En Sıcak Konular

DAVOS SONRASI DERİN KIRILMA

8 Mart 2009 21:53 tsi
DAVOS SONRASI DERİN KIRILMA Siyasetin hayhuyu ve karşılıklı suçlamalarla, birbirinin değirmenine su taşıyan atışmalar ve çatışmalar ortasında, Türkiye’nin birçok iç ve dış meselesi “teğet geçiliyor.”

Siyasetin hayhuyu ve karşılıklı suçlamalarla, birbirinin değirmenine su taşıyan atışmalar ve çatışmalar ortasında, Türkiye’nin birçok iç ve dış meselesi “teğet geçiliyor.”

Seçime 22 gün kaldı; meydanlarda hâlâ bir işe yaramayan hararetli ve hakaretli lâkin polemiklerin dışında birşey yok...

Ne dünyada birçok ülkenin âcil ciddî tedbirler aldığı ancak hükûmetin hâlâ hazırlayamadığı “ekonomik krize karşı tedbirler paketi,” ne Türkiye’nin AB müzakere sürecindeki tıkanma…

Keza ne demokratikleşme, ne defalarca değiştirilmesine rağmen hâlâ yürürlükte olan 12 Eylül darbesi anayasasına karşı “yeni demokratik anayasa,” ne darbe rejiminin ürünü YÖK yasası, ne siyasî partiler ve seçim kanunun düzeltilmesi, ne demokratik eğitim…

Ne 28 Şubat’tan “postmodern darbe”den kalma dayatmalar, ne hâlâ devam eden temel haklara, inanç ve ifade hürriyetine, dinî özgürlüklere getirilen yasaklamalar ve kısıtlamalar…

Hiçbiri tartışılmıyor. Başbakan’ın “Davos çıkışı”ndan sonra Türkiye’nin İsrail ile ilişkileri ilerletiliyor; fakat “Gazze’ye yardım” ve “kalıcı ateşkes” de gündem dışı.

Davos’taki “çıkış”ın ardından Başbakan hâlâ seçim meydanlarında “Davos Fatihi”, “İslâm Âleminin Şeyhülislâmı”, “Son Osmanlı Padişahı 1. Recep Tayyip Erdoğan” olarak karşılanıyor; lâkin Davos da, hâlâ ambargo altındaki Gazze de başta iktidar ve anamuhalefet olmak üzere siyasetin gündeminde bulunmuyor…

“GAZZE YARDIMLARI”

GAZZE’YE VERİLMİYOR!

Şu çarpıklığa bakın; Mısır’ın Şarm El Şeyh şehrinde 87 ülkeden yetkililerin katıldığı “Gazze’ye Yardım Konferası”nda, Filistin halkının büyük bir çoğunlukla seçtiği ve hâlen Gazze Şeridi’nde iktidarda olan Hamas yok; çünkü dâvet edilmemiş.

Refah kapısını kapatıp dört bir yandan kuşatılan birbuçuk milyonu aşkın Gazze halkını, İsrail’in gıdadan, sudan, ilâca varan amansız ambargosuna mâruz bıraktıran Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübârek toplantının “ev sahibi” sıfatıyla açış konuşmasını yapıyor. Aralarında Amerikan Dışişleri Bakanı Hillary Rodham Clinton’dan Rusya Devlet Başkanı Dimitriy Medvedev’e, İngiltere Dışişleri Bakanı David Miliband’dan Fransa Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy’e, İtalya Cumhurbaşkanı Giorgio Napolitano’dan BM Genel Sekreteri Ban Ki-Mun’a kadar birçok ülkenin devlet ve hükûmet başkanının katıldığı konferansa Türkiye’den ne Cumhurbaşkanı ne de Başbakan katılıyor.

Başbakan Erdoğan’ın seçim gezileri “gerekçe” gösteriliyor. Türkiye, sıradan bir Latin Amerika ülkesi gibi böylesine önemli bir konferansta bir tek Dışişleri Bakanıyla temsil ediliyor. Oysa bir günlüğüne de olsa iç siyasî polemiklere ara verip dünya ve bölge barışı için bu denli önemli bir toplantıya gidip Türkiye’nin temel tezi olan Filistin’de bütün tarafların muhatap alınması ve Filistin halkının seçtiği Hamas’ın dışlanmaması görüşünü açıklayabilirdi. Öncelikle Gazze’ye geçiş noktalarının açılması ve açık hava hapishanesi durumundan kurtulmasının gerektiğini ifâde edebilirdi.

Ya da daha önce Mısır’daki “ateşkes görüşmeleri”ne iştirak eden Gül, “Davos çıkışı”nın sahibi bölgesel aktör ülkenin Cumhurbaşkanı olarak devreye girip, en azından sözkonusu yardımların yerine ulaşması için İsrail’in ablukayı kaldırmasını şart koşabilirdi. Mısır’ın sınır kapılarını açmasını ve başta Türkiye olmak üzere dünyadan gelen yardımların ve toplanan paranın Gazze halkına ve İsrail’in savaş uçaklarında atılan bombalarla, füzelerle, tanklarla, 15 bin ev ve binayı yakıp yıktığı Gazze’nin alt yapısına harcanmasını isteyebilirdi…

ANKARA, NEDEN GASBA SESSİZ?

Zira Suudî Arabistan’ın bir milyar dolarla başını çektiği ve İsrail’e her yıl 50 milyar dolar yardımda bulunan ABD’nin 900 milyon dolar verdiği ve iki yılda toplanacağı vaadedilen 4.5 milyar dolarlık bağışın Gazze halkına verilmeyeceğinin sinyalleri, daha şimdiden veriliyor.

Anlaşılan o ki Gazze için toplanan bu para da Gazze’ye verilmeyecek; dahası İsrail’in dayatmalarında istimal edilecek. Hamas sözcülerinin, “Filistin halkının kanı, hiçbir şart altında politize edilmiş yeniden imar yardımları karşılığında satılık değildir” tesbitleri bunun ifâdesi.

Halen devam eden İsrail ablukası yüzünden yardımların Gazze’ye ulaşmasının çok zor olduğuna dikkat çeken Filistinli yetkililerin, “Filistin’in İsrail ve ABD’nin yönlendirdiği uluslar arası baskı ve şantajlara boyun eğmeyeceğini, siyasî amaçlı yardımları da kesinlikle kabul etmeyeceği" beyanları, bunu bâriz bir biçimde ortaya koyuyor.

İsrail’in ve bazı mahfillerin daha toplanmadan bu paranın fiilen Gazze’nin yegâne yönetimi olan Hamas’a teslim edilmeyeceğini açıklaması, bu yardımın da Gazze halkına ve altyapısına harcanmayacağının peşin ikrarı.

Ve ne yazık ki Ankara, bütün bu oldu-bittilere karşı sessiz kalıyor. Ateşkesin şartı ve kalıcı barışın ilk adımı olan sınırların açılmasını, ambargonun kaldırılmasını uluslar arası zeminlerde dile getirmiyor. Başbakan “Davos çıkışı”nın siyasî rantını toplamakla meşgul; seçmen nezdinde Davos’un politik gelirini devşiriyor. Lâkin “Davos çıkışı”nın altı bir türlü doldurulamıyor.

Peki, Gazze’ye yapılan yardımın Gazze’ye verilmemesi çarpıklığına Türkiye neden itiraz etmiyor? Niçin işgalcileri ödüllendiren bu emr-i vakiye karşı suskun kalıyor? Başta Türkiye olmak üzere, İslâm âleminden ve dünyadan Gazze için toplanan yardımlar ve verilen paralar Gazze halkına ve meşru yönetimine verilmeyecek de kime verilecek?

Türk halkı ve diğer Müslüman ülkeler bu yardımları, üç hafta boyunca gece gündüz evleri, okulları, hastaneleri, camileri bombalayan, yüzlerce çocuğu katleden, Gazze’yi yerle bir eden İsrail’in kontrolüne geçmesi için mi yaptılar? Davos’ta Peres’e itiraz eden Erdoğan, neden bu gasba ve haksızlığa bir şey demez?

Görünen o ki AKP iktidarı, İsrail’le ekonomik anlaşmaları askıya almak, askerî ve savunma işbirliğini rafa kaldırmak ve silâh alımı ihâlelerini iptal etmek bir yana; Türkiye’nin İsrail’le ilişkilerini daha da derinleştirmek peşinde. Bunun için çabalıyor…

Gerçekten bu derin kırılma neden?

Davos sonrası derin kırılma… (2)

Sâbık Amerikan Başkanı Bush’un Bakanı Condallezze Rice gibi son Gazze saldırısını “İsrail’in kendini savunma hakkı” gören Amerikan Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un Ortadoğu çerçevesinde Ankara’ya uğradığı sırada siyasî iktidarın derin Davos kırılması bâriz bir biçimde açığa çıkmakta.

İsrail Cumhurbaşkanı Peres’le hararetli buluşmada, İsrail ordusunun çoğu çocuk ve kadın bin dört yüz Filistinli katletmesine ve beş bine yakınını yaralamasına “saygı duyduğunu” açıklayan yeni Amerikan Dışişleri Bakanı’nın başta işgalci Amerikan askerlerinin Türkiye topraklarını kullanması olmak üzere bir dizi ek “talepleri”nden söz ediliyor. Bunlar tek tek tartışılacak…

Ancak Washington’un daha baştan Türkiye’yi İsrail’le işbirliğini sürdürme ve geliştirmeye “mecbur etme” politikası bütün yönleriyle sırıtıyor. ABD, bölgedeki gerçek “stratejik müttefiki” İsrail’le “stratejik ortaklık” iddiasındaki Türkiye’nin “birlikteliğini” her vesileyle “istiyor” ve dayatıyor. Bu durum Washington-Ankara-Telaviv hattında açıkça görülüyor.

AB’yi savsaklayan AKP siyasî iktidarının ABD eksenli dış politikası bu çerçevede. Davos sonrası toplanan ilk Bakanlar Kurulunda milyonlarca dolarlık son casus uçakları ve silâh alımı ihâleleri dahil İsrail’le bütün anlaşma ve işbirliklerinin devam edeceği kararının bizzat Başbakan Yardımcısı ve hükûmet sözcüsü tarafından açıklanması, bunun ilk işaretiydi.

ANKARA TELAVİV’E KARŞI

GEVŞEK VE TUTUK…

Aslında İsrail Kara Kuvvetleri Komutanı Avi Mizrahi’nin, Başbakan Erdoğan’ın Davos’ta Peres’e, “Siz adam öldürmeyi çok iyi bilirsiniz!” sözüne cevaben zehir zemberek “Önce aynada kendine bak!” diye resmen hakaretine Ankara ciddî bir tavır koymadı. İsrailli komutan, Türkiye’yi tarihte “Ermeni soykırımı”yla itham etti ve “Kürt katliâmı” iftirasını attı. Ayrıca İsrail’in Filistin topraklarını işgal etmesine Türkiye’nin Kıbrıs’ın Kuzeyini on yıllardır işgal ettiğini ileri sürüp nâzire gösterdi. Erdoğan’ın İsrail’in BM’den çıkarılması yolundaki çağrısını hatırlatarak, “Böyle bir durumda Türkiye de İsrail’in yanına eklenmelidir!” suçlamasıyla yüklendi. Ne var ki bütün bunlara karşı Ankara, bir iki cümlelik “kuru kınama”nın ötesine geçmedi. Genelkurmay’ın daha çok “Ermeni soykırımı” ve “Kürt katliâmı” iddiasının “edilemez olduğu” açıklamasından ve İsrail Büyükelçisi’nin Dışişleri’ne çağrılıp “izâhat” istenmesinin dışında hiçbir diplomatik tepki gösterilmedi.

Siyasî iktidar, “meselenin fazla abartılmaması” gerektiği görüşüyle hep geçiştirmeye çalıştı. Ne Başbakan’dan, ne de hükûmetten İsrail’e doğru dürüst bir cevap verilmedi. İsrail ordusundan gelen “Kendi görüşüdür” açıklamasını tatmin edici bulmayan Dışişleri Bakanı Babacan, Türkiye-İsrail ilişkilerinin hassas dönemden geçtiği bugünlerde Siyonist komutanın bu sözlerinin “faydalı olmadığını” düşük bir profilde söylemekle yetindi. İşin garibi Dışişleri Bakanı Babacan, İsrail’in herhangi bir doğrulama ya da yalanlamayı henüz net şekilde yapmadığını; Telaviv’deki Türk Büyükelçiliği ile Ankara’daki İsrail Büyükelçisinin iki ülke dışişleri bakanlıkları ile temaslarına yoğun şekilde devam ettiğini belirtmekle iktifa etti. “Ancak bu temaslara özel bir anlam yüklememek gerek; önümüzdeki günlerde daha detaylı ve kapsamlı bir açıklama olsa iyi olur diye düşünüyoruz” beklentisiyle ibret-i âlem gevşek ve tutuk bir tutum sergiledi.

“Olayları bu tür açıklamalarla tırmandırmama” temennisinde bulunan Bakan, İsrail’den “kapsamlı ve detaylı bir açıklama” bekleyedursun, hükümetin Davos sonrası örtülü bir biçimde güçlendirerek devam ettirdiği İsrail’le işbirliğini, Savunma Sanayi Müsteşarı Murad Bayar açıkça ikrar etti. Türkiye-İsrail ilişkileri konusunda bir problem olmadığını ve yürüyen projelerde sıkıntı bulunmadığı belirten Bayar, ‘’Türkiye ile İsrail’in burada karşılıklı menfaatleri var, bu projeler de o çerçevede yürüyor” diye konuştu. İsrail’le işbirliği ve anlaşmaların iptalinin ya da askıya alınmasının ve sözkonusu olmadığını, “çünkü bunlar uzun vadeli projeler; bu projelerde hiçbir değişiklik yapamayız” cümlesiyle resmen açıkladı…

TÜRKİYE, HÂLÂ İSRAİL’E

YAKINLAŞMA PEŞİNDE…

Bu arada İsrail’in Türkiye’yi dize getirtmek için Amerikan yönetimi ile Amerikan Yahudi lobisi, Yahudi sermayesi güdümündeki “yerli” ve yabancı uluslar arası medyanın desteğiyle İsrail’le ilişkileri “pahalıya satma” oyunu yine sahnede. İsrail’in Ankara Büyükelçisi Gaby Levi’nin Türk halkının Gazze’de zulüm ve katliâmdan dolayı İsrail’i protesto eden gösterileri, “Ülkenizdeki antisemitik ifadelerin artması, İsrail’deki turistlerin Türkiye’ye gelmesinin önüne geçiyor; kış turizmi tamamen öldü, baltaladı; yaz turizmi de tehlikede” cümlesi, “üstü kapalı şantaj” olarak Türkiye’nin önüne konuluyor. (Akşam, 25.2.2009)

Keza “Ben de dahil birçok İsrail yurttaşı Türkiye’de doğdu, Türkiye kültürümüzün bir parçası; Yahudilere bu kadar güzel ev sahipliği yapan iki ülkeden biri; çok yönlü savunma işbirliğimiz ve istihbarat ortaklığımız var ve Türk ordusunda birçok Yahudi teknisyen çalışıyor” diyen İsrail Büyükelçisi’nin, özellikle Amerikan Kongresindeki “Ermeni soykırımı” tasarısını nazara vererek, “Yahudi lobilerini kontrol edemiyoruz” demesi, Türkiye’ye yönelik “tehdidi hissettirme taktiği”nin bir parçası olarak karşımıza çıktı. Yine bu süreçte, Türkiye’deki Şalom gazetesi yazarı Haymi Behar’ın, “Türkiye’deki Gazze protestolarına öfke duyan İsraillilerin yüzde 70’inin Türkiye seyahatlerini iptal ettiğini” ve Türkiye’nin son yıllarda artan ekonomik ve askerî bağların kesilebileceği imâsıyla, “Türkiye - İsrail balayı bitti” uyarısı (!), “örtülü şantaj”ın bir diğer açığa çıkan tarafı…

Ne var ki bütün bunlara karşı Türkiye hâlâ İsrail’le yakınlaşma peşinde. İsrail’in Haaretz gazetesi, Türkiye ve İsrail’in ikili ilişkilerin restore edilmesi için Ankara ve Telaviv arasında üst düzeyde karşılıklı mesaj teâtisiyle “sessiz yoğun görüşmeler” yapıldığını yazıyor. Cumhurbaşkanı Gül’ün, İsrail’e gidip Telaviv nezdinde gizli temaslarda bulunarak “arabuluculuğa” soyunan 84 yaşındaki Yahudi iş adamı Jak Kamhi aracılığıyla Peres’e Haziran’da İsrail’i ziyaret etme isteğini ihtiva eden mektubunu iletmesi, Ankara’nın bu konudaki kırılganlığını bir defa daha ele veriyor.

Belli ki Gül, siyasî iktidarın özellikle “Davos çıkışı”ndan sonra İsrail’le yakınlaşma ve ilişkileri daha da derinleştirme politikalarına uygun olarak, tam da Hillary Clinton’un ziyareti esnasında Davos’taki tartışmayla “gerilen” ilişkileri rayına oturtmak ve Türkiye’nin İsrail’le yaptığı ekonomik ve savunma sanayii anlaşmalarını, askerî işbirliğini ve silâh ihâlelerini sürdürmek amacıyla bu ziyareti plânlanıyor.

Peki, Türkiye’yi İsrail’e mecbur eden nedir; neden onca istiskale rağmen bir türlü vazgeçemiyor?

Demek “Davos çıkışı” Davos’ta kaldı. Başbakan bile meydanlarda artık Davos’a değinmiyor, unutturuyor. Demek “one mınute” tişörtlerinin de modası geçti; hem de Davos’un hemen ardından…

Kaynak: Cevher İLHAN (Yeni Asya Gazetesi)

1- http://www.yeniasya.com.tr/2009/03/07/yazarlar/cilhan.htm

2- http://www.yeniasya.com.tr/2009/03/08/yazarlar/cilhan.htm



Bu haber 652 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,992 µs