En Sıcak Konular

GAZETECİ VEDAT YENERER: ''KÜÇÜK'TEN TALİMAT ALMADIM''

22 Aralık 2008 18:49 tsi
GAZETECİ VEDAT YENERER: ''KÜÇÜK'TEN TALİMAT ALMADIM'' ''Ergenekon'' davasının tutuklu sanıklarından gazeteci Vedat Yenerer, emekli Tuğgeneral Veli Küçük'ün talimatlarına göre haber yaptığı iddialarının doğru olmadığını belirtti.

İSTANBUL-''Ergenekon'' davasının tutuklu sanıklarından gazeteci Vedat Yenerer, emekli Tuğgeneral Veli Küçük'ün talimatlarına göre haber yaptığı iddialarının doğru olmadığını belirterek, ''Benim Veli Küçük ile olan ilişkim tamamen gazeteci-emekli asker ilişkisidir'' dedi.
     İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada savunmasını yapan Vedat Yenerer, önce meslek hayatında yaptığı çalışmaları anlattı.
     Yenerer, ''Türkiye Gazeteciler Cemiyeti dışında hiçbir dernek, hareket ya da oluşuma üye olmadığını, 18 yıldır sarı basın kartı taşıdığını, meslek hayatında yalan, iftira ya da yüz kızartıcı hiçbir suç işlemediğini ve ceza almadığını, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında yazdığı eleştiri yazısı nedeniyle hakkında 2 dava açıldığını, bunlardan birinin reddedildiğini, diğerinin de Yargıtay aşamasında bulunduğunu'' anlattı.
     Yenerer, ''başına ne geldiyse, bu süreçten sonra geldiğini'' ifade ederek, ''Başbakan ile davalı birçok insanın, terör örgütü yöneticisi ve üyesi olmak suçundan bu davada yargılandığını, bunun bir terör değil intikam operasyonu olduğunu'' savundu.
     Arabası aranırken polislerin abartılı güvenlik önlemi aldığını, ''Çakal Carlos'un bile böyle yakalanmadığını'' iddia eden Yenerer, bu görüntü karşısında, ''utancından yerin dibine girdiğini'' kaydetti.
     Vedat Yenerer, 1989'dan beri gazeteci olarak görev yaptığı değişik savaş bölgelerinden getirdiği ve içine çiçek koyduğu, dekor amaçlı bulundurduğu boş top, havan ve bomba kovanlarını iş yerinde gören polislerin ''altın bulmuş gibi sevindiklerini'' öne sürdü.
     ''Emniyetin savcılığa gönderdiği ve 'terör örgütü üyesi olduğunu gösterir yeterli veri olmadığını' belirten yazının 7 ay hapis yattıktan sonra eklerden çıktığını'' savunan Yenerer, örgüt üyesi olarak tutuklandığını da iddianame hazırlandıktan sonra öğrendiğini ileri sürdü.
     Evinde bulunan 135 yıllık Avusturya-Macaristan İmparatorluğu döneminde yapılan tüfeği 2000 yılında Erbil'de antika dükkanından 75 dolara satın aldığını, bunu daha önceki televizyon programlarında ve açtığı bir sergiye de koyduğunu anlatan Yenerer, Habur'daki güvenlikçilerin eski ve paslı olması nedeniyle dikkate almadıkları tüfeği yasa dışı yollardan Türkiye'ye sokmadığını vurguladı.
     Yenerer, bu tüfeği denemek için fişek bulunamadığını, tek fişek hazneli, üstten doldurmalı tüfeğin ''vahim silah'' olarak kayda geçildiğini belirterek, 135 yıllık hurda tüfeğin Ergenekon'un cephaneliğine yazıldığını söyledi. Wendl markalı tüfeğin, Alman tüfeği olan mavzer yazılarak vahim nitelikli silah sınıfına sokulduğunu ifade eden Yenerer, mahkemenin kelime oyunuyla yanıltıldığını savundu.
     Yenerer, yine 7.65 milimetre çapında bir tabanca, dolu şarjör ile 43 fişeğin de evinde bulunmadığını iddia ederek, ''Bu şekilde, vahim tüfek ve ruhsatsız tabanca bulunduran terör örgütü üyesi imajı verilmiş. Aile şerefim, mesleki onurum ve itibarıma kara çalınmıştır. Tek silahım kalemimdir. Otomatik silahım da Nikon fotoğraf makinemdir'' dedi.
     Vedat Yenerer, 1990 yılından beri Irak'a en az 100 kez gittiğini belirterek, iddianamede silah denilen malzemelerle Bolu'daki bir köyün bile ele geçirilemeyeceğini savundu.
    
     -PKK İLİŞKİSİ-
    
     ''Terör örgütü PKK'nın kamplarında haber amaçlı Murat Karayılan gibi kişilerle çektiği 11 fotoğrafın da dosyaya konularak bunlarla PKK terör örgütü ile irtibatının ortaya konulduğu iddiasında bulunulduğunu'' ifade eden Yenerer, Abdullah Öcalan ile çekilmiş fotoğrafının olmadığını söyledi.
     ''Kanlı kukla PKK'' adlı kitabında yer verdiği söz konusu belgesel fotoğrafların 1991-1994 arasında çekildiğini ve gazetelerde de yayımlandığını anlatan Yenerer, polislerin Şamil Basayev, Hamas'ın lideri Şeyh Ahmet Yasin, Gulbeddin Hikmetyar gibi Afgan-Taliban liderleri ve Hasan El Beşir ile çekilen fotoğraflarını almadıklarını savundu ve bu fotoğrafları mahkemeye sundu.
     Yenerer, ''Sayın savcılar, 135 yıllık antika tüfek, PKK kamplarında çekilmiş haber amaçlı fotoğraf ve Veli Küçük'ü tanıyor olmamı gerekçe gösterip terörist yaftasını kolayca vurdular'' diye konuştu.
    
     -VELİ KÜÇÜK'LE İLİŞKİSİ-
    
     Vedat Yenerer, 20 yılı aşkın süredir gazeteci olduğunu, yayımlanmış 6, yayın aşamasında da 2 kitabı bulunduğunu belirterek, özetle şunları söyledi:
     ''Savcılar hiçbir somut delile dayandırmadan, ahlaksız ve gerçek dışı bir iddia ile haberciliğime kara çalmaya cüret edebilmekte ve yazacağım haberleri yazmadan önce sözde örgütün üst düzey yöneticisi konumunda olan emekli general Veli Küçük'ü arayarak, onun talimatlarına göre haber yaptığımı söyleyebilmektedir. Yalan. Bir tek delil göstersinler. Şiddetle reddediyorum. Hangi talimat? Talimatı alanlar bellidir. Kimin talimat aldığını siz çok iyi biliyorsunuz. Siz bile dinleniyor olabileceğinizi söylediniz. Ayrıca bu ortamda sizin takip edilmediğinizi bana kimse inandıramaz.
     Genelde siyasetçi ve askerlerle sık görüşmeme neden olan sıcak bölge gazetecisiyim. Çevrem de bu şekilde oluşmuştur. Her partiden milletvekilini tanırım. Benim Veli Küçük ile olan ilişkim tamamen gazeteci-emekli asker ilişkisidir.
     Savcılar 3 adet tapeyi iddianameye koymuşlar. Oysa dinlendiğim 3 ay boyunca çok sayıda general ve subay dostumla görüşmeler yaptım. İddianamede Veli Küçük'e 'kendimin de gözaltına alınabileceğimi' söylediğim öne sürülmektedir. Bu doğru değil. Savcılar olmayan bir diyalog yaratıp suç işlemekteler. Savcılar haber almamın ve vermemin anayasal hakkım olduğunu görmezden geliyor.
     Ne kitaplarımda, ne programlarımda, ne de köşe yazılarımda Veli Küçük adını andım. Ama propaganda yaptığım iddia edilip, bir tek belge ortaya koyamadan tutuklattırıldım.''
     10 aydan beri evinden, eşinden ve 4 yaşındaki kızından kopartıldığını anlatan Yenerer, derin elem ve keder içinde olduğunu, cezaevindeyken yatağına yattığında ağladığını söyledi.
     Veli Küçük'ü, ''sabıkasız, sicili temiz'' emekli bir general olarak tanıdığını ifade eden Yenerer, Küçük'ün Ergenekon örgütünün yöneticisi olduğu iddiasını gazetelerden ve emniyetten öğrendiğini ifade etti.
     Yenerer, Küçük ile son 5 yılda birkaç kez yüz yüze geldiklerini, başka hiçbir ortamda bulunmadıklarını dile getirerek, Küçük ile bir kez yaptığı siyasi dedikodunun suç delili olarak iddianamede yer aldığını savundu.
     Veli Küçük'ün düşünceleri merak edilen bir isim olduğunu, televizyonlara çıkmayıp demeç vermediğini ve çok az sayıda gazeteciyle görüştüğünü kaydeden Yenerer, bugüne kadar Küçük'ü ikna edip televizyon programına çıkartamadığını, röportaj da yapamadığını belirtti.
     ''Nasıl bir propaganda birimiyim ki propaganda yapamıyorum'' diyen Yenerer, MHP üyesi bile olmayan Küçük'ün kendisine bir telefon görüşmesinde serzenişte bulunduğunu ifade ederek, ''Küçük'ün bir gazeteciye serzenişte bulunması, partinin yöneticilerini beğenmemesi ve kızması suç olabilir mi? Bunu (telefonda) dinlediğim için 10 aydır buradayım'' görüşünü ileri sürdü.

VEDAT YENERER'İN ÇAPRAZ SORGUSU TAMAMLANDI

    ''Ergenekon'' davası kapsamında tutuklu yargılanan gazeteci Vedat Yenerer'in savunmasının ardından çapraz sorgusu tamamlandı.
     İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, sanık Vedat Yenerer, Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel'in sorusu üzerine, Kemal Alemdaroğlu, Turhan Çömez, Sinan Aygün ve arkadaşı olan Tuncay Özkan'ı tanıdığını, ancak bu kişilerle bir irtibatının olmadığını söyledi.
     Savcı Pekgüzel'in ''Drej Ali'' ile ilgili notları olduğunu hatırlatması üzerine Yenerer, Ali Yasak ile Cumhuriyet gazetesinde çalışırken röportaj yaptığını belirtti. Yenerer, savcının başka bir sorusu üzerine 1987 yılında girdiği Cumhuriyet gazetesinden 1992'de istifa ederek ayrıldığını anlattı.
     Savcı Pekgüzel'in ''Veli Küçük'ün Kuvayi Milliye adlı bir dergisi mi var?'' sorusuna Yenerer, Küçük'ün kendisine bir dergi verdiğini ifade ederek, ''Verirken de 'Çıkartıyorum mu, destek mi veriyorum' tam olarak ne dediğini hatırlamıyorum. Küçük, Batı Trakya dergisinde danışman da olabilir. Kuvayi Milliye sakıncalı insanların çıkardığı bir dergi değil. Bu yasa dışı olarak çıkartılmıyor'' dedi.
     Savcı Pekgüzel'in ''Yılın Kuvvacısı'' ödülü fikrinin nasıl doğduğunu sorduğu Yenerer, 2004 yılında bir sohbet sırasında bu fikrin ortaya çıktığını, ''internetajans.com'' sitesi olarak ulusal bütünlüğe, Atatürkçü bütünlüğe sahip insanlara bu ödülü verdiklerini, 2006'dan sonra da ödülü vermeyi bıraktıklarını söyledi.
     Savcı Pekgüzel'in ''PKK'nın kamplarına ne zaman gittiği ve devlete bilgi verip vermediği'' sorusuna da Yenerer, 1990-1997 yılları arasında bu kamplara gittiğini, bu kampların Türkiye Cumhuriyeti sınırları dışında olduğu için de hiçbir devlet kuruluşuna bilgi vermediğini kaydetti.
     Yenener, 1992 yılında PKK tarafından rehin alınan 5 askeri, 1997 yılında da 7 askeri almak için buraya gittiğini, bu heyette milletvekillerinin de olduğunu anlattı.
     Yenerer, gittiği bu kamplarla ilgili haberler de yaptığını söyledi.
     Savcı Pekgüzel'in, bir yazısından ''Aydınların önderliğinde halk ayaklanmasından söz ettiğini'' hatırlatması üzerine Yenerer, burada silahla halk ayaklanmasından söz etmediğini aktardı.
     Savcı Pekgüzel'in Veli Küçük ile yaptığı bir görüşmede, MHP'nin başına Ümit Özdağ'ın getirilmesinden söz ettiğini hatırlatması üzerine Yenerer, bu konuşmada MHP yönetimini eleştirdiklerini, MHP'nin üyesi olmadıklarını kaydetti.
     Yenerer, Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın'ın ''Yılın Kuvvacısı ne demektir?'' sorusuna cevaben de bir espri mahiyetinde plaket, 20-25 YTL'ye ödül yaptırdıklarını söyledi.
     Bir soru üzerine Yenerer, Sevgi Erenerol'un bulunduğu kiliseye gitmediğini, Erenerol'u ne zaman tanıdığını hatırlamadığını kaydetti.
     Yenener, savcının başka bir sorusu üzerine Fadime Şahin olayını çalıştığı kanalın ortaya çıkardığını, bu kanaldaki bir toplantıya gelen Ümit Oğuztan ile de bu konuyu konuştuklarını dile getirdi.
     Savcı Taşkın'ın, bir yazısında, emniyetin ele geçirdiği bombaları depoladığı ve bunları Ergenekon soruşturmasında kullanacağını yazdığını belirtmesi üzerine, Yenerer, bunun polise ihbar niteliğinde yazıldığını ifade etti.
     Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın, Vedat Yenerer'e, Şener Eruygur, Hurşit Tolon, Hasan Atilla Uğur ve Levent Ersöz'ü tanıyıp tanımadığını sordu.
     Yenerer de bu kişilerin hiçbirini şahsen tanımadığını belirterek, 17 Ağustos depreminde Yalova'dayken iaşe ve lojistikten sorumlu bir kişi olduğu için Hurşit Tolon'u, çalıştığı televizyonda programına çıkarttığını söyledi.
     Şener Eruygur'un da Jandarma Genel Komutanı iken makamında görüştüğünü, Doğu ve Güneydoğu ile ilgili 4 bölümlük terörle mücadele belgeseli için konuştuklarını anlatan Yenerer, bu belgesel için TSK'nın kendisine destek verdiğini kaydetti.
     Yenener, Veli Küçük'ün Bilecik'teki ikametgahında bulunan ''Sayın Komutanım'' başlıklı yazının da kendisine ait olmadığını anlattı.
    
     -MÜDAHİL AVUKATI-
    
     Duruşmada müdahil Şebnem Korur Fincancı'nın avukatı Özkan Yücel usulle ilgili bir talepte bulunmak istedi.
     Mahkeme Başkanı Köksal Şengün de müdahillerin soru sormalarıyla ilgili daha önceden karar verdiklerini, bu konuda tartışmak istemediğini belirtti.
     Yücel'in ısrarı üzerine Başkan Şengün, savunma tamamlandıktan sonra istediği kadar konuşabileceğini dile getirdi.
     Bu arada Vedat Yenerer savunmasında, yaklaşık 14 yıldır aynı telefon hattını kullandığını belirtti.
    
     -KASETTEKİ GÖRÜNTÜLER-
    
     Yenerer, iddianamede, ''ikametinde yapılan aramada bir erkek ile bir kadının müstehcen görüntülerinin ele geçirildiği, bu konuda 'Acınası Türk Medyası'' başlıklı bir yazı yazdığı, yazının üstü kapalı bir tehdit niteliğinde olduğu'' bilgilerine yer verildiğini anlattı.
     İddianamede, ''köşe yazısından ve iletişim tespit tutanağından, bahse konu kasetin örgütün amaçları doğrultusunda şantaj için kullanılmasının planlandığının öne sürüldüğünü'' belirten Yenerer, şöyle konuştu:
     ''Medyaya bir bakın. Spiker, sunucu, yazar pek çok ünlünün video görüntüleri ortaya çıkıyor. Kimisi gizli kamerayla çekilmiş, kimisi de bizzat kendileri tarafından fantezi amaçlı çekilmiş. Bu, videoları ortaya çıkan televizyoncular, gelişmiş toplumların aksine daha da ün kazanır ve büyük paralarla başka kanallara transfer olurlar. Bu kasetler elden ele dolaşır. Kimisi medyaya yansır, kimisi de yansımaz.
     Benim elime de tesadüfen bir kaset geçti. İzlediğimde midem bulandı. Gözaltına alınmadan yaklaşık 1 ay önce gazetedeki köşemde 'Acınası Türk Medyası' başlıklı bir yazı yazdım. Amacım, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Basın Konseyi'nin dikkatini çekmek ve gelişmiş toplumlarda olduğu gibi etik prensipler geliştirilmesi yönünde uyarmaktı.''
     Söz konusu kaseti, avukatının tavsiyesi üzerine, ileride yazısına ilişkin bir dava açılması ihtimalini göz önünde bulundurarak iş yerindeki çekmecesinde sakladığını anlatan Yenerer, görüntülerde yer alan kişilerin de şantaj söz konusu olmadığını söylediğini kaydetti.
     ''Kaseti, örgütün amacı doğrultusunda, şantaj amaçlı kullanmayı planladığım öne sürülüyor. Savcılar, bu hususu nasıl anlamışlar?'' diyen Yenerer, bu konuya ilişkin emekli Tuğgeneral Nejat Eslen ile yaptığı konuşmayı da klasik bir erkek muhabbeti olarak nitelendirdi.
     Yenerer, ''Savcılar, vuku muhtemel bir senaryoyu kafalarında kurgulayıp onun üzerinden hayali suç yaratıyorlar. Bu, mesnetsiz ve hukuk dışı, çirkin bir iddiadır. Hiçbir kanıt, belge ya da şahide dayandırılmamıştır'' diye konuştu.
     ''Örgütün iletişim ve propaganda biriminde görevli olduğunun, şüphelilerden Veli Küçük, Sevgi Erenerol ve Emin Gürses'e bir internet sitesi adına (yılın kuvvacısı) ödülü verdiğinin'' iddialar arasında bulunduğunu anlatan Yenerer, anti emperyalist, Atatürkçü, laik ve ulusal bütünlükten yana olan çok sayıda kişiye plaket verildiğini söyledi.
     Plaket verilen 75 kişiden çok azının sanıklar arasında yer aldığını, üstelik haklarında kesinleşmiş herhangi bir mahkeme kararı bulunmadığını belirten Yenerer, bunun, suçu ve suçluyu övme fiiline ilişkin bir durum da yaratmayacağını ifade etti.
     Yenerer, ''Benim suçsuz olduğumu, sayısını bilmediğim kadar çok yazar yazdı. Onları neden suçu ve suçluyu övmekten gözaltına almıyorlar? Örneğin Emin Çölaşan 3-4 kez yazdı, televizyonda da söyledi. Deniz Baykal 2 kez suçsuz olduğumu söyledi. Onları neden sorgulamıyorlar?'' diye konuştu.
     ''Kimsenin propagandasını yapmadığını, akıl ve mantık dışı, kanıttan yoksun bu suçlamayı şiddetle reddettiğini'' söyleyen Yenerer, şöyle devam etti:
     ''Kuddusi Okkır ve İlhan Selçuk'a yapılan muamele, Şener Paşa ve Hurşit Paşaya yönelik tavırlar ortadadır.
     Hurşit Paşanın adli tıbba gitmesini bile engelledi savcı Zekeriya Öz. 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararıyla gitti hastaneye. Beni de resmen esir ettiler Kandıra F tipinde üşümeme rağmen 2 tane battaniye hakkımı doldurdum diye bana battaniye vermediler.
     Burada bir arkadaş var. Metris'te 5 PKK'lının yanına koydular.''
     Kendisini ''savaş esiri'' gibi hissettiğini anlatan Yenerer, savaş muhabiri olarak dünyada pek çok savaş alanında görev yaptığını, Bosna'da gözaltına alındığını, ama bu soruşturma kapsamında yaşadığı muameleyi hiç bir yerde görmediğini söyledi.
     Yenerer, ''PKK'lılar tarafından kaçırılan Türk askerlerini 2 defa gidip alan kişiyim. Bu askerlere bile böyle davranılmamıştı'' dedi.
     Bir telefon görüşmesinde ''5 sene sonra bu savcıların hiç biri ortada kalmayacak'' dediğini ve buna iddianamede yer verildiğini anlatan Yenerer, şöyle konuştu:
     ''Savcıların kaçacağı yönündeki öngörümde yanılmışım. Van savcısı açılan davalardan ABD'ye hocasının yanına kaçtı. Orada bahçıvanlık yapıyor. Bu savcılar kaçamayacaklar. Yaklaşık 10 aydır mesnetsiz, gerçek dışı iddialarla beni hapis yatırdılar. Kaçamayacaklar. Çünkü onların peşini ben kendi namıma bırakmayacağım. Hukuk mücadelem, sırtlarındaki ceketlerini alana kadar sürecektir.'' 

     -''SİCİLİM TERTEMİZ, ALNIM AK''-
    
     Yenerer, ''Kimsenin adamı olmadım. Her zaman vatanım ve milletimden yana oldum. İnsan haklarını hep savundum, savunmaya da devam ediyorum. Sicilim tertemiz ve alnım ak olarak karşınızdayım. Hakkımdaki suçlamaları yapmama aldığım aile terbiyem müsaade etmez. Savunmam bu kadar, arz ederim'' dedi.
     Bir köşe yazarının, ''Ergenekon terör örgütü üyelerinin Müslüman olmadığı ve Müslümanlara karşı bulunduğu'' yönündeki yazısından bir bölümü de mahkemede okuyan Yenerer, ''Hacı olma şansı bulmuş bir gazeteciyim. Müslümanım. Herkesin dini kendine, ama bu ne densizliktir. Bakın bizi ne hale getirdiler'' diye konuştu.



Bu haber 423 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,659 µs