En Sıcak Konular

''SEN MİSİN NAZIM PUTU'NA LAF SÖYLEYEN!''

31 Mart 2009 10:36 tsi
''SEN MİSİN NAZIM PUTU'NA LAF SÖYLEYEN!'' Yağmur Atsız,"Nâzım Hikmet için,"Ecnebiler Názım’ı ‘büyük şáir’ olduğu için değil ‘komünist’ olduğu için övüyorlardı. Hepsi partili Komünistti",diye yazınca Nâzım'a küfretmekle suçlandı.

Yağmur Atsız,"Nâzım Hikmet için,"Ecnebiler Názım’ı ‘büyük şáir’ olduğu için değil ‘komünist’ olduğu için övüyorlardı. Hepsi partili Komünistti",diye yazınca Nâzım'a küfretmekle suçlandı.

Ünlü Türkçü Nihal Atsız'ın da oğlu olmasına rağmen,babasını eleştiren yazılarıyla da bilinen Yağmur Atsız,Star Gazetesindeki köşesinde Nâzım Hikmet için," Ben şahsen Názım’ı çok severim. 1973 Yılı’nda bütün Almanca konuşulan ülkeler hesába katılmak şartıyla Názım’a dáir ilk tv belgeselini yapan ben’im.Fakat değil ‘bütün zamanların’, yalnızca 20. Yüzyıl’ın ‘En Büyük Türk Şáiri’ ünvánını ona yakıştırmak aklımın ucundan bile geçmedi. Onu ‘aşağılamak’ (!) isteyenler gibi ‘yüceltmek’ (!) isteyenlerin de ekserîsi politik amaç güderler. O bahsetdiğim tv belgeselini hazırlarken incelediğim iki düzineye yakın ecnebî ‘Názım Hayránı’ arasında Türkçe bilen tek kişi yokdu. Názım’ı ‘büyük şáir’ olduğu için değil ‘komünist’ olduğu için övüyorlardı. Hepsi partili Komünistdi."diye yazınca kimi okurlarından çok sayıda zehir-zemberek mesajlar aldı.

Yağmur Atsız, Nâzım'ın bu ülkede bazılarının Putu olduğunu unutmuş anlaşılan.

İşte, "Sen misin Nâzım Putu'na laf söyleyen" dedirtten,Yağmur Atsız'ın yazısı ve okurlarına verdiği cevap:

NÂZIM

İbrahim Kiras 24 Mart Salı günki yazısında Názım Hikmet’in politik ve poetik pozisyonunu ele aldı. Bu arada çok farklı insanların, pek de zekîce olmayan gayretlerle ona sáhib çıkma çabalarına değindi, birtakım cühelá táifesinin, muhtemelen iki dizesini bile okumaksızın onu ‘Türkçenin En Büyük Şáiri’ îlán etmelerindeki gülünçlüğe işáret etdi.

Ben bu husûsa biraz daha saráhat getirmek istiyorum.

20. Yüzyıl, Türk Şiiri’nin en bereketli zaman dilimlerinden biridir. Yahyá Kemál, Ahmed Háşim, Necib Fázıl, Fáruk Náfiz, Mehmed Ákif, Cáhid Sıtkı, Ahmed Hamdi vs. benim ilk hamlede gelişigüzel zihnime üşüşenlerden sádece bir kısmıdır ki Názım Hikmet de elbet bunlara dáhildir. Fakat şu birkaç isim bile ‘birinci’liğin neden Názım Hikmet’e tevcîh edildiği konusunda şübheler uyandırmağa káfîdir. Yáni Názım Yahyá Kemál’den yáhut Ahmed Háşim’den daha ‘büyük’ bir şáir mi ve öyleyse neden? Elimizde, depremlerin şiddetini ölçmeğe yarayan ‘yukarıya doğru açık’ Richter Ölçeği gibi bir ‘şiir ölçme áleti’ mi var?

Victor Hugo (1802 - 1885) der ki ‘La première place concernant l’art est toujours vacante.’ (Sanat bağlamında birincilik dáimá münháldir.)

Ben şahsen Názım’ı çok severim. 1973 Yılı’nda bütün Almanca konuşulan ülkeler hesába katılmak şartıyla Názım’a dáir ilk tv belgeselini yapan ben’im. Ayrıca Názım’ın Fransızca’ya çevrilmiş ve bestelenmiş şiirlerini okuyan büyük Chanson Üstádı Yves Montand’lı bir radyo programı da hazırladım. Fakat değil ‘bütün zamanların’, yalnızca 20. Yüzyıl’ın ‘En Büyük Türk Şáiri’ ünvánını ona yakıştırmak aklımın ucundan bile geçmedi. Onu ‘aşağılamak’ (!) isteyenler gibi ‘yüceltmek’ (!) isteyenlerin de ekserîsi politik amaç güderler. O bahsetdiğim tv belgeselini hazırlarken incelediğim iki düzineye yakın ecnebî ‘Názım Hayránı’ arasında Türkçe bilen tek kişi yokdu. Názım’ı ‘büyük şáir’ olduğu için değil ‘komünist’ olduğu için övüyorlardı. Hepsi partili Komünistdi.

Bu vesîleyle sizlere traji-komik bir hikáye de anlatmak istiyorum:

Bir süre önce Doğan Hızlan’la laflarken üzüldüğü bir olaydan sözetdi. Kırk lise edebiyat öğretmeni arasında bir anket yapmışlar ve onlardan en beğendikleri, en önemsedikleri onar Türk şáirinin adlarını derecelendirerek yazmalarını istemişler. Yáni en beğendiklerini başa ve sonra sırayla birden ona... Bu listelerin iki müşterek özelliği ortaya çıkmış. İlki istisnásız hepsinde Názım birinci isim. İkincisi ise yine istisnásız hiç birinde Yahyá Kemál yok!!!

Bunlar da edebiyat öğretmeni!!!

Çok canım sıkıldı ve ‘Doğan, bunu yaz!’ dedim.

Yazdı ama o körolasıca haddeden geçmiş nezáketi yüzünden öylesine üstü kapalı yazdı ki ne demek istediğini ben bile anlamadım.

Názım Hikmet fikrî hayátımızın sefáletini göstermesi bakımından tüyler ürpertici bir vak’adır.

Mezarını Moskova’dan getireceklermiş!

Getirin, getirin!

Getirin de Hürriyet-i Ebediyye Tepesi’nde Enver’in yanına gömün!

Sizin bulabileceğiniz en uygun yer orası olabilir ancak.

İleride öbür yanına da Evren’i uzatırsınız![1]

NAZIM HİKMET'E SÖVMEK

Cumá günki yazım Názım Hikmet’le ilgiliydi. Onun çok büyük bir şáir olduğunu, fakat kendisine ‘Türkçe’nin En Büyük Şáiri’ sıfatı verilmesini yanlış bulduğumu, çünki sanatda ‘birincilik dáimá münhaldir’ diyen Victor Hugo’nun haklı olduğunu vs. yazmışdım. Buna göre ‘benim en sevdiğim şáir’ olurdu ama ‘bütün zamanların’ veyá sádece ‘20. Yy.’ın’ bile en büyük şáiri olamazdı.

Bu yazıma olumlu tepki veren okuyucularıma buradan bir kere daha teşekkürler.

Fakat başka okurlarımdan çok sayıda zehir-zemberek mesajlar da aldım.

Onlara göre ben Názım’a ‘hakáret’ etmişdim. ‘Gerçek çehrem’ o sığındığım ‘maske’nin ardından da belli oluyordu. ‘Haddimi’ bilmiyordum etc.

Onyıllardır bu tür suçlamalara alışkınım ama ülkem bakımından endîşeliyim de. Kısa süre önce Darwin konusundaki bir nüktemi hatırladım. Bence, diye yazmışdım, insan maymundan değil maymun insandan tekámül etmişdir. Bunun üzerine benim bir ‘İsráil maşası’ ve ‘Yahudilerin áleti’ olduğum iddia edilmişdi bázı qárîlerimce.

Endîşem şuradan ileri geliyor:

Bizim eğitim sistemimizde temelden bir yanlış var ki insanlarımızın okuduklarını anlamasına ‘destek’ değil ‘köstek’ oluyor. Bu sádece benim problemim değil. Üstünkörü bir araştırma yapılsa aşağı yukarı bütün sütun yazarı arkadaşların aynı derden müştekî oldukları görülür. Eh, hepimiz de Türkçe özürlü olmadığımıza göre ‘Söyleyenden dinleyen árif gerek’ mısraı biraz havada kalıyor.

Çáresi?

Okullarımıza ‘behemehál’ mantık ve ‘fasih Türkçe’ dersleri konulmalı, hem de adamakıllı yoğun biçimde konulmalıdır. Tabii önce o dersleri verebilecek öğretmenler yetiştirildikden sonra!

Bakınız ‘Osmanlıca’ demedim, ‘fasih Türkçe’ dedim. Yáni bir gencin meselá Kátib Çelebî’yi değil ‘Nutuk’u yáhut Refik Hálid’i veyá Ahmed Hamdi’yi anlayabileceği kadar Türkçe!

Bunun için yeterli ‘ders saati’ kapasitesi de mevcuddur. Átıl duruyor. Diğer derslerden kısıntı gerekmez.

Bakınız şöyle:

Bizde bir ders yılı 180 gündür ki bunun da her seferinde bir hafta on günü, yok soğukdu, gripdi filan diye tırtıklanır. Liseler onbir yılken bu, tırtıksız olarak toplam 1.980 ders günü ediyordu! Oniki yıla geçince 2.160 güne çıkdı. Oysa gelişkin Batı Avrupa ülkelerinde bir ders yılı ortalama 220 gündür. Yáni toplam 2.640 ders günü! Arada 480 ders günü fark var. Bizdeki kıytırık 180 günlük ders yılını esás alsanız 2.6 ek ders yılı ediyor. 220 günü temel alsanız 2.18 ek ders yılı tutuyor. Üç buçuk aylık yaz tátili belki Uganda’da vardır ama hiçbir Avrupa ülkesinde yok. Ortalaması altı hafta!

Kısacası 480 iláve ders gününde bir lise öğrencisine dünyánın eğitimini yaptırabilirsiniz. Mantık, doğru dürüst Türkçe, doğru dürüst İngilizce ve daha kimbilir neler!

Tabii niyetiniz varsa!

O zaman Aziz Nesin’in ‘Her on Türkden sekizi ahmakdır.’ hükmü de hükümsüz kalır.

Çünki zeká da tıpkı adaleler gibi antrenmanla gelişebilir.

Gelişince de kimse tutup ‘Yağmur Atsız Názım’a sövdü.’ diyemez.[2]

YAĞMUR ATSIZ

Kaynak: Star Gazetesi.

[1].http://www.stargazete.com/gazete/yazar/yagmur-atsiz/haber-n-zim-178081.htm

[2].http://www.stargazete.com/gazete/yazar/yagmur-atsiz/haber-n-zim-a-sovmek-178464.htm



Bu haber 1,898 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,166 µs