YAŞASIN DEMOKRATİKLEŞİYORUZ!

5 Aralık 2009 09:02 tsi
"Türklük tanımını kaldıracağız. Yoksa demokratikleşmeyi yapamayız." İyi de demokratikleşirken Türk olmak “suç mu?” Türk olmak, “utanmak mı?”

Yaşasın Demokratikleşiyoruz!

SÖZÜM yandaş medyaya!
Yaşanan gerçekler saklanarak...
Yaşanan çarpıklıkların üzerine gidilmeyerek bir yere varılamaz...
Çünkü; gerçekler acıdır ama gerçektir.
Bu konuyu kapatalım...
Şu konunun üstünü örtelim...
Diğer konuyu aman yıpratmayalım...
Onu konuşmayalım, ötekine hiç dokunmayalım.
Oh ne güzel memleket!
O zaman, toplum her gün daha fazla kutuplaşıp, sokaklar alev alev yanarken Sibel Can’ı, Ajda Pekkan’ı, Hülya Avşar’ı veya Gülben Ergen’i konuşalım!
Ne de olsa ülkemiz güllük gülüstanlık.
Hani medyanın halkı doğru bilgilendirme görevi?
Hani nerede “etik habercilik, dürüst gazetecilik?”
Hani tek vatan, tek millet, tek dil, tek bayrak?
Hani objektif medya?
Olsun “demokratikleşiyoruz” ya!
Sözüm Ayşenur Bahçekapılı’ya!
AKP Grup Başkan Vekili Ayşenur Bahçekapılı diyor ki; “Anayasayı değiştireceğiz ve vatandaşlıktaki Türklük tanımını kaldıracağız. Yoksa demokratikleşmeyi yapamayız.”
İyi de demokratikleşirken Türk olmak “suç mu?”
Türk olmak, “utanmak mı?”
“Türk’üm, doğruyum, çalışkanım” demek veya “Ne mutlu Türk’üm” sloganını kullanmak
demokratikleşmeye engel mi?
Ya da bugüne kadar “Türk Ulusu” olarak tanımlanan “Türkiye Cumhuriyeti” devleti, demokratik değil miydi?
Herkes aklını başına almalıdır.
Türk milleti kavramı içinden başka bir millet çıkarma gayretleri nafiledir.
Türk milletinin tümünün kahramanlığı ile kurulan “Cumhuriyet”in temel değerlerine, bu devleti kuran Türk milletinin içine “etnik nifak” sokarak “surda delik” açma çabaları nafiledir.
Toplumsal birliğin yolu, toplumsal güvenden, toplumsal barıştan ve insana saygıdan geçer.
Bugün sokaklarda yaşananlara baktıkça bırakın birlikteliği, adeta ayrılıkçılığı körükleyen açılımlarla demokratik oluyoruz.
Oysaki Türkiye; Türküyle, Kürdüyle, Çerkeziyle, Lazıyla, Boşnağıyla, Ermenisiyle, Rumuyla bir bütündür.
Bizler bu devletin temel taşlarıyız.
Kimsenin de devletin temeline bomba koyma hakkı yoktur.
Asıl sözüm terör maşalarına!
“TERÖRİSTBAŞI İmralı canisi Öcalan’ın hücresinde 17 santimetrekare küçülme oldu” diyerek kıyamet koparan terör yanlıları yakıyorlar, yıkıyorlar ve her geçen gün biraz daha fazla milletin nefretini kazanıp öfkesini depreştiriyorlar.
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir ise, “İmralı’da ulusal ve uluslararası hukuk, insan hakları sözleşmeleri ve toplumsal hassasiyetler hiçe sayılıyor” diyerek, hükümetin bu konuda “halkı germe mantığı” sürdürdüğünü iddia ediyor.
Niyet çok açık:
“İnsanları sokak çatışmalarına çekip, birlik ve huzur ortamını sabote etmek.”
Yani amaç üzüm yemek değil, bağcı dövmek.
PKK’nın siyasi kanadı DTP, bebek katili Abdullah Öcalan’ın cezaevindeki koşulların düzeltilmemesi halinde “açılım”a destek vermeyeceğini söylüyor.
Bu tür astarlık mevzulara bizim oralarda “Çok yüz verme deliye, gelir pisler halıya” derler.
İşte DTP’nin yaptığı da aynen böyle bir şey.
İstanbul’un göbeğinde kurulmuş “Demokrasi ve Özgürlük” adındaki derneklere yapılan baskınlarda, eylem için hazırlanmış yüzlerce molotof kokteyli çıkıyor.
Polis, dernek yöneticilerine soruyor: “Bu mu demokratikleşme?”
Cevap: “Öcalan’ın şartları iyileştirilsin.”
Terör maşalarına soruyorum: “Türkiye’de demokratikleşme bebek katilinin hücresine mi endeksli?”
Siz “demokratikleşmek istiyoruz” diyerek “sokakları ateşe verecek”, Küçükçekmece’de olduğu gibi “İETT otobüsüne saldıracak” ve 17 yaşındaki Serap Eser ve birçok “masum insanları yakacak”, sonra da çıkıp bu vahşete “demokratikleşme hakkı arıyoruz” diyeceksiniz.
Şiddete yeltenen, uygulayan, hatta teşvik eden herkes cezasını görmeli ki toplumsal huzur korunabilsin.
Zaten, ‘’kanun ve hukuk’’ da bunun için vardır...

Metin Özkan-Tercüman

Kaynak: Tercüman Gazetesi,http://www.tercuman.com.tr/v1/yazaryazi.asp?id=108

 

Bu haber 734 defa okundu.