YARGI KARARI BEKLENMELİ

30 Ekim 2009 09:16 tsi
Böyle bir belge varsa, elbette üstü örtülmemeli ve sorumluları hak ettikleri şekilde cezalandırılmalı. Ancak, belgenin Ergenekon savcılarına gönderilmesi ve haberinin yandaş medyaya servis edilmesi kuşku uyandırıyor.

Yargı kararı beklenmeli
 
“Zeybek Öldü Dediler” başlıklı yazı dizisinde de anlatmıştık. 48 yıl önce yaşanmış bir hukuk skandalı bu...
Başkanı Salim Başol’un, “Sizi buraya tıkan kuvvet böyle istiyor” dediği Yassıada’daki Yüksek Adalet Divanı’nda yaşanmış bu skandal...
Eski Ulaştırma Bakanı Şemi Ergin’e, sanki geçmişte yazmış gibi kızına mektup yazdırmışlar. Bu mektupta güya Başbakan Adnan Menderes Şemi Ergin’e, “Ordu hakkında böyle konuşmazsak aleyhimizde çalışırlar” demiş. Mektubu mahkemede Şemi Ergin’e okutmuşlar. Başkan Başol, “Ne diyorsun Menderes?” diye sormuş.
Menderes, tebessüm ederek, cevap vermiş:
“O grup toplantısı sırasında Şemi Ergin İzmir’de Efes Otel’deydi. Telefonla konuştum dese daha inandırıcı olurdu.”
Aradan 48 yıl geçti.
Taraf Gazetesi’nin yayınladığı ve Genelkurmay Başkanı’nın “kağıt parçası” dediği “İrtica ile Mücadele Eylem Planı”nın, Albay Dursun Çiçek’in ıslak imzalı orijinalini Ergenekon savcılarına gönderen esrarengiz subayın, ihbar mektubunda, “Tartışmaların başladığı dönemde Albay Dursun Çiçek’in odasındaki belgeler imha edildi, ben sadece bu belgeyi kurtarabildim” dediği söyleniyor.
Ne kadar inandırıcı, değil mi?
Kürt açılımının fiyaskoyla sonuçlanacağı belli olur olmaz, bu belge Ergenekon savcılarına gönderiliyor.
Müthiş bir zamanlama...

Bu sahte belge işlerini, Taraf Gazetesi odaklı bir merkezin organize ettiği sanılıyor.
Ama, eline yüzüne bulaştırıyor.
Eğer doğru ise, ihbarcı subayın uydurduğu senaryoya, aklı başında kimsenin inanması mümkün değil.
İnandık diyelim. İhbarcı subay, o belgeyi beş aya yakın süre neden ortaya çıkarmadı? Ergenekonculardan mı korktu?
İhbarcının iddia edildiği gibi subay olduğuna da inanmıyoruz.
Ayrıca, ıslak imza bile taklit edilebiliyormuş. Makinesi Amerika’da üretiliyormuş ve fiyatı bin dolar cıvarındaymış.
Ey yargısız infazcılar, şimdi ne olacak?
Neden yargı kararını bekleyemeyecek kadar sabırsızsınız? Ananızın karnında dokuz ay nasıl durdunuz?

Demokratik hukuk devletinde herkes yerini ve haddini bilmeli.
Böyle bir belge varsa, elbette üstü örtülmemeli ve sorumluları hak ettikleri şekilde cezalandırılmalı.
Ancak, belgenin Ergenekon savcılarına gönderilmesi ve haberinin yandaş medyaya servis edilmesi kuşku uyandırıyor.
En azından, yandaş medyaya servisi 2007 yılında kimin başlattığı bulunamaz mı?
Bulunursa, gerisi çorap söküğü gibi gelir.
Silahlı Kuvvetler üstünde oynanmak istenen oyunlar da bozulmuş olur.
Geçmişi karalayıp durmak kolay...
Şu yandaş medyaya servis, günümüzün en yüz kızartıcı olaylarıdır ve bunlar aydınlığa çıkarılmadıkça, kimsenin geçmişi suçlamaya hakkı yoktur.
Sadece “demokratik hukuk devletiyiz” demek yetmez. Demokratik hukuk devleti olmanın gerekleri de yerine getirilmeli.
Yandaş medya, Aydınlık Dergisi’nin yayınladığı Recep Tayyip Erdoğan ile işadamı Remzi Gür arasındaki telefon görüşmesinden tek satır söz etmiyor.
Diğer telefon görüşmeleri belge de, bu telefon görüşmesi belge değil mi?
Bir gün çok fena köşeye sıkışırsınız.

Sırrı Yüksel Cebeci- Tercüman

Kaynak: Tercüman Gazetesi,http://www.tercuman.com.tr/v1/yazaryazi.asp?id=13

Bu haber 479 defa okundu.