimci olmakla ne geçmişti eline bazı sol çevrelerde yıldızının parlamasından başka? İşkence, tutuklanma... Hem sonra insan dünyaya bir kere geliyordu. Şöyle rahat bir yaşam sürmek onun da hakkı değil miydi?
İyi de, nasıl sağlayacaktı bu rahat yaşamı?
Çok geçmeden kolayını buldu. Eskiden farkında olmadan emperyalizme ve işbirlikçilerine hizmet etmişti, şimdi bu hizmeti gönüllü olarak yapabilirdi. Kalemi de güçlü olduğuna göre, bir  “patron” gazetesine yanaşabilirdi.
Doğrusu, bu, patron için de bulunmaz bir fırsattı. Bir kere  “solcu”  olarak tanınmış olduğu için kimi aymaz solcuların beyinlerini yıkamak bakımından fazlasıyla işe yarardı. İkincisi, patronunu velinimet olarak görür ve onun bir dediğini iki yapmazdı. Üçüncüsü, her din ve ulus değiştirenler gibi o da kendisine biçtiği yeni kişiliğini kanıtlamak için çırpınıp dururdu. Kaldı ki, böylece gazetesi de  “demokrat” ve  “özgürlükçü” sanılırdı. Değil mi ki bunca cefa görmüş bir solcuya bile gazetesinde köşe vermiş olacaktı!
Öyle de oldu.
O, şimdi kalemiyle ve TV ekranlarında boy göstererek Annan Planı’ndan Kürt açılımına, AB’den Obama’ya, TSK düşmanlığına... bu ulusun varlığına kast eden ne varsa tümünün yılmaz savunucusu.  “Demokrasi”, “sol”, “insan hakları” v.b. sözcüklerini de dilinden düşürmüyor!...
İyide yemleniyor doğrusu.

Çetin YETKİN-Yeniçağ

Kaynak: Yeniçağ Gazetesi,http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=11587

 



Bu haber 557 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,586 µs