En Sıcak Konular

''ERGENEKON'' DAVASI'NDA 22.DURUŞMA SONA ERDİ

1 Aralık 2008 19:31 tsi
 ''ERGENEKON'' DAVASI'NDA 22.DURUŞMA SONA ERDİ İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce, Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki salonda görülen davanın bugünkü 22'inci duruşması sona erdi. DavaYa yarın devam edilmesi kararlaştırıldı.

İSTANBUL - ''Ergenekon'' Davası'na yarın devam edilmesi kararlaştırıldı.
     İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce, Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki salonda görülen davanın bugünkü 22'inci duruşması sona erdi.
     Mahkeme Heyeti, davanın 23'üncü duruşmasının, yarın saat 09.30'da yapılmasını kararlaştırdı.

DURUŞMADA, TUTUKLU SANIKLARDAN MUZAFFER ŞENOCAK SAVUNMASINI YAPTI

     ''Ergenekon'' davasının bugünkü duruşmasında, tutuklu sanıklarından Muzaffer Şenocak savunmasını yaptı.
     İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada savunmasını yapan Şenocak, iş adamı olduğunu ve yurt dışında tekstil, inşaat ve makineyle ilgili iş yaptığını söyledi.
     Şenocak, tutuklu sanıklardan emekli binbaşı Fikret Emek ile 2004 yılında tanıştığını belirterek, birlikte Ankara'da inşaat alanında iş yaptıklarını, ancak kendisinin bunun dışında 2 büyük proje üzerinde çalıştığını kaydetti.
     Emek'in asker kökenli olması nedeniyle iş görüşmelerinde sorunlar yaşandığını, yetki belgesi ve lisans şartları oluşmadığı için de Emek ile aralarında anlaşmazlık oluştuğunu dile getiren Şenocak, Emek'in düğününün ardından 2004 yılından sonra bir daha görüşmediklerini ve kendisinin yurt dışına çıktığını anlattı.
     Şenocak, 2006 yılında Türkiye'ye geldiğinde, kendisini Kanal 6'nın sahibi olarak tanıtan tutuklu sanıklardan Aydın Yüksek ile tanıştığını ve birlikte iş yapmaya başladıklarını ifade ederek, Yüksek'in bir iş nedeniyle kendisini Ahmet Özal ile görüştürdüğünü, ancak bu görüşmenin olumsuz geçtiğini söyledi. Şenocak, 2006 yılı ortalarında yeniden yurt dışına çıktığını belirterek, Yüksek'in kendisinin ortağı ile aynı evde kalmaya başladığını, ortağına baskı yapan Yüksek'in, bu kişinin pasaportuna da el koyduğunu ileri sürdü.
     Aydın Yüksek'in, bu kişinin telefonundan numaraları kopyalayarak yurt dışındaki tüm iş bağlantılarını engellediğini ileri süren Şenocak, ''Türkiye'ye döndükten sonra Yüksek'ten ortağıma ve bana ait belgeleri geri almak istedim, ancak alamadım. Benim aileme ait olan ve kişisel bilgilerimi izinsiz şekilde elde etmiş, ailemi arayarak 250 bin YTL para istemiş. Benim bilgilerimden oluşan CD'yi hakkımda araştırma yapması için Muzaffer Tekin'e vermiş'' dedi.
     Şenocak, bu CD içerisinde kendisine ve iş ortaklarına ait bilgilerin, adreslerin, iş kontratları gibi özel bilgilerin yer aldığını, bu CD'nin internet ortamında yayımlanmasından endişelendiğini söyledi.
    
     -''DÜZCE DEPREMİNDEN KALAN MALZEME''-
    
     Suç delili olarak gösterilen bir maddenin, altının ayarını ölçen bir asit ve kuyumculuk malzemesi olduğunu, Kapalıçarşı'da da satıldığını öne süren Şenocak, çantasından çıkan kask, tepe lambası, amonyum nitrat, konserve yiyecek ve gaz maskesinin üzerinde 12 Kasım 1999 Düzce Kaynaşlı depreminin tozu olduğunu savundu. Bu depremden sonra gönüllü olarak Kaynaşlı'ya giden ilk ekibin içinde yer aldığını ve ilk 11 kişiyi kurtardıklarını ifade eden Şenocak, amonyum nitratın da deprem bölgesindeki iş makinesinin paletlerinin arasından çıktığını kaydetti.
     Şenocak, depremde bulunan bu malzemeleri delil torbasına koyduktan sonra afet merkezine teslim ettiklerini, söz konusu amonyum nitratın da o dönemden kaldığını öne sürdü.
    
     -FREKANS KESİCİ CİHAZ-
    
     Tutuklu sanık Muzaffer Şenocak, yurt dışına frekans kesici cihaz pazarladığını, yurt dışından da bomba imha robotu getirdiğini anlattı.
     Kendisinde ele geçirilen frekans kesici aletin bu olduğunu ileri süren Şenocak, bomba imha robotu ile ilgili olarak da jandarmanın bu konuda güzel çalıştığını vurguladı. Şenocak, ''Jandarma son teknolojiyi kullanıyor. Ancak emniyet için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Emniyetin bombaları nasıl patlattığını herkes biliyor'' diye konuştu.
    
     -MAHKEME HEYETİ BAŞKANI'NIN SORULARI-
    
     Şenocak, savunmasının ardından Mahkeme Heyeti Başkanı Hasan Hüseyin Özese'nin sorularını cevaplandırdı.
     Kendisinde çıkan, petrol ile ilgili bir yazıya ilişkin Şenocak, Afrika'da iken bulunduğu bölgede petrol çıktığını, bu konuya Türk firmalarının sıcak bakmadığını, söz konusu yazının bununla ilgili olduğunu dile getirdi.
     Başkan Özese'nin, ele geçirilen bir mektubu sorduğu Şenocak, yurt dışına gidiş-gelişlerinde tedarikçi insanlarla tanıştığını, bu kişilerin kendisinden yaşça büyük ve deneyimli olduklarını ifade ederek, ''Bana savaştan çıkan ülkelerde yatırımın en sıcak para olduğunu söylüyorlardı. Bu gibi ülkelerde altyapı ve gıda sektörüne yatırım yapılması gerektiğini söylüyorlardı. Daha sonra bu kişiler, tedariklerini benim üzerimden yapmaya başladılar'' dedi.
     Trabzon silah fabrikasının satışı ihalesine ilişkin araştırma yaptıklarını anlatan Şenocak, silah alabilecek kişilere broşür dağıttıklarını, köy muhtarlarına gidip silah ruhsatı olan kişilerle görüştüklerini, ancak yurt dışına çıktığı için bu konuyla ilgilenemediğini söyledi.
     Bilgisayarında çıkan silinmiş bir dosyayla ilgili olarak da Şenocak, yurt dışında ilgilendikleri şirketlerle ilgili olarak konsoloslukların kendilerine bilgi verdiğini, ancak dikkatli olmaları konusunda uyardığını, kendisinin de kirli bir şeye bulaşmak istememesinden dolayı bu firmaları internet üzerinden araştırdığını, silinmiş belgenin bu konuyla ilgili olduğunu anlattı.
    
     -CD KONUSU-
    
     Devletin yeniden yapılanmasına ilişkin belge hakkında hiçbir bilgisinin olmadığını ifade eden Şenocak, Muzaffer Tekin'de bulunan CD'nin içerisindeki 5 dosyadan 4'ünün kendisine ait olduğunu dile getirdi.
     Şenocak, bu CD'nin Aydın Yüksek tarafından 28 Aralık 2006 tarihinde oluşturulduğunu, kendisinin bu tarihte yurt dışında bulunduğunu, 18 Ocak 2007'de Türkiye'ye geldiğini belirtti.
     CD içindeki kendisine ait dosyalarda, Ankara'da yaptığı işlerle ilgili bilgilerin de yer aldığını ifade eden Şenocak, gizli olarak nitelendirilen dosyanın da emniyette kendisine sadece başlıklar halinde gösterildiğini ve içeriğini bilmediğini dile getirdi.
     Tutuklu sanık Muzaffer Şenocak, ''İçeriğini bilmediğim konu hakkında yorum yapamam. Gizli bilgileri içeren bir CD olduğunu bilsem Aydın Yüksek'e neden vereyim? Ya imha ederdim ya da geri verirdim'' diye konuştu.

AVUKAT VURAL ERGÜL, DOSYADAKİ, BİLGİSAYARDAN ALINAN BİR BELGENİN MEHMET EYMÜR'ÜN BİLGİSAYARINDAN ÇIKIP ÇIKMADIĞININ SORULMASINI İSTEDİ

     ''Ergenekon'' Davası'nın tutuklu sanıklarından Vedat Yenerer'in avukatı Vural Ergül, dosyadaki, bilgisayardan alınan bir belgenin Mehmet Eymür'ün bilgisayarından çıkıp çıkmadığının sorulmasını istedi.
     Davanın görüldüğü İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne bir dilekçe sunan avukat Ergül, basında, ''Tuncay Güney'in Emekli Sandığı kayıtlarının kapatıldığı'' yönünde haberler çıktığına dikkati çekerek, Güney'in Emekli Sandığı dosyasının mahkemeye getirilmesini istedi.
     Ergül dilekçesinde, ''MİT Kontr-Terör Merkezi'nin daha önce başında olan Mehmet Eymür'ün bir dizi usulsüzlük ile Güney'i bir kamu kurumu üzerinden Emekli Sandığı'na kaydettiğini'' öne sürdü.
     Dava dosyasının 58. klasörünün 27. sayfasındaki, 24 Şubat 2008 tarihli bir bilgisayar çıktısının da Mehmet Eymür'ün soruşturmayı yönlendirdiğini ortaya çıkardığını savunan Ergül, çıktının altındaki elektronik adresin ne anlam taşıdığı konusunda bilirkişi raporu alınmasını istedi.
     Avukat Ergül dilekçesinde, Eymür'e söz konusu belgenin kendi bilgisayarının belleğinden çıkıp çıkmadığının sorulmasını, bellek Eymür'ün değilse, neden Mehmet Eymür adının verildiğinin açıklığa kavuşturulmasını istediğini belirtti.
     Dilekçesinde, bu çıktının dosyada unutulduğunu savunan Ergül, ''Mehmet Eymür adlı bir bilgisayar belleği içerisinde getirilen bilgilerin Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz'ün bilgisayarına takıldığını'' ileri sürdü.
     ''Bu çıktıda açıkça anlaşılacağı üzere Mehmet Eymür, Zekeriya Öz'e bilgi ve belge servisi suretiyle soruşturmaya yol vermiştir'' iddiasında bulunan Ergül, bilgisayar çıktısının 24 Şubat 2008 tarihli olduğunu, Mehmet Eymür'ün tanık olarak ifadesini de 17 Haziran 2008'de verdiğini söyledi.
    
     -SANIK AKFIRAT'IN TALEBİ-
    
     Tutuklu sanıklardan Adnan Akfırat da hazırladığı dilekçede, Tuncay Güney'e neden 10 yıllık ABD vizesi ve ''Green Card'' verildiğinin ABD Büyükelçiliği'nden sorulmasını istedi.
     Akfırat, ''çok özel durumlarda, özel hizmetler karşılığında verilen ABD vizesi ile çalışma izni belgesi olan Green Card'ın, Güney'e, tertipte rol alması için güvence olarak verildiğini'' ileri sürdü.
     Akfırat, Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla, ABD Büyükelçiliği'nden şu soruların sorulması talebinde bulundu:
     ''10 yıllık ABD vizesi verilmesinin koşulları nelerdir? Tuncay Güney'e vize verilmesinin ABD mevzuatına göre gerekçesi nedir? Green Card kimlere, ne koşulda, hangi hizmet karşılığında verilir? Güney hangi kurallara göre bu kartı almıştır, halen geçerli midir?''
     Akfırat, ayrıca, Tuncay Güney'i 2001 yılında sorgulayan İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdür Yardımcısı Ahmet İhtiyaroğlu'nun İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na dilekçe verdiğini belirterek, bu dilekçenin dava dosyasına konulması istemini dile getirdi.
     Sanık Akfırat, Tuncay Güney'in 2001'deki sorgusunun video kasetlerinin de dosyaya getirilmesini, bu ifadenin ardından başlatılan projeli çalışma ile izleme ve teknik takiplerin yapıldığına ilişkin çalışmanın da İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan istenmesini talep etti.

TUTUKLU SANIK MUZAFFER ŞENOCAK'IN ÇAPRAZ SORGUSU TAMAMLANDI

     ''Ergenekon'' Davası'nın öğleden sonraki bölümünde, tutuklu sanık Muzaffer Şenocak'ın çapraz sorgusu tamamlandı.
     İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmanın öğleden sonraki bölümünde, tutuklu sanıklardan Muzaffer Şenocak'ın çapraz sorgusuna devam edildi.
     Duruşmada müdahil Şebnem Korur Fincancı'nın avukatı Özkan Yücel tarafından dinamit lokumu fitillerinin delil torbasında bulunduğunu hatırlatması üzerine Şenocak, bu maddenin dinamit lokumu olmayıp macun olduğunu söyledi.
     Depremde toplanan malzemeleri koyduğu torbanın afet merkezine teslim edilip edilmemesine ilişkin soruya da Şenocak, dinamit lokumu olarak gösterilen şeyin çok küçük bir parça olduğunu ifade etti.
     Müdahil avukatının sorularına, bazı sanık avukatları tepki gösterdi. Bu nedenle salonda taraflar arasında sözlü tartışma yaşandı. Şenocak'ın avukatı Kenan Aşık, müvekkilinin bu konuda gün içerisinde ifade verdiğini, işleri nedeniyle sırt çantasındaki malzemeleri teslim etmediğini söylediğini hatırlattı.
     Avukat Aşık, müdahil avukatlarının duruşmanın başlamasından itibaren sorularıyla konuyu sabote etmeye çalıştıklarını söyledi. Aşık, bunun da bir kötü niyet göstergesi olduğunu ileri sürerken, diğer avukatlar da müdahil avukatlarının sorularının dava konusu suçlamalarla bir ilgisi olmadığını söyleyerek, tepkilerini dile getirdi.
     Avukat Özkan Yücel, sanık avukatlarını kastederek, ''Bana işimi öğretmesinler'' dedi.
     Avukat Yücel, sorularıyla sanığın beyanlarında çelişki olup olmadığını ortaya çıkarmaya çalıştığını ifade etti.
     Yücel, Şenocak'a depremden sonraki arama kurtarma çalışmalarında dinamit kullanıp kullanılmadığını sordu. Bunun üzerine Şenocak, kullanmadığını, kurtarma esnasında dinamit kullanılmayacağını bildirdi. Avukat Yücel'in, frekans kesici cihazı kimden aldığını sorması üzerine de Şenocak, bunları ithal edip sattığını söyledi.
     Avukat Yücel, sanığa, Cemil Sarıyer ile ilgili bölümlerin olduğu emniyet ifadesini kabul ettiğini hatırlattı. Bunun ardından, salonda müdahil avukata yönelik tepkiler duyuldu. Sanık avukatı Aşık, müdahil tarafın davayı başka bir yöne çekmeye çalıştığını öne sürdü.
     Mahkeme Başkanının, bu soruya cevap vermeme hakkı olduğunu hatırlatması üzerine Şenocak, soruyu yanıtlamadı.
     Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese ayrıca, yasaların belli olduğunu, müdahil tarafın soru hakkı olduğunu da söyledi.
     Müdahil avukatı Ayşe Batumlu söz alarak, mahkeme başkanından, sanık avukatlarına, ''yaptıkları müdahaleler üzerine dışarıya çıkarılacakları'' yönünde uyarıda bulunmasını istedi. Mahkeme Başkanı da avukatları bu konuda uyardı.
    
     -OKTAY YILDIRIM-
    
     Tutuklu sanıklardan Oktay Yıldırım, 19 aydır tutuklu olduğunu, 1 aydır da ızdırap içerisinde bulunduğunu ifade ederek, 22 gün süren duruşmalar boyunca her sanık kendisini savunurken, iddianamenin paramparça edildiğini, iddiaların ayaklar altına alındığını ve sahte evrakların ortaya konulduğunu öne sürdü.
     Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese, sanığa bağırarak konuşmaması uyarısında bulundu. Yıldırım da ''15 yaşında asker, 39 yaşında sanık olan yüreğim konuşuyor şu an, izin verin'' dedi.
     Hastaneye gitmeyip, 15 dakikada bir yürümesi gerektiği için dışarıya çıktığını ifade eden Yıldırım, ''Salonda yaşanan çarpışmayı gördüğümde, bu düzene, sisteme, hukuka inanıyorum. Ancak, müdahil vekillerinin her duruşmada hazırladıkları sorularda, ne terör örgütü ne de silahlı eylem var. Bizi insanların ellerinde, dillerinde, kalemlerinde oyuncak etmeyin, bizi yargılayın. 19 aydır yargılanmak için bekliyoruz'' dedi.
     Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk, müdahil avukatlarının fikriyatının belli olduğunu belirterek, ''Dağda alamadıkları intikamı, burada devam ettirmeye çalışıyorlar'' diye konuştu.
     Bunun üzerine müdahil avukatlarından Ayşe Batumlu, kendileriyle ilgili bu suçlamalar hakkında suç duyurusunda bulunulmasını istedi.
     Müdahil avukatı Özkan Yücel, Muzaffer Şenocak'a daha sonra bazı sorular yöneltti. Şenocak da sorular üzerine daha önce bu konuları detaylı anlattığını dile getirdi. Yine avukatların itirazları üzerine Mahkeme Başkanı, avukatları dışarı çıkarılacakları konusunda uyardı.
     Şenocak, duruşmanın bu bölümünden sonra avukatların sorularına yanıt vermedi.
     Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese, Şenocak'a Fikret Emek ile nerede tanıştığını sordu. Muzaffer Şenocak, Emek ile 2004 yılında Botaş'ta Başmüfettiş olan Mustafa Karbeyaz aracılığıyla tanıştığını yineledi.
     Üye Hakimlerden Hüsnü Çalmuk'un, frekans kesici cihaz olan jammerin çalışıp çalışmadığını sorduğu Şenocak, bu cihazın portatif olduğunu ve çalıştığını dile getirdi.
     Şenocak'ın çapraz sorgusunun ardından duruşma, tutuklu sanık Aydın Yüksek'in savunmasının alınmasıyla devam etti.

TUTUKLU SANIK AYDIN YÜKSEK SAVUNMASINI YAPTI -YÜKSEK: ''BU İDDİANAME AKLIMIN, RUHUMUN, HAYATIMIN AHENGİNİ BOZDU'' -''MAHKEME HEYETİ, YA HAKKIMI TESLİM EDİNİZ BENİ BU LEKEDEN KURTARINIZ YA DA BANA BİR DARAĞACI GÖSTERİNİZ''

     ''Ergenekon'' Davası'nda savunmasını yapan tutuklu sanık Aydın Yüksek, hazırlanan iddianamenin aklının, ruhunun ve hayatının ahengini bozduğunu söyledi.
     İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada savunmasını yapan tutuklu sanık Aydın Yüksek, ''Bu davada sanık olmaktan üzüntü duyduğunu'' belirtti.
     İddianamenin adalete hizmet amacından uzaklaştığını, benimsediği maddi ve manevi değerlere saldırdığını öne süren Yüksek, ''İddianameyi şiddetle ve nefretle reddediyorum'' dedi.
     Yüksek, iddianamenin insanlık onurunu tarumar ettiğini ifade ederek, haksız, hukuksuz iddialarla karşı karşıya kaldığını savundu.
     İddianameyle Anayasa'nın en az 20 maddesinin ihlal edildiğini ve burada yer alan iddialarla ilişkilendirilmesi için akli ve hukuki bir neden olmadığını ileri süren Yüksek, ''Birlik ve dirlik içinde olmamız gereken bugünlerde iddianame içimi acıtıyor'' diye konuştu.
     Adının sağına soluna ''terör'' kelimesinin yazılmasını ''küfür'' sayacağını ifade eden Yüksek, ''Bu küfürü reddediyorum'' dedi.
     Yüksek, Tuncay Güney'in 2001 yılında gözaltına alındığını ve verdiği bilgiler doğrultusunda çalışmalar yapıldığını belirterek, ''o dönemde Ergenekon terör örgütü varsa neden bu konuda işlem yapılmadığını'' sordu.
     Aydın Yüksek, o dönemde bu konuda gerekli soruşturmayı yapmayan görevliler hakkında herhangi bir işlem yapılıp yapılmadığını merak ettiğini söyledi.
     Davanın sanıklarının tek ortak özelliğinin yurtseverlik olduğunu iddia eden Yüksek, bu durumun da örgüt sayılmaması gerektiğini kaydetti.
     Muzaffer Şenocak ile iş yaptığını, zarar gördüğünü ve aralarında husumet oluştuğunu anlatan Yüksek, daha sonra Şenocak'a ulaşabilmek için Mete Yalazangil vasıtasıyla Muzaffer Tekin ile görüştüğünü anlattı.
     Yüksek, ortak bir tanıdıklarının, ''Muzaffer Şenocak'ın Özel Kuvvetler Komutanlığında görevli olduğunu'' söylediğini, bu kişiye ulaşmak için kurumdaki üstlerinden randevu almayı amaçladığını, Muzaffer Tekin'in de aracılık edebileceğini düşündüğünü ifade etti.
    
     -''BİLSEM KÖYLERİNDEN GEÇMEZDİM''-
    
     Bu randevu konusunda kendisini Mete Yalazangil'e iki arkadaşının yönlendirdiğini kaydeden Yüksek, ''Hayatımın hatasıydı. Muzaffer Tekin'i de Mete Yalazangil'i de çok tanımam. Bu nedenle görüşmüşlüğüm vardır. Böyle bir sonuçla karşılaşacağımı bilsem köylerinden geçmezdim'' diye konuştu.
     Yüksek, Mete Yalazangil ile ofisinde görüştüğünü, bu sırada Muzaffer Şenocak'la ilgili hazırladığı CD'yi de burada unuttuğunu dile getirerek, daha sonra Yalazangil ile Muzaffer Tekin'in ofisine gittiklerini burada 10 dakika kaldıklarını, Tekin'in not alarak daha sonra arayacağını ifade ettiğini anlattı.
     Muzaffer Tekin'in kendisini bu konuda bir daha aramadığını da belirten Yüksek, ''Yaklaşık 6-7 ay sonra Mete Yalazangil bana telefon açtı. Muzaffer Tekin'in gözaltına alındığını, benim hazırladığım CD'nin içinde ne olduğunu sordu. Bizi aradıklarını söyledi. 'Hatta 3-4 gün sonra ortalık soğur gider ifade veririz' dedi'' şeklinde konuştu.
     Aydın Yüksek, Şenocak ile ilgili hazırladığı CD'yi Yalazangil'in ofisinde unuttuğunu, kimseye verilmesi için bırakmadığını söyledi. Hatta CD'nin bir kopyasını Tekin'in avukatı Kemal Kerinçsiz'e götürdüğünü birkaç dakika için CD'nin içeriğine de baktıklarını anlatan Yüksek, CD'nin içinde suç unsuru olabilecek birşey bulunmadığını savundu.
     Terör örgütü üyesi olmakla suçlanmasını eleştiren Aydın Yüksek, şunları söyledi:
     ''Devletimiz var oldukça düşmanları hep olacaktır. Bir gün bir terör örgütü operasyonunda adınız öldürülecekler listesinde çıkabilir, vurulabilir, hatta ölebilirsiniz. Bu hiç önemli değildir. Bir gün böyle bir iddiayla karşılaşırsanız o zaman binlerce kez ölürsünüz. Geceleri yatağınıza yattığınızda gözünüzün önüne şehit arkadaşlarınızın anıları gelir... O zaman ne diyeceksiniz? Meğer DHKP/C, TİKKO, PKK bize bağlıymış. Biz Ergenekonmuşuz, meğer sizi biz şehit etmişiz. Bunu yazanlara 'Allah'ınızdan bulun' demekten başka bir şey gelmiyor elimden.''
     Babasının bacağında platin bulunması nedeniyle 85 yaşında olmasına rağmen kapalı görüş bile yaptırılmadığını söyleyen Yüksek, ''Tekirdağ Fethullah tipi cezaevi ölmeden önce babamın yüzünü göremememin hesabını bana verebilir mi? 'Vatan sağolsun' demekten başka bir şey gelmiyor elimden'' şeklinde konuştu.
     Yüksek, Kuddusi Okkır'ın da neden suçlandığını bile öğrenemeden öldüğünü belirterek, ''Bu bir cinayettir'' dedi.
    
     -''AYDIN YÜKSEK İSMİ MARKADIR''-
    
     CD'deki belgelerin suç unsuru taşımadığının belirlenmesine rağmen 18 aydır neden tutuklu olduğunu anlayamadığını söyleyen Yüksek, Türkiye'de polisin halkın ve hakkın polisi olmaktan hep uzaklaştırıldığını, bu nedenle de 2001 yılında polislik mesleğinden isteği ile ayrıldığını kaydetti.
     Yüksek, bir grup haricinde emniyet teşkilatında herkesin kendisini sevdiğini, ''Aydın Yüksek'' isminin bir marka olduğunu söyledi.
     Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün'ün duruşmalarda ''Duruşmanın ahengini bozamazsınız, bozdurmam'' dediğini hatırlatan Yüksek, ''Bu iddianame aklımın, ruhumun, hayatımın ahengini bozdu. Ne yapacağız şimdi?'' diye konuştu.
     Arandığını öğrendiğinde teslim olmak üzere Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesine gittiğini, savcı ile görüşmeye çalıştığı sırada Terörle Mücadele Şube Müdürlüğüne bağlı polislerce gözaltına alındığını anlatan Yüksek, ''Polisi tanıyan biri olarak, teslim olmak için polise neden gitmediğim herkesin malumudur'' diye konuştu.
     Teslim olmasına rağmen hakkında yakalama ve üst arama tutanağı tutulduğunu anlatan Yüksek, dolayısıyla bu belgenin sahte olduğunu savundu.
     Yüksek, ''Ben de sahtecilikle suçlanıyorum. Hani derler ya dinime söven Müslüman olsa'' dedi.
     Devlete ait gizli belgeleri temin suçundan tutuklandığı ve haksız yere tutukluluğunun sürdürüldüğünü savunan Yüksek, ''Kanunsuz şekildi tutukluluğumun sürdüğünü fark edince Cumhuriyet Savcıları duruşmada benim örgüt üyeliği maddesinden tutuklanmamı istemiştir. Bu talep mahkemece reddedildi. Hiç mi vicdanınız sızlamadı sayın savcım?'' diye konuştu.
     Hatanın insana mahsus olduğunu Cumhuriyet savcılarının da kendisine karşı yaptıkları hatadan dönmelerini istediğini belirten Yüksek, ''Mahkeme Heyeti, ya hakkımı teslim ediniz beni bu lekeden kurtarınız ya da bana bir darağacı gösteriniz'' dedi.
     Yüksek, tutuklandığı günden bu yana yakınlarıyla açık ya da kapalı görüş yapamadığını, telefonda görüşemediğini ifade ederek, bunun nedenini sordu.
     Polislik hayatı boyunca, rüşvete karşı durduğunu, amir ve cemaat adına çalışmadığını, bu yüzden de başının hep belaya girdiğini savunan Yüksek, yürütülen soruşturmada da polisin çok kötü çalıştırıldığını, operasyonda görev alan polislerin meslekte 1 yılını doldurmayanlardan oluştuğunu iddia etti.
    
     -''TUTUKLANMA NEDENİM 'PAZARYERİ' PROJESİ''-
    
     Tutuklanmasındaki asıl nedenin ''Pazaryeri'' adı verilen proje olduğunu düşündüğünü söyleyen Yüksek, bu projenin bazı belediyeler tarafından kabul gördüğünü, tutuklanmamış olsaydı projenin 2 belediye ve 10 noktada hayata geçeceğini söyledi.
     Yüksek, bu projenin hayata geçmesi halinde devlete 2 milyar dolar KDV girdisi sağlayacak olduğunu savundu.
     Emniyet, savcılık ve hakimlikteki ifadeleri okunarak hatırlatılan Yüksek, Muzaffer Tekin'e ''Sayın'' demesinin üzerinde çokça durulduğunu söyleyerek, Tekin'in kendisinden yaşça büyük olduğunu, ayrıca askeri görevde bulunması nedeniyle böyle hitap ettiğini anlattı.
     Mahkeme Heyeti Başkanı Hasan Hüseyin Özese, saatin 16.00 olması nedeniyle Yüksek'in çapraz sorgusunun yarın yapılmasını kararlaştırdı.
    
     -TALEPLER-
    
     Söz alan tutuklu sanık Muzaffer Tekin, ''Biraz sonra iddia makamı söz verdiğinizde 'kamu adına' diyerek tutuklanma nedenlerinde bir değişiklik olmadığından ve kuvvetli suç şüphesi bulunduğundan tutukluluğumun sürdürülmesini büyük bir keyifle arz edecek. Ben tutuklanma nedenlerimde değişiklik olduğunu ve kuvvetli suç şüphesinin ortadan kalktığını düşünüyorum'' diye konuştu.
     Söz alan Bekir Öztürk, Adil Serdar Saçan'ın yardımcısı olan ve Tuncay Güney'in ilk sorgusunu yapan Ahmet İhtiyaroğlu'nun duruşmada tanık olarak dinlenilmesini istedi.
     Muammer Karabulut, Sadettin Tantan'ın Aksiyon Dergisi'ndeki röportajında bahsettiği Türkler'e ait yurt dışına çıkarılan paraların geri getirilmesi amacıyla hazırlanan Ergenekon raporunun ve bu konudaki tüm çalışmaların İçişleri Bakanlığından ve MİT'ten istenmesini talep etti.
     Karabulut ayrıca Yargıtay Başkanlar Kurulunun 10 Temmuz 2008 tarihli toplantısının tutanaklarının bir örneğinin de dosyaya konulmasını istedi.
     Söz alan Sami Hoştan, şöyle konuştu:
     ''Bunu defalarca dile getirdim. JİTEM denilen askeri bir örgütle uyuşturucu işi yaptığım söyleniyor. Bu JİTEM nedir, ben bilmiyorum. Benim böyle suç ortaklarım varsa, ki var. Arkadaşlarım inanmıyor, ama savcının bütün iddialarına inanıyorum. Savunmam yaklaşıyor, suç ortaklarımın da ortaya çıkması lazım. Nedir bu JİTEM? Ne anası var, ne babası. Piç midir bu? Bir de 69 kişilik bir şema geldi mahkemeye. Benimle birkaç kişinin ismi var, diğerlerinin ismi karalanmış. Liderlerimizi yine tanıyamıyoruz. Liderim kim bunu bilmem gerekiyor savunma yapmam için. Uluslararası mafyanın lideri gösteriliyorum. Liderim kim bilmiyorum. Ben iddia makamının hakkımdaki tüm suçlamalarına inanıyorum. İleride delil sunacağını da düşünüyorum.''
    
     -KEMAL KERİNÇSİZ-
    
     Tutuklu sanık Kemal Kerinçsiz, 9 no'lu gizli sanığın ifade tutanaklarının mahkemenin kararının üzerinden 24 gün geçmesine rağmen dosyaya konulmadığını belirterek, ''Tabii o tutanaklarda 'Osman'ım' diye başlayan başka sorulara da rastlayacağız herhalde. Bir yargı mensubunun katiline 'Osman'ım' diye hitap etmek çirkindir''dedi.
     Bu sırada söze giren Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel, ''Sürekli bunu gündeme getiriyorlar'' dedi. Bunun üzerine Kerinçsiz de Şişli Asliye Ceza Hakimi benim 35 yıllık arkadaşım, bana 'abiciğim' dedi, ben de 'Hakkıcığım' dedim diye soruşturuluyor. 'Osmanım' diye konuşanlara ses yok'' şeklinde konuştu.
     Tutuklu sanık Sevgi Erenerol da duruşma sırasında bir plastik bardaktan birçok sanığın su içmek zorunda kaldığını belirterek, ''Plastik bardaklardan cezaevi alamıyorsa müsaade edin biz alalım'' dedi.

İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ, İSTANBUL EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ İSTİHBARAT ŞUBESİ'NDEN, TUNCAY GÜNEY İLE İLGİLİ SORGULAMA VİDEO KASETİNİN SORULMASI VE ASLININ GÖNDERİLMESİNİN İSTENİLMESİNİ KARARLAŞTIRDI

     ''Ergenekon'' Davası'nın görüldüğü İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şubesi'ne yazı yazılarak, 2001 yılında sorgulanan Tuncay Güney ile ilgili video kasetin sorulması ve aslının incelenmek üzere gönderilmesinin istenilmesini kararlaştırdı.
     Duruşmada söz alan tutuklu sanık Behiç Gürcihan, tutuklu sanıklardan Doç. Dr. Ümit Sayın'ın kendisi ile ilgili çelişkili ifadeler verdiğini belirterek, bu çelişkiyi ortaya koymak için avukatı tarafından kendisine sunulan ve Sayın'ın kaleme aldığı dilekçeyi mahkemeye sunduğunu söyledi.
     Sayın ise bu dilekçeyi mahkemeye sunmadığını, kamuoyuna açıklanması amacıyla yazıldığını, ancak iradesi dışında kaleme aldığını dile getirdi.
     Ümit Sayın, tutuklu sanıklardan Hayrettin Ertekin'in kendisini ''koğuşun ağası'' ilan ettiğini ve dikte ederek zorla söz konusu dilekçeyi yazdırdığını ileri sürdü.
     Gürcihan, bunun üzerine, Sayın'ın suçlanmasına neden olan ifadeleri bulunduğunu belirterek, Sayın'ın hangi iş adresinin gerçek olduğunu öğrenmek istediğini söyledi.
     Tutuklu sanıklardan Vedat Yenerer, Ertekin'in koğuş arkadaşı olduğunu belirterek, Ümit Sayın'ın beyanlarının doğru olmadığını dile getirdi.
     Duruşmada söz alan Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel de sanıklardan Muzaffer Tekin, Kemal Kerinçsiz ve Aydın Yüksek hakkında bu duruşmadaki beyanlarından dolayı, avukat Vural Ergül hakkında da savunma sınırları içinde kalmayan beyanları nedeniyle Silivri Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulmasını istedi.
    
     -ARA KARARLAR-
    
     Verilen aranın ardından kararını açıklayan Mahkeme Heyeti, sanıklardan Bekir Öztürk'ün, Adil Serdar Saçan ve Ahmet İhtiyaroğlu'nun dinlenmesi konusundaki taleplerinin, sanıkların savunması alındıktan sonra değerlendirilmesine hükmetti.
     Mahkeme Heyeti, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazılarak, Tuncay Güney'in ifadeleri üzerine 2002 yılında İstanbul Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ile İstihbarat Şubesine hazırlatılan ve Cumhuriyet Savcısı Muzaffer Yalçın'a sunulan projeli çalışmanın istenilmesini hükme bağladı.
     Mahkeme, İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şubesine yazı yazılarak, 2001 yılında sorgulanan Tuncay Güney ile ilgili kayıt yapılan ve 3 kopyası olduğu söylenen video kasetinin aslının olup olmadığının sorulmasına, bu kaset kendilerinde ise incelenmek üzere mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine karar verdi.
     İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına 28 Ekim 2008 tarihinde sunulduğu söylenen Ahmet İhtiyaroğlu'na ait dilekçenin varsa onaylı suretinin mahkemeye gönderilmesini kararlaştıran Mahkeme Heyeti, Aksiyon Dergisi yazarlarından Harun Odabaşı ve Fehmi Koru'nun 2001 yılında yazdıkları ''Ergenekon ve Lobi Belgeleri'' ile ilgili yazıların dayanağı ve kaynağının istenmesi konusunda sanık Kemal Kerinçsiz'in avukatlarının talebini de kabul etti.
     Mahkeme Heyeti bu konuda Aksiyon Dergisi'ne Basın Kanunu'nun 12. maddesi hükmünce yazı yazılmasını kararlaştırdı.
     Sanıkların tutukluluk halinin devamına karar veren Mahkeme Heyeti duruşmayı yarına bıraktı.




 



Bu haber 405 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,632 µs