En Sıcak Konular

''ERGENEKON'' DAVASI'NIN 15. DURUŞMASI 18 KASIMDA

14 Kasım 2008 19:47 tsi
''ERGENEKON'' DAVASI'NIN 15. DURUŞMASI 18 KASIMDA ''Ergenekon'' davasının İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince, Silivri Ceza İnfaz Kurumu Yerleşkesindeki 14. duruşması tamamlandı.

İSTANBUL-''Ergenekon'' davasının İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince, Silivri Ceza İnfaz Kurumu Yerleşkesindeki 14. duruşması tamamlandı. Davanın bir sonraki duruşması, 18 Kasım Salı günü yapılacak.
     Davanın bugünkü duruşmasına 46 tutuklu sanık ile başka suçtan tutuklu olan Semih Tufan Gülaltay getirildi.
     Duruşmada, tutuksuz sanıklardan Güler Kömürcü Öztürk, Kemal Yalçın Alemdaroğlu, Murat Özkan, Emin Caner Yiğit, İsmail Eksik, Yaşar Arslanköylü, Tuncay Hacıbektaşoğlu, Ali Yasak, Feridun Refik Nuhoğlu, Kemal Şahin, Mehmet Murat Yücel ve İbrahim Benli hazır bulundu.
Mahkeme Heyeti, 15'inci duruşmanın, 18 Kasım Salı günü saat 09.30'da yapılmasını kararlaştırdı.
     Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün'ün duruşma gününü açıklamasının ardından salondaki sanık ve avukatları, bir sonraki duruşmanın neden 17 Kasım Pazartesi günü yapılmadığını sordu. Başkan Şengün de ''Malum maaş günü'' yanıtını verdi.

TUTUKLU SANIKLARDAN EMEKLİ YÜZBAŞI TEKİN: -''İDDİANAMEDE ALPARSLAN ARSLAN İLE ŞAHSIM ARASINDA OLMAYAN SUÇ BAĞI ZORLA YARATILMAYA ÇALIŞILMIŞTIR'' -''(ALPARSLAN ARSLAN) KENDİSİNİ CİHAT İÇİN BAYRAK AÇAN BİR MÜCAHİT OLARAK GÖRMEKTEDİR. OYSA DOSYADA CUMHURİYET GAZETESİNİN BOMBALANMASINDAN YA DA DANIŞTAY BASKININDAN ÖNCE, SÖZDE ERGENEKON ÖRGÜTÜ YÖNETİCİLERİYLE GÖRÜŞME İÇİNDE OLDUKLARINI GÖSTEREN CİDDİ HİÇBİR DELİL YOKTUR'' -''ÜMRANİYE'DE ELE GEÇİRİLEN 27 ADET EL BOMBASI İLE CUMHURİYET GAZETESİNE ATILAN BOMBALAR ARASINDA HİÇBİR MADDİ BAĞLANTI BULUNMAMAKTADIR''

     ''Ergenekon'' davasının tutuklu sanığı emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin, ''Danıştay saldırısı'' davasının sanıklarından Alparslan Arslan ile arasında bir suç bağı bulunmadığını belirterek, ''İddianamede, Arslan ile şahsım arasında olmayan suç bağı zorla yaratılmaya çalışılmıştır'' dedi.
     İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince görülen bugünkü duruşmanın öğleden önceki oturumunda, savunmasına devam eden Muzaffer Tekin, ''iddianamede yer alan hakkındaki suçlamaları gördüğünde hayret ve dehşete düştüğünü'' söyledi.
     ''Zira, bırakın gayri yasal bir yapılanma içinde olmayı, hayatımın hiçbir döneminde yasal bir yapılanma içinde prensip olarak yer almadım'' savunmasını yapan Tekin, ''hayatında ilk kez Danıştay saldırısından sonra duyduğu bir örgüt ile anılmanın kendisini son derece üzdüğünü'' belirtti.
     Tekin, savcıların tek taraflı değerlendirmeler yaptığını, lehe olan hiçbir delili dikkate almadığını savunarak, savcının, kendisini ''şüpheli'' olarak değil ''hasım'' olarak gördüğünü iddia etti. Muzaffer Tekin, ''İddianamenin aylar önce içeriğini birtakım tetikçi tarifesinden öğrendiğimiz gibi, Kurtlar Vadisi dizisi de birebir savcının iddianamesi ile ne gariptir ki örtüşüyordu'' diye konuştu.
     Soruşturma sürecinde iyiniyetle savcı Zekeriya Öz'e yardımcı olmaya çalıştığını ve çeşitli mektuplar yazdığını anlatan Tekin, ''Savcının şahsına gönderdiğim mektupların, üstelik soruşturma gizliliği olmasına rağmen bizzat savcının eli ile yandaş medyaya servis edildiğini ve tahrif edilerek yayımlandığını gördükten sonra yazmaktan vazgeçtim. Daha önce gönderdiğim mektuplar için de büyük bir pişmanlık yaşadım'' diye konuştu.
     Tekin, Danıştay saldırısı ile ilgili yargılamayı yapan Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinin, ''Ergenekon'a ilişkin soruşturmayla, saldırıyla ilgili dava arasında irtibat bulunmadığı yönünde görüşünün olduğunu belirterek, bunun dikkate alınmayışını'' eleştirdi.
     Sanık Tekin, ''Hukuk pozitif bir bilimdir, varsayımlar veya olsa olsa metodu ile yürütülemez. İddianamelerinde şüpheli ve sanıklar için 3 bin yıl ceza istenen davalarda, 3-3,5 ayda aklanan insanların olması düşündürücüdür. Lakin kurumlar baki, kişiler fanidir. Köklü Türk hukuk sistemi, çarkta aksayan dişlileri en kısa zamanda onarmasını bilir'' dedi.
    
     -İDDİANAMEYİ ELEŞTİRDİ
    
     İddianamede, ''ele geçirilen bombaların örgüt silahı olduğuna dair hiçbir delil bulunmadığını'' savunan Tekin, ''savcının, örgütlenme biçimi, amaç ve faaliyetleri açısından bilinen terör örgütlerinden önemli farklılıklar gösterdiğine ilişkin beyanının, aslında sözde Ergenekon terör örgütünün olmadığını açıkça ikrar ettiğini'' öne sürdü.
     Tekin savunmasını şöyle sürdürdü:
     ''Bir yandan rahip Santora, Hrant Dink ve Zirve Yayınevi cinayetlerini iddianameye alıp; Ergenekon sanıkları ile birtakım bağlantılar kurmaya çalışıp, ayrıntılı açıklamalar yapacaksınız ve bu suçlamaların arasına psikolojik etki yaratmak amacıyla gazetenin bombalanması ve Danıştay saldırısını koyacaksınız, arkasından da bu suçlar için yeterli delil bulamadım, o yüzden dava açamıyorum diyeceksiniz. Bu tavır CMK'nın 160. ve 170'inci maddelerine aykırıdır. İddianamede iddia çok ama suç yoktur. Ancak suçlamalar kabına sığmayacak derecede ölçüsüz ve hesapsızdır''
    
     -''ESAS ÇETELER MAHKEMEDE DEĞİL''-
    
     ''İddianamede yasama organının ortadan kaldırılmasından bahsedildiğini, ancak TCK'nın 311. maddesinden cezalandırma istenmediğini'' ifade eten Tekin, şöyle devam etti:
     ''Ya savcıların dalgınlığına gelmiş unutmuşlar ya da iddianameyi yazanlar ne yazdıklarının farkında değiller. Esas çeteler mahkemenin huzurunda bulunanlardan oluşmamaktadır. Ergenekon soruşturması ve davası, toplumun gözlerine indirilmiş bir perdedir. Esas çeteler perdenin arkasında cirit atan devleti yönetiminde ve bütün kurumlarında kadrolaşmış, küreselci, tarikatçı kadrolardır. Bizleri, sizlerin önüne oradan, buradan toplayarak getiren suçu ve delilleri masa başında yaratan ülkenin rejimini ve anayasal düzenini tasfiye eden esas bu büyük çetedir.
     Türkiye'nin bu akıl tutulmasından bir an önce çıkıp Ergenekon oyununu sona erdirmesi gerekmektedir. Bunu yapacak olan siz değerli yargı mensuplarısınız. Eğer hukuksuzluk aranıyorsa, bunu iktidarın icatlarında ve yine iktidarın telkin, tavsiye ve teşvikleri ile çalışan iş bu soruşturmayı yürüten savcıların işlemlerinde aramak gerekir''
    
     -DANIŞTAY SALDIRISI-
    
     Bu davanın tanıkları arasında yer alan, Danıştay saldırısı davasının sanıklarından Osman Yıldırım'ın ifadelerinde, ''1993 ve 2000 tarihlerinin fazlasıyla geçtiğini'' belirten Tekin, ''23 yılı cezaevlerinde geçen bu kişinin askerlik süresi de dikkate alınarak verdiği tarihlerin teyit edilmesi gerektiğini'' söyledi.
     Tekin, ''Ergenekon'' iddianamesini hazırlayan savcıların, Danıştay cinayeti faillerinin siyasi yapılarını aktarırken ''son derece taraflı davrandığını, sadece iddiasını destekleyebilecek kısımları bölerek aldığını, diğer bilgileri ise görmezlikten geldiğini'' öne sürerek, Danıştay saldırısı davası sanıklarından Alparslan Arslan ve Danıştay saldırısı nedeniyle ifadesine başvurulan bazı kişilerin, savcılık hakimlik ve emniyet ifadelerini okudu.
    
     -ARSLAN'A BOMBA VE SİLAH TEMİNİ
    
     Muzaffer Tekin, bu ifadeler dikkate alındığında, ''Alparslan Arslan'ın, kendisine el bombaları ile silahların temininde aracılık yapan kişiyi iyi tanıdığının ve sıkı bir ilişki içinde olduğunun görüldüğünü'' savunarak, Teoman Ekşioğlu'nun ifadesine göre bu kişinin Süleyman Esen olduğunu öne sürdü.
     Salih Kunter ve Esen'in ifadelerinin de aslında Arslan'ın ifadelerini dolaylı yoldan doğruladığını savunan Tekin, bu 3 kişinin son derece sıkı ilişkiler içinde olduğunu, haftanın birçok gününü birlikte geçirdiklerini, radikal anlamda sohbetler yaptıklarını söyledi. Kunter'in bu sohbetler ile 2 avukatı da etki altına aldığı görüşünü dile getiren Tekin, bu toplantılardan sonra Arslan'ın yaşam şeklinin değiştiğini, yoğun dini düşünce içine girdiğini iddia etti.
     Tekin, iddianameyi düzenleyen savcıların Arslan'ın ayrıntılı ifadelerine ve anlatımlarına yer vermekten kaçındığını savunarak, ''Çünkü Arslan'ın ifadeleri savcıların anlatımlarını tamamen yalanlamakta ve bir senaryo yazıldığını açıkça ifade etmektedir. Savcılar ilgisiz beyanlardan cımbızla çektikleri sözcükleri bir araya getirerek kağıttan bir şato yoluna gitmişlerdir'' dedi.
     Esen'in hakimlik sorgusundaki ifadelerini de okuya Muzaffer Tekin, şunları söyledi:
     ''Birçok avukatın, cami cemaatinin bir evde haftanın hemen her günü dini sohbetler yapması elbette ki fikri aşamanın da yaşanmasını sağlayabilecektir. Avukatların ve toplumun muhtelif kesimlerinin bu şekilde toplantıları, Salih Kunter'in bir tarikat oluşumu içinde olduğunu ve bu kişilere öğütler ve talimatlar verdiği anlaşılmaktadır.
     Bu ortamda Arslan'ın, gerek Cumhuriyet gazetesinin bombalanmasından, gerekse Danıştay baskından önce nasıl bir etkileşim içinde bulunduğu ortaya çıkmaktadır. Gazetenin bombalanmasıyla Danıştay baskını arasında sadece 6 gün vardır. Bu 6 gün içinde Kunter'in ve Arslan'ın beyanlarından, Arslan'ın hemen her gün Kunter'in evinde olduğu, türban meselesini yaşamının önemli bir parçası haline getirdiği ve bunu savunmayı dini kurtarma derecesinde gördüğü, dini duygu ve düşünceleri için canını verebilecek bir yapıda olduğu anlaşılmaktadır. Kendisini cihat için bayrak açan bir mücahit olarak görmektedir. Oysa dosyada gazetenin bombalanmasından ya da Danıştay baskınından önce, sözde Ergenekon örgütü yöneticileri ile telefonda ya da yüz yüze bir görüşme içinde olduklarını gösteren ciddi hiçbir delil yoktur. Osman Yıldırım'ın atfı cürümleri inandırıcı olmaktan uzaktır.''
     Arslan'ın yakın çevresindeki kişilerin ifadelerinden, ''her iki olayın da dini motifli olarak işlendiğinin anlaşıldığını'' öne süren Tekin, ''Arslan'ın bulunduğu ortamın ulusalcı yapıdaki kişilerden oluşmadığını'' iddia etti.
     Kalem koymak için kullandığı içi boşaltılmış 2 el bombasının iddianamede örgüt silahı olarak gösterildiğini savunan Tekin, bu durumu eleştirdi.
    
     -''ARSLAN İLE ARAMDA BAĞ KURULMAYA ÇALIŞILDI''-
    
     Osman Yıldırım'ın gerek gizli tanık, gerekse açık tanık olarak verdiği 5 ifadenin hiçbirinin gerçeği yansıtmadığını savunan Tekin, şöyle konuştu:
     ''Böyle bir tanığın ifadeleri üzerine gazetenin bombalanması olayını ve Danıştay cinayetini sözde azmettiriciler üzerine yıkmaya çalışmak, bir hukuk cinayeti işlemekten başka bir şey değildir. Savcılar burada hukukçu kimliğinden uzaklaşmışlar çirkin siyasetin bir parçası haline gelmişlerdir. Bu ifadelerden anlaşılacağı üzere iddianame Alparslan Arslan ile şahsım arasında olmayan suç bağı zorla yaratılmaya çalışılmıştır.''
     Tekin, ''tanık Osman Yıldırım'ın bütün amacının Danıştay cinayetinin bütün sorumluluğunu üzerinden atıp, Etkin Pişmanlık ve Tanık Koruma Yasası'ndan yararlanarak cezaevinden kurtulmak olduğunu'' öne sürdü.
     Yıldırım'ın tanık olarak verdiği ifadelerin çelişkilerle dolu olduğunu ve inandırıcılığı bulunmadığını ileri süren Tekin, hakkında bu kişinin beyanlarından başka da ciddi bir delilin yer almadığını savundu.
     ''Ümraniye'de bulunan MKE 169-5-85 kafile numaralı bomba ile Cumhuriyet gazetesine atılan ve patlamayan 173-9-85 numaralı el bombasının, benzer olduğunun tespit edildiğini'' anlatan Tekin, ''iki kafile numarası arasında hiçbir bağlantı olmadığını'' söyledi.
     Muzaffer Tekin, bu bombaların üretim tarihlerinin de farklı olduğunu belirterek, sözlerine şöyle devam etti:
     ''Kaldı ki, kafile numaraları aynı olsa bile aynı kafileden bombaların kullanıldığı olayların aynı fail veya faillerce işlendiği anlamına gelmez. Çünkü aynı kafileden binlerce bomba üretilmekte ve çeşitli kurumlara MKE tarafından dağıtılmaktadır. Aynı kafileden olan bombalar, ülkenin birçok yerine ve kuruma dağıtılmış olmasından dolayı, farklı kişi ya da kişilerce temin edilebilmektedir. Özetle burada şu tespiti net olarak yapabiliriz ki, Ümraniye'de ele geçirilen 27 adet el bombası ile Cumhuriyet gazetesine atılan bombalar arasında hiçbir maddi bağlantı bulunmamaktadır. ''
     İddianamede Cumhuriyet gazetesine atılan iki bomba ile Eskişehir'de, Fikret Emek'ten elde edilen bir bombanın kafile numarasının aynı olduğunun belirtildiğini de ifade eden Tekin, savcının ikinci bir irtibatlandırma kurmasının açmaza düştüğünü gösterdiğini savundu. Tekin, ''Türk hukuk tarihinin bu kadar çelişkiyi bünyesinde barındıran bir iddianameyi bugüne kadar görmediği kanaatinde olduğunu'' kaydederek, soyut iddialarla ciddi suçlamalar yapılamayacağını söyledi.
     Ciddi bir hukuk belgesi olan iddianamenin siyasi hesapların aracı olarak da kullanılamayacağını da anlatan Tekin, ''Gün olur siyasi ikbal hesabı yapanlar, bu belgelerde, bu sefer şahsımın yer aldığı gibi senaryolar yazılarak değil, ciddi bir şekilde yer alırlar'' dedi.
    
     -PEKER VE GÜLALTAY-
    
     Tekin, davanın sanıklarından Semih Tufan Gülaltay ile ilişkilerinin beşeri düzeyde olduğunu ve 2004'ten beri görüşmediklerini anlatarak, Ertuğrul Yılmaz'ın cenazesine katılmasıyla ilgili olarak da, ''Kişilerin komşulukları ya da uzak veya yakın dostlukları nedeniyle cenazelerine katılmak, dini vazifelerini yerine getirmek, örgütsel ilişkinin varlığı olarak kabul edilemez. Söz konusu cenazeye Sedat Peker'in yakınlarının gelmesi de, Peker ile benim aramda örgüt ilişkisinin olduğunu göstermez'' dedi.
     ''Doğuş Faktoring ile tamamen şekil ortaklığı yaptığını'' ifade eden Tekin, ''Veli Küçük ile de 5-6 kez bir araya geldiklerini'' söyledi. Küçük'ün kendisine ''Süleyman'' demesinin nedenini de açıklayan Tekin, ''ilk görüşmemizde bana 'Süleyman' dedi. Ben de adımın Muzaffer olduğunu söyledim. 'Seni çok sevdiğim Süleyman adında şehit askerime benzetiyorum' dedi'' diye konuştu.
     ''Danıştay davası sanıklarından Alparslan Arslan'ın, Fethullah Gülen'in yeğeni olarak ortaya çıkan Kemalettin Gülen ile yakın arkadaş olduğunu'' öne süren Tekin, ''mahkemenin Gülen'in fikirlerine müracaat ederek Arslan ile ilişkilerini araştırmasını'' istedi. 

TUTUKLU SANIK EMEKLİ YÜZBAŞI MUZAFFER TEKİN: -''ÜMRANİYE'DE BULUNAN BOMBALARIN SÖZDE ÖRGÜTLE (ERGENEKON) BİR İLİŞKİSİ YOKTUR. BUNLAR ÖRGÜT SİLAHI OLARAK KABUL EDİLEMEZ'' -''ORTADA TAMAMEN 'BOMBA BULUNDURMAK' SUÇU OLUP, BU BİREYSEL SUÇUN FAİLLERİ DE YAPILACAK YARGILAMA SONUCU ORTAYA ÇIKACAKTIR'' -''DANIŞTAY SALDIRISI VE CUMHURİYET GAZETESİNE BOMBA ATILMASI EYLEMLERİNİN AYNI KİŞİLERCE YAPILMASI, BU EYLEMLERİNİN TALİMATININ BENDEN VEYA VELİ KÜÇÜK'TEN ALINDIĞINI GÖSTERMEZ'' -''ATATÜRK'ÜN DEVRİMLERİ IŞIĞINDA ANT İÇTİK. BU DÜŞÜNCEDE OLAN BİR İNSAN, CUMHURİYET'İN TEMEL KAZANIMLARINDAN DANIŞTAY'A VE CUMHURİYET GAZETESİNE SALDIRILARIN ARKASINDA OLAMAZ'' -''ÖRGÜT YÖNETİCİSİ DEĞİLİM. AYNI DÜŞÜNCEDEKİ İNSANLARIN MANEVİ OLARAK BİR ARADA BULUNMASI 'KÖPRÜ GÖREVİ' İSE YAPMIŞIMDIR, KABUL EDİYORUM''

''Ergenekon'' davasının tutuklu sanıklarından emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin, Ümraniye'de ele geçirilen el bombalarının Ergenekon örgütüyle bağlantısı olmadığını savunarak, ''Ortada tamamen 'bomba bulundurmak' suçu olup, bu bireysel suçun failleri de yapılacak yargılama sonucu ortaya çıkacaktır'' dedi.
     Tekin, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince görülen davanın bugünkü duruşmasında, ''Danıştay sanıklarının dini hassasiyetlerinin olmadığını iddia ederek, bu konuyu son derece taraflı bir şekilde de çarpıtarak almak, aslında Danıştay cinayetinden tarikatın beraatını sağlamaya yönelik bir çabadır'' ifadesini kullandı.
     İddianamenin 460'ıncı sayfasında ''Danıştay'' saldırısı davasının sanıklarından Osman Yıldırım'ın Ankara'ya gitmesinin sebebinin, ''Cumhuriyet Gazetesinin bombalanması nedeniyle, para almak'' olarak ifade edildiğini anlatan Tekin, Yıldırım'ın ifadesinde, 500 bin doları taahhüt eden kişiyi önce Veli Küçük, sonra kendisi, ardından da yeniden Küçük olarak açıkladığını belirterek, ''Ancak her ikimiz de İstanbul'da oturup, Ankara'da iş ve ikametgahı bulunmayan kişileriz'' şeklinde konuştu.
     Yine iddianamenin 461'inci sayfasında yer alan ''Yıldırım'ın eylemi para vaadiyle yaptığı'' yönündeki iddiayı da kabul etmediğini söyleyen Tekin, savcının, kendi beyanlarıyla ters düşen Yıldırım konusundaki iddiasının temelsiz olduğunu savundu.
     Tekin, Danıştay saldırısının sanığı Alparslan Arslan'ın babası ve annesinin banka hesaplarındaki artışların da kendilerine sorulmadığını ileri sürerek, bu kişilerin televizyonda yaptıkları açıklamalarla paraların kaynaklarını ortaya koyduklarını anlattı.
     Osman Yıldırım'ın hesabındaki artışların da olağanüstü olmadığını belirten Tekin, bu kişinin kendi beyanlarına göre senet işleri yaptığını söyledi.
     Tekin, Yıldırım'ın hesabındaki paranın kaynağının bu olabileceğini belirterek, şöyle devam etti:
     ''Süleyman Esen de Salih Kunter'in sağ kolu olup, tarikatçılık çizgisinde bayağı mesafe almış kişidir. Bu soruşturmada savcılara imkan nispetinde yardım etmekte, istedikleri ifadeleri vermektedir. Bu kişinin avukatı da Osman Yıldırım ile savcılar arasında köprü vazifesi yapmaktadır. Savcıların tarikatlarla yardımlaşarak soruşturmayı olgunlaştırmaları son derece dikkat çekicidir.''
    
     -SAĞIR, İRŞİ VE TİMUROĞLU'NUN HESABINA AKTARILAN PARA-
    
     Danıştay saldırısı davasının sanıklarından Alparslan Arslan'ın talimatıyla babasının, bu saldırı ve Cumhuriyet Gazetesine atılan bombalarla ilgili olarak yargılanan diğer sanıklar İsmail Sağır, Tekin İrşi ve Erhan Timuroğlu'nun hesaplarına para yatırmasının son derece doğal olduğunu öne süren Tekin, bu kişiler para karşılığı bu işe girişmişlerse cezaevlerinde bakılmalarının, bu tür işlerin geleneğine uygun olduğunu söyledi.
     Tekin, Arslan'ın, Danıştay saldırısından sonra ''yakında cezaevinden çıkacağı'' yönünde bir beyanı varsa, bunun tarikat ortamında söylenmesinin son derece doğal olduğunu savundu.
     Tarikat ortamında insanların beyinlerinin yıkanmasının kolay olduğunu söyleyen Tekin, şunları anlattı:
     ''Bu kişiler için laik devletin mahkemelerinin yapacakları yargılamalar önemli değildir. Yargıya saygı göstermedikleri gibi, en ağır hakaretler irticacı takımca yapılmaktadır. Tarikatlar beyin yıkama faaliyetlerini en mükemmel yapan merkezler halindedir. Din adına ölmek veya öldürmek bu kişiler için mesele değildir. İrtica adına yapılan cinayet faillerine her alanda birtakım sözlerin verilmesi son derece tabiidir.
     Çünkü bu zihniyete göre her kötülüğün anası laik devlet yıkılacak, yerine ılımlı İslam rejimi kurulacaktır. Böyle bir sistemde ebetteki din adına cinayet işleyenlerin cezaevlerinde tutulmalarına rıza gösterilmesi mümkün olmaz.''
     Tekin, Ergenekon davasının sanıkları arasında bulunan laik, cumhuriyetçi, üniter ve Atatürkçü yapıdaki kişiler ile Arslan'ın sahip olduğu zihniyeti bir araya getirmenin mümkün olmadığını söyledi.
    
     -''TÜRKİYE, ASKERİ DARBEDEN UZAKLAŞTI''-
    
     Arslan'ın cezeevinden kısa sürede çıkacağına ilişkin sözlerini, savcının askeri bir darbe olarak algıladığını ileri süren Tekin, ''Türkiye askeri darbe tehlikesinden uzaklaşalı 10 yıllar oldu. Ordunun üst komuta heyeti dahi böyle bir inancı taşamadıkları gibi, bu tür fikirleri şiddetle reddettiklerini söyledi'' dedi.
     Tekin, toplumun her kesiminde ''en kötü sivil yönetim, en iyi askeri yönetimden evladır'' anlayışının yerleştiğini savunarak, ''Bu sebeple ülkede darbe tehlikesinden ziyade irticai yönetim ve rejim değişikliği tehlikesi söz konusudur'' diye konuştu.
     İddianameyi hazırlayan savcıların darbe tehlikesini işlediğini anımsatan Tekin, iddianamede irticai rejim tehlikesinden bahsedilmemesini de eleştirdi.
    
     -ELE GEÇİRİLEN EL BOMBALARI-
    
     Savcıların, iddianamenin 468'inci sayfasında 39 adet el bombasının Ergenekon terör örgütüne ait olduğunun tespit edildiğini anlattıklarını söyleyen Tekin, böyle bir tespit bulunmadığını, bunun, savcının hatalı, maksatlı ve yanlış bir değerlendirmesi olduğunu öne sürdü.
     ''Ümraniye'de bulunan bombaların sözde örgütle bir ilişkisi yoktur. Bunlar örgüt silahı olarak kabul edilemez'' diyen Tekin, ''Ortada tamamen 'bomba bulundurmak' suçu olup, bu bireysel suçun failleri de yapılacak yargılama sonucunda ortaya çıkacaktır'' şeklinde konuştu.
     Eskişehir'de Fikret Emek'ten ele geçirilen bombaların ise bu dosyadaki sanıkların hiçbiriyle bağlantısı olmadığını ileri süren Tekin, Emek ile sözde örgüt üyeleri arasında bağlantı kurmanın hukuken imkansız olduğunu ve ele geçirilen bombaların da bireysel silah kapsamında değerlendirilebileceğini iddia etti.
    
     -DANIŞTAY VE CUMHURİYET GAZETESİNE SALDIRILAR-
    
     ''Danıştay saldırısı ve Cumhuriyet gazetesine bomba atılması eylemlerinin aynı kişilerce yapılması, bu eylemlerin talimatının benden veya Veli Küçük'ten alındığını göstermez'' şeklinde konuşan Tekin, ''Bir talimat varsa, bunun somut olarak delillendirilmesi gerekir'' dedi.
     Tekin, ''Ortada talimat konusunda Alparslan Arslan ile Muzaffer Tekin ve Veli Küçük arasında hiçbir maddi delil mevcut değildir'' diye konuştu.
     Osman Yıldırım'ın, Cumhuriyet gazetesine saldırı için Tekin İrşi'ye verdiği 2 el bombasını kesinlikle kendinden almadığını kaydeden Muzaffer Tekin, ''Yıldırım'ın beyanlarına göre bombalar 10-15 kişinin huzurunda kendisine teslim edilmekte, ancak kendisinin dışında bir kişi dahi bu hususu teyit etmemektedir. En önemlisi, suç ortağı Alparslan Arslan dahi Muzaffer Tekin tarafından verildiğini kabul etmemektedir'' dedi.
     ''Ortada bir suç örgütü olmadığı gibi, örgüt adına işlenmiş bir suç da bulunmadığını'' ileri süren Tekin, şöyle devam etti:
     ''Alparslan Arslan, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinde, TCK'nın 309'uncu maddesinde belirtilen 'Anayasayı ihlal' suçundan yargılanmıştır. Doğru olan da budur. Arslan'ın amacı, anayasal düzeni ortadan kaldırarak ılımlı İslam rejiminin oluşturulmasıdır. Bu sebeple, bu kişinin amacı, darbe yaptırmaya kışkırtarak hükümeti ortadan kaldırmak veya halkı hükümete karşı silahlı isyana tahrik etmek değildir.
     Bu kişinin asıl hedefinin anayasal düzen olduğu açıkça ortaya çıkmaktadır. Bu iddianamenin amacı da gerçekleri değiştirerek, suçun irticai grupların üzerinden alınıp vatansever insanların üzerine atılmasını sağlayarak, farklı siyasi sonuçların doğmasının yolunu açmaktır.''
     Bugünkü duruşmada 117 sayfalık yazılı savunmasını okuyan Tekin, savunmasının son 35 sayfasında ise iddianamede kendisiyle ilgili bölümleri sayfa numaralarıyla belirterek, tek tek ele aldı.
     Tekin, tutuklu sanıklardan Mehmet Demirtaş ve yeğeni Ali Yiğit'i hiç tanımadığını belirterek, ''Devletin yeniden yapılanması'' adlı dokümanın ölen Kuddusi Okkır tarafından kitapçık olarak kendisine verildiğini, ancak masasının üzerinde bulunan bu dokümanı incelemediğini belirtti.
     Gizli evraklar olarak belirtilen bu evrakların Danıştay saldırısının ardından da incelendiğini ifade eden Tekin, ''Ergenekon lobi belgesi''nin de evinde veya iş yerinde bulunmadığını kaydetti.
    
     -''ALEMDAROĞLU VE SELÇUK İLE İLK KEZ MAHKEMEDE KARŞILAŞTIM''-
    
     Tekin, Kürşat Yılmaz'ı tanımadığını, eski İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kemal Yalçın Alemdaroğlu ve Cumhuriyet Gazetesi İmtiyaz Sahibi ve Başyazarı İlhan Selçuk ile de ilk kez mahkemede karşılaştığını ileri sürerek, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ile de KKTC'nin 1. Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'a yönelik destek organizasyonunda bir kez görüştüğünü anlattı.
     Çok değer verdiği arkadaşı olan Fikri Karadağ'ı ise 2003'ten beri görmediğini belirten Tekin, Sevgi Erenerol'un, Danıştay olayının ardından kendisi için gösterdiği teveccühten onur duyduğunu ve bunu hiç unutmadığını söyledi.
    
     -''ÖRGÜT YÖNETİCİSİ DEĞİLİM''-
    
     Erenerol ile örgütsel bir bağlantısı olmadığını belirterek, ''Sevgi Hanım neredeyse, sonuna kadar arkasında olacağım'' diyen Tekin, şöyle devam etti:
     ''Örgüt yöneticisi değilim. Aynı düşüncedeki insanların maddiyat değil manevi olarak bir arada bulunması 'köprü görevi' ise bunu yapmışımdır. Bunu kabul ediyorum. Bir mafya yapılanması içerisinde bulunmadım. Cumhuriyet Gazetesini bombalatmadım. Osman Yıldırım'a bomba vermedim. Silahlı örgüt kurduğum iddia ediliyor. Silaha hiç ihtiyacım yok, emekli olduğum günden beri taşımıyorum. Emekli olunca, resmi olarak teslim ettim. Bırakın gayri yasal, yasal bir örgüt içinde dahi olmadım. Dış patentli Tuncay Güney ile vizyona giren bu örgütü sizlerden duyuyorum. 23 yıldır sivil hayatımda her kesimden dostlarım var. İlişkilerim beşeri düzeydedir. Maddi çıkara dayanmaz.''
     Vatansever Kuvvetler Güç Birliği örgütüyle ilişkisi olmadığını ve yazar Zihni Çakır'ı da hiç tanımadığını söyleyen Tekin, Çakır'ın kendisiyle ilgili beyanlarının gerçek dışı olduğunu öne sürdü.
    
     -''GİZLİ TOPLANTI YAPMADIK''-
    
     20 metre karelik bir bürosu olduğunu ifade eden Tekin, ''Kapımız açık, gizli toplantı yapmadık, ama memleket meseleleri konuşulmuştur'' dedi.
     ''Kurtlar Vadisi'' dizisinin iddianameyi yönlendirdiğini savunan Tekin, gizli görüşecek bir işinin olmadığını söyledi.
     Tekin, yazılı savunmasını okuduktan sonra son bir şey söylemek istediğini belirterek, ''Laik, demokratik, sosyal, hukuk devletinin, Atatürk'ün devrimleri ışığında ant içtik. Bu düşüncede olan bir insan, Cumhuriyet'in temel kazanımlarından Danıştay'a ve Cumhuriyet Gazetesine saldırıların arkasında olamaz. Şayet ben orada olsam, üzerimde bir şey olmasa bile bedenimi siper eder, yargıçların önüne atlardım'' dedi.
     Vaktin geç olması nedeniyle Muzaffer Tekin'in çapraz sorgusuna geçmeyen mahkeme heyeti, avukat taleplerini almaya başladı.
     Bu arada, Danıştay saldırısında hayatını kaybeden üye hakim Mustafa Yücel Özbilgin'in oğulları Gökhan ve Serkan Özbilgin de duruşmayı izledi.



Bu haber 453 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,636 µs