AKDAĞ: PROGRAM İÇİN BİR RİSK GÖRMÜYORUZ

18 Şubat 2009 18:12 tsi
Sağlık Bakanı Recep Akdağ, ekonomik krizin sağlık yatırımlarına etkisine ilişkin, ''OECD Sağlık Sistemleri İncelemesi-Türkiye'' raporunun tanıtım toplantısında konuşma yaptı.

ANKARA - Sağlık Bakanı Recep Akdağ, ekonomik krizin sağlık yatırımlarına etkisine ilişkin, ''Türkiye'de son 5-6 yıl içinde yapılan harcama artışı aslında bir açığın kapatılmasıyla birlikte olmuştur. Buna rağmen milli gelirin üzerinde bir harcama veya kamu kaynaklarından sağlığın aldığı pay itibarıyla anormal bir harcama artışı olmamıştır. Sağlık Bakanlığı olarak gerekli tedbirlerin alınmasıyla finansal sürdürülebilirlik açısından program için bir risk görmüyoruz'' dedi.
     Akdağ, ''OECD Sağlık Sistemleri İncelemesi-Türkiye'' raporunun tanıtım toplantısında yaptığı konuşmada, bu çalışma ile Sağlıkta Dönüşüm Programı kapsamında yapılan faaliyetlerin dışardan bir gözle bilimsel kriterler göz önünde bulundurularak incelendiğini söyledi.
     Hazırlanan raporun, Türkiye'de sağlık alanında atılacak adımlara ışık tutacağını belirten Akdağ, çalışmada emeği geçen herkese teşekkür etti.
     Son 6 yıldır uygulanan Sağlıkta Dönüşüm Programı öncesi ve sonrasını değerlendiren Akdağ, bu kapsamda gerçekleştirdikleri reformların henüz bitmediğini, yeni yapılacak çalışmalarla da devam edeceğini bildirdi.
     Akdağ, programın ''insan'' odaklı bir yapılanma olduğunu ve sürekliliği hedeflediğini anlatarak, erişilebilir, kaliteli ve memnuniyet esaslı hizmet verilmesinin amaçlandığını söyledi.
     Programın uygulanmaya başlanmasından önceki dönemlerde sistemin finansman açısından adil olmadığını ancak şimdi eşit yararlanılabilen bir sistem oluşturulduğunu dile getiren Akdağ, şunları kaydetti:
     ''Hizmet sunumunda adaletsizlik vardı. Bugün vatandaş ayrım olmaksızın bütün sağlık kuruluşlarından yararlanıyor. Alt yapı ve istihdam açısından da mesafe aldık. Muayene odalarının yeterli hale getirilmesi gibi çeşitli alanlarda önemli artışlar yaptık. Örneğin Sağlık Bakanlığı hastanelerinde 2002'de 121 olan bilgisayarlı tomografi sayısını 329'a, 18 olan MR sayısını 200'e ve bu hastanelerdeki yoğun bakım yatak sayısını 869'dan 6 bin 633'e çıkarttık.
     Personelin motivasyonunun arttırılması için performansa dayalı ek ödemelerle kamuda çalışan doktorlarımıza tatminkar ücretler elde ettik. Bunlarla yalnızca kamuda çalışanların oranları önemli ölçüde arttı.
     Ayrıca, bölgeler arasındaki eşitsizliklerde önemli değişiklikler oldu. özellikle ülkemizin Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde sağlık hizmeti sunumunda ilerlemeler kaydettik. Vatandaşın hizmet alabilme talebi karşılanmaya başlandı. Eskiden hastalara ayrılan süre çok azdı, hekim başına düşen muayene oda sayısı yetersizdi.''
     Program kapsamında her hastanede ''Hasta Hakları Birimleri'' kurulduğunu da ifade eden Akdağ, günde 2 bin 500 kişinin telefonla hizmet alabildiği özel hat oluşturulduğunu söyledi.
     Akdağ, birinci basamak sağlık hizmetine müracaatların da pilot illerde uygulanan Aile Hekimliği ile önemli ölçüde arttığını belirterek, ''Bu yıl içinde 59 ilde aile hekimliğine geçmeyi öngörüyoruz. Aile hekimliğinin başladığı illerde, hastaneye başvurularda azalma olmuştur'' diye konuştu.
     Sağlıkta Dönüşüm Programı'nda, aşılama, erken tanı merkezleri gibi birçok alanda yenilikler yapılarak koruyucu sağlık hizmetlerine de ağırlık verildiğini belirten Akdağ, ''Türkiye aşılama konusunda çeşitlilik ve kapsam açısından dünyada önemli bir yere geldi. 112 acil hizmetlerine eskiye göre 4 kat daha fazla cevap veriyoruz'' dedi.
     Akdağ, sigara ve obezite ile mücadelede de önemli çalışmalar yürütüldüğünü ifade etti.
     Sağlık sisteminde verimliliğin artırılabilmesi için sağlık çalışanlarının sayısının yeterli olması gerektiğini belirten Akdağ, ülkemizde hemşire sayısının az olduğunu söyledi.
     Akdağ, ekonomik krizin sağlık yatırımlarına etkisini şöyle değerlendirdi:
     ''Türkiye'de son 5-6 yıl içinde yapılan harcama artışı aslında bir açığın kapatılmasıyla birlikte olmuştur. Buna rağmen milli gelirin üzerinde bir harcama veya kamu kaynaklarından sağlığın aldığı pay itibariyle anormal bir harcama artışı olmamıştır. Bundan sonra da Sağlık Bakanlığı olarak gerekli tedbirlerin alınmasıyla finansal sürdürülebilirlik açısından program için bir risk görmüyoruz.''
     2003-2007 yılları arasında toplam kamu harcamalarıyla sağlık harcamaları kıyaslandığında artış hızlarının birbirine benzediğini dile getiren Akdağ, şunları kaydetti:
     ''Bu eğrileri yaparken faize ödenen parayı çıkardık. Çünkü Türkiye faize çok daha fazla para ödüyordu. Dolayısıyla aslında sağlık harcamalarının diğer sektör harcamalarıyla kıyaslanması mümkün olsaydı bu ortaya çıkardı. Toplam sağlık harcamalarıyla ilgili çalışmalar yapılıyor ama toplam adalet harcamaları ya da toplam emniyet harcamaları gibi çalışmalar yok. Bu nedenle o kıyaslamayı şu anda yapmak imkanına sahip değiliz. Ama en azından kamudan ayrılan kaynakların paylaşılması sırasında sağlığın, bu dönüşüm programında daha fazla kaynak almadığını söyleyebiliyoruz.''
     Akdağ, ''maliyet sınırlaması için alınacak tedbirlerin, hizmete erişimi engellememesi gerektiğini'' de vurgulayarak, ''Sigortacılık uygulamaları, bariyer koyma anlamında algılandığında ortada sağlık sistemi falan kalmaz. Geçmişte biz bunu özellikle SSK uygulamalarında çok gördük. Dolayısıyla bu çok iyi sağlanmalıdır. Biz de bunu sağlayabileceğimize inanıyoruz'' diye konuştu.

Bu haber 468 defa okundu.