PATALYA OTELİNDEKİ TOPLANTIDA NE KONUŞULDU?

15 Nisan 2009 10:33 tsi
Patalya otelindeki toplantıda darbe konuşuldu mu?...Toplantıya gazeteci kimliği ile katılan Yeniçağ Gazetesi yazarı Sabahattin Önkibar açıklıyor...

Bugün size 16 Ocak 2008 tarihinde yazdığım yazıdan bir kesit sunacağım ki o tarihte Ergenekon soruşturması diye bir şey yoktur. Yazımın o günkü başlığı da “Patalya Oteli’nde konuşulanlar” dı...
İşte o  yazı:
“Önce Ufuk Söylemez ardından Kamran İnan aradı.
İkisinin ortak mesajı şuydu: ” Patalya Oteli’ndeki toplantıya mutlaka katılmanızı istiyoruz. 
Ve önceki gün öğle sonrasında bu davete icabet için Gölbaşı’nda bulunan Patalya Oteli’ne gittik.
Organizasyonun büyük destekçisi, Başkent Üniversitesi’nin Rektörü Prof. Mehmet Haberal’ın karşıladığı 100’ün üstündeki davetli, toplantı salonuna alındı.
Önce mini bir kokteyl ve ardından toplantı.
Konuşulanların içeriğine geçmeden önce katılımcılardan bir kesit sunalım:
Gülsüm Toker Bilgehan, Mümtaz Soysal, Doğu Perinçek, Yaşar Okuyan, Hurşit Tolon, Yusuf Halaçoğlu, Tuncer Kılınç, Anıl Çeçen, Armağan Kuloğlu, Hasan Ünal, Necdet Pamir, Hulki Cevizoğlu, Mustafa Balbay, Güler Kömürcü, Rıza Zelyut, Çetin Yetkin, Vural Savaş, Şükrü Sina Gürel, Gökhan Çapoğlu, Ali Ilıksoy, Sina Akşin, Sadi Somuncuoğlu, Ayfer Yılmaz, Hasan Korkmazcan, Talat Şalk, Bilal Şimşir, Alpaslan Işıklı, Yaşar Hacısalihoğlu, Zerrin Başer, Abdülkadir Çevik, Fethi Bolayır, Naci Ünver, Ender Arkan, Ahmet Mumcu, Mete Akyol ve daha bir çok isim.
Bu arada Melih Aşık’dan Can Ataklı ve Sabih Kanadoğlu’na kadar pek çok davetlinin mazeretleri sebebiyle katılamadığını ve mesaj gönderdiklerini de belirtelim.
Gelelim toplantının gerekçesi ve konuşulanlara:
Çok sayıda davetlinin görüş bildirdiği toplantının amacı, AKP’ye muhalefet için metot ya da yöntem belirlenmesiydi.
Acil bir siyasi oluşum ya da partileşmenin gerekip gerekmediği sorgulandı ve AKP’ye karşı yapılacak muhalefetin stratejileri seslendirildi.
Yok, bazılarının umduğu gibi toplantıda değil çığırtkanlık, darbe ile ilgili olarak emin olun zerre bir imada dahi bulunulmadı.
Salon ya da katılımcı profili, ihtiras tramvayına binmiş heyecanlı tiplerden ziyade, Cumhuriyet için gerçekten samimi olarak endişelenen insan portrelerini yansıtıyordu... Paranoya, ya da gerçek, katılımcılarda müthiş bir endişe hakimdi. Davetlilerin pek çoğu toplantıyı, Kurtuluş öncesindeki Sivas ve Erzurum kongreleri hüviyetinde algıladı ve kendilerini de bu kongrelere katılan delegeler gibi gördü.
Hülasa toplantıyı ulusalcıların sahaya inmek için harekete   geçmesi  olarak yorumlamak mümkündür.
Hayır, atılacak adımlar için alınan somut bir karar henüz yoktur. Dahası, hemen bir parti ya da oluşum görüşü de ağırlık kazanmamıştır. Yapılan, arayış sürecinin fiiliyata dökülmesidir.
Kuşkusuz bu toplantı ve organizasyonun eleştirilecek yanları da vardı ki, bendeniz ve pek çok katılımcı da bunların altını çizdi.
Mesela katılımcılar arasında milli kimlikli İslamcılar yoktu. Keza milliyetçiler de çok çok azınlıktaydı. Salonun genel profilinde Kemalistler göze çarpıyordu. Oysa AKP ve Erdoğan’ı Kemalist bir halk hareketi ile devirmenin imkanı yoktur. Tersine Kemalist bir çıkış, AKP’yi daha da büyütür ve bir arada tutar.. Dolayısı ile ulusalcıların bu toplantısındaki katılımcıların kimliklerine baktığımda, bu hareketin mevcut kompozisyonla bir yere varmasını hiç mi hiç mümkün görmüyorum. Çünkü, eğer öyle bir şey mümkün olsaydı Perinçek’le Mümtaz Soysal’ın partileri birazcık olsun oy alırlardı.

NOT: Ben o toplantıyı gazeteci kimliğimle aynı gün köşemde yazdım ve hiç kimse bana niye yazdın diye sitem etmedi. Gizli bir toplantı olsa ve beni de gizli çağırsalar o yazı yazılır mıydı ve bazı katılımcıların  kurulacak yeni partinin kimliği ile ilgili bakışları yukarıda benim yaptığım gibi sert bir şekilde eleştirilebilir miydi?... Bir kez katıldığım o toplantıdan çıkardığım hüküm; AKP’ye karşı demokratik bir arayışın olduğuydu. O günkü yazımda da belirttiğim gibi darbe ima dahi edilmedi..

BİR AÇIKLAMA...

Ümit Özdağ ve Ergenekon!

Ergenekon iddianamesinde sanık ya da tanık olmayan Prof. Dr. Ümit Özdağ 2. iddianamede adının geçmesi sebebiyle dün bir basın açıklaması yaptı. İşte o açıklamanın özeti: “İddianamede Ümit Özdağ’ın MHP Genel başkanlığı mücadelesinde desteklendiği ve bu konuda Veli Küçük ile Mehmet Zekeriya Öztürk’ün elinden gelen her şeyi yaptığı var. Ancak bu her şeyin ne olduğu konusunda somut tek bir suçlama yoktur. Ümit Özdağ’la ilgili iddialar başkalarının telefon konuşmaları ile derlenmiştir... İddianamede ileri sürüldüğü gibi Özdağ 15 Kasım 2006’da partiden henüz ihraç edilmemişti. Mehmet Zekeriya Öztürk’ün bahse konu mektubu da   incelendiğinde görülecektir ki Ergenekon liderliğine değil, MHP Genel merkezine yazılmıştır ve kongre esnasında olayların çıkabileceğini haber vermektedir ki bundan Özdağ’ın haberinin olamayacağı özellikle belirtilmişti.. Bir başka boyut da bugün Ergenekon davasında yargılanan İlhan Selçuk, Tuncay Özkan ve Güler Kömürcü gibi isimler o tarihte  Devlet Bahçeli’yi açıktan desteklemektedir.. Dolayısı ile Ümit Özdağ’ın Ergenekon’un adayı olarak sahneye çıktığı yolundaki yaklaşımların hiçbir temeli yoktur.”

TESADÜFTÜR...

Ergenekon dalgalarının zamanlaması!

Şu işe bakar mısınız AKP ne zaman sıkışsa Ergenekon imdada yetişiyor. Tesadüftür kuşkusuz!  Öyle ya bizim yargımız bağımsızdır ama bu tür tesadüfler de pek sık oluyor... Hatırlayın AKP’nin kapatılma davasında savcının mütalaa vereceği gün yani kapatılmanın finalinde Ergenekon dalgası pardon operasyonu vardı ve kamuoyunun dikkatleri oraya yöneldi. Derken uzağa gitmeyelim iki hafta öncesine gidelim ve seçime üç gün kala açıklanan ikinci iddianameyi hatırlayalım. Soruyorum asrın davası denilen bir olayda iddianame seçime üç gün kala nasıl açıklanır ve konu spekülasyonlara nasıl açık tutulur? Ve bugün... Gündemde Ermenistan sınırını açmak var ve o konuda AKP zorda! Kuşkusuz öyle değildir ama baksanıza MHP’li Mehmet Şandır  son operasyonun zamanlamasının Ermenistan sınırının açılması olayını örtmeye göre yapıldığı iddiasında... Bütün bunların önüne geçmek için en iyisi bu soruşturmayı en kısa süre içinde sonuçlandırmak. Aksi halde adalet çok yara alacak.

KALİTE BELGESİ...

Demirel ve ahde vefa!

Gelin bugün, Sayın Süleyman Demirel’in insanlığını ve ahde vefasını hep beraber alkışlayalım. Ergenekon soruşturması bağlamında göz altına alınan arkadaşı ve dostu Prof. Mehmet Haberal’dan, bazılarının yaptığı gibi ürküp kaçmamış ve uzak durmamış tersine nezaret yolunda ona kollarını açmıştır. Sayın Demirel’in ilerlemiş yaşına rağmen Ankara’nın 20 küsür kilometre dışındaki havalimanına gidip orada Haberal Hoca’yı  arabasında beklemesi ve göğsünü açarak sahiplenmesi kişiliğinin kalite belgesidir... İşte Demirel’i Demirel yapan ve Güniz Sokak’taki evini her gün düğün kalabalığında canlı tutan, onun bu tür hasletleridir. Maalesef yeni kuşak Sayın Demirel’i layıkıyla tanımıyor. Üniversite talebesiyken biz de tanımadan atıp tutanlardandık. Ne zaman ki bire bir, gözümüzle kulağımızla gördük ve tanıdık, o gün bugün bu bilge adama saygımız katlandıkça katlandı.

Kaynak: Yeniçağ Gazetesi,http://www.yenicaggazetesi.com.tr/a_haberdetay.php?hityaz=8045

 

Bu haber 466 defa okundu.