En Sıcak Konular

DİCLE VE FIRAT SULARINDA TEHLİKE KAPIYA DAYANDI

3 Aralık 2009 09:06 tsi
DİCLE VE FIRAT SULARINDA TEHLİKE KAPIYA DAYANDI Su denince mutlaka işin içine İsrail giriyor ve bu sefer AB'yi arkasına alarak Türk sularından hak talep edecek bir konumu oluşturmaya çalışıyor.

Dicle – Fırat sularında tehlike kapıya dayandı

Bazen olaylarda öyle gelişmeler olur ki bunlar "tehlike çanları çalıyor" şeklinde ifade edilir. Bazı olaylarda ise bu cümle bile yetersiz kalabilir. İşte, bu günlerde öyle gelişmeler mevcut ki bunların topluma anlatılabilmesi için artık "çanların çalması" yetmiyor, "tehlike toplarının atılması" gerekiyor. GAP bölgesinin durumu ve Dicle-Fırat sularının durumu tam bu tarife uyan bir konuma girmiş bulunuyor.

Aralık ayınını ilk gününde Türkiye gündemine düşen Brüksel mihraklı AB konulu haber tam bu tip bir olayı gözler önüne sermiş bulundu. Haber şöyle:" Türkiye, AB müzakerelerinde "Çevre" başlığının açılması karşılığında, Fırat ve Dicle havzasını ortak yönetmeyi müzakere etme konusunu kapanış kriteri olarak kabul etti."

Yani kısacası 6 Ekim 2004 tarihinde AB Türkiye ilerleme raporu içine yerleştirilen ve o zaman bazı kesimlerden büyük tepki alan ama, halkın çoğundan gizlenen bu durum, beş sene sessizce bekletildikten sonra tekrar gündeme gelmiştir.  Hem de sanki Türkiye'ye bir lütuf yapılıyormuş havası içinde, 10-11 Aralıkta gerçekleşecek olan AB zirve toplantısında bu konu, yukarıda belirtilen şartlar altında tartışmaya konulacağı Brüksel'de açıklanmış bulunmaktadır.

Acil sorular ve cevaplar:

AB müzakerelerine belli bir müzakere çerçevesi içinde başlanılmamış mıydı? Evet, başlanmıştı ve verilen tüm güvencelere rağmen kısa bir süre sonra çeşitli istekleri yerine getirilmediği için Yunanistan ve en çok da Kıbrıs Rum Kesimi "veto"sunu kullanarak müzakerelerin belli maddelerinin askıya alınmasına sebep olmuştu.

Rumlar AB'ye alınırken, ikide bir huysuzluk yapmayacaklarını, sürekli muhalefetle herkesi bıktırmayacaklarını ve Yunanistan ile birlikte AB'de şantaj yolu ile sürekli isteklerde bulunmayacaklarına söz vermemişler miydi? Evet, fakat içeri girip, üyelik tasdik olunduktan sonra sözlerinden vaz geçmişlerdi. AB hiç birşey yapamamıştı

2005'ten bu yana en az 11 fasıl açılmış olup, bunların 8 tanesi Rum, Yunan ve Fransızların isteği ile askıya alınmamış mıydı? Evet, onların istekleri yapılmazsa hiç bir ilerlemeye izin vermiyeceklerini belirtmişlerdi.

Rumlar neden "kapris yapıyor?" Çünkü, Türk deniz ve hava limanlarının kendilerine açılmasını ve Doğudan gelen petrolleri taşıyacak tankerlerini ta Iskenderuna kadar getirip dayatabilmek için.

Türkiye kendini köşeye sıkıştırdı mı? Evet, çünkü beklemesi icap eden bir durumda, TBMM'ye sormadan, kimseye danışmadan ve hatta halktan gizli olarak 2006 da Brüksülde Ankara Ek Protokolü'nü imzaladı da ondan. (o zamanın Dış İşleri Bakanı Sn. Gül'ün döneminde)

Şimdi normal olarak açılması icap eden fasıllardan biri olan "çevre" faslı, Türkiyeden bir talep karşılığı açılacak, bu normal bir olay mıdır? HAYIR ! Burada resmen Türkiye'ye şantaj uygulanmaktadır.

2004 raporunda bu GAP suları idaresine ortak olma konusu yazılmış mıydı? EVET ! Hiç bir mantıki veya hukuki tabanı ve gerekçesi olmamasına rağmen AB bunu yazmıştı. Türk Hükümeti olayı hiçbir zaman tam ve sert bir şekilde protesto etmemişti. Olay boşlukta ve çevapsız bırakılmıştı.

Raporun tamamı tercüme edilmiş miydi? HAYIR. Bu 273 sayfalık rapor yıllarca doğru ve tam bir şekilde Türkçe'ye çevrilip, milletvekillerinin ve diğer yetkililerin önüne konmadığı için, 2009 yılına gelindiğinde Türkiye böyle bir  "oldu-bitti" ile karşı karşıya kalmıştır. Haklı olduğu bir konuda haksız noktadan ve eli çok zayıf olarak müzakerelere girmeye zorlanmaktadır.

Tehlike topunu atma zamanı geldi:

Yabancılar, Türkiye'yi fazlası ile övmeye başladılar mı, dikkat! Mutlaka bir tehlike yaklaşmaktadır. Son aylarda pek iltifatkar olmaya başlayan AB'nin bizzat yaptığı hareketler izlenecek olursa, bunların söylemlerle tam zıt bir istikamette olduğu rahatça görülebilir.

AB müzakerecileri Türkiyede oldukça sık değiştiğinden ve nedense AB müzakerelerinin işleyişi tam olarak ciddiye alınmadığı ve tam anlaşılamadığından olsa gerek, bu toplantılarda verilen tavizler veya tartışmaya açılan konular ve şartlar Türkiye'nin varlığını, bütünlüğünü ve güvenliğini tehdit eder duruma gelmiş bulunmaktadır.

Burada yapılan hataların kalıcı hatalar olduğu acaba anlaşılamamış mıdır? Yoksa, AB'nin hala eski "Sevr kafası ile" sürekli Türkiye'den bir şeyler kopartmak ve "Türkiye'yi yola getirmek" havasında olduğu anlaşılamamış mıdır?

Tümü ile Türk parası ve Türk mühendis ve ustaları tarafından yapılan 22 baraj ve GAP projesinin tümü bugün tehdit altındadır. AB, açıkça bu suları kontrolde hakkının olması gerektiğini savunmaktadır. Türkiyeden hiç bir ses "NEDEN?" diye sormamaktadır.

AB sanki Türkiye'ye bir lütuf yapıyormuşcasına bu konuyu tartışma imtiyazını talep etmektedir! Nedense de Türkiye, bu konu neden AB'nin hakkı olsun veya neden AB, "İsrail ve komşularının eşit su hakkının korunması" konusunda kendisini sorumlu hissetsin? Veya neden bu Türkiye'nin AB'ye üye olma çabaları arasına yerleştirilsin? Diye sormamaktadır.

Sular, Türkiye'nin,barajlar ve sulama sistemleri, Türkiyenin ama buradan gelen zenginliğin PAYLAŞIM VE KONTROL EDİLMESİNİ isteyenler, Avrupalılar ve onların destek olduğu diğer gruplar.

Su denince mutlaka işin içine İsrail giriyor ve bu sefer AB'yi arkasına alarak Türk sularından hak talep edecek bir konumu oluşturmaya çalışıyor.

Herkes bir şey talep edebilir ama, Türk insanına ve idarecisine düşen şey, herşeyden önce Türkiye'nin çıkarlarını, stratejik kazançlarını, bütünlüğünü ve güvenliğini düşünmektir. Eğer, "Çevre" faslı, bu kapanış şartı ile başlatılacak ise, daha açılmadan kapatılması  çok  daha isabetli olur.

Türkiye tüm barajları, sulama sistemlerini  hiç bir yardım, destek veya kredi olmadan kendi güçü ve gayreti ile yapmıştır.

Türkiye zaten Suriye ve Irak ile bir su rejimine sahiptir ve her yıl bu hava durumuna ve ihtiyaçlara göre ayarlanmaktadır.

Türkiye zaten İsrail'e su vereceğini söylemiştir. Satış konuşmaları yapılmış ama İsrail istenilen fiyatı kırmaya çalışmıştır. Boru ile yollama hazırlıkları yapılmaktadır. pazarlıklar devam etmektedir.

O halde İsrail'in dolaylı yollardan giderek, AB ülkelerini arkasına alarak, adeta Türk sularında "tabii bir hak" iddia ederek bunu gerçekleşitirmeye çalışması hiç de uygun olmayan bir siyasi davaranıştır.

Ama asıl soru, Türk yöneticilerinin neden herşeye, peki deyip, olayların arka perdesini ve daha önceki gelişmeleri incelemeden  gözü kapalı müzakerelere razı olmalarıdır.

O ZAMAN TEHLİKE TOPLARI HEMEN  ATILMALIDIR!!

Yoksa, burada atlanılan husus başka mıdır? Belki de kimse bilmeden veya "hata" ile bir şey yapmamaktadır. Belki bütün bunlar( tavizler, rıza göstermeler, alttan almalar) bilerek yapılan olaylardır. Belki verilen başka sözlerin karşılığıdır. Belki, hissedilen bir mecburiyettir de bunu  halk bilmemektedir.

O ZAMAN DA BUNLARIN NELER OLDUĞUNU BİLMEK HERKESİN HAKKIDIR. (Prof. Dr. Oya Akgönenç-Milli gazete)

MÜTHİŞ TEZGAH...

Fırat-Dicle suyu son taviz!

Hani eşiğinde bekletildiğimiz ve içeriye hiçbir zaman alınmayacağımız Avrupa Birliği var ya, Çevre başlığı bağlamında Türkiye’den Fırat ve Dicle sularından AB’nin söz sahibi olmasını istiyor ve bunu şart olarak ileri sürüyor. Bitmedi; kendinin dışında bu konuda İsrail ile de işbirliğine gitmemizi dayatıyor. Ha bu yapılmaz, yani Fırat-Dicle sularımızda AB’ye söz hakkı verilmezse müzakere o nokta da donacakmış... Anladınız mı AB’nin Türkiye’yi niçin kapının eşiğinde beklettiğini!. Yahu AB hadi kendi için talepte bulundu, bunu kabul etmesek de anlarım da, İsrail’in bu konu ile ne alakası var ve onun için böyle bir talebi nasıl dillendiriyor? Öyle ya İsrail, AB üyesi falan değil. Ayrıca Fırat ve Dicle Türkiye’den sonra Suriye ve Irak’a gidiyor. Tezgahı ve Siyonizm ile Haçlı ittifakını gördünüz mü?(Sabahattin Önkibar- Yeniçağ)

 

Kaynak:

[1].Milli gazete,http://www.milligazete.com.tr/makale/dicle-–-firat-sularinda-tehlike-kapiya-dayandi-145046.htm

[2].Yeniçağ Gazetesi,http://www.yenicaggazetesi.com.tr/a_haberdetay.php?hityaz=11098



Bu haber 759 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,848 µs