PROTOKOLÜN DERİN ANLAMI

14 Ekim 2009 17:54 tsi
"İmzalanan bu protokol ve açılacak sınır kapısı ABD ve AB emperyalizminin komşumuz İraníı “yalnızlaştırma ve baskı altına alma” planından başka bir şey değildir."

Protokolün derin anlamı!

PANDORANIN kutusu açılmıştır...
Cin şişeden çıkmıştır...
Tüpten çıkan diş macunu bir daha tüpe girmez...
Son zamanların çok kullanılan moda deyimleri bunlar!
Tıpkı Başbakan Erdoğan’ın “ne pahasına olursa olsun” sözü gibi.
Evet, bu söz yavaş yavaş şekilleniyor...
AKP iktidarı ise bu sözün arkasından son derece “kararlı” gidiyor.
Hafta sonu Zürih’te muhalefet ve Azerilere rağmen Türkiye ile Ermenistan arasında 2 adet protokol imzalandı.
Bunlardan biri, “Kesik olan diplomatik münasebetlerin yeniden kurulması.”
Diğeri ise; “İki ülke arasında iyi komşuluk ilişkilerinin gerçekleştirilmesi.”
Yapılan anlaşmaya göre; imzalanan protokoller 6 hafta boyunca müzakere edilecek ve sürenin sonunda her iki ulusal meclis tarafından onaylandıktan sonra yürürlüğe girecek.
Protokoller yürürlüğe girdikten sonra da 2 aylık bir süreç sonunda Türkiye-Ermenistan kara sınırı açılacak.
Peki ya sonra?
Sonrası şudur!
TÜRKİYE-Ermenistan protokolü, Ermenistaníın işgal ettiği Azerbaycan topraklarından çekilmediği sürece emin olun bölge ülkelerin hiç birinin yararına olmayacaktır.
Çünkü imzalanan bu protokol ve açılacak sınır kapısı ABD ve AB emperyalizminin komşumuz İraníı “yalnızlaştırma ve baskı altına alma” planından başka bir şey değildir.
Ayrıca, Ermeni iddialarını desteklemek için “Ermeni soykırımı yoktur” diyenlere ceza yasaları çıkaran İsviçreínin yaptığı arabuluculuğun neye hizmet ettiği de bu toplantıda bir kez daha ortaya çıkmıştır.
Şimdi!
Türkiye, Ermenistan ile aralarındaki sorunları bir araya gelip karşılıklı çıkarlar doğrultusunda müzakere edip çözüm arayabilir.
Bu son derece doğaldır.
Ancak imza töreninde edinilen izlenim, Türkiye’nin ABD ve ABínin baskılarına, Obamaínın talimatlarına ve İsviçre gibi taraflı bir ülkenin arabuluculuğuna gereksinim duyduğu şeklinde yorumlanması protokole gölge düşürmüştür.
Ama yine de bu törenden kazançlı çıkanlar olmuştur.
Kimler mi ?
Protokolü imzalayan bakanların gergin yüz ifadelerinden, fotoğraf karesinde arkalarında bulunanların gülücüklerinden kazançlı çıkanların kimler olduğu belli değil midir?
Bu soruların yanıtı yok!
BAŞBAKAN Erdoğan, “Ermeniler işgal ettikleri Azeri topraklarından çekilmeden kapıyı açmayız” diyor...
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ise, “Problemleri biz çözmezsek, birileri gelir çözer” diyor.
Kısaca, Türkiye son açılımlarla kabuk değiştiriyor.
Yani devlet, halkın ezberini bozmaya çalışıyor.
Ama unutmamak gerek ki, halkın desteğini almadan bu işleri kotarmak öyle kolay değildir.
Zaten bunun kolay olmayacağının ilk sinyalleri de dün TBMM Grup toplantılarında muhalefet partisi liderleri tarafından dile getirildi.
Peki liderler ne dedi?
MHP Lideri Dr. Devlet Bahçeli: ‘’Sahte soykırım yalanıyla imzalanan protokolde, Türk milletini mahkûm etmek için sürdürülen uluslararası karalama kampanyasının sona ereceğine ilişkin hiçbir cümle yoktur. Azerbaycan toprağı olan Karabağ’dan Ermenilerin çekileceğine yönelik tek kelime yoktur. Ermenistan’ın Türkiye’nin toprak bütünlüğüne razı olduğuna dair açık ve net bir ifade yoktur. Ve ne üzücüdür ki ecdadımızı soykırımla suçlayan Ermenilere karşı, ASALA terör örgütünün şehit ettiği ve yaraladığı diplomatlarımız için en küçük bir özür beklentisi veya üzüntü emaresi de yoktur.”
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal: “İşgal sona ermeden sınırı açmak mümkün değildir. İmzalar atılmıştır ancak Ermenistan işgale son vereceği yönünde en küçük işaret dahi vermemiştir. Peki bu neyin imzasıdır?”
Evet TBMM koridorlarında dün hemen herkes birbirine bu ve benzeri soruları yöneltiyordu.
Peki halkımız?
O yine her zamanki gibi aksiyon, paranoya, heyecan ve entrika dolu bir filmi seyrediyordu.
Sessiz ve derinden!

METİN ÖZKAN-Tercüman

Kaynak: Tercüman Gazetesi,http://www.tercuman.com.tr/v1/yazaryazi.asp?id=108

Bu haber 536 defa okundu.