En Sıcak Konular

BU GRİPTE BİR DOMUZLUK VAR

24 Ekim 2009 10:42 tsi
BU GRİPTE BİR DOMUZLUK VAR Domuz gribi ve aşısı konusunda olanları, yazılanları, konuşulanları ve halkın konuya bakışını incelediğinizde; konuyla ilgili çare ve çözümler konusunda bilgisizlik ve güvensizliğin olduğu görülmekte.

Bu gripte bir domuzluk var I

Domuz gribi ve aşısı konusunda olanları, yazılanları, konuşulanları ve halkın konuya bakışını incelediğinizde; konuyla ilgili çare ve çözümler konusunda bilgisizlik ve güvensizliğin olduğu görülmekte. İnsanlar domuz gribinin ne olduğunu doğru ve dürüst anlayamamakta, çare ve çözümün ne olduğunu bilmemekte; Sağlık Bakanlığı başta olmak üzere, ilgili kurum ve kuruluşların açıklamalarına güvenmemekte. Bu arada domuz gribi ile ilgili kaygılar artmakta. Sadece domuz gribi ile ilgili değil, aynı zamanda grip aşısı konusunda da güvensizlik ve tedirginlikler var. Gribin gerçekte nasıl bir sorun oluşturduğu, gribin sorun oluşturmaması için neyin gerekli olduğu veya aşının gerekli olup olmadığı, aşının yan etkilerinin neler olduğu, işin içinde başka bir iş olup olmadığı gibi birçok konuda halk tedirgin. Halk bilgisiz ve örgütsüz; konuyla ilgili örgütlere "tekel örgütler" oldukları için güvenmemekte, kendisinin güvendiği kimseleri ise karar mekanizmalarında görememekte.

Sorun burada da gelip demokrasi, inanç/ahlâk, ekonomik model ve siyasi modele dayanmakta. Aynı konuda onlarca uzman birbirine tamamen zıt görüşler ortaya atmakta. Sağlık Bakanlığı başta olmak üzere, konuyla ilgili yetkili kurum ve kuruluşlarda, bu farklı görüşlerden hiç temsilci ya yok ya da çok az kişi var ve sesleri çıkmıyor. Yani tedirginliğin pek çok ciddî nedenleri var.

***

Türkiye son birkaç yıl içinde -önceki yıllardan çok farklı bir şekilde- böceklerden kırım kongo kene virüsü, uçanlardan kuş gribi, yürüyenlerden domuz gribi tehdidi ile karşı karşıya kalmakta. Şimdiye kadar böcek (kene), kuş, domuz gribi geldi... Halkımız bu durumda yarın hangi grip tehdidinin geleceği endişesine düşmüştür.

Tehdidin çözümünde yetkili ve örgütlü ilk muhataplar kimlerdir? Hükümet (Sağlık Bakanlığı) ve Türkiye Tabipler Birliği, özel sağlık ve sigorta kuruluşlarıdır. Çözüm de ilk olarak o çevrelerden beklenmekte. Konuyu incelediğinizde, Hükümetin, dolayısıyla Sağlık Bakanlığı'nın, Türkiye Tabipler Birliği'nin, özel sağlık ve sigorta kuruluşlarının yeterli çözüm üretmedikleri görülecektir. Sebep, kapitalizmin etkilerinin bireysel karar süreçleri yanında kurumsal karar süreçlerini de aşırı etkilemesi ve tekelci yapılanmaların diğer sorunlarda olduğu gibi sağlık sorunlarında da sorunların kaynağı olmaya devam etmesidir.

***

Şimdi meselenin püf noktasına gelebiliriz, bam teline dokunabiliriz.

Halkın sağlığı bozuldukça, hasta sayısı ve hastalıklar arttıkça, geliri artan bir sektör düşünün...

- Bir sağlık sektörü düşünün ki, hasta sayısı arttıkça gelirleri ve rantı artsın da artsın...

- Bir hastane işletmesi düşünün, sağlık sorunları arttıkça işletme gelirleri artsın...

- Bir ilaç fabrikası ve sektörünü düşünün, hasta sayısı arttıkça gelirleri artsın...

- Bir sigorta şirketi düşünün, hasta sayısı arttıkça sigorta gelirleri yükselsin...

Ve bütün bunlar olurken, halkın sermaye tekeline malzeme olmaya itildiğini düşünün.

Sağlık Bakanlığı'nın, Türkiye Tabipler Birliği'nin tekelci mantıkla oluştuğunu ve yetersiz kaldığını düşünün... Hastanelerin ya devletin tekelinde ve rekabetsiz, özerk olmayan bir yapıda kurumlaşmakta olduğunu ya da sağlık sorunları arttıkça geliri artan sermaye hastanelerinin tekel sermayeye mahkum olduğunu düşünün... Sigortanın ya devlet tekelinde ya da sermaye tekellerinde olduğunu düşünün... Sonu aynı yere çıkan ya devlet tekelinde oluşmuş ve köhneleşmiş çözümsüz hastaneler ya da hasta sayısı ve hastalıklar arttıkça zenginleşen özel sektör olduğunu düşünün...

Ve bütün bunların sonucunda "sömürülen halkı" düşünün...

Ne dersiniz, sizce de "bu işte veya bu gripte bir domuzluk" yok mu?!.

Bu gripte bir domuzluk var II

Bu tekelci, sömürücü sermayeye dayalı yapılanmada sürünen (kene), yürüyen (domuz gribi), uçan (kuş gribi) ayaklı-ayaksız, kanatlı-kanatsız ne kadar hayvan, insan, hattâ bitki varsa, zamanla onların virüslerinin yayılmaması ve sağlığı, çevreyi tehdit etmemesi mümkün mü? Öyle olmasa, sonra ne ile ayakta kalacak ilaç fabrikaları, sigorta şirketleri, sağlık sektörü? Bütün bunlara ek olarak, Dünya Sağlık Örgütü'nün tekelci ve sömürü sermayesi yönlendirmesine dayalı yapısı da sorgulanmalıdır...

Günümüz dünyasında devletler ölçeğinde sermaye birikimine sahip özel ilaç firmaları oluşmuştur. Her şeyden önce bu firmaların da tekel sömürü sermayesi mantığından kurtarılması gerekmektedir. Yapıları gibi işleyiş mantıkları da sorgulanmalıdır. Hasta sayısı ve hastalığın oranının artması ile daha da tekelleşen bir ilaç sanayiinin, insanları daha da hasta yapmamasına herhangi bir engel var mı ki?!.

İlaç sanayiinin dünya insanlarını sömürmemesi için ülkeler içindeki çoğulcu, katılımcı, dayanışmacı, ahlâki örgütlenmelerin benzerlerinin insanlık çapında da oluşturulması gerekmektedir. Aksi taktirde, ya insanların bulduğu ilaçlar önce yasaklanır, hattâ bulan cezalandırılır, ya da unutturulur ve sonunda da herkese yetersiz, hattâ sakıncalı hâle getirilip insanlığa sunulur. Hiç biri olmazsa, özel virüs üretilir ve sonra da hazırlanmış aşılar insanlara enjekte edilir. İnsanlar en hafifinden kobay olurlar.

Bütün bu yanlışların hiçbirisinin olmayacağını düşünelim. Yanlış örgütlenmedeki hatadan dolayı insanların sürekli tedirginlik içinde yaşamasına ne denecektir? Ya da oluşabilecek yanlışların sorumlusu kim olacaktır? Daha doğrusu, sorunun doğrudan muhatabı insanların mağduriyetleri nasıl giderilecektir? Hesabı kim ve nereye ödeyecektir?

Ülkeleri, malları, halkı ezme ve sömürme adına, insanları savaştıran, hattâ kendi vatandaşlarını bile savaşa sokan sömürücü anlayışın hiç eziyet çekmeden ilaçla bunu yapmayacağının garantisini kim vermektedir? Ya da dünya çapında mafyalaşmış, sömürü ağını kurmuş, devletleri bile korkutan, baskı altına alan sömürü sermayesinin bir kurumu, bir memuru ya da bir görevliyi aşıya razı etmesini engelleyen hangi mekanizma var?

Domuz gribi ve aşısı konusundaki sorunun çözümünü iki açıdan ele almak mümkündür. Acil olarak yapılması gerekenler ve uzun vadede yapılması gerekenler.

Acil olarak yapılması gereken ilk konu, "Sağlık Sorunları Çözüm Kurulu"nun oluşturulmasıdır. Bu kurul geçici olarak "Sağlık Üst Kurulu" gibi de düşünülebilir. Bu kurul yirmi kişiden oluşmalıdır. Yarısını Türkiye'deki üniversite bilim adamları, diğer yarısını da bilimsel alanda çoğulcu yapıda örgütlenmiş dayanışma grupları/ortaklıkları belirlerler. Yerel yönetimlerde de kurullar vardır. Kurul üyelerini siyasi partiler oyları oranında seçmelidirler. Oy aranı yüzde 5'in üstünde olan siyasi partilerin kendileri, oy oranları yüzde 5'in altında olan siyasi partiler de aralarında anlaşarak bu kurula oyları oranında üye gönderirler. Bu kurulda oluşan ortak kararlar "Sağlık Üst Kurulu"nun konusudur. Bu ortak kararların işlerlik kazanmasını sağlamak ve denetlemek bu kurulun görevidir.

Bu sağlık kurulları, konu acil olduğu için geçici olarak siyasi partilerin seçeceği üyelerden oluşacaktır. Daha sonra ilgili alanda örgütlenmiş dayanışma ortaklıkları tarafından oluşturulacaktır. Yeni ve kalıcı kurullar oluştuğunda, bu kurul sadece sekreterya görevlerini üstlenecektir. Kurul, anlaştığı konularda kurul adına ortak çalışma yapar. Anlaşamadığı konularda her bilimsel dayanışma ortaklığı, ahlâki dayanışma ortaklığı, ekonomik dayanışma ortaklığı, siyasi dayanışma ortaklığı ayrı ayrı kendi görüşlerini ortaya koyar. Duyuruyu da kendileri ayrı ayrı yapar. Böylece halk ortak çözüme ulaşılmamış konularda serbest tercihini kullanır.

Domuz gribindeki sorunlar da bu şekilde çözüme kavuşturulur. [2]

Reşat Nuri Erol-Milli Gazete

Kaynak: Milli Gazete

[1].http://www.milligazete.com.tr/makale/bu-gripte-bir-domuzluk-var-141408.htm
[2].http://www.milligazete.com.tr/makale/bu-gripte-bir-domuzluk-var-2-141495.htm



Bu haber 622 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,428 µs