En Sıcak Konular

OSMANLI,OSMANLICILIK,TÜRKİYELİLİK

18 Ekim 2009 11:31 tsi
OSMANLI,OSMANLICILIK,TÜRKİYELİLİK Hiç şüphe yok ki Osmanlı Devleti bu Milletin en büyük eseridir. Osmanlı, bir benzeri olmayan medeniyet ve ihtişam demektir.

Osmanlı-Osmanlıcılık-Yeni Osmanlıcılık-Türkiyecilik
 
Hiç şüphe yok ki Osmanlı Devleti bu Milletin en büyük eseridir. Osmanlı, bir benzeri olmayan medeniyet ve ihtişam demektir. Bu büyüklük gücünü yitirse de, 1839’a kadar devam etti. 
Bilindiği gibi bu dönemde devletin hukuki, siyasi ve kültürel yapısı, yöneten ve yönetilen olmak üzere ikili temele dayanıyordu. Yöneten, kurucu asli unsura (Milleti Hakime), yönetilene gayrimüslimlere (Milleti mahkume-zımmi) adı veriliyordu. İslam’dan gelen zımmi düzeni Osmanlıda daha da geliştirilmiştir.
Bu temel yapının yıkılması, Sultan II. Mahmut’un “Ben tebamın Müslüman olanını camide, Hıristiyan olanını kilisede, Yahudi olanını havrada fark ederim. Aralarında başka bir güna fark yoktur. Cümlesi hakkındaki muhabbet ve adaletim kavidir ve hepsi gerçek evladımdır” şeklinde özetlediği siyasetle başlamıştır. Bu süreç 1839 Tanzimat Fermanıyla devletin hukukuna girmiş, 1856 Islahat Fermanıyla da derinleşerek, genişleyerek ve kurumlaşarak yeni bir dönemi açmıştır.
Tanzimat ve Islahat Fermanı, Sultan II. Mahmut’un sadece dini gruplara inhisar ettirdiği siyasetini, ırk, dil, din, mezhep eşitliği olarak genişletip, etnik kimlikleri tanıyan ve eşit sayan bir düzenlemeye dönüştürmüştür.  Böylece duygu birliği  esasına dayalı olarak, bir  “Osmanlı Milleti” nin inşa edilebileceği düşünülmüştür. 
İşte bu akıma Osmanlıcılıkdenildi. Halk arasında “Müslüman ile gavur bir oldu” diye sloganlaştırılan Osmanlıcılık, kısa zamanda görüldü ki, birliği sağlamaya değil, tam tersine bölünmenin hızlandırılmasına yaradı.. Ülkeyi kanser gibi saran etnik grupların bağımsızlık eylemleri, bu düzenlemeyle meşru hale de getirilince, kamuoyunun gözünde haklılık ve moral üstünlüğü kazanmış oldu. 
Fransız ihtilalinin ateşlediği bağımsızlık hareketlerine tanınan bu yeni statü, tamamen Batılı devletlerin baskısıyla oluyordu. Bu konuda, Islahat Fermanı şartlarının Sadrazam Ali Paşa ile İngiliz ve Fransız elçilerinin birlikte hazırladıklarını hatırlamak yeterli olacaktır.
Ülke büyük bir boşluğa sürükleniyordu. Tartışmalar devlet kademelerinden büyük oranda aydınlara sıçradı. Yeni Osmanlıcılıkfikir akımı da bu dönemde ortaya çıktı. İçinde çok farklı görüşler olsa da,  “Osmanlıcılık” siyasetinde birleşiliyordu. Bunlar, Padişahın yetkilerinin azaltılması ve Meşrutiyet idaresinin kurulmasıyla, devletin kurtarılacağına inanıyordu.
Tahta geçen Sultan II. Abdülhamit döneminde Meşrutiyet ilan edildi, ilk  anayasamız olan Kanun-i Esasi hazırlandı. Padişahın her cümlesi üzerinde durduğu bu anayasaya göre, üllkenin neresinden seçilmiş olursa olsun herkes,  “Osmanlı” mebusuydu. Devletin dili Türkçeydi, mebus ve memur olabilmek için Türkçe okuma yazma bilmek şarttı.Devletin dini İslam’dı. Ancak kamu düzenine ya da genel ahlaka aykırı olmadığı sürece, Osmanlı ülkesinde maruf olan diğer dinlerin icrası serbestti.
Devletin bu temel yapısı iyi incelendiğinde, Sultan II. Mahmut’la başlayan kimlik dağılmasına karşı bir toparlanmaya gidildiği görülecektir.  “Osmanlı Milleti”nin, renksiz-kokusuz bir kavram olmadığı, bundan kastınMüslüman-Türk olduğu, net bir şekilde ortaya konmuştur. Müslümanların oluşturduğu çerçevede, Türk Milleti’nin öncü konumu tarif edilmiştir. Aynen, 1839 öncesi Osmanlısında olduğu gibi, kurucu unsurun bu millet olduğu açıklığa kavuşturulmuştur.
Bu haliyle Osmanlı devletinin “milli” ve beylikler dönemi hariç tutulursa, “üniter” yapıda olduğu inkar edilemez.
Türkiye Cumhuriyeti devleti de, aynı esaslara göre kurulmuştur. Bütün anayasalarımız da bu özelliğe sahiptir...[1]

Osmanlı, Osmanlıcılık, Türkiyelilik.. II
 
Kanuni Esasi’sindeki devletin kuruluş esasları, Cumhuriyet dönemi anayaslarında da aynen korunarak, “milli” ve “üniter”  devlet yapısı devam ettirilmiştir. Sadece, 1924 Anayasasında önce yer aldığı halde, sonra laiklik ilkesi gereğince kaldırılan, Devletin dininin İslâm olduğuna dair hüküm hariç.
Aslında “laiklik” ilkesinin hukukumuza girişi Osmanlı döneminde başlamıştır. Devletin tüm dinlere karşı aynı mesafede duruşu, etnik gruplar arasında eşitlik hukukunun geliştirilmesi, nihayet ilk cildi hazırlanabilen Mecellenin de laik hukuka göre olması, bize bir sürecin varlığını göstermektedir. Bu süreç dikkate alındığında, 1924 Anayasası’na  “laiklik” ilkesinin girmesi normal görülebilir.
1839 sonrasına genel olarak Tanzimat dönemi diyoruz. Bu dönemde büyük ve yıkıcı bir kargaşa yaşanmasına rağmen, devlet egemenliğini hiçbir millet veya etnik grupla paylaşmamıştır. Egemen tek güç yine Sultandır. Kanunların ve meclis kararlarının yürürlüğe girmesi, O’nun onayına bağlıdır.
1876 Anayasası herkes  “Osmanlı mebusudur” demekle, tek millet esasını korumuştur. Bu gerçek Cumhuriyet anayasalarında da “herkes Türkiye milletvekili şeklinde ifadesini bulmuştur.
Devletlerimize, Selçuklu ve Osmanlı hanedan isimlerinin verilmesi, geleneğin icabı olarak görülmelidir. Bunların ortağı yoktur, Türk Milleti’nin egemen devletidirler. Aynen Türkiye Cumhuriyeti Devletinde olduğu gibi.
Türkiyelilik nedir?
Sosyolojik bütünlüğü ve egemenliği ifade eden Türk Milleti yerine, “Türkiye Milleti” veya “Türkiyelilik” gibi coğrafi kavramların kullanılması, ülke bütünlüğüne yönelik projenin bir parçası olarak görülmelidir. Bir coğrafyada, birden çok millet ve egemenlik olabilir, ama bir milletin egemen olduğu yerde, başka bir egemenlik olamaz. Anadolumuzda, biz 80 milyon bir milletiz dediğimizde, boy-soy-aşiret gibi parçalara bölünmenin mantığı ve meşru bir temeli kalmaz.
Bu söylemlerin, milli-üniter devlet yapısını tasfiyesi ederek, yerine çok ortaklı ırkçı bir rejim getirmek isteyen emperyalist güçlerin icadı olduğundan şüphemiz yoktur. Egemenlik iffet gibi, namus gibi ortaklık kabul etmediği için, bir millete ait olmak zorundadır ve böyle kaldıkça da yıkılması mümkün değildir. İşe buradan başlanmasının anlamı budur. Eğer çeşitli oyunlarla, mesela Irak’ta olduğu gibi devlet iki ortaklı hale sokulabilirse, ülkede yaygın bir iç çatışma başlayacak demektir.
Türk Milli kimliğinin zayıflatılarak, egemenliğimizin parçalanması için, açık-gizli pek çok çalışma yapılmaktadır. Bunun en somut örneklerinden biri bölünmüş Türkiye haritalarıdır. Diğeri de, Büyük Ortadoğu Projesi ve bunun Türkiye bölümü için hazırlanan “Kopenhag Siyasi Kriterleri ve Türkiye (Mevzuat taraması)” adı verilen  proje kitapta tüm ayrıntılarıyla anlatılmaktadır.
Bu 320 sayfalık Proje Kitapta; Türkiye Cumhuriyeti’nin nasıl feshedileceği, yerine ortaklık devletinin nasıl kurulacağı; Ermeni soykırım yalanının kabulü, Patrikhanenin ve Ruhban Okulunun bağımsızlığı, Ege’nin Yunan’a, Kıbrıs’ın Rum’a verilmesi, Hıristiyan cemaatlere tarihte kalmış malların iadesi, kaynaklarımızın kullanımı gibi tüm konulara yer verilmiştir.
Sonuç
Osmanlıcılık ve Yeni Osmanlıcılık dönemleriyle bugünü kıyaslarsak: Osmanlının son nefesini verdiği, Müslüman-Türk’ün nüfusca daha az olduğu şartlarda bile, devletin dilinin Türkçe olduğu, egemenliğin Osmanlı-Türk milletine ait olduğu, kararlılıkla vurgulanmıştı.
Şimdi ise bir milletten olduğumuz halde, devletin kuruluş esaslarını korumakta zorlanıyoruz. Hatta yer yer yıkımları yaşıyoruz. Asırlardır var olan Türk Milleti inkar edilip, bünyesindeki etnik gruplardan biri gibi gösteriliyor, buna göre düzenlemeler yapılıyor. Türk kimliği yerine vatandaş kimliği getiriliyor. Okullarda Türküm demek yasaklanıyor, Türklüğe hakaret serbest bırakılıyor. Anayasa devletin dili Türkçe dediği halde, devletin televizyonu bir etnik lehçeden yayın yapabiliyor, okullarda ve açılacak pek çok kursta yerel lehçelerden dil inşasına çalışılıyor. Osmanlı adem-i merkeziyet idaresi kabul edilmediği halde, şimdi yerinden yönetime gidiliyor. Cezaevlerinde ve yurt dışında bulunan bölücü teröristler affediliyor. vb.
Hasılı, “Türkiye” ve “Türkiyelilik”, “Osmanlıcılık” gibi, Türk Milletinin inkarı ve egemenliğinin yıkılması demektir.[2]

Sadi Somuncuoğlu-Yeniçağ

Kaynak:

[1].http://www.yenicaggazetesi.com.tr/a_haberdetay.php?hityaz=10480

[2].http://www.yenicaggazetesi.com.tr/a_haberdetay.php?hityaz=10494

 



Bu haber 898 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,535 µs