En Sıcak Konular

ÖZGÜVEN DUYGUSU KAZANMAK

16 Ekim 2009 22:42 tsi
ÖZGÜVEN DUYGUSU KAZANMAK Toplumların hayatında olduğu gibi bireylerin hayatında da derin krizler yaşanabilir. Eğer bu krizler iyi yönetilebilirse, kötü sonuçlar doğurmadığı gibi, hatta nice iyiliklere ve güzelliklere vesile olabilir.

Özgüven Duygusu Kazanmak

Toplumların hayatında olduğu gibi bireylerin hayatında da derin krizler yaşanabilir. Eğer bu krizler iyi yönetilebilirse, kötü sonuçlar doğurmadığı gibi, hatta nice iyiliklere ve güzelliklere vesile olabilir. Nasıl ki toplumların hayatında ortaya çıkan büyük krizler, büyük kurtarıcıların ortaya çıkmasına neden oluyorsa, bireylerin geçirdiği düşünce ve inanç krizleri de aynı şekilde kalıcı eserler vermenin sebebi olabilir. Nitekim ünlü İslam bilgini İmâm-ı Gazali’nin “Krizden Kurtuluş” isimli entelektüel hayatını kaleme aldığı eserinden, onun da bir düşünce krizi geçirdiğini öğreniyoruz. Gazali, derin tefekküre dayalı krizden kurtuluşunun neticesinde şu sonuçlara varmıştır:

“Acılar, nihai iyiliğimiz içindir.”

“Kötülükler, bazen kılık değiştirmiş iyiliklerdir.”

Çok zengin deneyimleri içeren bir tefekkür hayatımız vardır. İrfan tarihimizde, İmâm-ı Gazali’nin dile getirdiği ve insanda özgüven duygusunu oluşturan bu düşüncelerin örneklerini, daha pek çok gönül adamında bulabiliriz. Bunlardan birisi de Anadolu’nun manevi mimarlarından Yunus Emre’dir. O, insanın en zor zamanlarında, düşünce transferi yöntemiyle iç coşkuyu yeniden sağlamanın ve bu dengeyi korumanın şifrelerini “acıları bal eylemek”  formülüyle verir.

İnsan hayatında, aşk ehline göre acı ve ıstırap gibi görülen şeyler, gerçekte, insanı olgunlaştırmanın araçlarıdır. Nitekim bir başka gönül mimarı olan Eşrefoğlu Rumi, “nefislerin arındırılması” adlı eserinde; “gökten bela kar gibi yağsa/ânın adına aşk denir” demek suretiyle, insanın kendisiyle barışık yaşamasının yollarını gösterir. Tarihsel süreçte yüreklerinde bu tatlı bahar havasını hep yaşatanlar, sonuçta, rüzgârı arkasına hep alanlar olmuştur.

Bilindiği gibi, XIII. yüzyıl Türk-İslam dünyasının Moğollar tarafından yakılıp yıkıldığı, talan edildiği bir dönemdir. Bu dönem; her türlü ümitsizliğin ve kötümserliğin, hatta geleceğe şüphe ve endişe ile bakmanın oldukça yaygın olduğu tarihsel bir kesittir.  Ama Müslüman toplumların geçirdiği bu kriz dönemi, Mevlânâ gibi bir büyük şahsiyetin birleştirici ve bütünleştirici mesajlarıyla ortaya çıkmasını beraberinde getirmiştir. Eğer Moğol saldırısı baş göstermeseydi de Celaleddin Belh’te kalsaydı, acaba Mevlânâ olur muydu? Her halde, Türkçemizde “tebdil-i mekânda rahmet vardır” sözü bu tür köklü değişimlere işaret eder.

Hz. Mevlânâ’nın yaşadığı yıllarda Konya merkezli Anadolu coğrafyası barış yurdu, esenlik yurdu olmuştur. İşte yüksek irfan, kendisini anlayanların olduğu böyle bir atmosfere akmıştır. Büyük bilginleri ve gönül dünyamızın manevi mimarlarını taşıyan kervanlar hep böyle yerlere göç etmiştir.

Tarihin garip cilvesidir ki, Endülüs’te tutunamayan, uzun süre Afrika çöllerinde dolaşan, hatta kıskanç kimseler tarafından Mısır’da zehirlenmekten son anda kurtulan, manevi bir işaretle Konya’ya yönelen Fusûsu’l-Hikem sahibi Muhyiddin-i Arabî’yi bu topraklara çeken de işte bu barış atmosferidir.

Yunus Emre aynı dönemin gönül tellerini akort eden bir irfan deryası değil midir?

 Bir manevi yönlendirme ile rotasını Mekke’den Anadolu’ya çeviren Evhadüddîn Kirmanî aynı entelektüel dünyanın bir insan-ı kâmili değil midir?

Buna Horasan’dan aldığı bir işaretle Anadolu’ya yürüyen Hacı Bektaş-ı Velî’yi de eklemek mümkündür. Bu gönül insanlarının soluduğu bir dünyada, ancak birey ve toplumların hayatında esen fırtınalar dinebilir.

İşte Mevlânâ’dan Gazali’ye, Yunus Emre’den Hacı Bektaş-ı Velî’ye isimlerini saydığımız ve sayamadığımız nice yol gösterici büyük mürşitler, bugün hâlâ insanlığa bıraktıkları söz ve eserleriyle yol göstermeye devam ediyorlarsa, bunun sebebini onların, inanç dünyalarındaki hoşgörü fikrinde ve maneviyatlarının çekim gücünde aramalıyız.

 İrfan dünyamızın ünlü yıldızı Mevlânâ, “biz ayırmaya değil, birleştirmeye geldik,” demektedir. Sanırım Hz. Mevlânâ ve onun gibi erenlerin düşüncelerini evrensel kılan da bu bakış açısıdır.

Eğer yaşadığımız dünyada yüzyıllar ötesinden seslenen Mevlânâ, Yunus Emre gibi barış elçilerinin farklılıkları varlık âlemindeki renkli vitraylar gibi görme dili, modern insanın gönül dünyasında ısıtıcı bir rol oynuyorsa, bunun köklerini, onların beslendiği manevi kaynaklarda aramalıyız.  Çünkü onların mesajının özünde ayırma değil birleştirme; nefret değil insanı sevme; dışlamacılık değil hoşgörü; düşmanlık değil merhamet; farklılıkları bir çatışma unsuru değil birlikte yaşama zenginliği olarak görme ahlakı vardır.

Bizler birliğimizin ve dirliğimizin şifrelerini çok zengin olan kültür hayatımızda bulabiliriz. Yeter ki, önyargılı olmayalım ve birbirimize saygı eksenli tahammül göstermeyi özümseyelim. Hayatı güzelleştirecek olan insanın kendisidir. Bu sebeple hayata güzel bakan, güzel görür.  Küçük şeylerden bile mutluluklar çıkarır. O hâlde üzerinde yaşadığımız zengin hazinenin kıymetini bilelim. Hz. Mevlânâ, Sadreddin-i Konevî, Yunus Emre, Hacı Bektaş-ı Velî, Evhadüddîn Kirmanî, Muhyiddin-i Arabî gibi büyük âriflerin nefesi, Anadolu birliğinin kökleridir. Birliğimizin, dirliğimizin ve geniş ufuklu bakışımızın yegâne çaresi, köklere dönüp, yeniden bu köklerimizi üretmekten geçmektedir. İşte o zaman; hem fert hem de toplum bazında özgüvenimizi koruyarak daha ileri adımlar atabiliriz.

Prof. Dr. Ramazan Altıntaş
Cumhuriyet Üniv. İlahiyat Fak

Not: Bu yazı, Diyanet Avrupa Aylık Dergi Eylül 2009 sayısından iktibas edilmiştir.


 



Bu haber 531 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,319 µs