En Sıcak Konular

''ERMENİ AÇILIMI''NDA CEVAP BEKLEYEN SORULAR

3 Eylül 2009 16:59 tsi
''ERMENİ AÇILIMI''NDA CEVAP BEKLEYEN SORULAR ''Ermenilere yardım konusunda kimin istek ve talepleri yerine getirilmektedir? Burada Türkiye'nin çıkarları nedir?'' Prof. Dr. Oya Akgönenç yorumu...

''Ermeni açılımı'nda cevap bekleyen sorular

İşin daha da garip olan yönü şudur: 28 Nisan tarihinde Başbakan'ın ve 29 Nisan 2009' da Genelkurmay Başkanı'nın çok açık bir şekilde ifade ettikleri, "Karabağ'dan Ermeni askerleri çekilmeden hudut kapılarının açılması düşünülemez" sözlerine karşın, 1 Eylül 2009'da İsviçre'den gelen haberlere göre tam zıddı bir anlaşmaya varılmıştır. Buna göre kapılar ve sınır açılacaktır.

O halde sormak gerekir. Kararı kim veya kimler vermiştir?

1 Eylül 2009 Salı günü, Türkiye ve Ermenistan karşılıklı olarak sınır kapılarını açmak ve diplomatik ilişkilerini yeniden başlatmak üzere bir anlaşmaya vardıklarını ilan etmişlerdir. Bu haber, diplomatik toplantıların yapılmakta olduğu İsviçre'den açıklanmış olup, Türkiye "açılımlar dizisine" bir tanesini daha katmış bulunmaktadır.

Resmi açıklamada, yaklaşık bir asırdır devam eden düşmanlıkların nihayet sona ereceği ve bölgede olumlu gelişmelerin olacağı vurgulanmıştır. Bu olumlu ve ümitlendirici ifadelere rağmen olayların gerçek yüzü hala pürüzler ve karanlık noktalarla doludur.

Bilindiği gibi Sn.cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 2008 yılında diplomatik bir jest yaparak, Dünya Futbol Şampiyonası maçını izlemek üzere Ermenistan'a gitmesi üzerinden yaklaşık bir yıl geçmiş bulunmaktadır.

Bu arada başka gelişmeler de oldu. Mesela,  Başkan Obama Türkiye'ye geldi, konuşmalarında dolaylı olarak "Ermeni olaylarına" değindi.  Beyanatları sırasında Kürt sorunu ile birlikte Ermeni sorununun da yakında iyi bir sonuca bağlanmasını umduğunu vurguladı.

Dönüşte, yani ziyaretinden iki hafta sonra da kendisinden önceki başkanların hepsinden daha sert bir ifade kullanarak, Ermenilerin soykırım olarak tanıtmaya çalıştıkları olaylara, Ermenilerin kullandığı deyimi kullanarak "asrın faciası" diye hitap etti, "dünyanın her yerindeki Ermeni ile birlikte bu acı için ağlıyoruz" şeklinde ifadeler kullandı.

Diğer taraftan devam etmekte olan AB müzakereleri içinde Türkiye'ye sunulan tüm raporlarda ve Avrupa Parlamentosu raporlarında, "Türkiye'nin bir an önce Ermenilerle olan sorunlarını çözmesini ve sınırlarını Ermenilere açması" istendi. (Kıbrıs ve diğer taleplerinin yanı sıra) Görünen o ki dışarıdan gelen baskılara sonunda boyun eğilmiştir.

Türkiye yıllardır Ermenistan'a birlikte çalışmak, arşivleri açmak ve ilim adamlarından yararlanarak bu iddiaları kökünden çözmek için işbirliği çağrısı yapmaktadır. Ama ne yazık ki bu gayretlerinde sürekli başarısız olmuştur. Ermeniler masaya oturmaya söz verdikleri hallerde bile, son dakikada "vazgeçerek"  bu çalışma ve ilmi toplantılara katılmamışlardır. Kendi arşivlerini de açmaya yanaşmamışlardır.

Bu yıl, ABD kuruluşlu Türkish Forum grubu içinde çalışan profesörler, Amerikan arşivlerinden Ermenilerin Anadolu'da yapmış oldukları katliamları ve soykırımlarını, belgeleri ile su yüzüne çıkartmaya muvaffak olmuşlardır. Bu çalışma ve gayretlere rağmen, bunları kâle almayan hükümet ise İsviçre'de bazı önemli tavizler verecek bir havaya bürünmüş izlenimi vermektedir. Tabii, kimsenin gerçekleri bildiği yoktur.

Ermenilerin sınırsız hırs ve intikam arzusu:
Ermeniler son 90 küsur yıldır, dünyanın her yerini dolaşıp, lobi faaliyetleri ile "sözde Ermeni soykırımı" yapıldığına herkesi inandırmaya çalışmakta ve siyasi olarak da bunda başarılı olmaktadır. Haklı veya ilmi olarak değil, siyasi ve hissi (zavallı Hristiyan Ermenileri öldüren barbar Türkler) propagandası ile epey yol katetmişlerdir. Bundan, toprak, para, v.s gibi büyük bir rant beklenmektedirler.

Tabii, bu arada Ermeniler kendi yaptıkları mezalimi ve yüzlerce yıl birlikte rahat yaşadıkları Osmanlı'ya nasıl ihanet ettiklerini, nasıl müslümanları öldürdüklerini hiç dile getirmemektedirler. Bunların birkaçını hatırlamakta yarar vardır:

Özellikle 1. Dünya Savaşı'nda ve hemen akabinde Anadolu'yu işgal eden Rus güçlerinin önünden Ermeniler "öncü güçler" olarak onlara yol açmış, rehberlik etmiş ve inanılmaz mezalim ile Türkleri sindirmeye çalışmışlardır. Rus ordularının desteğiyle de başarmışlardır. Aynı zamanda Fransız ordularının yardımı ile de Güney ve Güney Doğu'da aynı ve benzer olaylar gerçekleştirmişlerdir. 1915 yılında bu ihanetlerine set çekmek gayesi ile Osmanlı devleti tarafından  "Tehcir'e yani zorunlu göç'e" tabi tutulmuşlardır. Zor savaş, kıtlık, hastalık ve kış şartları içinde bu göç esnasında ölenler de olmuştur. Ama hiçbir zaman sistemli ve hükümet emri ile gerçekleştirilen bir öldürme vukuu bulmamıştır. Yani "soykırım" a uğramamışlardır.

Kurdukları entrikalarda başarıya ulaşamayan Ermeniler 1919'dan itibaren inanılmaz bir kin ve hırs ile "intikam" peşine düşmüş ve o günden beri,  kendilerini "tek biçare mazlum" gibi göstererek büyük bir propaganda savaşına başlamışlardır. Bu intikam kampanyasını, 1970 ve 80'lerde masum Türk diplomatlarını katlederek pekiştirmişlerdir. Kendi yaptıklarını mazur göstermek veya unutturmak için de herkesten daha fazla bağırmaya özen göstermişlerdir.

Hocalı Katliamı ve Azerbaycan topraklarının işgali:
Bugün Ermenistan; ekonomisi son derece kötü, nüfusu gayet küçük ve hala geçimsizliğini ve saldırganlığını sürdürmeye devam eden bir ülkedir. Sovyetlerin dağılmasından sonra kurulmuş ve hemen ertesi yıl, karışıklıklardan da istifade ederek 1992 Nisan'ında Hocalı katliamını gerçekleştirerek Azerbaycan'ın Karabağ bölgesini işgal etmiştir. Karabağ yöresi kara ve hava yolları ve geçitler bakımından Güney Kafkasya'nın en stratejik noktalarından birisi olup, 16 yıldır Ermeni işgali altındadır ve bir milyon'un üstünde Karabağ halkı halen Azerbaycan içinde çadır ve vagonlarda "mülteci" olarak yaşamaktadırlar. İşte Türkiye, hudutlarını bu durumu protesto etmek için kapatmış ve bu haksız işgal bitene kadar kapalı tutacağını ilan etmişti.

Ermeni devleti, daha önce Sovyetler ve Türkiye arasındaki anlaşmalarla belirlenen hududu tanımamakta, Türkiye'den "tarihi topraklarını"- yani Bizans dönemi öncesi bir krallıkken sahip oldukları yerler- talep etmeyi düşünmekte ve bayraklarına "Ağrı Dağı"nın resmini koyarak, o dağa kadar olan yerlerde ki  "irridentist" taleplerini sembolik olarak dile getirmektedirler.

Bugün Türkiye'de kırk binin üstünde Ermeni kaçak olarak yaşamakta ve fırsat bulsalar nüfusunun büyük bir kısmı Ermenistan'ı terk etmeyi istemektedir. Diyaspora'da yaşayan Ermeniler de bulundukları ülkelerin (ABD ve Fransa) gücü altına saklanarak Türkiye düşmanlığını sürdürmektedirler.

Hatta Türkiye'nin tek taraflı olarak yaptığı jeste karşı, Ermenistan cumhurbaşkanı Sarkisyan, "önemli bir ilerleme kaydedilmediği takdirde, Türkiye'ye maç izlemeye gitmeyeceği" şeklinde bir tavır sergilemiştir.

Geçtiğimiz 24 Nisan'da Ermenistan'da soykırım anıtı önünde yere konan bir Türk bayrağını, gelen herkes çiğnemiş ve bu durumun resimleri internet kanalı ile dünyanın dört bir tarafından izlenebilmiştir.

Arabuluculuk gayretleri ve sonuçları:

2009 yılı içinde özellikle Mayıs ve Haziran aylarında AB grubunun aracılığı ile başlatılan İsviçre müzakereleri başlatılmıştır. Bu durum karşısında büyük ölçüde Türkiye'ye güvenen Azerbaycan büyük bir hayal kırıklığı ve telaş yaşamış ve ne olduğunu anlamaya çalışmıştır. Azeri milletvekilleri Ankaraya gelmiş fakat kendileri hakkında yalnış bilgilendirilen başbakanı görmeye bile muvaffak olamamışlardır. Sonuçta kırılan Azerbaycanlılar, Nabucco hattı imza törenine katılmamışlardır.

"İki devlet bir millet" diyerek öğündüğümüz, can ve canan ilan ettiğimiz Azerbaycan'ı bu kadar kırarak ve ihmal ederek ve gelişmeler konusunda bu kadar karanlıkta bırakarak ne elde edilmeye çalışılmaktadır? O da bir türlü anlaşılamamaktadır. Böyle bir tutum karşısında Türk dış politikasına kim güven duyabilir?

Sürecin perde arkası aydınlatılmalıdır...

Bugün Türkiye'nin yürüttüğü Kafkas politikası son derece karışık ve anlaşılmaz bir politikadır. En mühimi bizler için çok önemli olan Azerbaycan'ı kırmakta veya yalnış intibalar edinmesine sebep olunmaktadır. Türkiye'nin Kafkas politikası muğlâk olup, birçok soru içermektedir:

Türkiye neden üçüncü bir ülkede- hem de Ermeni konusunda kendisine daima olumsuz yaklaşmış İsviçre gibi bir yerde- bazı Avrupa devletlerinin aracılığı ile konuşmalar yürütmektedir. Burada anlaşılmaz gariplikler mevcuttur.

Neden Azerbaycan'ın gelişmelerden haberi yoktur? Neden soru sordukları zaman bazı yetkililer onlara kızmaktadırlar?

Neden, Karabağ sorunu "yol haritası" içinde konu edilmemektedir?

Ermenilerin "sözde soykırım" iddialarından hiçbir zaman vazgeçmeyecekleri bilindiği halde ve bu konu, hem Türkiye'de ve hem de dışarıda yaşayan Ermeniler tarafından ifade edildiğine göre, bu gizli görüşmelerle nereye varılacağı düşünülmektedir?

Eğer bir milletin büyük çoğunluğu belli bir konuda gayet güçlü hisler taşıyor ve belli bir eğilim içinde bulunuyorsa, o milleti idare eden hükümetlerin de halkın sesine ve kanaatine önem vermesi, saygı göstermesi gerekir. Oysa Türk halkı gelişmeler konusunda hiçbirşey bilmemektedir...

Ermenilere yardım konusunda kimin istek ve talepleri yerine getirilmektedir? Burada Türkiye'nin çıkarları nedir?

Neden İsviçre? İsviçre, sözde "Ermeni soykırımını" inkâr edeni derhal gözaltına alan ve cezalandıran kanunu çıkartan tek ülkedir. Zaten bazı Türkler hakkında gıyabi tutuklama emri bile çıkartmış olan bir ülkedir. Acaba Türkiye neden böyle bir yerde görüşmeyi kabul etmiştir. Bu şartlar altında Türk tezini nasıl anlatmışlardır. Bu mutlak surette aydınlığa kavuşturulması gereken bir olaydır.

İşin daha da garip olan yönü şudur: 28 Nisan tarihinde Başbakan'ın ve 29 Nisan 2009' da Genelkurmay Başkanı'nın çok açık bir şekilde ifade ettikleri, "Karabağ'dan Ermeni askerleri çekilmeden hudut kapılarının açılması düşünülemez" sözlerine karşın, 1 Eylül 2009'da İsviçre'den gelen haberlere göre tam zıddı bir anlaşmaya varılmıştır. Buna göre kapılar ve sınır açılacaktır.

Bununla ilgili yapılacak protokoller ise 6 hafta içinde parlamentolara onaylanmak üzere sunulacaktır. Yani karar verilmiştir, geri kalanlara ve özellikle de TBMM'ye sadece "noter gibi" bir tasdik yapmak kalmıştır.

O halde sormak gerekir. Kararı kim veya kimler vermiştir?

Türkiye neden meclise danışmadan önce anlaşmayı kabul etmiştir? O halde TBMM'nin görevi nedir? Ermeni açılımı böyle olmuşsa, Demokratik açılım (Kürt açılımı da) böyle mi olacaktır?

Antlaşma iki taraflı çıkar için yapılır. Ermenistan'ınki ortada ama burada Türkiye'nin çıkarı nedir? Kaybı nedir?

Bu konullar Bilinmiyor. Bu hususlar açıkça anlatılmalıdır. Bu işlemin tümünde ve alınan kararlarda büyük bir gariplik hissedilmektedir. O halde, Bu hızlı kararın arkasındaki kişiler ve güçler kimlerdir? Türk halkı bunu bilmeyi hak etmektedir.

Prof. Dr. Oya Akgönenç-Milli Gazete,http://www.milligazete.com.tr/makale/ermeni-aciliminda-cevap-bekleyen-sorular-137642.htm



Bu haber 461 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,799 µs