En Sıcak Konular

BASINDA ''ÖLÜ SEVİCİ'' KAVGASI

2 Eylül 2009 21:57 tsi
BASINDA ''ÖLÜ SEVİCİ'' KAVGASI Zaman Gazetesi yazarı Mehmet Kamış,Cüneyt Özdemir'e "ölü sevici" yakıştırması yaptı,Özdemir kendi internet sitesinden hayli sert cevap verdi.

İşte Cüneyt Özdemir'in o yazısı:

BİR GIYBETÇİYE AÇIK MEKTUP

Bak Kamış kardeşim,

Liberal görüşlü, dini bütün Zaman gazetesinin köşesini parsellemiş yazar sureti. Hayat senin kurguladığın gibi değil.

Gerçekler senin düşündüğün gibi değil. Herkes sana benzeyen ‘sen’ değil.

Biliyorum bir misyonu iliklerine kadar sindirmiş durumdasın. Bu yüzden ne zaman birisi Zaman gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı’yı eleştirse sen hemen öne atlayıp ‘AMA’lı yazılar döşeniyorsun. 

‘At sahibine göre kişner’ bunu da anlıyorum.

Ama alçalmanın da bir sınırı olmalı. Mesela benim gibi birisi çıkıp ortadan net ifadelerle Ekrem Dumanlı’nın Zaman’ı nasıl yönettiğini eleştirince sen de çıkıp ona aynı açık ve netlikte o yazılar üzerinden cevap vermelisin.

Öyle pusuya yatıp , uygun ortamı bekleyip olayları çarpıtırsan onun adı gazetecilik, köşeyazarlığı olmaz , gıybet olur, dedikodu olur. Çiğ insan eti yemekten fenadır gıybet gerçek bir müslümansan bilmiyorsan da duydun işte. Şakirt’in Abi’sini savunması da değildir gazetecilik.

Niyetim sana gazetecilik dersi vermek de değil ama üzerime attığın leke bana yapışmaz senin üzerine kalır, bunu hatırlatmak.

Ey KAMIŞ,

Ben Münevver’in kitabını yazmak isterken aklımdan para kazanmak geçmiyordu. Bugüne kadar 9 kitap yazdım hiçbirinde de aklımın ucundan bunları yazarken para kazamak  olmadı.

“Gazetecilik tarihe bir not düşmektir” vardı bizim lugatımızda. Bizim gazetecilik okulumuzda böyle öğretildi çünkü.

Senin gazetenin daha yeni keşfettiği adına Ergnekon dediğin şeyin ben 1997’i de ‘Komutanın Şüpheli Ölümü’ diye kitabını yazdım. Sen o sırada tam siper mevzi almış askere nasıl yaranacağını düşünürken ben ‘Eşref Bitlis’in Şüpheli Ölümü’nü belgeyle , bilgiyle kitaplaştırıp bastırdım. Şimdiki gibi içine sahte belgeler, komplo teorileri ve elbette gıybet katsaydım senin kafandaki o adam olur çok para kazanırdım, yapmadım.

Yıllar içinde sen masanın başından millete ahlak dersleri verirken ben Irak’ın işgalini savaşın içine gidip, risk alıp, iliştirilmiş miliştirilmiş eleştirilerine bakmadan yazdım. Irak’ın işgalini yazan başka kaç tane Türk gazetecisi var bunu tarih söyler sana.

Guantanamo’ya ilk giren Türk gazeteci oldum. Müslüman kardeşlerimize uygulanan tecriti, işkenceyi gördüm kitap yazdım. Emniyet istihbarat’ı yazdım en son. Öyle tuhaf bilgiler biliyordum ki eminim senin gazeten yaftalayarak ballandıra ballanıdra bir yıl manşet yapardı. Onları yazmadım bir tek araştırıp doğru olanı yazdım.

Hiçbiri birkaç baskının üzerine geçmedi. Oysa kitaptan para kazanma formülünü , ‘çok satanlar’ klişesinin dinamiklerini ben de biliyordum.

Ama yapmadım.

Ben ekmek paramı televizyon gazeteciliğinden kazanıyorum.

Yazdığım kitapların hepsinin daha önce televizyonda haberlerini de yapmışımdır. Kitap yazmanın benim hayatımdaki yeri senin kafanın alamayacağı ‘gazetecilik görevi’ ile sınırlıdır.

En son Münevver’in kitabını yazma niyetim de senin ve senin gibi alçakların söylediği gibi ölmüş bir kızın bedeni üzerinden para kazanmak değildi.

Ben bu cinayeti ilk günden beri bir gazeteci olarak takip ediyorum. O aileye televizyon programını açan ilk isimlerden biri benim. O programlar ya da namuslu gazetecilerin çabaları olmasaydı bu cinayet de benzerleri gibi unutulup gidecekti. Senin dalga geçtiğin gibi ‘para fakiri yenecekti’.

Yenemedi.

Yenemediyse bugün namusuyla haber yapan, bu davaya, Karabulut ailesinin trajedisine kalbinde hisseden namuslu gazeteciler sayesindedir.

Karabulut ailesine kitap yazmak niyetimi açarken dedim ki “Bakın sayın Süreyya Karabulut bu adamlar bu işlerde antremanlı, (zira Garipoğlu ailesi bizim Susurluk arşivimizin başköşesinderir, bunu da bilmezsin) bu olay bir süre sonra unutulur gider. Bu olayı diri tutmak için yeni birşey ortaya koymalısınız, bu da katıldığınız gündüz kuşağındaki televizyon programları değil. Böyle bir kitap çalışması olabilir. Münevver hunharca bir cinayete kurban gitti ama bence iki katili var. Biri kesinkes Cem Garipoğlu, diğeri mutluluğun pusulasını PARA diye çizen bu ‘düzen’dir. Medyadır, Modadır, dizilerdir, modern zamanın çocuklarımıza dayattığı özlemlerdir...Bu haliyle Münevver tek değil gelin bunu anlatalım.”

Annesinin aklı selim tutumuna karşı, babasının “bizim payımız ne olacak?” diye sormasını içim kaldırmadı ey KAMIŞ...

Senin köşende yazdığın hayalin, düşlerin hiçbiri bana ait değildir. Değil konuşmayı aklımdan bile geçirmedim. Peki sen nasıl beni böyle düşünüyormuşum gibi yazarsın ey zalim adam.

Ne payı, ne paylaşması, ne parası...

Paran batsın, paranız batsın....

Hayattaki tek değer yargınız para olduğu için taş yüreklerinize, nasırlanmış ruhlarınıza sen ve senin gibi düşünenlere başka değerleri anlatmak imkansız.

Böyle düşünmesem  zaten oturup yazardım. Kimseden izin almak, icazet almak diye bir derdim yok. Olmadı, bizim gazetecilik kitabımızda olamaz da...

Gelelim sadede...

Sen ve senin gibi medyaya kontenjandan giren adamlar geçtim dininizi imanınızı, namusunuz yok mu sizin? Meslek namusu, gazetecilik namusu yok mu?

Ekrem Dumanlı’yı eleştiren herkes ‘ölü sevici’ mi olacak bu melekette?

Bu kadar ağır iftira mıdır bir adamın gazetecilğini eleştirmenin bedeli?

Hadi şimdi sen de konuş bakalım Ekrem Dumanlı. Zaman gazetesinde yayınlanan bu yazının adı yafta değilse nedir ?

Söyle Dumanlı, nedir?

CÜNEYT ÖZDEMİR-www.dipnot.tv

Cüneyt Özdemir'in tepkisini çeken o yazı:

Ölü seviciler

Öldükten sonra bir medya yıldızı haline geldi Münevver. Babası Süreyya Karabulut ise medya için sadece reyting getirecek bir 'meta' olduğunu en acı şekilde öğrendi. Daha birkaç gün önce keyifle çıktığı televizyon programları birden aleyhine döndü.
Her gün gazetelerin en baş sayfasında yayınlanan o fotoğrafa baktığınızda Münevver Karabulut'un bir maktul değil de bir film yıldızı olduğunu düşünebilirsiniz. Bereket ilgi çekecek bir yüzü var da gazeteler her gün bıkmadan fotoğrafını yayınlıyor! Hatta o fotoğrafı yayınlayabilmek için kıldan tüyden haberler uydurdular bugüne kadar. Ya daha çirkin bir kız olsaydı ne olurdu acaba? Bu dosya hangi karanlık dehlizlerde kaybolup giderdi kim bilir.

En çok da babası sayesinde öldükten sonra bir medya yıldızı haline geldi Münevver. Sürekli konuşan bir babası var. Akşam televizyonda görmezsek, sabah mutlaka gazete sayfasında buluyoruz. Bir başka medya yıldızı da kendisi. Adam şöhretin, medya yıldızlığının keyfini sündüre sündüre çıkarttı bugüne kadar. Pokerde eli güçlü adam gibi... Hani şu her gün gazetelerde boy boy fotoğrafları yayınlanan güzel kız bunun kızıydı. Kızı öldürülmüştü. Mağdurdu. Kendisi fakir, öldürenler zengindi. Baba Süreyya; zenginlere karşı savaş açmış bir Robin Hood'du sanki... Ya da ne bileyim tarihten bir kahraman seçip koyun, işte o kahraman gibi bir şeydi. Zenginin parası ve gücü varsa, gariban aşçının da medya gücü vardı.

Çocuğunun öldüğü günden beri televizyon televizyon dolaşarak konuşan ve bir medya yıldızı haline gelmenin keyfini yaşayan baba Süreyya Karabulut'un maskesi düşmüş gibi görünüyor. Ancak çocuğunun ölüsü üzerinden para pazarlığı yaptığı iddiaları medya için adeta bir can simidi oldu. Zaten bu ölü sevici medyanın Münevver'den vazgeçmeye niyeti yoktu da bu tartışma kaymaklı kadayıf olmuştu. Öldürüldüğü günden beri arka sayfa güzeli gibi istisnasız her gün fotoğrafını girip onun üzerinden Garipoğlu ailesini dövenler bundan bıkmış olacaklar ki şimdi işler tersine döndü. Hedefe bu kez Münevver'in babası kondu. Tartışmanın fitilini de bir kitap çalışması ateşledi.

Sıcak olaylar ve şahsiyetler üzerine kitap ve belgesel yapıp çok para kazananlar, bu popüler konuyu kaçıracak değillerdi ya! Her gün gazetelerde şöyle gerdan kırarak yandan çekilmiş fotoğrafı yayınlanan Münevver'in hikâyesini de kitaplaştırmalıydılar. "Madem çok popüler, madem gazetelerde çok okunuyor, televizyonlarda reyting yapıyor, bu fırsatı neden kaçıralım" diye düşündüler herhalde. Babasının yardım ve yataklık etmesiyle kimsenin şimdiye kadar ortaya çıkaramadığı birkaç fotoğrafını bulur, ardından birkaç aşk mektubunu da hunharca ortaya çıkardılar mı süper satacak bir kitap haline gelirdi. Cüneyt Özdemir derhal harekete geçmişti tabiî ki. Ama o da ne, Münevver'in babası yazılacak kitaptan, kazanılacak paradan pay istiyordu.

Sanki kendisinin ticari kaygıları yokmuş gibi, sanki kendisi tamamen sosyal sorumluluk projesi olarak Münevver'i yazıyormuş gibi, Süreyya Karabulut'u hemencecik ifşa ediverdi. Oysa bu ekmeği tek başına yemek istiyordu ama babası öyle düşünmüyordu. Öyle ya 'Güzel Münevver'in testere ile öldürülmesi' mitini babası ve medya birlikte büyütmüşlerdi. Bu hikâyenin böylesine büyümesinde babasının da hatırı sayılır bir katkısı vardı. Hatta tamamen babasının yazdığı bir hikâye olarak bile kabul edilebilirdi. Doğal olarak da ekmeği birlikte yemeleri gerekmez miydi?

Süreyya Karabulut, kendisinin medya için sadece reyting getirecek bir 'meta'dan başka bir şey olmadığını çok acı bir şekilde öğrendi. Daha birkaç gün önce keyifle çıktığı televizyon programları birden aleyhine dönmüş ve bir anda kızının ölümünü pazarlayan adam haline getirilmişti. Öldürücü vuruşu da bu popüler cinayeti kitaplaştırıp çok para kazanmak isteyen Cüneyt Özdemir yapmıştı ve yazılacak kitaptan babanın pay istediğini söylemişti. Bu ülkede medyanın ipiyle kuyuya mı inilir?

MEHMET KAMIŞ-ZAMAN

Kaynak:

[1].dipnot.tv,http://www.dipnot.tv/Detay.aspx?ID=1223

[2].Zaman Gazetesi,http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=887391&title=olu-seviciler

 



Bu haber 774 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    8,087 µs