En Sıcak Konular

ENVER PAŞA'NIN SARIKAMIŞTA DONAN HAYALİ

6 Ocak 2010 09:31 tsi
ENVER PAŞA'NIN SARIKAMIŞTA DONAN HAYALİ Birinci Dünya Savaşı'nın yıkıcı cephelerinden biri olan Kafkas Cephesi içinde yer alan ve bugün bile kafaların hâlâ karışık olduğu savaş, Sarıkamış İhata Harekâtı'dır.

Enver Paşa’nın Sarıkamış’ta donan hayali

Birinci Dünya Savaşı'nın yıkıcı cephelerinden biri olan Kafkas Cephesi içinde yer alan ve bugün bile kafaların hâlâ karışık olduğu savaş, Sarıkamış İhata Harekâtı'dır.  Bu savaş dolayısıyla Harbiye Nazırı Enver Paşa, çok ağır ithamlara ve karalamalara maruz kalmıştır. Bir kesim tarafından Enver Paşa, Sarıkamış dolayısıyla "vatan haini" olarak anılmaktadır. Bu, ölçüsü kaçmış bir eleştiriden öte, bir karalama, bir haksızlıktır. Enver Paşa büyük bir "vatan kahramanı" olmadığı gibi, bir "vatan haini" de değildir. Ama Enver Paşa'nın bir vatanperver olduğu açıktır. Hâlbuki Balkan Savaşları başta olmak üzere, birçok cephede alınan ağır yenilgiler dolayısıyla o dönemin cephe komutanlarının bugün isimleri bile hatırlanmazken, Enver Paşa'nın ısrarla olumsuz bir şekilde gündemde tutulması oldukça anlamlıdır. Tarihin tozlu sayfaları arasına hapsolan gerçekler, tarafsız bir gözle ortaya çıkarılmadığı için, birçok tarihi olay ve şahsiyet eksik yönleriyle anılmaktadır. Sarıkamış Harekâtı ve Enver Paşa bu duruma bir örnektir.

Birinci Dünya savaşının kasıp kavuran ortamında Osmanlı'nın savaş dışında kalması o günün şartlarında imkânsız bir durumdu. Birinci Dünya Savaşı, her ne kadar Almanya'nın devre dışı bırakılmasını amaçlıyorsa da, esas olan zayıf düşmüş, kendine bağlı milletlerin birer birer bağımsızlıklarını ilan ettiği Osmanlı'nın, kalan topraklarının başta İngilizler olmak üzere Fransız, İtalyan ve Ruslar tarafından paylaşılmasıydı. Birinci Dünya Savaşı öncesi Osmanlı Devleti'nin durumu içler acısıydı. Bütün cephelerde ağır yenilgiler alınmış, önemli topraklar elden çıkmıştı. Özellikle Balkan Savaşları, Osmanlı için onur kırıcıydı. Dört-beş asır Osmanlı'nın himayesinde yaşayan Balkan milletleri, Osmanlı'yı yenilgiye uğratıp, Balkanlar'daki varlığına son verdiler. Hatta Bulgar güçleri İstanbul önlerine, Çatalca'ya kadar gelme cesaretini gösterdiler. Bu başarısızlık bir cihan devleti olan Osmanlı için kabul edilemez bir durumdu. Enver Paşa, Osmanlı'nın kırılan gururunu tamir etmek için Birinci Dünya Savaşı'nı bir fırsat olarak görüyordu ve Osmanlı'nın savaşa dâhil olmasını arzulayanların başında geliyordu. Enver Paşa'ya göre, teknolojik olarak üstün olan Almanya'nın yanında savaşa girmek, hem Osmanlı'nın kırılan onurunu tamir etme imkânı verecekti, hem de elden çıkan toprakların tekrar geri alınmasının önünü açacaktı.

Savaşın başlaması...
Savaşın başlamasıyla birlikte Rusların, Avusturya-Macaristan cephesini zorlamaları, Almanların Fransa karşısında hızlarını kaybetmesi, özellikle Ruslara karşı yeni bir cephe açılması ihtiyacını ortaya çıkardı. Eğer Osmanlı savaşa dâhil olursa, Almanlar için Rus Cephesi devre dışı kalacak, diğer cephelerde daha rahat hareket edecek ve güçlerini daha verimli kullanmış olacaklardı. Savaşın başlarında Almanların bütün cephelerde başarılı sonuçlar alması Osmanlı idarecilerini etkilemiş, başta Enver Paşa olmak üzere tepe kadro Almanya ile ittifak yapmanın ne kadar isabetli bir davranış olduğunu düşünüyor ve böylece kaybedilen toprakların bu vesileyle tekrar kazanılabileceği inancını taşıyorlardı. Bununla birlikte bir çöküşü derinden hisseden ve yaşayan Osmanlı'nın bir seçme şansı yoktu. Ya Almanya'nın ya da İngiltere'nin başını çektiği ittifaklardan birinin içinde yer alacaktı. İlk başlarda eğilim, İngiltere'nin yanında savaşa girme yönündeydi. Bu fikre Enver Paşa dâhil değildi. İngiltere bu ittifak teklifini kabul etmeyince, geriye tek seçenek olarak Almanya kalmıştı. Enver Paşa'nın da arzusu Almanya ile bir ittifak yapmak yönündeydi. Bir de silah ve askeri teçhizat bakımından yetersiz durumda olan ordunun ihtiyaçlarının karşılanması gerekiyordu. Almanya'nın üstün silah gücü bu ihtiyacı karşılayabilirdi.

28 Haziran 1914'te Avusturya'nın Sırbistan'a savaş açmasıyla Birinci Dünya Savaşı başlamış oldu. 1 Ağustos 1914'te Almanya'nın Rusya'ya savaş ilan etmesiyle birlikte savaş geniş bir cepheye yayılmış oldu. 2 Ağustos 1914'te ise Avusturya-Macaristan, Almanya ve Osmanlı Devleti arasında bir ittifak antlaşması imzalandı ve böylece Birinci Dünya Savaşı'nın tarafları belirlenmişti. Osmanlı savaşa hemen dâhil olmadı. Önce seferberlik ilan edildi. Cephelerden yeni dönenler dâhil eli silah tutan herkes silâhaltına alındı. Yıllarca cepheden cepheye koşan Osmanlı askerleri, dinlenmek nedir bilmeden yeni bir savaş için, vatanı savunmak, kaybolan toprakları tekrar kazanmak umudunu taşıyarak tekrar seferber olmuştu. Böylece başta Enver Paşa olmak üzere İttihat ve Terakki'nin ileri gelenleri Almanya'nın yanında savaşa girmekle bir yandan kaybedilen Osmanlı topraklarını yeniden kazanmak, diğer yandan da Trablusgarp ve Balkan Savaşları'nın açtığı yaralar tedavi edilecekti. Almanya'da uzun bir süre bulunan Enver Paşa, Alman harp tekniğini iyi biliyordu. Bu amaçla Almanya'dan askeri uzmanları davet etti. Almanya'dan gelen askeri uzmanlar, Osmanlı ordusunu yeni harp kurallarına göre eğitime tabi tuttular. Bu arada Harbiye Nazırı olan Enver Paşa orduya hitaben yazdığı beyannamede, Balkan Harbi'nin kaybedilme nedenlerini sıraladıktan sonra şu görüşleri ortaya koyar: "Allah göstermesin, bir daha böyle kara günler görmemek ve Osmanlı Hilafet namusunu tarihi kahramanlığıyla müdafaa edebilmek için orduyu hazırlamaya Padişahımız bu kullarını memur ettiler. Ordudan iki şey istiyorum; mutlak bir itaat ve vazifeyi ifaya gece gündüz gayret." Yine, Birinci Dünya Savaşı başlarken Enver Paşa, orduya hitaben yayınladığı harp beyannamesinde şu görüşleri yer vermiştir: "Zincirler altında inleyen üç yüz milyon İslam ve eski tebaalarımız bizim muzafferiyetimize dua ediyor. Ölümden kimse kurtulamayacaktır. Ne mutlu ileri gidenlere, ne mutlu din ve vatan yolunda şehit olanlara. İleri, daima ileri ki; zafer, şan, şahadet, cennet hep ilerde, ölüm ve zillet geridedir. Mübarek ve mukaddes şehitlerimizin ruhuna Fatiha. Padişahım çok yaşa." Enver Paşa'nın bu görüşlerini bir ümmet tasavvurunun yansıması olarak görmek gerekir.

Sarıkamış'a doğru
Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı'na bir oldu-bitti sonucu dâhil oldu. Akdeniz'de İngiliz gemilerinden kaçan Geoben ve Breslav adlı iki Alman savaş gemisi Enver Paşa'nın izniyle Çanakkale Boğazı'ndan Osmanlı karasularına giriş yaptı. Osmanlı Devleti, Almanya ile yapılan ittifak çerçevesinde bu iki savaş gemisini satın aldığını ilan etti. Sonra adlarını Yavuz ve Midilli olarak değiştirerek savaş gemilerinde bulunan Alman askerlere Osmanlı askeri kıyafetleri giydirip, Osmanlı donanmasına dâhil etti. Enver Paşa, Karadeniz'de yeni alınan savaş gemilerini kullanarak, Rus donanmasına karşı ani bir baskın düzenleyerek, Rusların deniz üstünlüğüne son vermeyi amaçlıyordu. Bu aynı zamanda Osmanlı Devleti'nin fiili olarak savaşa dâhil olması anlamını taşıyordu. Enver Paşa, Genel Karargâh'a çektiği 24 Ekim 1914 tarihli telgrafta, "Osmanlı kuvvetleri, harp ilan etmeden Rus filosuna taarruz ederek Karadeniz'de deniz üstünlüğünü ele geçirme talimatını almışlardır. Zaman Souchon'un takdirine bırakılmıştır" derken, Alman savaş gemilerinin Osmanlı'ya sığınmasının bir planın parçası olduğunu da ortaya koyuyor. 29 Ekim 1914'te Osmanlı donanmasına katılıp Yavuz ve Midilli adlarını alan savaş gemileri, Sivastopol ve Odessa Limanları'nı bombalayınca Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı'na Almanya'nın yanında girmiş oldu. Böylece Almanya'nın ve Enver Paşa'nın arzuladığı şey gerçekleşmişti. Osmanlı'nın savaşa girmiş olması, Birinci Dünya Savaşı'nı geniş bir coğrafyaya yaydı. Almanya'nın cephelerdeki yükü hafiflemiş oldu. Osmanlı donanması, Rus limanlarını bombalaması sonucu Rus orduları, Osmanlı topraklarına Kars üzerinden giriş yaptılar.

Enver Paşa, Kafkas Cephesi'ne büyük önem veriyordu. Ruslara karşı kazanılacak bir savaş, sıradan bir başarı olmayacaktı. Bu aynı zamanda Rus idaresinde yaşayan Müslüman-Türk unsurların esaretten kurtulmasının ve kendi bağımsızlıklarını ilan etmesinin yolunu açabilirdi.

Erzurum'a doğru ilerleyen ve Pasinler'e ulaşan Rus birlikleri, ancak Köprüköy'de durdurulabildi. Üçüncü Ordu Komutanı Hasan İzzet Paşa askeri yönden yetersiz bir komutan görüntüsü çizdi. Her bakımdan yetersiz olan Üçüncü Ordu'yu Rusların karşısına bölük pörçük çıkararak ağır kayıpların verilmesine sebep oldu. Bir de Köprüköy ve Azap muharebelerinde Ruslar yenilgiye uğratılmasına rağmen, düşman takip edilmediği için istenilen netice alınamadı. Ordu komutanlarından Miralay Şerif, "Eğer Köprüköy ve Azap muharebelerinde düşman takip edilebilse idi, Sarıkamış Harekâtı'na gerek kalmazdı" diyerek, Hasan İzzet Paşa'nın yetersizliğini ortaya koymaktadır. Bununla birlikte Üçüncü Ordu'nun en önemli eksiği ağır kış şartlarının hüküm sürdüğü bir ortamda askeri teçhizatın yetersiz olmasıydı. Birçok asker yazlık kıyafetlerle Erzurum'a gelmişti. Bir de orduya giyecek ve malzeme taşıyan Mithat Paşa vapurunun Karadeniz açıklarında Ruslar tarafından batırılması işin tuzu biberi olmuştu. Bunca yetersizliğin ortasında Erzurum halkının askere sahip çıkışını Şerif Bey şu sözlerle ortaya koyar: "Şiddet-i şitaya bakmayarak kadınlar ve çocuklar, güle oynaya Erzurum'a kadar, sırtlarında ve kucaklarında cephane taşıyacak kadar gayret gösterdiler ve bu toprağın, en büyük ve hakiki sahiplerinin, ancak kendileri olduğunu tahammülsüz fedakârlıklarla ispat ettiler. Ahali ianesinden tedarik edilen on beş-yirmi bin kat fanila, çorap, çamaşır gibi eşya, Erzurumlular tarafından orduya ihdas edildi. Bu himmetler neticesinde, orduya neşe ve metanet geldi."

Bir gecede değişen hava şartları...
Doğu Cephesi'nde işler yolunda gitmeyince ve istenilen neticeler alınamayınca Harbiye Nazırı Enver Paşa, İstanbul'dan bölgeye hareket etti. Erzurum'a ulaştıktan sonra cephedeki kıtaları dolaşan Enver Paşa, askerin moralini yükseltecek şu beyannameyi neşretmiştir: "Askerler! Hepinizi ziyaret ettim. Ayağınızda çarığınızın, sırtınızda paltonuzun olmadığını da gördüm. Lakin karşınızdaki düşman sizden korkuyor. Yakın zamanda taarruz ederek Kafkasya'ya gireceğiz. Siz orada her türlü nimete kavuşacaksınız. Âlem-i İslam'ın bütün ümidi, sizin son himmetinize bakıyor." Enver Paşa'nın bu beyannamesinden, sadece Rusları geri püskürtmekle kalmayıp daha büyük hedefin gözetildiği görülmektedir. O da Kafkasları aşıp Türk unsurlarla buluşma, bağımsızlıklarını sağlama ve bir bayrak altında toplama arzusu yatmaktadır. Enver Paşa, Üçüncü Ordu Komutanı Hasan İzzet Paşa'nın görevi bırakması üzerine ordu komutanlığını bizzat üzerine aldı. Bu, tarihte eşine ender rastlanan bir durumdu. Aynı zamanda Enver Paşa'nın bu harekâta ne kadar önem verdiğini göstermektedir. Enver Paşa, cephe komutanlığını üzerine aldıktan sonra, hazırlıklara başladı. Sarıkamış İhata Harekâtı'nın planı basitti. Erzurum'da bulunan Üçüncü Ordu, hızlı hareket ederek Ruslara ani baskın yapılacak, ordu üç kolorduya ayrılarak on birinci kolordu Aras nehrinde düşmanı karşılayacak, daha sonra dokuzuncu ve onuncu kolordular arkadan dolaşıp düşmanı çember içine alarak imha edecekti. Savaş planının başarıya ulaşması için, ağır olan kış şartları daha da ağırlaşmadan ordunun çok hızlı davranması gerekiyordu. 21 Aralık 1914'te Sarıkamış civarında mevzilenmiş olan Rus ordusunu kuşatmak için birlikler saldırıya geçti. Osmanlı Ordusu, her türlü imkânsızlığa, ağır kış şartlarına rağmen ilk bir hafta önemli başarılar sağladı. Ama askerler çok ağır hareket ettiği ve birlikler arasında kopukluklar yaşandığı için istenilen başarı bir türlü gelmedi.

31 Aralık gecesi son bir hamle için birlikler harekete geçmek istese de, iyice ağırlaşan hava koşullarının yanında, o gece çıkan fırtına dolayısıyla Allahuekber Dağları, askerlere geçit vermedi. Birliklerin önemli bir kısmı düşmanla karşılaşamadan soğuktan donarak şehit oldu. O gece fırtına çıkmamış olsaydı, birlikler Sarıkamış'a ulaşmış olacaktı ve çembere alınan Rusların, yenilgiye uğratılması hiç de zor değildi. Burada en önemli eksikliğin harekâtın zamanında yapılamamış olması gözükmektedir. Birlikler hızlı hareket edip birkaç gün zaman kazanılabilmiş olsaydı, hem o geceki fırtınaya yakalanılmamış olunacak hem de düşmana darbe indirme imkânı hâsıl olacaktı. Ne yazık ki bu imkân, birlik komutanlarının yetersiz olması dolayısıyla heba edilmiştir. Enver Paşa, Sarıkamış bozgununu İstanbul'a gönderdiği telgrafta şu şekilde bildirmiştir: "Ruslara karşı başlamış olan harekât, Rus ordusunun kati mağlubiyetiyle neticelenmedi ise de, düşmanı hudut haricine çıkarmaya ve düşman arazisinin bir kısmını istilaya ve hasım ordusunun iyiden iyiye sarsılmasına imkân verdi. On beş gün devam eden mütemadi taarruzi muherabat neticesinde yorulmuş olan orduyu dinlendirmek ve hem de, ileri harekâtı için hazırlanmakla iştigal edilecektir. Ben de, ordunun kumandasını Hafız Hakkı Paşa'ya tevdian İstanbul'a hareket ediyorum. Mamafih, bütün bu hususatın ve hareketimin mahrem tutulmasını istirham ederim."

Netice olarak Enver Paşa'nın arzu ettiği şey gerçekleşmedi. Osmanlı ordusunun Balkan savaşlarında kırılan onurunu kurtarma, elden çıkan vatan topraklarını yeniden kazanma ve Kafkasları aşarak Türk unsurlarla buluşma hayali Sarıkamış'ın dondurucu soğuğunda yok olup gitti. Bununla birlikte ağır kayıplar veren Ruslar, bir yıl süreyle Osmanlı'ya saldırma cesaretini kendilerinde bulamadı.


Müslim Coşkun-Milli Gazete

Kaynak: Milli Gazete,http://www.milligazete.com.tr/makale/enver-pasanin-sarikamista-donan-hayali-148794.htm



Bu haber 2,138 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,819 µs