En Sıcak Konular

''ERGENEKON'' DAVASININ 23'ÜNCÜ DURUŞMASI TAMAMLANDI

2 Aralık 2008 20:29 tsi
''ERGENEKON'' DAVASININ 23'ÜNCÜ DURUŞMASI TAMAMLANDI İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince, Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesinde görülen davanın bugün 23'üncüsü gerçekleştirilen duruşması sona erdi.

İSTANBUL - ''Ergenekon'' davasının bir sonraki duruşması, 4 Aralık Perşembe günü yapılacak.
     İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince, Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesinde görülen davanın bugün 23'üncüsü gerçekleştirilen duruşması sona erdi.
     Mahkeme Heyeti, 24'üncü duruşmanın, 4 Aralık Perşembe günü saat 09.30'da yapılmasını kararlaştırdı.

TUTUKLU SANIKLARDAN EMEKLİ BİNBAŞI FİKRET EMEK: -''ESKİŞEHİR'DE ANNEME AİT EVDE ELE GEÇİRİLEN SİLAH VE PATLAYICILARI OPERASYON BÖLGESİNDEN ALDIM''

''Ergenekon'' davasının tutuklu sanıklardan emekli Binbaşı Fikret Emek, Eskişehir'de annesine ait evde ele geçirilen silah ve patlayıcıları Güneydoğu'da görev yaparken operasyon bölgesinden aldığını belirterek, ''Terör örgütü suçlaması kabul edilebilir, hazmedilebilir değil, vücuduma aldığım yaradan daha ağır gelmektedir'' dedi.
     İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmanın öğleden önceki bölümünde savunma yapan Emek, davanın iddianamesini kastederek, ''böyle bir iddianameyle mahkeme huzurunda yargılanıyor olmaktan dolayı üzüldüğünü'' ifade etti. Emek, ailesini, çevresini ve dolaylı da olsa Türk Silahlı Kuvvetleri'ni (TSK) zor durumda bıraktığı için de vicdan azabı çektiğini söyledi.
     Eskişehir'de annesine ait evde ele geçirilen silah ve patlayıcıların ''bireysel hatası sonucu'' bulunduğunu belirten Emek, 1991 ve 1993 yılları arasında komando birliğinde görev yaptığını, Güneydoğu'da yıllarca PKK ile savaştığını kaydetti.
     Bu dönemde komando birliğinde görev yaparken Kanas ve Kaleşnikof marka silahların kendilerinde olmadığını, bu bölgede ve Irak'ın kuzeyinde girdikleri çatışmalarda ele geçirdikleri silahları kullandıklarını ifade eden Emek, göreve giderken bu silahlarla birlikte el bombalarını da güvenlik nedeniyle yanlarında taşıdıklarını anlattı.
     Emek, ele geçirdikleri malzemeler ile kendi envanterlerinde bulunan silahları, mayın ve tuzaklardan korunmak, örgütün barınaklarını imha etmek ve şehit vermemek amacıyla kullandıklarını, 1993'te Özel Kuvvetler Komutanlığına tayini çıkınca da bu malzemeleri yanında getirdiğini bildirdi.
    
     -''SİLAH VE PATLAYICILARI TESLİM ETMEK AKLIMA GELMEDİ''-
    
     Irak'ın kuzeyinden dönerken düzenlenen ''Çelik'' adlı operasyonda, Cudi'de göğsünden ağır yaralandığını ifade eden Emek, bu nedenle 1,5 yıla yakın bir süre tedavi gördüğünü anlattı. Kullandığı ilaçların dalgınlık, unutkanlık yaptığını kaydeden Emek, fiziksel sorunları dolayısıyla yaşadığı uzun nekahat sürecinde, PKK ile çatıştığı dönemde el koydukları ve kendisinde kalan silah ile patlayıcıları teslim etmenin aklına gelmediğini savundu.
     Emek, 1996'da Genelkurmay Seferberlik Dairesine bağlı olarak Muğla'ya tayini çıkınca, bu malzemeleri Eskişehir'de annesine ait eve taşıdığını ifade ederek, ''Eskişehir'de anneme ait evde ele geçirilen silah ve patlayıcıları operasyon bölgesinden aldım. Hiç kimseye göstermedim, kimsenin de bunlardan bilgisi yok. Terör örgütü suçlaması kabul edilebilir, hazmedilebilir değil, vücuduma aldığım yaradan daha ağır gelmektedir'' diye konuştu.
    
     -PATLAYICILARIN ÖMRÜ GEÇTİ-
    
     Emek, bu silah ve patlayıcıların 15 yıldır kullanılmadığını, bakımlarının yapılmadığını ve 11 yıldır da annesine ait evde bulunduğunu anlatarak, bu tür malzemelerin özel koşullarda depolanması gerektiğini, kendisindekilerin ise uygun koşullarda korunmadığı için raf ömrünün çoktan bittiğini savundu.
     Söz konusu silah ve patlayıcıların 1977, 1978 ve 1984 yıllarına ait olduğunu, TNT'nin ise 1950'den kaldığını ve oksitlenip tahrip etkisinin kaybolduğunu belirten Emek, ele geçirilen patlayıcı ve el bombalarının bir kısmının adli emanete, bir kısmının TSK'ya iade edildiğini, bir bölümünün de imha edildiğini kaydetti.
     Emek, bu malzemelere ilişkin raf ömrü gibi ihtiyaç duyulacak tüm tespitlerin mahkemece yapılmasını isteyerek, bu patlayıcıların 1995 yılı öncesine ait olup olmadıklarının belirlenmesini talep etti. Bu malzemelerin etki alanı yüksek, kaba silahlar olduğunu belirten Emek, şehirde kullanılabilecek özelliği bulunmadığını söyledi.
    
     -''ŞENOCAK İLE İŞ DOLAYISIYLA TANIŞTIM''-
    
     2004'te Ankara'da görev yaparken ordudan emekli olduğunu ve evlendiğini dile getiren Emek, iş hayatına atıldığı dönemde sanıklardan Muzaffer Şenocak ile tanıştığını, ancak verimli çalışamayınca kırgın olarak ayrıldığı Şenocak'ı 3 yıla yakın süredir görmediğini anlattı.
     Emek, terör örgütüne yönelik çalışmalar ile bazı askeri şahısların uygunsuz davranışlarının tespiti, devletin bekası ve güvenliği için yapılan çalışmaların iddianameye konulduğunu öne sürdü.
     Mensubu olmakla gurur duyduğu TSK ve Özel Kuvvetler Komutanlığının şaibe altına alınmaya çalışıldığını savunan Emek, ''asıl gladyonun, Özel Kuvvetler'e iftira atanlar olduğunu'' iddia etti.
    
     -AJANDADAKİ ŞEMA VE KROKİLER-
    
     Emek, ticari faaliyetleriyle ilgili ajandasındaki şema ve krokilerin, iddianamede suç unsuru olarak yer aldığını ileri sürerek, Orgeneral Eşref Bitlis'i taşıyan uçağın düşmesinde sabotaj ihtimali bulunduğunu, elektromanyetik dalgalar ve uçak düşürülmesiyle ilgili okuduğu kitaplardan bilgilenme amacıyla notlar aldığını ve bunların da iddianameye konulduğunu savundu.
     İddianamede yer alan bazı şemaların ticari amaçlı olduğunu ve bunların askeri alışkanlığından dolayı yaptığı karalamalardan oluştuğunu ifade eden Emek, TSK'nın verdiği emirler doğrultusunda görev yaptığını dile getirdi.
    
     -CUMHURİYET GAZETESİ VE DANIŞTAY'A YÖNELİK SALDIRILAR-
    
     Ümraniye'de el bombalarının bulunduğu 12 Haziran 2007'den 2 gün sonra, eşi ve annesiyle gittiği umre ziyaretinden döndüğünü ifade eden Emek, şunları söyledi:
     ''El bombalarının bulunduğunu gazetelerden duydum. Örgüt içerisinde yer alsam, şahıslarla ilişkim olsa, Eskişehir'de anneme ait evde unuttuğum silahlar ile Ankara'da evimde çıkan belgeleri imha eder, bulundurmazdım. Bu belgelerin Ergenekon'la ilişkisi yok. Bende bulunan askeri belge ve bilgiler görev yaptığım döneme aittir. Emekli olduktan sonra bilgi ve belge bulundurmadım. Bu tür patlayıcılar, belgeler dokümanlar ikametgahta saklanmaz, hücre evlerinde bulunur. Cumhuriyet Gazetesi ve Danıştay eylemleriyle ilgili aleyhimde sunulacak hiçbir delil yok. İddianamede belirtilen saçma sapan, hurafelerle dolu örgüt eğer gerçekten varsa benim fikri yapımla uyuşmaz.''
    
     -''BİR GAZİ ELİ KANLI TERÖRİST OLAMAZ''-
    
     Emekli Binbaşı Fikret Emek, ''terör örgütü ithamının kendisine çok ağır geldiğini, bir gazinin acımasız, eli kanlı terörist olamayacağını'' söyledi.
     Kızının doğumunu beklerken gözaltına alındığını ve cezaevindeyken kızının dünyaya geldiğini belirten Emek'in, ''Anne dediğim kutsal birinin evinde unuttuğum bana ait silah ve patlayıcıların bulunması manevi zarar vermiştir'' derken duygulandığı ve sesisin titrediği gözlendi.

EMEK'İN AVUKATI, TAHLİYE TALEBİNDE BULUNDU

     ''Ergenekon'' davasında savunmasını yapan tutuklu sanıklardan emekli Binbaşı Fikret Emek'in avukatı, tahliye talebinde bulundu.
     Emek'in avukatı Mehmet Katar, savunmasında, ''Müvekkilim yıllarca terör örgütleriyle ön safta, göğüs göğüse mücadele vermiş ve bu uğurda gazi olmuştur. Halen terör örgütleriyle girdiği çatışmada aldığı ağır ve ölümcül yaranın sıkıntılarını yaşamakta ve bu nişanı onurla taşımaktadır'' dedi.
     Müvekkilinin, ''silahlı terör örgütüne üye olma, devletin güvenliğine ilişkin belgeleri çalma, bulundurma, tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma, silahlı terör örgütüne silah sağlama, mala zarar verme ve açıklanması yasaklanan gizli bilgileri temin etme'' suçlamalarına ilişkin yargılandığını dile getiren avukat Katar, ''Müvekkilim, sorgu hakimliğinde terörden değil, vahim miktarda silah bulundurmaktan tutuklanmıştır. Terörden tutuklanma talebi reddedilmiştir'' diye konuştu.
     Avukat Katar, sanıklardan Muzaffer Tekin'de bulunan 16 No'lu CD'nin izini takip eden savcılığın Fikret Emek'e ulaştığını ve vahim miktardaki silah ve patlayıcılar bulununca müvekkilinin, adı geçen terör örgütünün içine dahil edildiğini söyleyerek, ''CD'nin takip ettiği yol ve bu yoldaki şahıslar burada ayrıntılı dinlendi. CD'nin içeriğinin suç olmadığı iddianamenin içeriğinde sabit'' dedi.
     Amasya Merzifon, Antalya Alanya, Çankırı ve İstanbul Tuzla'da ele geçirilen el ve sis bombalarının Fikret Emek'ten elde edilen bazı bombalarla aynı seri numarasından olduğunun, ayrıca Eskişehir'de ele geçirilen el bombalarından birinin Cumhuriyet gazetesine atılan el bombasıyla aynı seriye ait olduğunun iddianamede bir kaç defa tekrar edildiğini dile getiren Avukat Katar, Emek'in örgüte silah sağladığı yönünde iddia bulunduğunu, fakat patlayıcıların üzerindeki harf ve rakam gruplarının, seri numarası değil, kafile numarası olduğunu söyledi.
     Avukat Katar, aynı kafileden on binlerce bomba üretildiğini de dile getirdi.
     Müvekkilinin örgüte ait silahları gizlediği iddiasının tamamen varsayıma dayalı olduğunu savunan Katar, ''Tamam, silah var. Mızrak çuvala sığmaz. Ama bunların örgüte ait olduğuna dair hiçbir delil bulunmamaktadır'' dedi.
     Müvekkilinin, Muzaffer Tekin'le hiçbir ilgisi bulunmadığını ifade eden Katar, ''Müvekkilim hakkında bir defa Muzaffer Tekin'in bürosuna gittiğine dair belge varsa, suçlamaları kabul etmeye hazırız'' şeklinde konuştu.
     Katar, müvekkilinin sanık Zekeriya Öztürk ile aynı harp okulundan mezun olduğunu ve uzun yıllar önce birlikte komando kursuna katıldığını, bunun dışında son 15 yıldır hiçbir görüşmeleri bulunmadığını ifade etti.
     Avukat Katar, ''Var olduğu söylenen örgüt ile müvekkilim arasında nasıl bir bağlantı olduğu ne iddianamede, ne klasörlerde delillerle sabit olacak şekilde mevcuttur'' dedi.
     Müvekkilinin sağlık sorunları bulunduğunu, tutuklu kaldığı süre içinde 35 kilo kaybettiğini dile getiren Katar, tahliye talebinde bulundu.
    
     -TALEPLER-
    
     Bu arada, tutuklu sanıklardan Nusret Senem'in mahkemeye vermek üzere hazırladığı dilekçede, ''devlete ait gizli belgeleri temin'' suçlamasına ilişkin savunma delillerinin toplanmasına yönelik talebini ilettiği öğrenildi.
     Senem'in dilekçesinde, ''Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı sıfatıyla Kutlu Savaş'ın, dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz'ın 13 Ağustos 1997 tarihli ve Teftiş M. 139 Sayılı onayıyla hazırladığı 119 sayfalık raporun ve eklerinin Başbakanlık'tan celbine karar verilmesi, 6 Kasım 1998 tarihli Şenkal Atasagun imzalı yazı ekinde Ankara 26. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilen 17 Aralık 1996 tarihli, gizli ve kişiye özel ibareli olup Liderler Zirvesi'ne sunulan MİT raporu ve eklerinin MİT Müsteşarlığından celbine karar verilmesi, arz ve talep olunur'' ifadesi yer aldı.
     Öte yandan, tutuklu sanıklardan Vedat Yenerer'in avukatı Vural Ergül'ün mahkemeye sunduğu dilekçede de şöyle denildi:
     ''Dosya eki 58'inci klasörün 27'nci sayfasında unutulmuş, 24 Şubat 2008 tarihli bilgisayar çıktısının altında yer alan elektronik adresin ne anlam taşıdığı hususunda bilgi işlem uzmanlarından bilirkişi raporu alınması ile ekte sunduğum ihbar mektuplarına ilişkin tutanaklarla ihbar mektuplarının zarflarının örneklerinin dosyaya sunulması ve ihbarlara konu CD'lerin üzerinde oluşturulma tarihinin belirlenmesi amacıyla bilgi-işlem uzmanlarından bilirkişi raporu alınmasına karar verilmesini talep ediyorum.''
     Avukat Ergül, dilekçesine, bir ihbar mektubunun ve Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz tarafından İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğüne gönderilen bir talimat yazısının bilgisayar ekranından alınma görüntülerini de ekledi.

DURUŞMADA, TUTUKLU SANILARDAN EMEKLİ BİNBAŞI EMEK'İN ÇAPRAZ SORGUSU YAPILDI -MAHKEME HEYETİ BAŞKANI ŞENGÜN: ''TSK'NIN KENDİNE ÖZGÜ KURALLARI VARDIR. TSK GANİMET TOPLAMAZ''

''Ergenekon'' davasının bugünkü duruşmasında, tutuklu sanıklarından emekli Binbaşı Fikret Emek'in çapraz sorgusu yapıldı.
     İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmanın öğleden sonraki bölümünde çapraz sorgusu yapılan Fikret Emek, önce Cumhuriyet savcıları Mehmet Ali Pekgüzel ve Nihat Taşkın'ın sorularını yanıtladı.
     Pekgüzel'in, Eskişehir'deki annesine ait evde ele geçirilen malzemelerle ilgili sorular yönelttiği Emek, bu patlayıcıların kendisinde hatırası olduğunu belirterek, bu malzemeleri operasyonlarda kullanmak düşüncesiyle toplayıp, bu eve getirdiğini söyledi.
     Emek, Pekgüzel'in, Genelkurmay Başkanlığı ile ilgili gizli belgelerin yer aldığı CD'nin kendisine nasıl ulaştığı yönündeki sorusu üzerine, bunun CD değil bir bir disket olduğunu ifade ederek, ''İhbar mahiyetindeydi. Yönlendirici, çarpıtıcı şeyler içerdiğinden dolayı aslı olmadığını değerlendirerek komutanlarımla da paylaşmadım. İstihbaratçı olarak haber kaynağımı söyleyemem, ama bana bu disket postayla geldi'' dedi.
     Savcı Nihat Taşkın'ın, ''Radikal İslami gruplarca oluşturulan Hizbut Tahrir ve İBDA/C gibi örgütleri istihbarat amaçlı kullandınız mı?'' şeklindeki sorusuna Emek, ''Hayır'' yanıtını verdi.
     Taşkın'ın, ''Eskişehir'deki evde elde edilen el bombalarını 'kendim götürdüm' diyorsunuz, ama parmak izinizin olmamasını nasıl açıklıyorsunuz?'' sorusuna Emek, ''O bombalar 11 yıldan beri Eskişehir'de duruyor. Hiçbir şekilde yer değiştirme veya temizleme gibi nedenlerle ellemem söz konusu olmadı. Hatta bombaların bazıları küflenmişti. Bundan dolayı parmak izimin olmaması normaldir'' şeklinde konuştu.
    
     -GAZETEYE ATILAN BOMBALAR İLE BULUNAN BOMBALAR BENZER İDDİASI-
    
     Emek, davaya müdahil olan Cumhuriyet Gazetesinin avukatı Bülent Utku'nun, ''Cumhuriyet Gazetesine atılan el bombaları ile sizin evde ele geçirilen bombaların kafile numaraları aynı ve bombaların benzer olmasını nasıl yorumluyorsunuz?'' şeklindeki sorusuna da ''Maksatlı olarak soruyorsunuz. O yorum size aittir. Ben kimseye bomba falan vermedim'' yanıtını verdi.
     Utku'nun, ''MKE, Eskişehir'deki bombaların bir kısmının kendi yapımı olduğunu ve askeriyeye verdiğini söylüyor. Siz de operasyonlarda teröristlerden aldığınızı söylüyorsunuz'' şeklindeki hatırlatması üzerine Emek, karakol baskınlarında terör örgütü elemanlarının malzemeleri aldıklarını, kendilerinin de operasyonlarda bu tür silah ve patlayıcılara el koyduklarını söyledi.
     Fikret Emek, başka bir soru üzerine de kod ismi bulunmadığını, ancak lakapları olduğunu belirterek, her operasyon döneminde farklı isimler kullandıklarını ve 20'ye yakın lakabı olduğunu belirtti.
     Emek, başka bir soruya karşılık da el bombaları üzerinde kafile numarası ve seri numaralarının farklı olduğunun ifade edildiğini anlattı.
    
     -MÜDAHİL AVUKATININ SORULARINA TEPKİ-
    
     Daha sonra, müdahil Şebnem Korur Fincancı'nın avukatı Özkan Yücel'in, ''TSK'nın bombaları alabilmeniz için bir düzenlemesi var mı?'' şeklindeki sorusuna Emek, ''Hayır'' yanıtını verdi.
     Avukat Yücel, sorularını Emek'e yöneltirken bazı sanık ve avukatlar kendisine tepki gösterdi. Yücel, Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün'den bu duruma engel olmasını istedi. Başkan Şengün de sanık ve avukatları uyararak, müdahillerin soru sorabileceğini belirtti.
     Bu sırada söz alan eski Yüzbaşı Mehmet Zekeriya Öztürk'ün avukatı Yaşar Ağsu'nun, ''Bu dava, TSK'nın işlerinin deşifre edilmesi davası değildir. Bir terör örgütü davasıdır. Bu soruları mahkeme re'sen engellemelidir'' demesi üzerine Başkan Şengün, ''Mahkeme itiraz olmadan bir şey yapmaz'' ifadesini kullandı.
    
     -BAŞKAN ŞENGÜN: ''TSK GANİMET TOPLAMAZ''-
    
     Daha sonra sorularını yöneltmeye devam eden Yücel'e Başkan Şengün, ''TSK'nın kendine özgü kuralları vardır. TSK ganimet toplamaz. Alan kişinin kendi hatası, kendi suçudur. TSK'nın değil'' dedi.
     Özkan Yücel'in, ''İstihbarat görevi yaptınız. Olur da teröristlerin eline geçerseniz...'' dediği sırada Emek, bağırarak, ''Bu nasıl soru. Yazıklar olsun. Hiçbir sorunuza cevap vermiyorum'' diye konuştu.
    
     -AYDIN YÜKSEK SALONDAN ÇIKARILDI-
    
     Bu sırada oturduğu yerden sorulara tepki gösteren tutuklu sanık Aydın Yüksek, Mahkeme Heyeti Başkanı Şengün tarafından salondan dışarı çıkarıldı.
     Ardından müdahil Şebnem Korur Fincancı'nın avukatı Özkan Yücel, soru soracağını belirterek, Fikret Emek'e sorularını yöneltti.
     Yücel soru sorarken sık sık gergin anlar yaşanırken, tutuklu sanıklardan Hayrettin Ertekin'in avukatı Lütfi İşbulan, ''Bu sorular başka bir alanda mı kullanılacak? Biz artık bu soruları duymak istemiyoruz. Çapraz sorgu yanlış yapılmaktadır'' dedi.
     Yücel, bunun üzerine ''Bu soruları soracağız. Cevap vermeyebilir. Bu sorular mahkeme dosyasında kullanılacaktır. Bu sorumuza cevap vermekten kaçındıkları tutanakta yer alsın diye sorularımı sormaya devam edeceğim'' diye konuştu.
     Avukat Yücel'in Emek'e, ''İstihbari bilgi olan disket 1 tane mi, 5 tane mi?'' şeklindeki sorusuna da Başkan Şengün tarafından itiraz edildi.
     Bunun üzerine Yücel, ''sanıkların beyanının Allah kelamı olmadığını'' ifade ederek, Başkan Şengün'den itirazının gerekçesini açıklamasını talep etti.
     Başkan Şengün de mahkemeyle tartışılmaması konusunda uyarılarda bulunarak, avukat Yücel'in mikrofonunun alınmasını istedi.
     Müdahil avukatının itirazın gerekçesi konusunda itiraz etmesi üzerine Başkan Şengün, ''Kavgayla, tartışmayla bir yere varamayız. Birbirimize tahammül etmeyi bileceğiz'' dedi.

DURUŞMADA, TUTUKLU SANIKLARDAN ESKİ YÜZBAŞI MEHMET ZEKERİYA ÖZTÜRK, SAVUNMASININ BİR BÖLÜMÜNÜ YAPTI -ÖZTÜRK: ''HALA 11 AYDIR TUTUKLULUĞUMU KABUL EDEBİLMİŞ DEĞİLİM''

     ''Ergenekon'' davasının bugünkü 23. duruşmasının öğleden sonraki bölümünde, tutuklu sanıklardan eski Yüzbaşı Mehmet Zekeriya Öztürk savunmasının bir bölümünü yaptı.
     İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada, Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, savunmasını yapması için Öztürk'ü sanık kürsüsüne çağırdı.
     Öztürk'ün savunmasının bulunduğu notları, fazlalığından ötürü taşımakta güçlük çektiği görüldü.
     Bu sırada Başkan Şengün, Öztürk'e, ''Bugün bir saat savunma yapacaksın. Ona göre notlarını yanına al. Daha sonraki celsede savunmana devam edeceksin'' dedi.
    
     -BAŞKAN ŞENGÜN'E BAŞ SAĞLIĞI-
    
     Mehmet Zekeriya Öztürk, savunmasına başlamadan önce, kız kardeşi ölen Mahkeme Heyeti Başkanı Şengün'e baş sağlığı diledi.
     Öztürk, sanıklardan emekli Binbaşı Fikret Emek'in silah arkadaşı ve gerçek gazi olduğunu ifade etti.
     ''Hiçbir suç ve suçluluk duygusu taşımadan, hakları gasp edilen bir vatandaş kararlılığıyla buradayız'' diyen Öztürk, terör örgütü üyesi ve terörist olmadığını, kendisini terörist ilan edenlerin laiklik karşıtı olduklarını savunarak, bu davanın siyasi olduğunu ileri sürdü.
     Adil yargılandığına da inanmadığını ifade eden Öztürk, hakkındaki suçlamaların el konulan bilgisayarları ve dokümanlarla yapıldığını anlatarak, savunma yapabilmek için bunlara ihtiyacı olduğunu söyledi.
     Öztürk, 23 Haziran 2007'de gözaltına alınıp serbest bırakıldığını belirterek, şöyle konuştu:
     ''7 ay sonra Ocak 2008'de tutuklandım. Savcı Zekeriya Öz bana, 'Mehmet bey, '3. kez gözaltına alındınız, bu kez tutuklanırsınız. Bize elle tutulur bir şey söyleyin. Veli Küçük İşçi Partisi'ne gidiyor muydu, Doğu Perinçek ile görüşüyor muydu?' dedi. 'Bakın, bu kez tutuklanırsınız' diyerek, istenilen doğrultuda mahkemece tutuklandım. Beni tekrar gözaltına aldıran ve tutuklatan yeni durum neydi? Tutukluluğumun 11'inci ayındayım. Düşüncelerimden ve yazdıklarımdan ötürü kendimi savunmak zorundayım''
     Öztürk, ''Sayın mahkeme, devlet vatandaşına tuzak, pusu kurar mı?'' diyerek, içinde bulunduğu durumun ''son derece kıyıcı ve yıkıcı'' olduğunu kaydetti.
     Sanık Öztürk, Anayasal hak ve özgürlüklerini bilemeyen, eksik bilen sanık ve kişiler ile haklarını bilen sanıkların bu davada yargılandığını belirtti.
    
     -''İDDİANAMENİN İÇERİĞİ SİYASİ''-
    
     Hak aramayı bilen kişilerin ''örgüt kurucusu ve yöneticisi olmak'', haklarını geç arayabilen kişilerin ise ''örgüt üyesi, tetikçi, eylem grubu'' olarak suçlandıklarını iddia eden Öztürk, ''Hala 11 aydır tutukluluğumu kabul edebilmiş değilim. İç dünyamda bu suçlamaların gerçek olmadığını, 'iddia makamının başka bir nedeni vardır' deyip, bunları anlamaya çalışıyorum. Bu dava hukuksal bir içeriğe sahip, ama aynı zamanda siyasi. İddianame hukuki bir çerçeve içerisinde hazırlanmış olsa da içeriğinin siyasi olduğunu tekrar söylüyorum'' şeklinde konuştu.
     Öztürk, toplum üzerinde psikolojik baskı yaratılmak istendiğini öne sürerek, ''Sanıklara, önceden bu psikolojik etkiyle 'her cezaya müstahak' havası ortaya çıkarılmıştır'' dedi.
     ''Bir savcı sürrealist bir iddianame ortaya koyamaz'' diyen Öztürk, kendisine göre iddianamenin büyük bir planın parçası olduğunu savundu.
     Bazı yazarların dava konusuna ilişkin kitap ve verdikleri röportajlarından bahseden Öztürk, bunlara yönelik eleştiri ve ithamlarını dile getirdi.
     İddianamenin terör ve terörle mücadeleye yeni boyutlar kazandırmış olması nedeniyle anlamlı olduğunu söyleyen Öztürk, ''Yeni boyutlar olması olumlu olacağı anlamını içermemektedir'' dedi.
    
     -PORNO İDDİASI-
    
     İddianamede kendisini yaralayan ve büyük haksızlık yapıldığına inandığı bir bölümü de aktarmak istediğini söyleyen Öztürk, ''(Örgüt üyesi Mehmet Zekeriya Öztürk'ün dijital verilerinde çocuk ve hayvan pornosu olduğu da görülmüştür) diyor'' şeklinde konuştu.
     Bahse konu dizüstü bilgisayarın kendisine ait olmadığını belirten belgenin klasörlerde mevcut olduğunu söyleyen Öztürk, ''Hangi vicdan bana ait olmayan bu dijital verileri bana ait gösterir ve bunu da kendi fantezisi doğrultusunda 'çocuk ve hayvan' diye nitelendirir'' dedi.
     Öztürk'ün savunmasına daha sonra devam edilmek üzere ara veren mahkeme, diğer sanıkların ve avukatların taleplerini dinledi.
     Tutuklu sanıklardan Vatan Bölükbaşoğlu, ''pornografik görüntü'' iddiasına ilişkin olarak kendi bilgisayarında çıkan bu tip bilgilerden de bahsedildiğini söyleyerek, bunların emniyette yüklenmiş olabileceği iddiasını dile getirdi.
    
     -''BEN ULUSLARARASIYIM''-
    
     Tutuklu sanıklardan Sami Hoştan, ''İddia makamı, 'uluslararası mafya lideri' demiş benim için'' diye konuştu.
     Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün'ün, ''mafyanın ulusal ve uluslararası şeklinde iki türü mü olduğunu'' sorması üzerine Hoştan, ''Ben uluslararasıyım'' dedi.
     Hoştan, böyle bir suça ilişkin Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğüne kaç kez gittiğinin sorulmasını istedi.
     Tutuklu sanıklardan Kemal Kerinçsiz, sanık Ali Yiğit'in avukatı Mehmet Sami Selçuk'un, Yiğit dışında Muzaffer Şenocak ve Rasim Görüm ile başka bazı sanıkların daha avukatlığını zorunlu müdafilik gereği yaptığını belirtti.
     Kerinçsiz, avukat Selçuk'un ''Ergenekon'' sanıkları için zorunlu müdafilik kapsamında görevlendirilip görevlendirilmediğinin İstanbul Barosundan sorulmasını talep ederek, görevlendirilmemişse, emniyet ilişkisinin ortaya çıkacağını ileri sürdü.
     Kerinçsiz, iddianamedeki bazı beyanlara ilişkin ''İddianame bir iftiraname olamaz'' şeklinde konuştu.
     Tutuklu sanıklardan Aydın Yüksek, mahkeme heyetinin kendisini salondan çıkarttığını hatırlatarak, asla saygısızlığı olmayacağını söyledi. Bunun üzerine Heyet Başkanı Köksal Şengün de ''Zaten yaptırmazlar sana'' dedi.
     Yüksek, Barodan gönderilen avukatının gelmediğini ve çapraz sorgusunun yapılamadığını da dile getirdi.
     Sanıklardan Hayrettin Ertekin söz alarak, Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün'ün vefat eden ablasına ilişkin baş sağlığı dileğini iletti.
     Sanıklardan Rasim Görüm, avukatı Mehmet Sami Selçuk'un emniyetle çalıştığı inancında olduğunu söyledi.
     Sanıklardan Muzaffer Şenocak'ın avukatı, müvekkili için tahliye talebinde bulundu.
     Muzaffer Tekin'in avukatı Sera Kadıgil, el bombası eğitimi verilen askeri birliklerde eğitimin el bombasıyla mı yoksa içi boşaltılmış el bombasıyla mı yapıldığının sorulmasını talep etti.
     Cumhuriyet Gazetesinin tirajının sorulmasına ilişkin talebini ileten avukat Kadıgil, Danıştay saldırısında şehit olan ve yaralanan yargı mensuplarının yakınlarından, bu davaya müdahil olup olmayacaklarının sorulmasını istedi.
    
     -''BİRİ YAPMIŞ, BİRİ TUTMUŞ, BİRİ GETİRMİŞ...''-
    
     Kadıgil, gizli bilgi içerdiği iddia edilen CD'ye ilişkin olarak ise ''Biri yapmış, biri tutmuş, biri getirmiş. Müvekkilimin hiçbir suçu yok'' dedi.
     ''Müvekkilim bu iddianamenin suçlusu değil, mağduru haline getirilmiştir'' diyen Kadıgil, tahliye edilmesini istedi.
     Sanık avukatlarından Mehmet Taşdelen de yaklaşık 2 bin 500 sayfalık iddianameyle savunma hakkının engellendiğini ileri sürdü. Taşdelen, Kurban Bayramının yaklaştığını hatırlatarak, tahliye taleplerini dile getirdi.
     Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel, sanıklardan Vedat Yenerer'in avukatı Vural Ergül'ün talebine ilişkin olarak, Savcı Zekeriya Öz tarafından Terörle Mücadele Şube Müdürlüğüne yazılan talimatın içeriği hakkında bilgi verdi.
     Pekgüzel, avukat Ergül hakkında suç duyurusunda bulunulması yönündeki taleplerini de yineledi.

MAHKEME HEYETİ, ''İSVİÇRE'DEKİ TÜRK PARALARININ GERİ GETİRİLMESİ, BİLGİSAYAR KORSANLARI VE KARA PARAYLA MÜCADELE KONULARINDA YAPILAN ÇALIŞMALARLA İLGİLİ BİR RAPORA 'ERGENEKON' İSMİNİN VERİLİP VERİLMEDİĞİNİN'' İÇİŞLERİ BAKANLIĞI VE MİT MÜSTEŞARLIĞINDAN SORULMASINI KARARLAŞTIRDI

     ''Ergenekon'' davasına bakan Mahkeme Heyeti, ''İsviçre'deki Türk paralarının geri getirilmesi, bilgisayar korsanları ve kara parayla mücadele konularında yapılan çalışmalarla ilgili bir rapora 'Ergenekon' isminin verilip verilmediğinin'', İçişleri Bakanlığı ve MİT Müsteşarlığından sorulmasını kararlaştırdı.
     İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Heyeti, bugünkü duruşmada, bazı sanıklar ve avukatların talepleri ile Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel'in bu istemlerle ilgili beyanlarını aldıktan sonra verilen aranın ardından ara kararlarını açıkladı.
     Tutuklu sanıklardan emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin'in avukatının taleplerini kısmen kabul eden Mahkeme Heyeti, Genelkurmay Başkanlığına yazı yazılarak, ''Birliklerde el bombası eğitiminin, eğitim bombalarıyla mı yoksa içi boşaltılmış ve kumla doldurulmuş el bombalarıyla mı yapıldığının sorulmasını karara bağladı.
     Yine Tekin'in avukatının, Cumhuriyet Gazetesi'nin tirajıyla ilgili talebini, bu aşamada davaya bir yenilik katmayacağı için kabul etmeyen Heyet, Emniyet Genel Müdürlüğüne de yazı yazılarak, sanıklardan Sami Hoştan'ın organize suçlar konusunda herhangi bir kaydı bulunup bulunmadığının sorulmasını kararlaştırdı.
     Heyet, sanık Vedat Yenerer'in avukatı Vural Ergül'ün, isimsiz ihbar mektuplarının, ilgili Cumhuriyet başsavcılıklarına zarfları ile gelip gelmediğinin tespiti yönündeki talebinin de doğrudan bu başsavcılıklara müracaat edilerek yapılabileceğini bildirdi.
     Sanık Muammer Karabulut'un istemlerinin de bir kısmını kabul eden Heyet, İçişleri Bakanlığı ile MİT Müsteşarlığına yazı yazılarak, ''İsviçre'deki Türk paralarının geri getirilmesi, bilgisayar korsanları, ve kara parayla mücadele konularında yapılan çalışmalarla ilgili bir rapora 'Ergenekon' adının verilip verilmediğinin, bu kurumlardan sorulmasını istedi.
     Mahkeme Heyeti, söz konusu belgenin olması halinde bunun mahkemeye gönderilmesini talep ederek, yine Karabulut'un dilekçesinde belirttiği 10 Temmuz 2008 tarihli, Yargıtay Genel Kurulu Toplantı Tutanakları ile 24 Mart 2008 tarihli, kendi mahkemelerindeki davaya ilişkin İstanbul Cumhuriyet Başsavcısınca yapılan basın açıklaması metninin ilgili merciden istenmesine karar verdi.
     Tutuklu sanık Nusret Senem'in taleplerini de kabul eden Heyet, dönemin başbakanı Mesut Yılmaz'a, Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından 13 Ağustos 1997 tarihinde hazırlanan 119 sayfalık rapor ve eklerinin Başbakanlık'tan istenmesi kararı aldı.
     Heyet, Şenkal Atasagun imzalı, Ankara 20. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilen, 17 Aralık 1996 tarihli, gizli ve kişiye özel ibareli olan ve Liderler Zirvesi'ne sunulan MİT raporu ve eklerinin MİT Müsteşarlığından istenmesini de hükme bağladı.
     Avukat Vural Ergül'ün dünkü ve bugünkü oturumdaki açıklamalarını da savunma sınırları içerisinde kabul ederek, mahkemece hakkında suç duyurusunda bulunulmasına yer olmadığına karar veren Mahkeme Heyeti, sanıkların tutukluluk hallerinin devamına hükmetti.
     Heyet, bir sonraki duruşmayı 4 Aralık Perşembe günü saat 09.30'a bıraktı.



 



Bu haber 371 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    7,613 µs