En Sıcak Konular

DAHA NASIL SÖYLESİNLER SAYIN BAŞBAKAN?

19 Mayıs 2009 10:37 tsi
DAHA NASIL SÖYLESİNLER SAYIN BAŞBAKAN? "Türkiye ile AB arasındaki ilişkilerin belli bir noktaya geldiği ve artık yeni bir kavramsal çerçeveye ihtiyaç duyulduğu açıktır." Araştırmacı yazar Hasan Ünal'ın yorumu.

Başbakan Erdoğan'ın son haftalarda AB liderlerine yönelik olarak dile getirdikleri gayet yerindedir. Doğrudur. Ancak bunlar serzeniş mi, eleştiri mi yoksa bir tür acındırma duygusu ile ifade edilen görüşler midir, bilemiyoruz.

Her ne olursa olsun, Türkiye ile AB arasındaki ilişkilerin belli bir noktaya geldiği ve artık yeni bir kavramsal çerçeveye ihtiyaç duyulduğu açıktır. Türkiye ile AB arasında gerçekte varolmayan tam üyelik müzakerelerini varmış gibi göstererek bir yere varabilmek ne mümkündür ne de herhangi bir parti veya hükümetin bu işten siyaseten ekmek yiyebilmesi söz konusudur.

Önce başbakanın çıkışı ve o çıkışlara sebebiyet veren Sarkozy ve Merkel ikilisinin açıklamalarını hatırlayalım. Önce Sarkozy konuşmuş ve Türkiye'nin tam üye olmasının söz konusu olamayacağını, Balkanlar'ın AB'ye alınmasının ardından Türkiye ve Rusya ile bir tür özel ilişki kurulabileceğini belirtmişti. Ardından Almanya Başbakanı Merkel kendi partisinin kongresinde yaptığı konuşmada Türkiye'nin AB içerisinde yeri olamayacağını vurgulamıştı.

Bunlara karşılık gerek Başbakan Erdoğan'ın gerekse Cumhurbaşkanı Gül'ün söyledikleri iki ana noktada toplanıyor. Efendim liderler gelip geçiciymiş, şimdi konuşan Sarkozy veya Merkel'in yarın veya öbürgün görevde olmaması söz konusuymuş.

Bu sözlerin fazla bir önemi yok. Olamaz. Çünkü demokrasilerde hiçbir lider veya parti iktidarda sürekli kalamaz. Ancak başbakanlar değişti diye bir ülkenin bütün dış politikası da değişmez. Sizin 2002 senesinde gelir gelmez, 'çözümsüzlük çözüm değildir' sözleriyle başlayıp Kıbrıs politikasının gerek stratejik gerekse taktik bütün unsurlarını değiştirmeniz ve Rumların AB'ye giriş sürecini kolaylaştırmanız gibi bir hadise Avrupa ülkeleri açısından düşünülemez bile...

Avrupa'da her ülke kendi politikasını hakları ve menfaatleri üzerine inşa eder. Bu açıdan bakıldığında Türkiye'nin AB'ye bu nüfus, bu coğrafya ve bu kadar farklı olduğunu iddia ettikleri kültürel yapısıyla alınmasını kendi menfaatine gören hiçbir ülke yoktur.

Başta Almanya ve Fransa olmak üzere AB'nin lokomotifi durumundaki ülkeler 1960'larda otuz milyondan az nüfusu olan ve Soğuk Savaş şartları dolayısıyla işbirliğine şiddetle ihtiyaç duydukları Türkiye'yi bünyelerine dahil edebilirlerdi. Ama bugün neredeyse asla... Ve kim iktidarda olursa olsun, bu gerçek değişmez. Bazıları meselenin ekonomik taraflarına vurgu yaparak ifade ederler, bazıları da kültürel ve yapısal taraflarına, o kadar! Ama sonuç değişmez.

İkinci olarak Başbakan Erdoğan, 'almayacaksanız açıkça söyleyin' diyor. Bu sözün iç siyaset açısından belki bir değeri olabilir. Ama dış politika yönünden hiçbir kıymeti harbiyesi olmadığı ortada. Çünkü adamlar 17 Aralık 2004 zirve kararlarının 23. Maddesine yerleştirdikleri ifadelerle Türkiye'yi sonuçta alsalar bile bunun, bugünkü vaziyetten farklı olmayacağını kayda geçirmiş durumdalar. Yani Türkiye'ye yapılan bir üyelik teklifi yoktur. Mevcut müzakereler Türkiye'yi kazaen bir üyeliğe götürse bile, bu, neticede üyelikten başka her şeye benzeyecek ama üyelik olmayacaktır. Kaldı ki, böyle bir kazaen üye olma ihtimali de zaten yoktur.

Adamlar bu kadar açık söyleyip, bu kadar açık ifadelerle durumu ortaya koymalarına rağmen, sanki her şey normalmiş ve Türkiye hızla tam üyeliğe gidiyormuş gibi rol yapan biz değil miyiz? Onlar da bizden bitecekleri işlerin hepsini veya bir kısmını bu tiyatro sayesinde/sırasında elde edebileceklerini zannediyorlar. Onların böyle zannetmesinin sebebi de sizin politikalarınız değil mi? El cevap 'evet'.

Kısaca söylemek gerekirse, AB üyeliği eskiden olduğu kadar ekonomik ve mali açılardan faydalı değildir. Bu süreç sayesinde Türk demokrasisinin güçlendiği ise tam bir yalandır. AB, aykırı konuları ve Türkiye'nin bölünmesine ve/veya zayıflamasına sebep olacak konuları diline pelesenk ettiği için neticede bu süreç Türk demokrasisine çok zarar vermekte, demokrasi, özgürlükler, insan hakları ve AB reformları gibi kavramlar kirlenmektedir. Biz hatırlatmaya devam edeceğiz...

Hasan Ünal

Kaynak: Milli Gazete,http://www.milligazete.com.tr/makale/daha-nasil-soylesinler-sayin-basbakan-126569.htm



Bu haber 471 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,739 µs