En Sıcak Konular

O KAPIDA KİMİ ASACAKLAR?

21 Aralık 2009 19:58 tsi
O KAPIDA KİMİ ASACAKLAR? Kezban Hanım Patrik’e bir soruver, o kapıda kimi asacak?

O kapıda kimi asacaklar?

Fener Patriği Bartholomeos’un bir Amerikan televizyonuna, “Türkiye’de kendimizi çarmıha gerilmiş hissediyoruz” dediği basına yansıyınca, avukatı Kezban Hatemi, “Hâlâ Patrikhane’nin sokağı, patrik asan sadrazamın adını taşıyorsa diken üstünde değil misiniz?” diye döktürüyor..
Yani demek istiyordu ki Kezban Hanım..
Akşam gazetesinin dünkü, “O sokağın adı çoktan değişti Kezban Hanım!” manşeti Kezban Hanıma hak ettiği cevabı vermiş.
Evet o sokağın adı on binlerce Müslüman’ın kanına giren Patrik V. Grigoryos’u Patrikhane kapısında idam ettiren Sadrazam Ali Paşa değil, Sadık Ahmet..
Hem de yıllardır.
Kezban Hanım’ın gözünü kapattığı bir başka şey ise idamdan sonra Patrikhane yönetiminin “Asılan Patrik’e eşdeğer bir Müslüman din büyüğünü asmadan (Diyanet İşleri Başkanı) bu kapı açılmayacak” yemini ederek kapattıkları “Kin Kapısı”...
O kapı hâlâ kapalı ve Kezban Hanım “Kin Kapısına”da gözlerini kapatarak bakıyor olmalı ki bir gün bile olsun çıkıp,“Ey Patrik, bırak bu kapıda bir Diyanet İşleri Başkanı asma sevdasını, aç şu kapıyı”  demedi. N’olur Kezban Hanım Patrik’e bir soruver, o kapıda kimi asacak?
Kezban Hanımı daha iyi tanımak için Mine Kırıkkanat’la aralarında geçen bir hadiseyi aktarmakta fayda var.
Kezban Hanım Mine Kırıkkanat hakkında, “Bu kadın hasta. Keşke Hristiyan olsa, Allah korkusu olurdu, Allah onu ıslah etsin” gibi laflar söylemiş, hayret ettik. Bir kişi ile bir konuyu tartışabilirsin, tamam, ama onun inancı seni ne alakadar eder? Sonra madem bir din önereceksin, niye “Keşke Hıristiyan olsa” diyorsun da, “Keşke Müslüman olsa” demiyorsun?
Kırıkkanat da Hatemi için diyor ki:
“Kendisi Hrant Dink’in avukatlarından sadece biridir, ama verdiği röportajlardan yalnız o var sanırsınız, aynı şekilde (..) Bartholomeos’un salt kişisel davalarına bakar, ceza hukuku uzmanı değildir, genel kamu hukuku uzmanı değildir, anayasa hukuku uzmanı değildir, sözünü ettiği davalar vitrindir, ama asıl şöhretini medyatik ve sosyetik boşanma davalarına borçludur.”
Devam ediyor Kırıkkanat:
“Tartışma sırasında, uzmanlık alanını hatırlattığım Kezban Hatemi’ye fikir beyan ettiği konunun kendisini aştığını söyledim. Küplere bindi, ‘Hangi milyon dolarlık boşanma davasına bakmışım, sizinkine mi’ diye kızdı köpürdü.”
Kırıkkanat bu tepki üzerine, “Basında yer alanlara” cevabını veriyor.
Hatemi de magazin basınını küçümsüyor, Kırıkkanat’ın inançsızlığına yükleniyor, ona Allah korkusu diliyor. Ama ertesi gün Vatan’da Hatemi’nin avukatlığını üstlendiği sosyetik milyonerlerin boşanma davalarını konu alan bir röportaj yayınlanıyor ve Hatemi baktığı davaları kendisi açıklıyor:
Cem Hakko.. Elif Dürüst.. Sibel Can.. Mehmet Germiyangil..
Kırıkkanat da haklı olarak diyor ki:
“Allah, beni sadece bir gün arayla haklı çıkarıyor. Allah’a inanan çok.
Önemli olan Allah’ın kimin sözüne güvendiği. Demek ki Allah, sizden çok bana güvenmiş Kezban hanım!”
Biz de “Allah doğru söyleyenin yanındadır” diyoruz.
Meselâ bir Müslüman Patrikhane sokağına, “Sadrazam Ali Paşa” sokağı dese Müslüman olmayan biri de çıkıp, “Hayır, o sokak Sadık Ahmet Sokağı oldu” diye düzeltse, Allah’ın doğru söylemeyen Müslüman’ın yanında olması düşünülebilir mi? (Hasan Demir-Yeniçağ)[1]

Hey gidi günler!

Rahmetli Baki Bektaş Hoca bizim için yeri doldurulamaz biz şahsiyetti. Tanıyanlar iyi bilir, çok değerli bir eğitimciydi. Çok değerli bir araştırmacıydı. Tatlı dili ile yılanı bile deliğinden çıkaracak bir hususiyet taşırdı.
Yıl 1997. O zamanlar Meltem TV’de yayınlanan ve bu satırların yazarının hazırlayıp sunduğu Diyalog programının çok ses getirdiği yıllardı. Hala daha o kalitede bir tartışma programı yapılmadığı kanaatindeyim. İşte bu programların birinde konuklardan biri rahmetli Baki Bektaş’tı. Karşısındaki konuşmacılar arasında Prof. Dr. Hüseyin Hatemi de yer alıyordu. Baki Hoca sözünün bir yerinde Beyhaki ve Deylemi gibi önemli hadisçilerin kitaplarında yer alan şu hadisi şerifi okudu:
“Benim ashabım gökteki yıldızlar gibidir. Onlardan hangisine bağlanırsınız doğru yolu bulursunuz.”
Baki Hoca bu hadisi okuyunca Hüseyin Hatemi’nin yüzü birden bire ekşidi. Kızdı, öfkelendi. Gözleri şimşek gibi çaktı. Anlaşılan hadisi şerif onu bayağı kızdırmıştı. Sonra birdenbire ayağa kalktı. “Peygamber böyle bir şey söylemez, sahabenin hepsi yıldız değildir” dedi ve canlı yayını terk etti.
Hepimiz şaşırdık. Evet, Hatemi Hoca Şiiydi ama birçok televizyon kanalına çıkıp bir sürü kendini bilmez sanatçıyla, din düşmanıyla, İslama hakaret eden konuşmacılarla yan yana oturan, tartışan, onlara tahammül eden bir kişinin , Baki Hoca’nın okuduğu hadisi şerife tahammül etmemesi ve celallenmesi uzun yıllar hafızamızdan silinmedi.
Hüseyin Hatemi’nin eşi Kezban Hatemi ile birlikte Fener Rum Patrikhanesi’ne olan yakınlığını iyi biliyoruz. Hüseyin Hoca azınlık vakıflarını ilgilendiren Vakıf Yasası’nın hazırlanmasında önemli katkılarda bulundu. Eşi Kezban Hatemi ise halen Patrikhanenin avukatlığını yapıyor.
Hatemi ailesinin Patrikhaneye yakınlığı ya da onların avukatlığını yapmaları elbette bizi ilgilendirmez.
Bu konuya nereden mi geldik?
Dünkü yazımızda bahsettik; Bartholomeos ABD’de bir basın kuruluşuna yaptığı konuşmada, Türkiye’de haklarının çiğnendiğini, azınlıklara ikinci sınıf insan muamelesi yapıldığını, kendilerini çarmıha gerilmiş gibi hissettiklerini anlatmıştı. Bu konuşmanın Türk kamuoyunda tepki bulacağını düşünen “Patrikhane dostları” (Mesela Zaman Gazetesi, mesela avukat Kezban Hatemi ) büyük bir hararetle Bartholomeos’un yaptığı konuşmayı orasından burasından tutup tevil etmekle meşguller.
Zaman gazetesi, geçen Cumartesi günkü birinci sayfa haberinde “Patrik, Türkiye’de çarmıha geriliyorum dedi mi?” diye manşet attı. Ergenekon davasında yargılanan insanlar hakkında uyduruk bilgilerle en ağır yargısız infazı yapan Zaman gazetesi, Patriğin ABD’de Türkiye aleyhine yaptığı konuşma basına yansıyınca “acaba dedi mi, dur bakalım!” mantığını sergiliyor.
Kezban Hatemi ise yaptığı açıklamada müvekkilinin yanlış anlaşılmamsı için önümüzdeki günlerde bir basın toplantısı düzenleyeceğini söyledi. Ayrıca Bartholomeosun “kendimizi çarmıha gerilmiş gibi hissediyoruz” sözüne de destek verdi:
 ‘’Muhabirin sorduğu sorular, röportajda Patrik söylemiş gibi yansıtılıyor. Tabii ‘çarmıha gerilmek’ ibaresi insanların dikkatini çekiyor ve o alt yazı olarak veriliyor. Çarmıha gerilmek bir Hristiyan tabiridir. Biz nasıl, ‘Bana cehennem azabı yaşatıyorsun?’ deriz, onun gibi. Evde çocuğuna kızan anne de ‘Yeter beni çarmıha gerdin’ der. Patrik bunu söylemiyor, dikkat edin. Muhabir soruyor, ‘Çarmıha mı gerilmiş hissediyorsunuz kendinizi?’. Yani ‘cehennem azabında mı hissediyorsunuz kendinizi’ anlamındadır bu. O da cevap olarak ‘Yes I do (Evet katılıyorum)’ diyor. Başka bir şey demiyor. Hakikaten de öyle demeli değil mi? Ben aynen katılıyorum, çünkü hala patrikhanenin sokağı, patrik asan sadrazamın adını taşıyorsa ve her gün patrikhanenin duvarında bu adamın ismi varsa diken üstünde değil misiniz?’’
Kezban Hatemi, Patriği savunayım derken Patriğin Türkiye’de cehennem azabı yaşadığını söylüyor. Sayın Patrikhane avukatı Patriğin Türkiye’de neden cehennem azabı yaşadığını da anlatıverseydi bari.
Kezban Hatemi “Patrik asan sadrazamın neden bunu yaptığını da anlatsaydı ya .”
 Biz anlatalım.
1820–1821 Mora isyanı, Balkanların Osmanlıdan ayrılmasına yol açan en önemli olaydır. Devletin yaptırdığı araştırmalar sonucu dönemin patriği Gregorius’un bu isyana  her türlü desteği  verdiği anlaşılır. Sadrazam Benderli Ali Paşa’nın emriyle patrikhaneye yapılan baskında Gregorius’un isyana verdiği desteğin bütün delilleri belgeleriyle ele geçirilir.Bunun  üzerine yargılanan patrik suçlu bulunur ve idam edilir. İdam edildiği yer patrikhanenin orta kapısıdır. Olaydan sonra bir toplantı yapan patrikhane yönetimi aynı yerde bir devlet adamı asılana kadar o kapının kapalı tutulmasına karar verir. Bu kapı “kin kapısı” olarak da bilinir.
Özetle, Sayın  avukat Hatemi’nin “patrikhane sokağı patrik asan sadrazamın adını taşıyor, bundan da patrikhane rahatsız diyerek kendi tarihine haksızlık  yapıyor. Çünkü Gregorius’u asma kararı veren  Sadrazam Benderli Ali Paşa değil Osmanlı mahkemeleri idi. Patrik Mora isyanına destek vermeseydi Osmanlı Balkanları kaybetmeyecekti.
Bartholomes eğer bu olaydan yola çıkarak “çarmıha gerilmiş gibiyiz” diyorsa varsın gerilsin, diyecek başka sözümüz yok.(Muharrem Bayraktar-Yeni Mesaj)[2]

 

Kaynak:

[1].Yeniçağ Gazetesi,http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=11333

[2].Yeni Mesaj Gazetesi,http://www.yenimesaj.com.tr/index.php?haberno=9008594&tarih=2009-12-21 

 



Bu haber 478 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,049 µs