En Sıcak Konular

TÜRK DÜNYASI İŞTE ŞİMDİ AĞLASIN!

19 Şubat 2009 19:57 tsi
TÜRK DÜNYASI İŞTE ŞİMDİ AĞLASIN! Bahtiyar Vahapzade sonsuzluğa uçtu.. Türk Dünyası işte şimdi ağlasın!. Aytmatov’a tuttuğu yasa, kalan son gözyaşlarını da katarak..

Bahtiyar Vahabzade’nin aziz ruhuna..

     Bahtiyar Vahapzade sonsuzluğa uçtu.. Türk Dünyası işte şimdi ağlasın!. Aytmatov’a tuttuğu yasa, kalan son gözyaşlarını da katarak..

     Bakü, Şeki asıl şimdi öksüz!. Tebriz, İstanbul, Kerkük, Halep, Şumnu, Kazan, İskeçe, Saraybosna, Bahçesaray, Dobruca ve daha nice eski-yeni Türk yurtları öksüz kalmanın kanlı yasını asıl şimdi tutsun..

     Artık Vahapzade yok..

     Daha 1949 yılında hayal çizgilerinde canlandırdığı "Menim Dostlarım"ı; 1950 yılında çizdiği "Bahar"ı; 1959 yılında  resmettiği "Gülistan"ı; 1973 yılında gördüğü "Tan Yeri"ni öksüz bırakarak uçtu sonsuzluğa.. Türk Dünyası´nın güneşinin doğduğunu göremeden..

     1979 yılında Moskova’dan Bakü’ye uçtuğumda elimde kalemim; Hazar’ın bu kutlu Azeri-Türk şehrini kucaklamasıyla ortaya çıkan şaşırtıcı güzellikleri resmetmeye çalışıyordum.. Bakü’ye indiğimde, beni derinden sarsan şok buluşma bütün ayrıntıları benliğimden uzaklaştırdı..

     O şok, Vahapzade’nin taa kendisiydi.. Beni kucaklayıp sıkıca sarar ve sarsarken ağzından dökülen o tek cümle:

     "Senni Türkiyamın hasretinne kucaklıyaram.."

     O yıllarda Sovyet esaretindeki Türk yurtlarına gidiş-gelişler "yok" gibiydi.. Sovyetler Birliği’nin çözülme projelerinin dillendirilmeye başlandığı 1990’lara 10 yıldan fazla uzaklıktaydık.. Türkiye’ye Orta Asya ve Kazakistan Dini İdaresi Başkanı Zıyaüddin Han Babahan başkanlığında ilk defa bir dini heyet gelmişti.. Türk basını, bu ilk ve alışılmadık ziyarete bir "Sovyet propagandası" olarak bakmış; Babahan hazretlerine kendisini rencide eden sorular bile sormuşlardı..

     Diyanet İşleri Başkanlığı olarak ev sahibiydik, ama doğrusu biz de Sovyet resmi heyetine bir başka gezegenin gökten inmiş yaratıklarına bakar gibi bakmıştık..

     Fakat bu ziyaret, naçiz şahsım için bir güzel gelişmeyi de beraberinde getirdi.. Çok da anlayamadığımız onlar, döner dönmez Türkiye’nin dini teşkilatından bir heyeti Sovyetler Birliği’ne davet ettiler..

     Sovyetleri çıplak gözle kimsecikler tanımaz ve bilmezken, bir yandan kızgın ve kırgın; bir yandan hasret olduğum o dünya ile tanışmam, işte böylece "Vahapzade şoku" ile gerçekleşti..

     "Sovyetlerde Müslüman-Türk Varlığı" başlıklı seri yazılarımı bu duygularla kaleme aldım.. Rahmetli babacığımın biteviye anlattığı Kafkasya ve Şeyh Şamil hikâyeleriyle başlayan; Osman Yüksel’in Serdengeçti dergileri ve Nihal Atsız´ın "Bozkurtların Ölümü"; "Bozkurtların Dirilişi" vb. kitaplarıyla pekişen ve gelişen Türk Dünyası tutkum, Vahapzade ile ve böyle bir şok ile artık bir hayat tarzına dönüştü..

      Vahapzade artık bu dünyada yok.. Fakat ebedi yurdundan bizleri izlemeye devam edeceğinden de asla şüphem yok..

     Bize gelince: O’nu yaşatmalıyız.. O’nun "hürriyet", "vatan tutkusu" ve "din" üzerine yoğunlaşan vasiyet niteliğindeki eserlerini yaşatabilirsek, biz de yaşarız.. 40’ı aşkın şiir kitabını, 10’u aşkın ilmi eserini lehçe, şive ve dil engellerini ortadan kaldırarak bir vasiyet gibi boynumuzda taşıyabilirsek O’nu yaşayabilir, yaşatabiliriz.. O’nu yaşatabilirsek, biz de O’nun gibi onurlu yaşarız..

     Sovyet zulmünün en karanlık döneminde O’nu üniversitedeki kürsüsünden zindanlara taşıyan "Gülistan" şiiri neyi anlatıyor?.

     "Yücelikte Tenhalık" neyin resmi?. "Menim Dostlarım" kimlermiş?. "Dostluk Nağmesi" nasıl bir bestedir?. "Tan Yeri" ne zaman ağaracak?.

     Vahapzade artık yok.. Türk Dünyası´na başın sağ olsun diyorum.. Namık Kemal Zeybek, Turan Yazgan, Yahya Akengin başta bütün dostlarına başsağlığı diliyorum..

     Allah’ın rahmeti seni kucaklasın ey koca adam!..

NOT:

Vahabzade’nin bir şiirini teberrüken okuyucularıma sunuyorum..

     ELVEDA

     Diyorum; sefası bitti ömrümün,
     Şimdi dağa çıkarım, düze elveda..
     Düze duman çöker, düze kar yağar,
     Bahara elveda, yaza elveda..

     Bahtiyar, derinden sızlayıp yaran,
     Kalbini dağlayıp üzer her zaman..
     Göze hüzün çöker, göze yaş dolar,
     Sevince elveda, düşe elveda..

     Şimdi öz kökünden süzülen benim,
     Özge budaklara dizilen benim,
     Şimdi ne sen sensin, ne de ben benim,
     Biz ki biz değiliz, bize elveda..

Hamdi Mert-Aygazete ( 14.02.2009)

VAHAPZADE'NİN VASİYETİ: ORTAK TÜRKÇE

     Bahtiyar Vahabzade’nin bir sevdası vardı: Kırgızistan, Kazakistan, Türkiye, Azerbaycan vesaire Türk yurtlarından aydınlar buluştuklarında aralarında "Rus" diliyle anlaşabiliyorlarmış.. Vahabzade, herkese ağır gelen bu duruma dayanamamış ve isyan etmiş..

     Yakın arkadaşları Kırgızistan’dan Cengiz Aytmatof ve Kazakistan’dan Olcas Süleymanof’la ülkelerinin ortak sıkıntılarını konuşmak üzere bir araya geldikleri bir sohbeti şöyle anlatır:

     "Aramızda Rus dili ile anlaşabiliyorduk.."

     Onlar bile..

     Türk ülkeleri arasında gel-git münasebetler oluyor.. Aydınlar arasında, şair ve sanatkarlar arasında, işadamları arasında, akademisyenler arasında.. Kongreler, konferanslar ve çeşitli buluşmalar.. Şiir akşamları, gençlik kongreleri, devlet adamlarının toplantıları..

     ..Ve yazışmalar..

     Bu toplantılarda Türk ülkelerinin ve Türk topluluklarının müşterek kültür, ticaret, siyasi işbirliği gibi bir nice ortak problemleri konuşuluyor..

     Acaba hangi dil ile?. Tercüman aracılığı ile..

     Ya yazışmalar?. Herhalde bakanlık ve resmi-özel kurumlar çeşitli Türk dilleri tercümanları bulunduruyor olmalılar..

     Her fırsatta dünya küçüldü diyoruz.. Ama Türk dünyası bizim için hâlâ büyük ve uzak.. Çok şükür büyük, ama ne yazık ki uzak..

ORTAK DİL

     Ortak dil; "Ortak konuşma dili" ve "Ortak yazışma dili" diye ikiye ayrılarak ele alınıyor..

     Bahtiyar Vahabzade "Ortak dilimiz Türkiye Türkçesi olmalıdır" diye kesip atıyordu, konuşma dili-yazı dili diye ayırmadan ve hiçbir komplekse kapılmadan..
    
     Namık Kemal Zeybek "konuşma dili" ile "yazışma dili"ni ayırıyor.. "Konuşma dili olarak her Türk ülkesi kendi lehçesini konuşsun ve korusun" diyor.. Kazak Türkçesi, Kırgız Türkçesi, Özbek-Tatar-Türkmen-Azerbaycan Türkçesi... Yani "Bu Türk lehçeleri yaşasın" diyor.. Yazışma ve iletişim dili ise ortak olsun.. Türkiye Türkçesi esas alınarak bir ortak yazı ve yazışma dilinde buluşalım ve anlaşalım..

     Gerçekçi olan ve genel kabul gören yaklaşım da bu!..

ORTAK ALFABE

     Tabii burada ilk karşımıza çıkacak sorun, "Alfabe" meselesi.. Sovyet egemenliğinden çıkmış bağımsız Türk Cumhuriyetleri ile halen Rusya Federasyonu içerisindeki özerk Türk cumhuriyet ve bölgeleri -ve doğal olarak Rusya içerisindeki Türk toplulukları- Kiril alfabesi kullanıyorlar..

     Malum, Türk kültür tarihinin en büyük kırılması, Sovyet esaretindeki Türk alt gruplarının Kiril alfabesine zorlanması, hatta bu alfabe içinde bile farklı yazı ve imla kuralları üretilmesi hinliği olmuştur. Yoksa, Türk ülkelerini kültürel köklerinden ve Türkiye’den nasıl koparacaklardı?!.

     Bağımsızlık dönüşümünden sonra, Türk devletlerinde Türkiye’nin kullandığı Latin kökenli Türk alfabesine geçiş konusu çeşitli kademelerde ele alındı.

     Hatırladığım kadarıyla;

     - Azerbaycan, Özbekistan ve Türkmenistan cumhuriyetleri ile Kırım ve Gagavuz Türk yönetimleri Latin alfabesine kademeli olarak geçme kararı almışlardı.

     - Kırgızistan, Latin alfabesine geçme hazırlıkları yapmak üzere bir resmi komisyon kurmuştu..

     - Rusya Federasyonu içerisindeki Tataristan Federe Cumhuriyeti konuyu devlet programına almış ve kısmi uygulama başlatmıştı..

     Biz de bütün bunları ayrıntılarıyla Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi Uzaktan Eğitim bölümlerinde ders olarak okutuyorduk.. Biz bu üniversiteden ayrıldıktan sonra kardeş ve soydaş ülkelerdeki bu akılcı girişimler sürdürülüyor mu ve bu gelişmeler  üniversitemizde okutuluyor mu bilemiyorum..

     Bu işi Türkiye’den kimler takip ediyor?. Dışişleri Bakanlığı mı, Kültür Bakanlığı mı, Atatürk Dil ve Kültür Yüksek Kurumu mu, yoksa Türk Dil Kurumu mu?. TİKA’nın o gerçekten çok güzel faaliyetleri içerisinde bu da takip ediliyor mu?.

     Kazakistan’da bulunan Ahmet Yesevi Üniversitesi ile Kırgızistan’da bulunan Manas Üniversitesi’ne bu bilimlik konu ne de güzel yakışırdı?. Acaba "Ortak Dil", "Ortak Alfabe" ve "Ortak Yazışma Dili" konularında bu iki ortak üniversitemiz ile diğer Türk üniversitelerinin ilgili bölümlerinde kaç yüksek lisans, kaç doktora tezi hazırlandı?. Kaç bilimsel araştırma yapıldı?.

     Bahtiyar Vahabzade, artık yerleştiği ebedi yurdundan bize şimdi bunları soruyor.. Zira bu konu O’nun bize vasiyeti idi..

Hamdi Mert-Aygazete ( 19.02.2009)




Bu haber 715 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,922 µs