En Sıcak Konular

ERGENEKON DAVASI'NDA 34. DURUŞMA TAMAMLANDI

29 Aralık 2008 19:45 tsi
ERGENEKON DAVASI'NDA 34. DURUŞMA TAMAMLANDI İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki salonda görülen "Ergenekon" davasının 34. duruşması tamamlandı.

İSTANBUL - Ergenekon davasının 34. duruşması tamamlandı.
     İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki salonda görülen davanın bugünkü duruşmasına, Erkut Ersoy, Hüseyin Görüm, Mete Yalazangil, Sevgi Erenerol ve Abdullah Arapoğulları dışındaki 39 tutuklu sanık geldi. Tutuksuz sanıklardan Güler Kömürcü Öztürk, Rafet Arslan ve Emin Caner Yiğit de duruşmaya katıldı.
     Sanıkların tutukluluk halinin devamına karar veren mahkeme heyeti, duruşmayı yarın saat 09.30'a erteledi.

SANIK SEMİH TUFAN GÜLALTAY: -''MAHMUT YILDIRIM İLE SON BULUŞMAMIZ ARNAVUTKÖY'DE BİR RESTORANDA OLACAKTI. ANKARA'DAN İSTANBUL'A GELMEK İÇİN YOLA ÇIKTI. O GECE ORTADAN KAYBOLDU'' -''MEHMET EYMÜR KİMLE TERS DÜŞMÜŞ İSE O KİŞİ YOK OLMUŞ, CENAZESİ BİLE BULUNAMAMIŞTIR''

''Ergenekon'' davasının başka suçtan tutuklu sanığı Semih Tufan Gülaltay, Mahmut Yıldırım'ın kendisiyle buluşmak üzere Ankara'dan İstanbul'a doğru yola çıktıktan sonra kaybolduğunu bildirdi.
     İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada çapraz sorgusu yapılan Gülaltay, Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel'in, ''Mahmut Yıldırım ile hangi yıl, hangi vesileyle tanıştığı'' yolundaki sorusu üzerine, ''1996 yılında istihbaratçı Duran Fırat vasıtasıyla istihbaratçıların ve siyasetçilerin bulunduğu bir ortamda tanıştığını'' söyledi.
     ''MİT'e çalışmadığını'' ifade eden Gülaltay, o dönemlerde Mahmut Yıldırım hakkında bir arama kararı bulunmadığını ve kendisini ''Ahmet Demir'' ya da ''Yeşil'' gibi bir kod ismiyle değil, Mahmut Yıldırım olarak tanıdığını savundu.
     Savcı Pekgüzel'in ''Muzaffer Tekin ile ne zaman tanıştığını'' sorması üzerine, Gülaltay, Tekin'in Kastamonu Cezaevinde koğuş arkadaşı olan Namık Zihni Ozansoy'u ziyarete geldiğini, ikisinin devre arkadaşları olduğunu kaydetti.
     Gülaltay, Savcı Pekgüzel'in ''Muzaffer Tekin'in Ulusal Birlik Platformu'na neden çağırmadığı'' yönündeki sorusuna da, Tekin'in İbrahim Şahin'in yakın arkadaşı olduğunu, ''Şahin'in o dönem medyatik birisi olması nedeniyle yeni kurulacak bir partinin başında bu şekilde gündeme gelmesini istemediklerini'' anlattı. Tekin'in böyle bir ortama girmesinden imtina ettiğini belirten Gülaltay, ''İyi de etmişim, yoksa dünyayı başıma yıkarlardı'' dedi.
     Savcı Pekgüzel'in, Tekin'in kendisi için ''tutarsız ve psikopat'' şeklinde değerlendirmesi olduğunu söylemesi üzerine, Gülaltay ''Tekin ile aramızda bir kırgınlık yok. Olsa bile hakkımda böyle bir kelime kullanacağına inanmıyorum'' diye konuştu. Bu arada tutuklu sanık Muzaffer Tekin oturduğu yerden ''Söylemedim de...'' dedi.
     Savcı Pekgüzel'in, ''Mehmet Fikri Karadağ ile nasıl tanıştığını'' sorması üzerine Gülaltay, cezaevinden çıktıktan sonra 2002 yılı sonu 2003 yılı başında Muzaffer Tekin vasıtasıyla tanıştığını, 2004'ten sonra da görüşmediklerini belirtti.
     ''İstanbul'daki ulusalcı milliyetçi kuruluşların başkanlarının ortak davalarına ilişkin toplantılarda bir araya gelmek zorunda olduklarını'' söyleyen Gülaltay, ''Bir Nevruz toplantısında Veli Küçük, Sevgi Erenerol ve Kemal Kerinçsiz'i bir arada görebilirsiniz. Bu, o insanların yol arkadaşı, dava arkadaşı oldukları anlamına gelmez. Onların yolu ayrıdır, benim yolum ayrı. Fikri albayımla da bu toplantılarda birkaç kez karşılaşmışızdır'' şeklinde konuştu.
    
     -ERUYGUR İLE TANIŞMASI-
    
     Savcı Pekgüzel'in, ''Şener Eruygur ile ne zaman, ne şekilde tanıştınız? Sizin platforma ne zaman katıldı?'' şeklindeki sorusuna Gülaltay, ''Şener Paşa bizim platforma katılmadı. Ulusal Birlik Platformu kurulmadan önce tanıştım. İstanbul'daki toplantımıza geldi. Ankara'ya gidince Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı olduğu için ziyaret ettim. ADD Genel Başkanı ve büyüğümüz olması nedeniyle platformun onursal başkanı yaptık. Kendisinin böyle bir talebi yoktu. Birliğe katılan kuruluşların başkanlarının ricası üzerine bu görevi üstlendi. Şener Paşa ile aramızda hiçbir fikir ayrılığı olmadı ama platforma üye kuruluş başkanları ile birtakım fikir ayrılıkları olmuştur'' diye cevap verdi.
    
     -TUNCAY GÜNEY İLE GÖRÜŞMESİ-
    
     Gülaltay, Savcı Mehmet Ali Pekgüzel'in, ''Tuncay Güney, Yozgat Cezaevi'nde hangi sıfatla sizinle görüştü?'' sorusu üzerine Yozgat Cezaevi'ne ''binbaşı'' sıfatıyla Yozgat Cumhuriyet Başsavcılığı'nın özel izniyle geldiğini söyledi. Gülaltay, ''Baktım 25-26 yaşlarında. Binbaşı olacak yaşta değil. Devre arkadaşlarını sordum. Kimleri tanıdığını sorunca çuvalladı. Özel harpçi, özel kuvvetlerden olduğunu söyledi. Veli Küçük'ün gönderdiğini söyledi. Parmakları manikürlüydü. Hiçbir özel harpçinin parmağı manikürlü olmaz. Biraz da efemineydi. Biraz sert konuştum gitti. Tutuklandıktan sonra Veli Küçük'e sorunca, o da 'Ben Yozgat'a göndermedim, bu adamı ciddiye almıyorum. Bu da bana kurulan komplolardan biri' dedi'' şeklinde konuştu.
     Savcı Pekgüzel'in ''Osman Yıldırım'ı tanıyor musunuz?'' sorusuna, Gülaltay, ''Tanımıyorum. Kardeşimle de tanışıklığı olduğunu sanmıyorum. Biz Kars'ta tanınmış bir aileyiz. Osman Yıldırım da Karslıymış. Bu nedenle kardeşim Emre Gülaltay ile bir ortamda tanışmış olabilir'' karşılığını verdi.
     Bilgisayarında ele geçirilen gizli istihbari bilgilerin yer aldığı dokümana ilişkin soruya ise Gülaltay, bir siyasi parti genel başkanının isteği üzerine gazeteci-yazar Ali Kuzu tarafından yapılan bir araştırma olduğunu, ancak belgeyi okumadığını söyledi.
     Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın ise Semih Tufan Gülatay'a ''PKK kampları konusunda sizden yardım istendiğini ifade ediyorsunuz. Devletin herhangi bir kurumu ile çalıştınız mı?'' diye sordu. Semih Tufan Gülatay da devletin hiçbir kurumu ile çalışmadığını söyleyerek, ''Siz savcılık olarak devletin istihbari kurumları ile çalışmadınız mı? İstihbari konuda yardımınız olmadı mı?'' dedi.
     Bunun üzerine Savcı Nihat Taşkın, ''Savcılık olarak yazışmalarımız olur. Ancak siz bir vatandaş olarak Mahmut Yıldırım ile görüşüyorsunuz. MİT'le mi, emniyetle mi, Genelkurmay istihbaratıyla mı bağlantınız oldu?'' diye sordu.
     Gülaltay, bu soruya şöyle cevap verdi:
     ''Hiçbir kurumla resmi bağım olmadı. O dönemde Ankara'da önemli bir şirketin ortağıydım. Büroma bakanlar, milletvekilleri, üst düzey bürokratlar gelirdi. Kimin istihbaratçı olduğunu bilmem mümkün değil.
     Mehmet Eymür, bu tahkikatı beyanları ve emniyetteki dostları ile başlattı ve yönlendirdi. Bunlar bu mahkemenin aradığı küresel örgütün Türkiye'deki beyin takımıdır.
     Burada her şey ortaya konmalıdır. Mehmet Eymür ve kadrosunun işlediği faili meçhul cinayetler ortaya çıkartılmalı, devlete ihanet edenlerin hepsi huzura gelmelidir. Elim yakalarında. Bir Türk vatandaşı olarak bunlarla mücadele etmeye devam edeceğim. Suriye ve Irak dışındaki PKK kampları konusunda sıkıntıları vardı. Eymür ve arkadaşları bu konuda benden bilgi istedi. Bu resmi bir görüşmedir. Savcılık isterse bu tutanakları getirtebilir.''
    
     -MAHMUT YILDIRIM KONUSU-
    
     Gülaltay, Mahmut Yıldırım konusundaki soruyu da şöyle yanıtladı:
     ''Mahmut Yıldırım ile son buluşmamız Arnavutköy'de bir restoranda olacaktı. Ankara'dan İstanbul'a gelmek için yola çıktı. O gece ortadan kayboldu. Ne ailesi ne de başka birisi ondan bir daha haber alamadı. Mehmet Eymür kimle ters düşmüş ise o kişi yok olmuş, cenazesi bile bulunamamıştır.
     Savcılık bir noktayı gözden kaçırdı. Ertuğrul Yılmaz'ın cezaevinden kaçırılması ile ilgili Mehmet Eymür'ün oğlunun ifadesi alındı. Mehmet Eymür'ün marifetleri ortaya çıkartılmalıdır. Döktüğü kanlar, iktidara gelecek liderlere nasıl şantaj yaptığı ortaya çıkartılmalıdır. Mahmut Yıldırım, Mehmet Eymür'e bağlı MİT Kontrterör Dairesi'nde çalışan ülkücü, vatansever, devletine yardım etmiş, daha sonra resmi olarak da görevlendirilmiş bir insandır. Neden şimdi bu kadar karalıyorlar, iftira atıyorlar?''
     Gülaltay, Doğu Perinçek ile de bazı fikirleri uyuşmamasına rağmen partinin bazı yayınlarını takip ettiğini söyledi. Akın Birdal olayından dolayı zan altında kaldığını söyleyen Gülaltay, ''Türk solu'' ve ''Türk sağı''nın birleştirilmesi fikrinin kendisine ait olduğunu anlattı.
     Gülaltay, davanın tutuksuz sanığı Fuat Turgut tarafından yapılan bir şikayet sonucu tutuklandığını öne sürerek, ''devlet tarafından Turgut'a çeşitli vaatlerde bulunularak 15 trilyonluk ihale verildiğini'' iddia etti.
     Sedat Peker ve Ali Yasak'ı tanımadığını ve hiçbir yerde görüşmediklerini anlatan Gülaltay, Danıştay cinayeti ile ilgili olarak ''Bu iş aydınlatılsın. Eğer din adına yapıldıysa facia. Ulusalcılar din adına yaptıysa bu da facia. Aydınlatılmak isteniyorsa Tuncay Güney, Cemal Alparslan Ertuğ ve Mehmet Eymür buraya getirilip sorgulanmalıdır. Koskoca generaller evlerinden derdest edildi'' diye konuştu.
     Cumhuriyet Savcısı Taşkın'ın, Hurşit Tolon ile görüşmesinin ayrıntılarını sorduğu Gülaltay, ''Hurşit Paşa Ulusal Birlik Platformu'na gelmedi. Küçükyalı'daki özel büroma geldi. Önceden tanımıyordum. Eski Başbakanlık Müsteşarı Yazıcıoğlu ile birlikte konferanslar verip ulusalcılık yapılanması içindeydiler. Bununla ilgili olarak ziyarete geldi. Özel bir görüşme değildi. Emekli paşalar, müsteşarlar, genel müdürler vardı. Onlar heyet halinde geldi. Biz de heyet olarak karşıladık. Güç birliği yapmayı düşünüyorduk. Aynı fikri paylaşan kuruluşların birlikte hareket etmesiyle ilgili bir toplantıydı'' dedi.
     Savcı Taşkın'ın ''Hablemitoğlu cinayeti ile ilgili olarak Eymür'ün bağlantısı olduğunu ileri sürüyorsunuz. Bu konu ile ilgili iddialarınızı şimdiye kadar dile getirdiniz mi?'' diye sorduğu Gülaltay, şöyle konuştu:
     ''Devlet herkesin kıratını bilir. Taşa vurduğu zaman altın mı, bakır mı olduğunu bilir. Ayarını verir. İstihbaratçılık, jurnalcilik değildir. Analitik bir meslektir. Mehmet Eymür küresel örgütün jurnalcisidir. Biz kimsenin ayıbını ve onun hakkındaki tereddütlerimiz devletin birimleriyle paylaşırız. Ancak kamuoyuna açıklamayız. Devletin bir bildiği vardır. Zamanı gelince herkesin hesabını verir. Çağırın sorgulayın, gelsin hesabını versin. Devlete verdiği zararlar ve ihanetler ortaya çıksın. Onun altındaki meclisteki, bakanlıktaki kadroları ortaya çıksın. Dökülsün bu iş ortaya.''
    
     -MUZAFFER TEKİN VE DOĞU PERİNÇEK-
    
     Bu arada söz alan tutuklu sanık Muzaffer Tekin ise Akın Birdal olayından sonra Gülaltay'ı evinde sakladığı yönündeki iddiaların asılsız olduğunu söyleyerek, savcılığın bilerek bu türden sorular yönelttiğini ve kendisinin Semih Tufan Gülaltay ile irtibatlandırılmaya çalışıldığını öne sürdü.
     İP Genel Başkanı Doğu Perinçek de savcıların Gülaltay'a yönelttiği soruları eleştirerek, ''Bu dava Gladyonun bir davasıdır. Savcılar bugün sorduğu sorularla kendilerini ortaya koymuşlardır. Türk milletine kast eden soruları ile savcılar Gladyonun aleti olduklarını ortaya koymuşlardır'' diye konuştu.
    
     -VELİ KÜÇÜK'ÜN AVUKATI-
    
     Tutuklu sanıklardan emekli Tuğgeneral Veli Küçük'in avukatı Zeynep Küçük, Gülaltay'a, bir telefon konuşmasında ''Veli Küçük'ün bazı kişilerle ilişkilerinin kulağına geldiğini, kardeşi Emre Gülaltay'ı görüşmemesi konusunda uyaracağını, çünkü Veli Küçük'ün dönem arkadaşları tarafından dahi kabul görmediğini'' söylediğini hatırlatarak, Veli Küçük'ün ilişki içinde bulunduğu kişilerin kim olduğunu sordu.
     Sanık Gülaltay'ın ''İfadem nasılsa odur'' demesi üzerine avukat Küçük, ''bu anlatımın duyuma mı dayalı olduğunu'' sordu. Gülaltay da bu konuşmasında bahsettiği konuların kendisine duyum olarak geldiğini, herhangi bir görgüsü olmadığını anlattı.
     Avukat Küçük'ün, ''Veli Küçük'ü devre arkadaşlarının bile sevmediği yönündeki bilginin nereden geldiğini'' sorması üzerine Gülaltay, ''Şimdi herkes her devre arkadaşını sever mi?'' diye cevap verdi. 
    Avukat Zeynep Küçük'ün, ''Veli Küçük'ün sizin partinizi ele geçirmeye çalıştığını söylüyorsunuz'' demesi üzerine ''Doğrudur'' diye cevap veren Gülaltay, avukat Küçük'ün ''Bunu nasıl yapmaya çalıştığını'' sorması üzerine, ''Konuşmayı yaptığı dönemde kendisinde öyle bir kanaat oluştuğunu, örneğin Veli Küçük'ün Tuncay Güney'i kendisine neden gönderdiği yönünde kafasında şüpheler olduğunu, ancak Veli Küçük ile konuştuğunda Güney'i kendisine gönderenin o olmadığının ortaya çıktığını'' dile getirdi.
     Gülaltay, ''Birçok oyunlar oynanıyor. Kimin ne derece pay sahibi olduğu zaman içinde ortaya çıkacak'' dedi.
     Gülaltay'ın avukatı Erkut Şahin de müvekkilinin söylediklerine ekleyecek bir şeyi olmadığını kaydetti.
     Şahin, müvekkilinin Mehmet Eymür ve Cemal Alparslan Ertuğ'a ilişkin ciddi iddialarda bulunduğunu hatırlatarak, mahkemenin bu konuda suç ihbarında bulunması gerektiğini, ancak geçen celseki ara kararlarda bu durumun atlandığını savunarak, bunun dikkate alınmasını istediğini kaydetti.

TUTUKLU SANIKLARDAN ORHAN TUNÇ, HAKKINDAKİ SUÇLAMALARI REDDEDEREK, TAHLİYESİNİ İSTEDİ

''Ergenekon'' davası kapsamında tutuklu yargılanan Orhan Tunç, hakkındaki suçlamaları reddederek, tahliyesini istedi.
     İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada savunmasını yapan Orhan Tunç, astsubay olarak 27 yıl 8 ay çalıştıktan sonra 6 yıl önce emekli olduğunu, oğlunun okulu nedeniyle Bandırma'ya yerleştiğini anlattı.
     Tunç, boş zamanlarını değerlendirmek ve gelir sağlamak amacıyla birkaç yerel gazete ve medya kuruluşunda yazılar yazdığını, kitaplarının bulunduğunu belirtti.
     Ağır derecede şeker hastası olduğunu, tutuklandığından bu yana Kandıra F Tipi Cezaevi'nde 4 kez şeker komasına girdiğini ifade eden Tunç, bir kez de yüksek tansiyon nedeniyle rahatsızlandığını kaydetti.
     Vatanını, milletinin seven biri olduğunu, hiçbir suça karışmadığını savunan Tunç, ''Suçsuz yere tutuklandım'' dedi.
     Tunç, Ümit Sayın ile önce internet ortamında tanıştığını, ardından İstanbul'da bir araya geldiklerini belirterek, arkadaşlık kurduğu Sayın'ın sağlık sorunları konusunda da kendisine çok yardımcı olduğunu, ilişkilerinin bu şekilde ilerlediğini anlattı.
     Kendisinin Ümit Sayın'ı telefonla çok sık aramadığını ancak Sayın'ın her gün aradığını belirten Orhan Tunç, şunları söyledi:
     ''Ümit Sayın vesveseli, evhamlı, sorunları olan bir kişidir. Devletin kurumlarının ele geçirildiğini düşünür. Konuşmalarımız öyle bir noktaya gelmişti ki artık ben ona yardım etmeye başlamıştım. Hiç arkadaşı yoktu. Bazı arkadaşlarıyla mahkemelik olmuştu. Eşinden boşanmıştı. Eşine 80 milyar lira tazminat ödemeye mahkum olmuştu. Gazetelerde kendisiyle ilgili çıkan haberlere ilişkin arardı. Alkol de alırdı.''
     Sayın'ın sık araması konusunda eşinin bile kendisini uyardığını belirten Tunç, ''Sürekli 'İran gibi olacağız' derdi. Ben de bir keresinde 'ülke öyle kolay kolay elden gitmez' diyerek kendisini yatıştırmaya çalıştım'' dedi.
     Hakkındaki suçlamalara ilişkin eleştirilerde bulunan ve ''Bu suçlamalarla adamı karakola bile çağırmazlar'' diyen Tunç, tutuklanması nedeniyle bütün birikimin elinden uçup gittiğini söyledi.
     ''Ümit Sayın'ı evinde sakladığı'' iddiasının doğru olmadığını, Sayın'ın Bandırma'ya dahi gelmediğini ifade eden Tunç, iddianamede, ''MİT'te çalıştığı ancak bu kurumu hiç sevmediği, bu nedenle MİT'e etkisiz kılmak için yazılar yazdığı'' iddiasının bulunduğunu anlattı. Tunç, şöyle devam etti:
     ''Ben MİT'te görev yaptım. Savcı benim bu kurumu sevmediğimi nereden biliyor? Benim MİT'i etkisiz kılmaya çalıştığıma dair bir tane yazı gösterebilirler mi? Taraf gazetesiyle ilgili yazdığım bir yazı iddianameye konulmuştur. Bu yazıda, MİT'i kötüleyen bir şey yoktur. Ben savcının hangi yazıyla MİT'i kötülediğimi göstermesini istiyorum. Ben MİT'te görev yaptığım için onur duyuyorum. Emekli olan ve halen görevde bulunan arkadaşlarımla görüşmeye devam ediyorum. Öyle bir şey olsa önce onlar beni uyarır. Bu iddiayı hakaret kabul ediyorum.''
     ''Ümit Sayın kendisinin de gözaltına alınacağı endişesiyle sendroma ve komplekse girdiğini'' söyleyerek bu nedenle çok sayıda telefon görüşmesi yaptıklarını anlatan Tunç, Sayın'ın kendisine örgütsel elektronik postalar gönderdiği iddiasının ise doğru olmadığını kaydetti.
     İddianamede, Ergenekon içerikli belgelerden bahsedildiğini belirten Tunç, bunların belge değil, elektronik posta adresine gelen postalar olduğunu, büyük bölümünün de gözaltına bulunduğu dönemde geldiğini savundu.
     Ergenekon terör örgütünü ne gördüğünü, ne de duyduğunu iddia eden Tunç, ''Bana 'Darbe Senaryosunun Gizli Notları' başlıklı bir yazıyı sormuşlar, hatırlamadığımı söylemişim. Hatırlamamış olabilirim. Sonra baktığımda bunun Şamil Tayyar'ın Star gazetesinde yayınlanan bir yazısı olduğunu gördüm. Sanırım başlıkta 'darbe' kelimesi geçtiği için dosyaya alınmış. 'Darbeli Matkap' yazılsa onu da koyacaklardı herhalde'' diye konuştu.
     Ümit Sayın ile iddia edildiği gibi ihtilal içerikli konuşmalarının olmadığını anlatan Tunç, Ümit Sayın ile bazı telefon görüşmelerine değinerek, Sayın'ın boşanma davasıyla ilgili sorunlarının olduğunu, kendisinin de Ankara'da geniş bir çevresinin bulunduğunu, görüşmelerin davaya ilişkin bazı kişilerden fikir alınabileceği yönünde olduğunu söyledi.
     Tunç, görüşmeler sırasında ''büyük ağabeylerimiz var'' şeklindeki sözlerinin, ''örgütün Yargıtay ve Danıştayda bağlantıları bulunduğu'' yönünde yorumlanmasının doğru olmadığını ifade etti.
     Derdini bir türlü anlatamadığını belirten Tunç, ''Beni yoldan geçerken aldılar'' dedi.
     Tunç, iddianamede ''kendisini sözde MİT'çi olarak tanıttığı'' şeklinde ifadeler bulunduğunu söyleyerek, ''Ben özde MİT'çiyim, söz de MİT'çi değilim'' diye tepki gösterdi.
     Bazı telefon konuşmalarının çözümlerini okuyan Tunç, Ümit Sayın'dan kendisine zarar gelebileceğini hiç düşünmediğini belirtti.
     Tunç, bir gece Sayın'ın ağlamaklı bir ses ile aradığını, kendisinin de yatıştırmak amacıyla bir Korgeneral ile görüştüğünü söylediğini anlatarak, herhangi bir Korgeneral ile konuşmadığını, konuşmuş olsa telefonları dinlendiği için bu görüşmenin de ses kaydığının olacağını ifade etti.
     Siyasi partilerin canlılar gibi doğduğunu, geliştiğini ve öldüğünü düşündüğünü belirten Tunç, şöyle konuştu:
     ''Her ülkenin kendi kırmızı çizgileri vardır. Kırmızı çizgiler derin devlet denilen yapı tarafından korunur. Hangi hükümet gelirse gelsin kırmızı çizgiler değişmez ancak Türkiye'de bu, böyle değildir. Kırmızı çizgiler her gün değişir. İşte bürokratlardan oluşan, derinliği olan, gelenek ve göreneği olan bu yapı, kırmızı çizgileri savunur. Hükümetler değişir ama çizgiler değişmez. Bana göre derin devlet, devlettir. Devlet ise hükümettir.''
     Bir gün Çanakkale'de balıkçılık yapan ve tanıdığı olan Hasan Genç'in telefonla arayarak Veli Küçük'ün kayınbiraderinin yanında olduğunu, Küçük ile görüşme konusunda sorun yaşadıklarını söyleyerek, telefonu kendisine verdiğini anlatan Tunç, telefondaki kişiyle görüştüğünü, Bandırma'ya gelmesi halinde konuyu konuşabileceklerini söylediğini ancak durumdan da şüphelendiğini belirtti.
     Veli Küçük'ü tanımadığını ancak Küçük'ün askeri çevrelerde çok sevilen ve sayılan biri olduğunu kaydeden Tunç, ''Veli Küçük benim komutanımdır. Ona ya da ailesine, yakınına bir faydam dokunacaksa buna memnun olurum'' diye konuştu.
     Tunç, 10 aydır tutuklu olduğunu, sağlık sorunlarının bulunduğunu belirterek, tahliyesine karar verilmesini istedi.

ORHAN TUNÇ'UN ÇAPRAZ SORGUSU TAMAMLANDI

 ''Ergenekon'' davasının tutuklu sanıklarından Orhan Tunç'un çapraz sorgusu tamamlandı.
     İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel, Orhan Tunç'tan, bir yazıda Sedat Peker'in kendisi adına çalıştığı yönünde iddialarda bulunduğunu, bunun hakkında açıklamada bulunmasını istedi.
     Bu yazının kendisine ait olmadığını öne süren Orhan Tunç, yazının Erdek'te patronuna ait bir otelin açılışında tanıştığı Oğuzhan Genç isimli kişi tarafından yazıldığını öne sürdü.
     Tunç, şöyle devam etti:
     ''Öztürkler sitesinden 20-25 kişi açılışı olan bir otele gelmişti. Bunların içinde emekli yargı mensupları, emekli subaylar da vardı. Burada Oğuzhan ve Nejat isimli iki genç ile tanıştım. Oğuzhan, Bandırma'ya 3 kez geldi. Benim evimde de kaldı. Bu ziyaretleri sıklaşınca rahatsız oldum. Nejat isimli arkadaşını arayarak uyarmalarını istedim. Bunun üzerine Oğuzhan Genç, Öztürkler sitesinin yöneticisi İlkay Ceylan'a bir yazı göndermiş. İçinde sahte resimler bulunuyor. Peker ile aramı açmak istiyor. Bu yazı nedeniyle Peker de benim hakkımda suç duyurusunda bulunmuş. Bu yazı bana ait değildir.''
     Cumhuriyet Savcısı Pekgüzel'in iddianamedeki Ümit Sayın ve diğer sanıklarla telefon görüşmelerinde ''Yüz yüze görüşelim'' şeklindeki ifadelerini sorduğu Tunç, istihbaratçı olduğunu ve çok kişiyi dinlediğini belirterek, ''Ümit Sayın beni günde üç dört kez arıyordu. Orada burada hakkında yazılar çıkıyordu. Ümit bey evhamlı insandır. Çok korkuyordu. Ümit bey askeri birliklerde ve garnizonlarda sürekli konferanslar veriyordu'' dedi.
     Sayın'ın hep üst rütbeli komutanlarla görüştüğünü de ileri süren Tunç, ''Ümit Sayın, 'Mart ayında darbe olacak mı?' diye her sabah camdan 'Tanklar geldi mi?' diye bakarmış. Böyle bir kişidir. Bana mutlaka 'darbe olacak mı?' diye soruyordu. 'Darbe olmaz' dedim'' şeklinde konuştu.
     Ümit Sayın'ın darbe paranoyası karşısında onu rahatlatmak için şaka mahiyetinde sözler sarf ettiği iddiasında bulunan Tunç, bu darbe konuşmalarının şaka ve espri mahiyetinde olduğunu kaydetti.
     Tunç'un hakkındaki sözleri nedeniyle söz alan Sedat Peker, Tunç'un kendisinin amiri olduğu yönündeki sözlerinin doğru olmadığını söyledi.
     Peker, ''Orhan Tunç, MİT'te operasyonlara bakıyormuş, yarbaymış, benim amirimmiş benim kendi ekibinde çalıştığımı söylüyormuş. Bunun üzerine Öztürkler sitesinde yazılarının yayınlanmamasını istedim. Hayal dünyasında yaşayan bir insandır. Kendisini bir yerde korgeneral, bir yerde doçent olarak tanıtıyor. Sanki başçavuş olduğunu söylese insanlar ona hürmet etmeyecekler. Erdeme saygı gösterilir. Eğer MİT sorumlusu ise burada yargılanması için izin alınması gerekiyor. Buraya getirilemez. Eymür getirilemediği gibi'' dedi.
     Bunun üzerine Tunç, kendisini yarbay olarak tanıtmadığını bu iddiayı Oğuzhan Genç'in ortaya attığını belirterek, Sedat Peker'e bunların yalan olduğunu söylediğini kaydetti.
     Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese'nin ''Emekli Orgeneraller Aytaç Yalman ve Edip Başer'i tanıyor musunuz?'' sorusuna Tunç, ''2. Ordu Komutanlığından Malatya'dan tanıyorum'' dedi.
     Tunç, ayrıca Ergenekon'dan çıkış ile ilgili bir belgesel dizi çalışması yaptıklarını bunun için de Osman Sınav'a mesaj attığını söyledi.
     Savunmasını yapan Orhan Tunç'un avukatı Mehmet Taşdelen, müvekkilinin iddia olunan suçları işlemediğini kaydetti.
     Taşdelen, savunması sırasında emekli Tuğgeneral Veli Küçük ile gazeteci Vedat Yenerer arasında geçen ve Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı seçilmesi karşılığında Koray Aydın'ın beraat ettirilmesi konusunda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Devlet Bahçeli ile anlaştığına ilişkin konuşmaya değinerek, eleştirdi.
     Ziya Gökalp'in 1919 yılı öncesinde yazdığı Ergenekon Destanı'nı anlatan şiiri duruşmada okuyan Taşdelen, Ergenekon Destanı'nın zor günlerde hep manevi destek sağlayan bir unsur olduğunu belirterek, ''Ergenekon adının bu şekilde mundar edilmiş olması üzücüdür'' dedi.
     Taşdelen, müvekkilinin tahliyesine karar verilmesini istedi.



Bu haber 405 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    7,798 µs