En Sıcak Konular

TARİHİN DERİNLİKLERİNDEN GELEN BİR KİSAS DAVASI

15 Nisan 2009 15:55 tsi
TARİHİN DERİNLİKLERİNDEN GELEN BİR KİSAS DAVASI Hz. Osman’ın şehit edilmesiyle başlayan olaylar, Şam’da ve Kûfe’de iki ayrı halifenin hüküm sürmesiyle devam etti.

Hz. Osman’ın şehit edilmesiyle başlayan olaylar, Şam’da ve Kûfe’de iki ayrı halifenin hüküm sürmesiyle devam etti.

Tarihte en iyi hükümdarlar bile, tebasını hakkıyla memnun edememiştir. Merhametiyle tanınan üçüncü halife Hazreti Osman da bunlardandır. Zamanında memurlardan bazı şikâyetler oldu. Her yerde halifeye hakaret ederek dolaştığı için Mısır’a sürülen Yemenli bir Yahudi dönmesi Abdullah bin Sebe, yanına topladığı memnuniyetsizleri halifeye karşı ayaklandırarak 4000 kişi ile Medine’ye yürüdü. Irak’tan da bu kadar kişi gelerek halifenin evini sardılar. Bu arada Hazret-i Ali’ye haber gönderip kendisini halife yapmak istediklerini söylediler. Hazret-i Ali bu teklifi kabul etmediği gibi, iki oğlunu halifeyi korumak üzere gönderdi.

Gömleği çıkarma!

İbni Ömer, istifa ederse, bunun kötü bir çığır açacağını, her önüne gelenin ayaklanıp halifenin istifasını isteyeceğini söyledi. Halife, Hazret-i Peygamber’in “Sana bir gömlek giydirecekler, bunu sakın çıkarma!” hadîsini halifelikle tabir edip istifaya yanaşmadı. 20 gün sonra halifeyi koruyan askerler öldürüldü. Başlarındaki halifenin damadı Mervan ağır yaralandı. İsyancılar eve girmeye muvaffak olup, halifeyi Kur’an-ı kerîm okurken şehid ettiler. Cenaze üç gün sonra evden çıkarılıp, gece Bakî kabristanında defnolunabildi. İslâm topluluğuna ilk fitne ateşini salmış olan İbni Sebe daha sonra Hazret-i Ali’ye yanaşmak istediyse de yeni halife iltifat etmeyerek Medâyin’e sürdü. Buna rağmen İbni Sebe, Hazret-i Ali’de ulûhiyyet sıfatları bulunduğunu söyleyip etrafına adam toplamaktan geri durmadı.
Hazret-i Osman, evi sarılı iken, bacanağı Hazret-i Ali’yi Cuma namazı için vekil yapmıştı. Vefatından sonra da halife oldu. Hemen bütün vâlileri azletti. Şam’a Abdullah bin Abbas’ı tayin ettiyse de, kabul etmedi. “Muaviye’yi azletme! Orada eski bir vâlidir. Fitneye sebep olur” dedi. Halife vazgeçtiyse de bir sene sonra yine azletti. Halk, Haz-ret-i Ali’nin vâlilerinden de hoşnud olmadı. Bu arada Şam’da binlerce kişi Hazret-i Osman’ın kâtillerine kısas yapılması için ayaklandı.

Devenin etrafında

Mısırlı kâtiller Medine’ye hâkim olunca, Hazret-i Ali hükümet merkezini Kûfe’ye nakletti. İsyancılar Mekke’ye gelerek Hazret-i Talha, Zübeyr, Numan bin Beşir gibi sahabileri öldürmeye yeltendi. Bunlar da, hacca gelmiş olan Hazret-i Âişe’nin etrafında toplanıp beraberce Irak’a sığındı. İsyancıların ileri gelenlerinin telkiniyle kendisine taarruz edildiğini düşünen Hazret-i Ali, mültecilerin üzerine yürüdü. Böylece harb başladı. Hazret-i Âişe’nin bindiği devenin etrafında cereyan ettiği için buna Cemel (Deve) Vak’ası denir. Talha ve Zübeyr şehid düştü. Mısırlı isyancılar, Hazret-i Ali’nin askerleri arasına karıştı.
Şam vâlisi Muaviye, kâtillere kısas yapmaya teşebbüs etti. Hazret-i Ali ise, fitne sebebiyle kâtillerin masumlar arasına karıştığını söyleyerek bunu önledi. Muaviye, halifenin, aslî vazifesi olan kısas emrini tatbik etmediği için vazifesinden ıskat olunacağını ictihad etti. Hazret-i Peygamber, Muaviye’ye, “Halife olduğun zaman, vazifeni iyi yap! İyilere iyilik et. Kötülük yapanları da, afv eyle!” demişti. Bu söz, kendisinin ileride halife olacağını haber veriyordu. Bu hâdiseler üzerine Muaviye, halifelik zamanının geldiğine hükmetti.

Diplomatik deha

Hazret-i Ali, meşru halife olduğu için, kendi ictihadına göre bâgî saydığı Muaviye üzerine yürüdü. İki ordu Suriye’nin Fırat kenarındaki Sıffîn ovasında karşılaştı. Birkaç ay süren muharebelerde iki taraf da galip gelemedi. Sahâbenin ileri gelenlerinden Ammar başta olmak üzere binlerce kişi öldü. Bunun üzerine Muaviye mızrakların ucuna mushaf asarak ateşkes istedi. Kur’an-ı kerîmin hakemliğini teklif etti. Diplomatik dehasını gösteren emsalsiz tedbiri ile binlerce insan kanının dökülmesine mâni oldu. Hazret-i Ali, Ebu Musa Eş’arî‘yi; Muaviye de, Amr bin Âs‘ı hakem tayin etti. İkisi aralarında anlaşıp, karışıklıkların sona ermesi için Hazret-i Ali’nin hilâfetten azledilmesini uygun gördü.
Ancak yeni halife hususunda hakemler anlaşamadı. Hazret-i Ali ordusundakiler, hakemlerin hükmünü kabul etmedi ve iki ordu geri çekildi. Bundan sonra Şam’da ve Kûfe’de iki halife hüküm sürmeye başladı. Bu hâdiselerde Sahâbenin bazısı Hazret-i Ali, bazısı Muaviye’nin ictihadını benimsedi. İbni Ömer gibi üçüncü bir kısım ise tarafsız kaldı. Hatta Hazret-i Ali’nin kardeşi Ukayl, Muaviye’nin yanındaydı. Hazret-i Ali tarafdarlarından bir grup, hakeme müracaat ettiği için Hazret-i Ali’ye düşman oldu ve ayrıldı. Bunlara Hâricî denildi.
Hâricîler, meselenin nihaî halli için Hazret-i Ali, Muaviye ve Amr bin Âs’ı öldürmeye teşebbüs ettiler. Aynı gün üç ayrı şehirdeki câmilerde sabah namazı esnâsında yapılan bu suikastlerde, Hazret-i Ali şehid oldu. Muaviye yaralandı. Hastalığı sebebiyle o gün câmiye çıkamayan Amr bin Âs kurtuldu. Hazret-i Ali’nin oğlu Hasen‘e biat edildi. Hasen, 6 ay kadar sonra, umumî af, maaş ve kendisinin veliahdlığı şartıyla halifeliği Muaviye’ye devretti. Böylece Hazret-i Peygamber’in, “Benim bu oğlum seyyiddir. Bununla Allah müminlerden iki tâifenin arasını bulur” sözü çıktı. İki tarafın mümin olduğu da bu sözden anlaşıldı. Siyasî ihtilafın son bulduğu bu seneye İslâm tarihinde âmü’l-cemaa (birlik senesi) denir.

Kardeşlerimiz bizden ayrıldı

Bu siyasî hâdiseler, İslâm hukukunun inkişafına hizmet etmiştir. Fıkhın bağy kısmı, bu hâdiseler sayesinde yazılabilmiştir. Âlimlerin çoğu bu ihtilafta Hazret-i Ali’nin haklı olduğuna; ancak her ikisinin de ictihad ettiğine, hakkın tecellisi için uğraştığına, birbirlerine düşmanlık beslemediğine, bu sebeple ikisine de bir şey söylenemeyeceğine hükmetmiştir. Nitekim Kur’an-ı kerîm, sahâbenin birbirini çok sevdiği ve Allah’ın hepsinden ebedî râzı olduğunu söyler. Meselâ, Sıffîn esnasında, Bizans İmparatoru II. Konstantin, sınırdaki İslâm şehirlerine rahatsızlık veriyordu. Muaviye ona: “Bu sarkıntılıktan vazgeçmezsen, şimdi efendimle sulh yapar; onun askerinin kumandanı olur; oraya gelip, şehirlerini yakarım. Seni domuzlara çoban yaparım” diye mektup yazdı. Muaviye, Sıffîn harbi sırasında, Hazret-i Ali’ye mektupla fıkhî sualler sorardı. Yine o günlerde Hazret-i Ali bir hutbesinde: “Kardeşlerimiz bizden ayrıldı. Kâfir ve fâsık değildirler. İctihadları öyle oldu” dedi.

Prof. Dr. Ek­rem Buğ­ra EKİN­Cİ- Türkiye Gazetesi

Kaynak: Türkiye Gazetesi,http://www.turkiyegazetesi.com/haberdetay.aspx?haberid=405847



Bu haber 473 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,375 µs