En Sıcak Konular

ÖZÜR ''BÜYÜK FELAKETE'' DÖNÜŞMESİN

13 Ocak 2009 14:57 tsi
ÖZÜR ''BÜYÜK FELAKETE'' DÖNÜŞMESİN ''Özür Diliyoruz'' kampanyası ile başlayan ‘Ermeni soykırımı’ tartışması, tarihî gerçeklerle siyaset arasına sıkıştı. ‘Özür’ün olumlu bir sonuç doğurmayacağını söyleyen tarihçileri, arşiv belgeleri de destekliyor.

"1915’te Osmanlı Ermenilerinin maruz kaldığı Büyük Felaket’e duyarsız kalınmasını, bunun inkâr edilmesini vicdanım kabul etmiyor. Bu adaletsizliği reddediyor, kendi payıma Ermeni kardeşlerimin duygu ve acılarını paylaşıyor, onlardan özür diliyorum." Sivil toplum kuruluşu temsilcisi, akademisyen, yazar, gazeteci, iktisatçı, memur ve sanatçılardan oluşan 100 kişinin imzaladığı bu metin kamuoyunun desteğine açıldı. Bunun üzerine Türkiye’de geniş çaplı bir tartışma başladı.

Peki, bir grup ‘aydının’ öncülüğünde başlatılan özür kampanyası durup dururken nereden çıktı? Aslında bunun ciddi bir arka planı vardı. Gazeteci Hrant Dink’in menfur bir saldırı sonucu öldürülmesiyle Ermenilerde başlayan hareketlilik bazı taleplerin gündeme getirilmesiyle devam etti. 'Ermenilerden özür dilenmeli’ tezi o günlerde ortaya atıldı. Ermeniler ‘yüz yıldır acı çektiklerini’ dile getirdi. Erivan’da bir grup Ermeni akademisyenin ‘Türkiye Ermenilerden özür dilemeli’ bildirisi yayımlandı. Diaspora Ermenileri tarafından da desteklenen bu konu özellikle Amerikan Ermeni Komitesi (ANCA) tarafından dünyaya duyuruldu. Bu süreç devam ederken, Türkiye’de de bir grup ‘aydın'ın özür kampanyası başlatması 'eş zamanlı bir planın hamleleri' olarak değerlendirildi. Düşünce özgürlüğünün ötesine geçen bu hamlede kullanılan dil ve üslup, tamamıyla diaspora bakışını yansıtıyor. 1915 tarihinin seçilmesi ve Ermenilerin tehcir süresince büyük acılar yaşadığının anlatılmak istenmesinin yanında ‘Büyük Felaket’ tanımı yapılması da manidar. Zira Ermeniler, başından beri bütün yayınlarında bu tabiri kullanıyor. Çünkü Ermeniler ‘soykırım’ tabirini Fransızlardan alarak kullanmaya başlamıştı...

Aslında olaylar tarihî vesikalar ışığında değerlendirildiğinde bugün yansıtılmak istenenden farklı sonuçlar ortaya çıkıyor. Her şeyden önce 1915’te neler yaşanmıştı? Tehcir kararından önce sürgüne gönderilen Ermenilerin önde gelenlerinden oluşan 155 kişi gerçekten bir daha geri dönmedi mi? Tehcir sırasında Ermenilere zarar verenlere yönelik bir işlem yapıldı mı? Bu can alıcı soruların cevabı özür kampanyasını gölgede bırakacak nitelikte. Çünkü tarihî belgeler ve resmî kayıtlara dayanan gerçekler ‘soykırım’ tezlerini yalanlıyor.

Ermeniler, 1915’te Osmanlı topraklarında yaşayan 1 milyon 500 bin Ermeni’nin katledildiğini ileri sürüyor. Bu iddia doğru olsaydı, dünyanın hiçbir yerinde tek bir Ermeni’nin dahi yaşamıyor olması gerekirdi. Zira Osmanlı’nın yaptırdığı 1914 nüfus sayımına göre Ermeni nüfusu 1 milyon 250 bin.

Tehcir hadisenin tarihî gelişimi şöyle: Ermeni çetelerinin köy basıp katliamlara girişmesi Osmanlı yönetimini çok zor durumlarda bırakır. Osmanlı Devleti, Ermeni çetelerin özellikle Van, Muş, Bitlis havalisinde yaptıklarıyla baş edemez. Çünkü bir savaşın içindedir. Ermeni çetelerin Van bölgesinde başlattığı katliamlar bir süre sonra İmparatorluğun bütün topraklarına yayılır. Bunun üzerine Osmanlı, 27 Mayıs 1915 tarihinde tehcir kanunu çıkarır. Kanun, 15 Mart 1916 tarihine kadar yürürlükte kalır. Osmanlı tehcir sırasında aksiliklerin yaşanmaması için 15 maddeden oluşan bir nevi güvenlik kanunu çıkarır. Başbakanlık Osmanlı Arşivi kayıtlarına göre, bir yılda 438 bin kişi tehcir edilirken, bunun 382 bin 148’i tehcir bölgesine ulaşır (Erzurum, Van ve Bitlis vilayetlerinden çıkarılan Ermeniler, Musul’un güney kısmı, Zor ve Urfa sancağına; Adana, Halep, Maraş civarından çıkarılan Ermeniler ise Suriye’nin doğu kısmı ile Halep’in doğu ve güneydoğu bölgelerine nakledilmişlerdir). Bütün önlemlere rağmen nakiller sırasında suiistimaller, salgın hastalıklar ve çete saldırıları meydana gelir. Göz ardı edilen diğer bir nokta ise Ermenilerin tamamının tehcire tabi tutulmamış olması. Devletin aleyhine çalışmayanlar, Katolik-Protestan Ermeniler, milletvekilleri ve aileleri, asker, subay, sağlık personeli, amele taburunda çalışanlar, zanaatkârlar tehcir dışı tutulur.

Birinci Dünya Savaşı’nın bitmesiyle Osmanlı idaresi, tehcire tabi tutulan Ermenilerin geri dönebilmesi için 18 Aralık 1918 tarihinde 15 maddelik bir kararname çıkarır... Resmî kayıtlara göre, 644 bin 900 Ermeni geri döner. (Bu rakamın, 2 yıl önce tehcir edilen Ermenilerin sayısından fazla olması dikkat çekici gelebilir. Bu durum, geri dönenlerin arasına öteden beri tehcir bölgesinde yaşayan Ermenilerin de karışmış olmasından kaynaklanmaktadır.) Ancak tehcir sırasında veya hemen sonrasında Ermenilerin önemli bir kısmı Kafkasya, Amerika, Rusya ve Avrupa ülkelerine göç eder.

Osmanlı, tehcir sırasında Ermenilere saldıranları ve mallarını gasp edenleri tespit edip yargılar. Kurulan 'divan-ı harp'lerde Ermenilere yönelik fiillerinden dolayı 1673 kişi yargılanır, 66'sı idama mahkûm edilir. Bunlar arasında gasp, ırza geçme gibi adi olaylara karışanlar da var. Ancak 12 kişi Ermenileri öldürmek suçuyla idam edilir. Bunlar arasında kaymakamlar, memurlar, askerler ve sivil vatandaşlar da var. Örneğin, 8 Eylül 1915’te yargılanma kararı çıkan, kamuoyunun Sirozlu Çerkes Ahmet olarak bildiği kişi, arkadaşı Halil ile birlikte Urfa’da idam edilir. Bunlara isnat edilen suç ‘Ermenileri katl ve gasp etme’ diye kayıtlara geçirilir. Yargılamalar mütareke yıllarında da devam eder. Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey’in idam edilmesi bu döneme rastlar. 8 Nisan 1919’da Kemal Bey’in idamı halk nezdinde büyük infiallere sebep olur. Bu yüzden yargılama ve idamlara bir süre ara verilir. Ancak 5 Ağustos 1920’de Bayburt Kaymakamı Nusret Bey tehcir sırasında gerekli önlemleri almadığı için ölüm cezasına mahkûm edilir.

Görüldüğü gibi Osmanlı yönetimi tehcir sırasında kusurlu bulunan ve Ermenilere zarar veren kişileri yargılayıp cezalandırıyor. 1915 yılında başlayan yargılama süreci, beş sene devam ediyor. Osmanlı bununla tehcirin bir soykırım olmadığının, hatası olanların cezalandırıldığının altını çiziyor. Aksilikler için 93 yıl önce bir nevi ‘özür’ diliyor aslında.

Ermenilerin 1915’e dair dile getirdikleri diğer bir konu ise Vilayet-i Sitte denilen altı şehirdeki Ermenilerin durumu ile ilgili. Erzurum, Bitlis, Diyarbakır, Sivas, Mamüretü’l Aziz (Elazığ) ve Van söz konusu olan şehirler. Buralardaki Ermeni nüfusunun Müslümanlardan fazla olduğu; ancak bunların 1915’te yok edildiği tezi Ermenilerin kullandığı bir argüman. Fakat tarihî vesikalar Ermenileri kökten yalanlıyor. 1914 nüfus sayımına göre nüfusları alenen tespit edilen altı şehirdeki Ermenilerin sayısı nesepleriyle birlikte veriliyor. Ermenilerin nüfus oranına göre en çok yaşadıkları şehir olan Van’da toplam nüfusu 67 bin 792. Van’da hiç Katolik mezhebine mensup Ermeni bulunmuyor. Şehrin genel nüfusu ise o tarihlerde 259 bin 141.

155 ERMENİYE NE OLDU?

Ermenilerin büyük acılar yaşadığı ve ‘soykırım'a tabi tutulduğu iddiasını savunanlara göre, tehcir kararından önceki uygulamalar da önemli bir malzeme. Bunun en önemli örneği 155 Ermeni ile ilgili (aslında tam rakam 235’tir). Üstelik bu kişiler Ermenilerin önde gelenlerinden. Ermenilere göre, Çankırı ve Ayaş’a gönderilenlerin çoğu geri dönmeden buralarda öldü. Bu tezi güçlendirmek için isimler üzerinden propaganda faaliyetleri yapılıyor. Hatta Ermeniler ‘soykırım’ tarihinin miladı olarak 24 Nisan’ı kabul ediyor. Çünkü 24 Nisan 1915’te bu kişiler sürgün edilmişti. İstanbul’da çete olaylarına karışan sanatçı Komitas Vartabet en çok konuşulan kişi. Ancak burada ciddi bir çarpıtma var. Zira Komitas, 24 Nisan’da Çankırı’ya gönderiliyor; fakat burada fazla tutulmadan 8 Mayıs’ta serbest bırakılarak İstanbul’a dönüyor. Bu dönüş Osmanlı resmî yazışmalarına ve raporlarına yansıyor. Hasta olan Komitas’ın Halide Edip Adıvar tarafından Paris’e gönderildiği bilgisi de resmî kayıtlarda mevcut. Buna rağmen Ermeniler Komitas’ın Çankırı’da öldüğünü iddia ediyor, hatta Fransa’daki ‘Ermeni soykırımı’ anıtının olduğu yere heykeli dikiliyor. Komitas ile birlikte Puzant Keçyan, Yervant Tolayan, Vahran Torkomyan, Rafeal Karagözyan gibi isimler de Çankırı’dan dönüyor. 155 kişinin önemli bir kısmı geri dönerken bazıları da bulundukları yerlerde geçici olarak göz hapsinde tutuluyor. Bu kişilere ne olduğu da anbean kayıt altına alınıyordu.

OSMANLI ARŞİVLERİ ERMENİLERE AÇIK

Ermeni tehciri tartışmaları sürecinde, bazı Ermeni araştırmacıların gündeme getirdiği 'Osmanlı arşivlerinin kapalı olduğu ve istenen belgelerin verilmediği' tezi arşivlerdeki araştırmacılar tarafından yalanlanıyor. Başbakanlık Osmanlı Arşivi, özellikle 2004’ten itibaren hızlanan dijital arşiv hizmetlerinin etkisiyle açılmış kataloglar üzerinden hiçbir sınırlama yapmadan hizmet sunuyor. Arşivler kişiye göre bir sınırlama getirmiyor. Bunun en önemli kanıtı da Taner Akçam’ın Osmanlı Arşivi’ne gelerek çalışması. Akçam, soykırım tezini işleyen bir araştırmacı. 2006’da arşivlerde sadece Ermeni konusunda 15 gün süren bir çalışma yürüttü. Akçam’ın arşivlerle ilgili önyargısının kırılması ise oldukça ilginç bir döneme denk geliyor. Akçam'ı 2005’te Bilgi Üniversitesi’nde yapılan ve tartışmalara yol açan Ermeni Konferansı’nda tanıştığı Devlet Arşivleri Genel Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Mustafa Budak ikna ediyor. Ayrıca, Dr. Aveg Avegyan isimli Ermeni araştırmacı da 2004-2005 yılları arasında Osmanlı Arşivi’nde çalışmalar yürüttü. Yine Ermeniler konusunda çalışmalar yapan Alman tarihçi Hilmar Kaiser de hâlen arşivlerde çalışıyor. Kaiser’e göre, arşivlerde çalışmaya hiçbir engel yok: “Bu ortam AK Parti hükûmetinin Osmanlı arşivlerinin açık olduğunu söylemesinin yanı sıra bu dönemde atanan akademisyen kökenli yöneticilerin varlığından kaynaklanıyor.”

1831 NÜFUS SAYIMI ARAŞTIRMAYA AÇILIYOR

19. yüzyıl üzerine çalışan araştırmacıların ısrarıyla, 1831 tarihli ilk nüfus sayım defterleri kısa bir süre sonra araştırmaya açılacak. Bu kayıtları Ermeniler de merak ediyor. Zira onların iddiasına göre, Anadolu’da yaşayan Ermenilerin sayısı çok daha fazlaydı. Uzun süredir bakım ve tamiratı yapılan evraklar tek tek elden geçirilip incelendi. Söz konusu nüfus defterleri Osmanlı tebaasının bir nevi niceliğini ortaya koyması açısından son derece önemli. Devlet arşivleri söz konusu nüfus defterlerini çok zarar görmesinden dolayı araştırmaya açmıyordu. Tamir ve bakımı biten nüfus defterleri 2009’un ortalarına kadar dijital ortama aktarılacak.


TEHCİR SIRASINDA ERMENİLERE ZARAR VERENLER YARGILANDI


Şehir Kişi

Amasya 2

Ankara 148

Bitlis 29

Canik 89

Diyarbakır 70

Eskişehir 29

Halep 56

Hüdavendigar 21

İzmit 28

Karahisar-ı sahip 6

Kayseri 146

Konya 16

Elazığ 249

Niğde 8

Sivas 579

Suriye 27

Urfa 170

Toplam yargılama 1673

Toplam idam 66

Ermeni vatandaşı öldürme suçu 12

Kaynak:Aksiyon Dergisi-Haşim Söylemez.http://www.aksiyon.com.tr/detay.php?id=32043



Bu haber 382 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,368 µs