En Sıcak Konular

TÜRKÇE OLİMPİYATLARI ÜZERİNE AYKIRI BİR YORUM

12 Haziran 2009 22:06 tsi
TÜRKÇE OLİMPİYATLARI ÜZERİNE AYKIRI BİR YORUM Eurovision Şarkı Yarışması'na İngilizce sözlerle katılan bir Ülkede Türkçe Olimpiyatları düzenlemek ne kadar gerçekçi veya samimi olabilir ki? Milli Gazete yazarı Kamil Yeşil'den Türkçe Olimpiyatları'na aykırı bir yorum...

Türkçe Olimpiyatları üzerine

Yanlış anlaşılmayı peşinen kabul ederek ikinci kez bu konuya giriyorum. Bu konuya 21 Haziran 2007'de değinmiştim. Orada demiştik ki bir ülkede ana dil dışında ikinci bir dil öğreniliyor ve öğretiliyorsa; o ülkeler kültürel vesayet altındadır;  Batı'ya öykünmüşlerdir, dünya sistemi tarafından zorlanmışlardır, teknolojinin ve bilimin dili İngilizce olduğu için bu zorunluluk haline gelmiştir. Ekonomisi, savaş teknolojisi, medyası güçlü olmamasına rağmen 115 ülkenin çocuklarının Türkçe konuşamadan İstiklal Marşı'nı, şiirleri, şarkıları, türküleri ezberlemesinin büyük bir değeri olmadığı gibi bu çocukları dinlerken ağlamanın da anlamı ve değeri yoktur.

Daha bir ay önce Eurovision Şarkı Yarışması'na İngilizce bir şarkı ile katılmış iki Müslüman Türk ülkesinden birisiyiz. Bu konuda alınmış birinciliğimiz de var. Bir ülke düşünün ki, dünya çocuklarına Türkçe metinler ezberletiyor, onlar için yarışmalar tertip ediyor ama o ülkenin Başbakanı uluslararası bir toplantıda ve dünyanın en önemli yayın organlarının önünde "please" demesi gerekirken "one munite" diyor. Bu tür gafları Papatya Semra Özal da yapardı.

Hadise'nin ve Sertap Erener'in ağzından kendi dillerini dinleyen İngilizler acaba bundan gurur duymuşlar mıdır? Sanmam. Ne kadar banal, özenti, kompleksli bir durum demişlerdir. Eğer isteseler Türkiye de dahil olmak üzere İslam ülkelerinde, Afrika'da ve dünyanın başka yerinde İngilizce konuşma, şarkı söyleme ve şiir okuma yarışması düzenlemekle kalmazlar, edebi, bilimsel metin yazma yarışması bile düzenleyebilirler. Eminim Türkiye bu dallarda ilk üçe girer. Ama yapmazlar? Neden? Kompleks yok da onun için. Ama bizim gibi aşağılık kompleksi ayrı yükseklik kompleksi ayrı olan ülkeler bundan bir övünme payı çıkarıyor görüyorsunuz.

Kaşgarlı Mahmut, Divanü Lügat'it Türk'ünde şöyle diyor: "Buharalı bir İmam rivayet ediyor ki Hz. Peygamber şöyle demiş: 'Türkçeyi öğreniniz, öğretiniz; Çünkü Türkler uzun zaman dünya hakimiyetini elinde tutacaklardır." Kaşgarlı bu sözü naklettikten sonra şöyle diyor: "Eğer bu söz doğru ise Türkçe öğrenmek dinin emridir; eğer doğru değilse başka milletlerin Türkçe öğrenmesi bir zorunluluk haline gelmiştir. Zira Türklerin hakimiyet alanı genişlemiştir; başka milletler için bu bir zaruret halini almıştır."

Şimdi tam bu noktada sorabiliriz. Hangi zaruret 115 ülkenin çocuğuna Türkçe öğrenmeyi zorunlu kılmıştır? Mayınını temizleyemeyen, suyunu, toprağını kullanamayan, IMF ile anlaşmasa ekonomisi çökecek olan bir ülkenin dilini kuş dili gibi öğrenmek ne kazandıracaktır bu insanlara? Türkçe spikerlerin hali ortada bu ihtiyacı karşılamak için yurt dışından eleman getirecek olursak hazırlıklı olalım mı denmek isteniyor? Bu medya onu da yapar.

Hep olumsuz yönden bakıyorsun diyeceklere şunu söylüyorum. Hayır, kesinlikle böyle düşünmeyiniz. Bu organizasyon gerçekten büyük bir organizasyon. Ancak bir devletin yapabileceği bir işti bu fakat bunu da bir cemaat yapmıştır. Bu başarıdır, tamam. Türkiye'de bir öğretmeni Sivas'tan öbür tarafa gönderemezken; insanları 115 ülkeye gönderebilmek, oralarda okullar açıp bir faaliyet yürütmek büyük bir iş. Ama yapılan işin mahiyeti öyle gözde büyütülecek, iki gözü iki çeşme akıtacak cinsten değil. Rusya'dan, Amerika'dan, Batı'dan aferin almayı marifet saymıyorum.

Türkçe bir İslam dili idi. Bu özelliğini yitirmekle karşı karşıya. Sözlük'te bulunmayan bir kelime Lügat'te yok; Lügat'te bulunan bir kelime Sözlük'te yok. Üstüne üstlük devletin sözlük yazdığı bir ülkemiz var. Türkçe içeride can çekişiyor ve insanlar "Türk'çe"ye ihanet ettikleri için Nobel alıyor. Olimpiyat olmuş neyime?[1]

Bir kez daha Türkçe Olimpiyatları üzerine

Ne diyordu Dilber Hanım: " Ben lafımı ortaya koyarım, beğenen alır, beğenmeyen bırakır gider."

Hayır, illa beğenmek zorundayız. Bir Amerikan dergisi dünyanın en büyük entelektüeli mi seçmiş, siz de en büyük entelektüel kabul etmek zorundasınız. Orhan Pamuk'un bile dördüncü geldiği oylamayı sorgulamayın, diyorlar. Biz istersek bir vaizden dünyanın en büyük entelektüeli çıkarırız, diyorlar. Nihayetinde oy ile kotarılmıyor mu? E, bizde oydan daha çok ne var? Bir seferberlik düzenleriz, entelektüel olursunuz, keramet ehli ve kerametlerinin kendi ağzından dinlediğiniz şair, yazar, hatip de olmanız mümkün. Dünyanın en büyük entelektüeli mezkur şahıs ise, af edersiniz, Alev Alatlı, Begoviç, Edvard Said kim oluyor o zaman?

O insanın omuzlarına dağlar kadar yük yüklenmiş, hatta tersinden hakaret edilmiş kimin umrunda? İlla birinci olacaklar, Bediüzzaman'ı Sibirya'da esir tutan Rusya'dan illa aferin alacaklar. Kiminle ve nelerle? Ebru Gündeş'in şarkıları, Mustafa Sandal danslarıyla. Küçük Emrah, Ebru Gündeş jüri olacak ve biz gururlanacağız. Gururlanmakla kalmayacağız ağlayacağız da. Ağlamak öyle köşelerde, gizli saklı olursa makbul değil. İlla kamera karşısında ve canlı yayında olacak. Sonra bunun adı "ihlas" filan oluyor.

Türkiye'de lise öğrencilerinin anlamadığı "ruh-ı mücerret"i iki Kongolu bebe söylediği için TV kameraları önünde ağlamalıyız mutlaka. Gazete ve televizyonlarda "gözyaşı sel oldu, duygusal anlar" vs. denilip magazin olamazsınız yoksa.

Bize cevap vermekle kendini yükümlü hissedenler Kürşat Bumin'i de boş bırakmamış. Amerika,  muşarun ileyhin "üstün ikna gücü olan bir eğitimci" olduğu konusunda tereddüt içindeydi vatandaşlık verirken, oysa bize gönderilen e-postalara bakabilseydi hiç zorluk çekmezdi bu konuda. Bir köşe yazarının yazısını cevap olarak göndermişler bana. Ne diyor yazar? "Yılların ezilmişliği, yalnızlığı, bastırılmışlığı idi insanları ağlatan." diyor. Biz buna kompleks demişiz işte. Olimpiyatları övenlerin hiçbiri Türkçenin vazgeçilmez bir dünya dili haline geldiğini söyleyemiyor zaten. Çünkü yok böyle bir gerçeklik. Organizasyonu övdü yazanlar. Biz de zaten tersini söylemedik. Yurt dışına öğretmen gönderebilmek başlı başına bir olay, bunu devlet yapabilirdi, bir cemaat yaptı, dedik.

İlla Sivaslı şair gibi "En büyük Şampiyon ..." diye slogan mı atsaydık? O zaman aferin alacaktık. Ama benin böyle bir aferine ihtiyacım yok, bu konuda şapkadan sizin için tavşan çıkaranlara verin o aferinleri.

Çıkan bir iki eleştiri var, onu da "hoşgörü" adına "diyalogla" boğmak istiyorlar.

Şunu anlarım: Türkiye, Kürtçe TV'ye yeşil ışık yaktı. YÖK, Kürt Dili ve Edebiyatı bölümü açıyor. Biz de Kürtçe Olimpiyatları düzenleyelim, deseler ve Türkiye sathına Kürtçeyi yaysalar bunu anlarım. Ama Bediüzzaman'ın Kürt olduğunu öğrenince yüreğime hançer saplandı, anlayışında olanlardan bunu bekleyemezsiniz. Nihayetinde üstadın adı Said-i Kürdi değil mi? Çevirin üstadın bütün eserlerini Kürtçeye. Efendim? Ama bir Afrikalıya İstiklal Marşı ezberletmeyi, Türkçe Olimpiyatlarını canlı veren o televizyonda Ebru Gündeş, Mustafa Sandal ve daha bilmem kimler şarkı söyleyemezken, bu TV'ye sahip çıkan insanlar çocuklarına adı geçen/geçmeyen kişilerden şarkı ve danslar öğretmezken, kolbastı oynatmazken -neden acaba?- Afrikalı vs. çocuklara bunların belletilmesini anlamam, anlayamam. Bana gönderilen yazarın yazısında "bu çocuklar Fatih Sultan Mehmet'i, Atatürk'ü öğreniyor, ne var bunda" diyor. Pekiyi, "Süfyan" kim oluyor o zaman?

Ben size bir şey diyeyim mi? Ne yaparsanız yapın "derin bakış"ın gözündeki yeriniz aynı. Çünkü ayet açık: "Onların dinini kabul etmedikçe sizden razı olmazlar."

Ne demişti Dilber Hanım: "Ben lafımı ortaya koyarım, beğenen alır, beğenmeyen bırakır gider."[2]

***

Yazarın,yukarıda bahsettiği aynı konudaki, 21 Haziran 2007 tarihli yazısı şöyle:

Çocukça bir aldanış Uluslararası Türkçe Olimpiyatları

Türkçe dünyanın dört bir yanında konuşulan bir dil olmuş. Bunun bir göstergesi olarak dünyanın değişik yerlerinden gelen ilköğretim ve lise çağında bazı çocuklar Türkçe şarkılar söyleyip halk oyunları oynadılar. Aralarında şiir okuyanlar, fıkralar anlatanlar da oldu. Bu manzaraya bakıp Türkçenin bir dünya dili olduğu sonucuna varabilir miyiz? Eğer böyleyse durum, Türkçeye rağbetin sebebi ne ola ki? Hatta bir rağbetten söz edebilir miyiz?

Bu sorulara benim vereceğim cevap “hayır” olacaktır. Dünyanın dört bir yanından gelen öğrencilerin renklerine, giysilerine, telaffuz farklılıklarına bakarak onların Türkçe konuşmasından kendi hesabıma gurur duymadım. Bu etkinliklerin yukarıdaki soruların cevapları ile bir ilgisi yok çünkü.

Bu bana bizim çocukluğumuzda siyah-beyaz filmlerde oynayan Arap Bacıların Türkçesini hatırlattı. Hâlâ bazı filmlerde görürsünüz, Karagöz temsillerinde de vardır, bazı Türkçe kelimeleri kendi ağız özellikleriyle konuşan kişileri. Onları duyduğumuzda dudaklarda hafif bir gülümseme görülür. Bu gülümseme bir alay, küçümseme gülümsemesi değildir. Tuhaf geldiği için, kişinin kendi dilini başka milletlerin ağzında aldığı şekli görünce gösterdiği doğal bir durumdur bu. Bir çeşit kulak değişikliği zevki diyelim, değişik bir ton, çıkak ve ses zevki o kadar.

Yoksa bu durum devamlılık gösterir bir hâl alsa eminim sıkılırız ve bir zaman sonra o ses tonunu, söyleyişi taklit ederek güleriz, eğlenceye çeviririz. Karagöz’deki Ermeni, Yahudi, Rum ağızlarına, filmlerdeki buna mümasil kullanımlara zaten bunun için yer verilmez mi? Türkçenin bu şekliyle konuşulması da ilk değildir görüldüğü gibi. İmparatorluk sınırları içinde bu çocukların telaffuzuna yakın hatta ondan daha ileri bir seviyede bir Türkçe kullanımı vardı ve bu yaygındı. Bize bir gurur vermemiş bu değişiklik ve yaygınlık.

Yazı dilinde bir metin kaleme alarak bahsetmeye değer bile duymamışız. Biz daha çok dahil olduğumuz kültürün dili Arapça-Farsça ile edebî ve ilmî eser vermekle uğraşmışız, gururlanmışız. Mevlana Hazretleri’nin Mesnevi’yi Farsça yazması, Fuzuli’nin üç dilde Türkçe-Arapça-Farsça Divanlar tertip etmiş olmasını daha anlamlı bulmuşuz. İşte ecdadımız dil bahsinde bu marifetleri ile anılmış tarihte ve anılıyor hâlâ. Elmalılı Hamdi Yazır altı ay gibi kısa bir zamanda Fransızcayı öğrenmiş ve bir felsefeye, İslam’a dair yalan yanlış bir esere reddiye yazmış. Fuzulî, Azeri Türkçesi ile Türkçenin en önemli şairlerinden biri olup çıkmış. Doymuşluğun bu kertesinden sonra TV’de Türkçe konuşan başka milletlerin çocukları karşısında, siyasilerin gözyaşlarını arkadaş eyledikleri heyecanlarına bir anlam veremedim doğrusu. Hatta birden fazla TV’de ve gazetede sitayişle bahsedildiğini görmeseydim bu metni kaleme bile almazdım. Kaleme almayacaktım ama biz çelişkiler yumağı bir ülkeyiz ve bu çelişkiyi işaret etmek düşüncesi bu metni yazmaya zorladı beni.

Komplekslerini bu türden çocukça aldanışlarla dışa vuran bir başka ülke var mı bilmiyorum. Kendi çocuklarına Türkçe öğretmeyen / öğretemeyen, dil bilinci denilince akla öncelikle ürün adlarının, mağaza tabelalarının Türkçe olmayışını anlayan ve sanki tabelalar “ Fast food” yerine “Urfalı Köfte Salonu” olsa dil ile ilgili bütün sorunlar halledilecekmiş sanan bir ülke burası. Tabelada ve görünür ürünlerde yabancı dile olan rağbeti sakıncalı bulan bu ülkede acaba en çok rağbet gören liseler ve üniversiteler hangisi?

Azınlıklara ait kolejler, Anadolu liseleri, hazırlık olarak bir yıl yabancı dili zorunlu hâle getiren üniversiteler, dahası yabancı dil ile eğitim yapan üniversiteler. Yabancı dil eğitimi bu ülkede ilköğretim dördüncü sınıftan itibaren başlamıyor mu? (Gerçi İsmet Özel “Ben 18 sene Fransızca öğretmenliği yaptım. Bir tek çocuk Fransızca öğrenmedi. Ben bunu işime başlarken de işimi bitirirken de biliyordum” diyor ama o da bunun bizim gibi eğitim sistemine bağlıyor: “Türkiye’de özellikle yabancı dil eğitimi veren okullar dışında dil eğitimi, o eğitim sonuç vermesin diye yapılıyor.”

“Türkçe bir ilim dili değildir; Türkçe ile ilim yapılamaz” diyen YÖK üyesi bu ülkede ilim adamı unvanı taşımıyor mu? Erovizyon’da birinci gelen şarkının sözleri hangi dilde idi ve şimdi o şarkının sözlerini hatırlayan, mırıldanan bir Türk var mı?

Gerçi bu derecenin verilmesinde Türkiye’nin 1 Mart tezkeresinde Amerika’ya ve İngiltere’ye karşı duruşu da rol oynadı ama şarkının yabancı dilde oluşunu da buna katmalıyız bence. Yani bu yarışmada Türkçe bir eser değil; Batı’ya öykünen bir kişi ve eser ödül almadı mı? Kendi dilini başkalarının ağzından duyunca duygulanacak kadar duyarlı olan yetkili ama etkisiz kişiler, o şarkıcıları kabul edip tebrik ederken “Eserinizi niçin Türkçe söylemediniz” demişler mi?

Dışarıdan gelen ve bir cemaatle birlikte anılan okullarda okumuş bazı çocukların Türkçe konuşması, şiir okuması kadar basit bir iş mi bu dil bilinci? Demek ki biz nasıl gülümseyerek dinliyorsak bu çocukların Türkçesini, Batılılar da bizim İngilizcemizi, Fransızcamızı öyle dinliyor. Tam bir tiyatro hâli...

Papağanlar nasıl cümle kurmaz ve cümle kurmadıkları için konuşuyor kabul edilmezse; Türkçe bir şiiri, bir turist konuşmasını da “konuşma” kabul edemeyiz. Bunun hiç mi değeri yok, bu kadar mı anlamsız diyenlere benim diyeceğim şudur: Bizim ülkede ve başka gelişmekte olan ülkelerde Batı dilleri eğitim-öğretim dili haline gelmişse ve bu gittikçe yaygınlaşıyor, bir, iki tane yabancı dil bilen el üstünde tutuluyor da diğerleri ana dilini çok iyi kullansa da rağbet görmüyorsa şuralara bakmak gerekir:

1. O ülkeler kültürel vesayet altında oldukları,

2. Batı’ya öykündükleri,

3. Dünya sistemi tarafından zorlandıkları,

4. Teknolojinin ve bilimin dili İngilizce olduğu için bu dilde eğitim yapıyor ve bu dilleri öğrenmek zorunda bırakılıyor. Ekonomisi, savaş teknolojisi, medyası güçlü olanların kültürel kodları da kendine göre şekillendirmesidir bu. Bunu bir zorunluluk hâline getirmiş adamlar. Peki, Türkçe konuşan çocukların, Amerika’dan Tanzanya’ya kadar uzanan coğrafyada Türk okullarında okuyan çocukların Türkçe öğrenmesinin altında yatan saik ne?

Yani, şimdi Orhan Pamuk’la beraber Türkçe de ödül aldı diyebiliyor muyuz? Hayır! Yetmiş yaşında okur-yazarlık kursuna katılan nineye, dedeye sertifikalar verebiliriz; verdik de, istatistiksel olarak okur-yazar oranını artırabiliriz; artırdık da. Peki, şimdi Türkiye okur-yazar bir ülke mi oldu? Okur-yazar denilince gazete manşetini, dükkân adını anlayanlar için: “evet”. Bu etkinliklerin anlamı ne ise; benim için Uluslararası Türkçe Olimpiyatlarının – olimpiyatları ha!- anlamı da o.

Eğer bir değeri varsa önce Agop Dilaçar’ın kim olduğunu hatırlayalım, derim ben. Önce bunun muhasebesini yapalım. Türkçe edebî, bilimsel metin yazan Ermeni yazarlara bakalım. Bir Diyarbakırlı –Kürt asıllı mı deseydim- olarak, Türkçenin en iyi şairlerinden olan Cahit Sıtkı Tarancı’ya bakalım, Said-i Kürdi’nin eserlerine Süleyman Nazif’e (Kara Bir Gün’e) ve en önemlisi Sezai Karakoç’a bakalım derim. Yoksa bu durum çocukça bir aldanıştan ibarettir. Benimse aldanmaya hiç niyetim yok.[3]

Kamil Yeşil-Milli Gazete

[1].http://www.milligazete.com.tr/makale/turkce-olimpiyatlari-uzerine-128826.htm

[2].http://www.milligazete.com.tr/makale/bir-kez-daha-turkce-olimpiyatlari-uzerine-129188.htm

[3].http://www.milligazete.com.tr/makale/cocukca-bir-aldanis-uluslararasi-turkce-olimpiyatlari-97114.htm



Bu haber 980 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,471 µs