En Sıcak Konular

1920'LERDE TÜRKİYE ERMENİSTAN İLİŞKİLERİ

1 Aralık 2009 16:33 tsi
1920'LERDE TÜRKİYE ERMENİSTAN İLİŞKİLERİ Türk Ordusu,Mondros’ta Müttefiklerle imzalanan Silah Bırakışımı sözleşmesi uyarınca, 1914 sınırına çekilmek zorunda kalmıştı. Bu durumda, Ermeni kuvvetleri, Doğu Anadolu’da Türk halkına karşı eylemlere girişmeye başlamıştı...

“Ermeniler ölülerini yerler mi?”
 
Türkiye-Ermenistan arasındaki ilişkilerin yeniden tesisi için imzalanan 2 protokolden yaklaşık bir ay sonra Ermenilerden, yeniden toprak isteği dünyaya açıklanmıştır. Ermenistan’ın İsviçre elçisi ve Birleşmiş Milletler Temsilcisi Charles Aznavour, “Doğduğum yıl, Ermenilere anlaşmalarla toprak sözü verilmiş. Ben 85 yıl daha bekleyemem” demiştir. Ermeniler Türk topraklarının 3’te 1’ini istemektedirler.
Sınıf arkadaşım nikahında bizzat şahid olduğum Ermeni Artin Kayaer ve Galatasaray’da sınıf arkadaşım Ermeni J. Çakır’ın anılarına saygı ile eğilerek bir olay anlatacağım.
Olay şu:
Mondros Mütarekesi mucibince Türk ordusu 1914 sınırlarına çekildi.Türkler Milli Mücadele ile meşgulken Ermeniler saldırdı. Meclisin verdiği yetkiyle Kazım Karabekir komutasında karşı taarruza geçen Türk kuvvetleri Ermenileri yendi ve Kars Antlaşması yapıldı...
Bu mücadele sırasında Erzurum’un Ermeni toprağı olduğu iddia edilmişti. Bunun üzerine Erzurum Valisi Hamid Bey bir toplantı yapmış ve buna bütün devlet erkânı katılmıştı. Müzakereler devam ederken, bir hakim, valiye;
-Vali Bey bir soru sorabilir miyim? dedi. Vali;
-Tabii buyrun, deyince hakim;
-Efendim Ermeniler ölülerini yerler mi? diye sorusunu sordu. Vali şaşırdı;
-Ne demek!.. Tabii ki onlar da ölülerini gömerler dedi. Hakim;
-Madem gömerler, bakalım Ermenilerin mi, yoksa Müslüman Türklerin mi mezarlıkları daha çok? Bu şehir, mezarlıkları çok olana aittir. Erzurum’da çok Müslüman Türk mezarlığı vardır; şehir Türklere aittir, demişti.
Olayı nakleden, Erzurumlu merhum Tabur İmamı Said Efendinin torunudur... [1]

1920’lerde Türkiye Ermenistan ilişkileri 
 
Batum’a asker çıkaran İngilizlerin desteği ile, Gürcistan ve Azerbaycan’da olduğu gibi, Ermenistan’da da Menşeviklerin (ılımlı sosyalist, Sosyal-Demokrat) yönetiminde, Erivan başkent olmak üzere, 28 Mayıs 1918’de bağımsız bir devlet kurulmuştu. Aşırı Ermeni milliyetçisi Taşnakların yönetimindeki bu Devlet “Büyük Ermenistan”ı gerçekleştirmeyi amaç edinmişti.
Türk Ordusu ise, 30 Ekim 1918’de Mondros’ta Müttefiklerle imzalanan Silah Bırakışımı sözleşmesi uyarınca, 1914 sınırına çekilmek zorunda kalmıştı. Bu durumda, Ermeni kuvvetleri, Doğu Anadolu’da Türk halkına karşı eylemlere girişmeye başlamıştı.
1920 Haziran’ında Ermeni kuvvetlerinin Doğu Anadolu’da, Oltu’da Türklere geniş çapta bir saldırısı üzerine, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti Ermenistan’a karşı artık bir askerî harekâta geçmeyi ve bir an önce Doğu Anadolu sınırını, Misak-ı Milli ilkelerine uygun biçimde, gerçekleştirmeyi kararlaştırmıştı. Doğu Cephesi Komutanı Kâzım Karabekir komutasında 28 Eylül’de başlatılan harekâtta, Türk Ordusu birkaç gün içinde Sarıkamış bölgesini almış; ertesi ay sonlarında yeniden ilerleyerek Kars’ı kurtarmış ve 7 Kasım’da Gümrü’yü işgal etmişti. Bunun üzerine, Ermeniler barış isteyince, önce bir ateşkes Anlaşması, 2 Aralık’ta da Gümrü Barış, Andlaşması yapılmıştır.
Şu da var ki; o sırada Kafkasya kuzeyinde inmeye başlayan Kızılordu’nun da baskısıyla, Gürcistan ve Azerbaycan’daki gibi, Ermenistan’da da Bolşevik Ermeniler yönetime egemen olmaya, dolayısıyla Moskova’nın etkisine girmeye başlamıştı. Çok geçmeden her üç devlet Sovyetler Birliğine bağlı birer sovyet sosyalist Cumhuriyeti olacaktı. İşte böyle bir gelişme üzerinedir ki, Sovyet Rusya, bu üç devleti de bağlayacak biçimde, Türkiye ile 1921’de Moskova Andlaşmasını yapacak ve arkasından da Kars, Andlaşmasıyla Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetlerince onun doğrulanmasını sağlayacaktır.[2]
Gümrü Andlaşması, 18. Maddesi uyarınca, bir ay içinde onaylanması beklenirken, ertesi gün Sovyetler Birliği’nin desteği ile Ermenistan’da yönetimi Menşeviklerden alan Bolşevikler bunu yapamayınca, yürürlüğe girememiştir. Ancak, Türk kuvvetleri belirlenen sınırın da ötesinde işgal ettikleri yerleri ve kimi ulaşım noktalarını tutmuştu. Böylelikle, Ankara Hükümeti Moskova görüşmeleri boyunca güçlü durumunu sürdürmüştür.
Ermenistan’ın güneyindeki Nahçıvan-Şahtahtı-Şarur bölgesi Gümrü Andlaşmasıyla geçici olarak Türkiye’nin koruyuculuğuna bırakılmış iken (Md. 2) Moskova Andlaşması bu yetkiyi Azerbaycan’a verecektir.
Türkiye söz konusu Ermenistan sınırını Ermeni Hükûmetine kabul ettirdiği halde, 1914 sınırı ile bu yeni sınır arasındaki toprakların geleceğinin, göç eden Ermenilerin yerlerine dönmesinden sonra, bir plebisitle belirlenmesi imkanını tanımıştır. (Md. 3) Türk Hükûmetinin bunu kabul etmesi, onun hem Türk çoğunluğundan kuşku duymadığını, hem de Sovyetler Birliği ve Batı Devletleri önünde, Başkan Wilson’un şampiyonluğunu yaptığı “self-determination” ilkesine saygılı olduğunu göstermek istediğini ispatlamaktadır. Ancak, Moskova Andlaşmasına böyle bir hüküm konulmadığından sözkonusu bölgede bir plebisit yapılmamıştır.
Andlaşmanın öteki hükümleri de, Türkiye bakımından olduğu gibi, onun iyi bir komşu olarak görmek istediği Ermenistan için de güven verici ve bir barış çığırı açıcı nitelikte idi.
Gümrü Andlaşmasının bir anlaşmazlık çıktığında, geçerli metninin Türkçe olduğu son maddesinde yazılıdır.[3] 
Gümrü Andlaşması yeni Türkiye’nin (Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetinin) bir yabancı devlet ile yaptığı ilk uluslararası sözleşmedir. Gerçi bu Andlaşma, Kafkasya’da ortaya çıkan gelişmeler sonucu, onaylanamadığı için yürürlüğe giremeyecek ve yerini, Gürcistan ve Azerbaycan ile ilgili konularla birlikte, 16 Mart 1921 günü Moskova’da imzalanan Andlaşmaya bırakacaktır. Ama onun tarihsel değeri gene de ortadadır. Olaylar şöyle gelişmişti:
Rusya’da 1917 Ekiminde Komünist Devrimi olunca, Bolşevik Hükümeti, Osmanlı Devleti ile savaşa son vermek üzere, önce 5 Aralık 1917’de Erzincan’da bir Ateşkes Anlaşması yapmış ve arkasından da 3 Mart 1918 günü Brest-Litovsk’ta bir Barış Andlaşması imzalamıştı. Bu Andlaşma ile Bolşevik Hükümeti, “93 Harbi”nden (1877) önceki Türk-Rus sınırına dönülerek, Kars, Ardahan ve Batum Sancaklarının, halkının rızası şartı ile, Türkiye’ye geri verilmesine razı olmuştu. Bunun üzerine, Türk Ordusu Doğu Anadolu üzerinden Kafkasya’ya girmiş ve söz konusu üç bölgede yapılan bir plebisit, halkın çoğunluğunun Türkiye’ye bağlı kalmak istediğini göstermişti.
Gümrü Andlaşması yeni Türkiye’nin tarihinde şu gerçekleri ortaya koymuştur:
Bir kez, Misak-ı Millî’nin Kafkasya sınırı için öngördüğü “93 Harbi” öncesi çizgisinin Ermenistan kesimi, 1828’de İran’dan Rusya’ya geçen ve 1918’den beri Ermeni işgalinde olan Iğdır ve Tuzluca ilçeleriyle birlikte, Kara bölgesinin geri alınmasıyla gerçekleşmiştir. Bu çizgi, ertesi yıl Sovyetler Birliği ile Moskova’da ve federe bir Sovyet Cumhuriyeti haline gelen Ermenistan ile Kars’ta imzalanacak andlaşmalara da temel olacaktır. Üstelik, Kâzım Karabekir komutanlığındaki Türk Ordusunun Gürcistan doğrultusunda ilerlemesi üzerine Ardahan, Artvin ve hatta Batum’un da ele geçirilmesinden sonra, Gürcistan kesimlerindeki sınır da Moskova ve Kars Andlaşmalarıyla yeni Türkiye’nin Doğudaki hedeflerine ulaşmış olacaktır.
Böylece, İstanbul Hükümetinin 1918’de imzaladığı Mondros silah bırakılışının sınırı ilk kez geçildiği gibi, 1920 Sevr Barış Andlaşmasının geçersizliği fiilen de kanıtlanmıştır.
İkinci tarihsel gerçek Ermeni sorunu Türkiye’nin haklarını karşılayacak biçimde ve kesinlikle bir çözüme bağlanmıştır.
Üçüncüsü, genç Türk devleti o sırada çeşitli cephelerdeki savaşlardan birini istediği biçimde sona erdirmekle, nefes alabilmiş ve kuvvetlerini öteki cephelerde daha rahat kullanabilmek imkanını bulmuştur. Bundan başka dayanışma içine girmeye hazırlandığı Sovyetler Birliği ile Kafkasya’da ulaşım imkanını elde etmiş, Ermenilerin elinden de birçok silâhı almıştır.[4]

Yılmaz Altuğ -Türkiye

 

Kaynak: Türkiye Gazetesi

[1].http://www.turkiyegazetesi.com/makaledetay.aspx?ID=424163

[2].http://www.turkiyegazetesi.com/makaledetay.aspx?ID=424887

[3].http://www.turkiyegazetesi.com/makaledetay.aspx?ID=425552

[4].http://www.turkiyegazetesi.com/makaledetay.aspx?ID=426191 

 



Bu haber 996 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,470 µs