En Sıcak Konular

ŞAHİNLER, GÜVERCİNLER VE DEVE KUŞLARI

4 Kasım 2008 22:39 tsi
ŞAHİNLER, GÜVERCİNLER VE DEVE KUŞLARI DTP’li “Güvercinler” nasıl oldu da böyle birden bire “Şahin” oluverdiler?....

     Tabiatı süsleyen kuşların birbirinden farklı ve çeşitli özellikleri var. Bu, farklı özelliklerinden ötürü, bazı insan grupları veya topluluklar, kuşlarla ve özellikleriyle temsil edilebiliyorlar. Örneğin, futbol dünyasında “Kartal” Beşiktaş’ın, “Kanarya” da Fenerbahçe’nin simgesi sayılıyor. Siyasi arenada ise örneğin, DTP içerisinde iki ayrı grup olduğu ve bunlardan sertliği temsil edeninin “Şahinler”, ılımlı olanların ise “Güvercinler” olarak adlandırıldığı söyleniyor, biliniyor.
     Bir Kartal ile Kanarya’nın birlikte yaşamaları veya Kartal’ın Kanarya’ya, Kanarya’nın da Kartal’a dönüşmesi, doğaları ve yaradılışları gereği asla mümkün olmuyor. Peki, DTP’li “Güvercinler” nasıl oldu da böyle birden bire “Şahin” oluverdiler? Ya, bunda bir bit yeniği vardı, ya bu bir “şeytan” işiydi, ya da onlar baştan beri öyleydiler ve bizler de bugüne kadar maalesef onları tam olarak anlayamamıştık.
     Geçtiğimiz Ekim ayı başlarında, Öcalan’ın avukatları tarafından, “Öcalan’ın İmralı’da fiziki şiddet gördüğü” iddiası ortaya atıldı. İddiaya göre Öcalan’ın kollarına giren iki asker O’nu odasından çıkartarak bir başka yere götürmüşler. Askerlerden biri başını eğmesini isteyerek biraz kafasına bastırmış. Öcalan da “Ne oluyor, öldürecek misin” diyerek tepki göstermiş ve aynı asker “gerekirse o da olur” şeklinde cevap vermiş. Bütün mesele bu, biraz kafasını bastırmak ve “gerekirse öldürülürsün” anlamına gelen “o da olur” cevabını vermek. 
      Fırsat bu ya, ROJ TV son derece basit bir olayı abartarak, “Öcalan’a fiziki işkence uygulandığı, bu itibarla Kürt halkının Öcalan’a sahip çıkması ve tepkisini her alanda göstermesi” çağrısında bulundu.
     İstanbul’da araçlar yakıldı, ev ve işyerleri molotoflandı, bazı şehirlerin muhtelif semtlerine patlayıcılar yerleştirildi, Doğu ve G.Doğu illerimizde DTP önderliğinde protesto gösterileri ve mitingler tertiplendi, gösterilerde polisler ve araçları taşlandı, olaylar çıkarıldı, çatışma ortamı yaratıldı.
       Ekim ayının ikinci görüşmesinde Öcalan, bu sefer avukatlarına; “Benim tarihi sorumluluklarım var. Buradan ölümün çıkmasının hiç kimseye faydası yok, hatta kıyamet kopar. Bu nedenle, benim tarihi kararım, kendi eylemimle yaşamıma son vermeyeceğimdir. Böyle bir şey olursa, bilinsin ki bu benim iradem dışında gelişmiştir. Ben ölümden korkmuyorum ama benim en büyük çabam, tarihi sorumluluğum gereği olabildiğince uzun ve sağlıklı yaşamaktır” diyerek, yaşanan çatışmalara da değindi. Öcalan; “Kürt halkı çözüm için tercihini yaptı ve bu görmezden gelinemez. Benim için, Kürt halkının onuru diyorlar. Tabii ki ben Kürt halkının onuru”yum”. Çözüm için etkili olacağ”ım” açıktır. Son yaşananlar da bunu gösteriyor. Halkımız kendi talepleri için harekete geçmiş ve ayaklanmıştır. Hatta bu ayaklanmayı da aşan bir tavırdır. Demokratik bir halk tepkisidir. Ben, halka eylem çağrısı yapmadım. Halkın kendi kararıdır. Bu nedenle kendilerine eylem yapmayın diye çağrı da yapmıyor”um”. Halkımız demokratik tepkisini yükselterek Hükümete ulaşırsa ve halk benden isterse müdahil olur”um”. Ama anlamlı ve onurlu bir barış ve diyalog yolu açılmazsa, ben bir şey yapamam. PKK ve halk, kendi kararını alır ve hayata geçirir” diyerek bir nevi tehdit dolu talimatlarını gönderdi.
      Kandil de yaptığı açıklamasında; “Öcalan’a yönelik saldırı tüm tahammül sınırlarını zorlayan çok tehlikeli bir saldırıdır. Önder Apo´nun yaşamı ve sağlığı, Kürt halkının Türkiye ile yaşamasının temel şartıdır. Öcalan’ın durumu, Türk-Kürt birliği açısından stratejik bir husustur. Halkımız açısından, Türk halkıyla bin yıllık bir beraberliği sürdürüp, sürdürmeme kararını vermede önderliğimizin pozisyonu, tartışılmaz bir ilkedir. Önder Apo’ya böylesi bir yönelim, hiç kimsenin yaşam güvencesinin kalmayacağı bir süreci başlatmıştır. Kürt halkını, Öcalan’ı sahiplenme mücadelesini yükseltmeye ve bulundukları her yerde kitlesel eylemler yapmaya, gençleri de PKK’ya katılmaya dağa çağırıyoruz" diyerek fitili ateşledi.
     Derken, özellikle Başbakan Erdoğan’ın Diyarbakır, Tunceli, Hakkâri ve Van ziyaretlerinde olmak üzere protesto gösterileri yapıldı, taşlı sopalı çatışmalar yaşandı, binalar bombalandı, araçlara hasar verdirildi. Sokaklar, özellikle çocukların kullanıldığı savaş alanlarına çevrildi ve son olarak Diyarbakır’da iki günlük, protesto mahiyetli oturma eylemi yapıldı.
     DTP’lilerin tümü, hep bir ağızdan ve aynı yönde açıklamalarla içlerini kusarak özetle; “Öcalan, Kürt halkının onurudur, iradesidir, kırmızı çizgisidir, özgürlüğüdür. O’na yapılan, Kürt halkına yapılmıştır. Öcalan, özgürlüğüne kavuşturulmalı ve Kürt sorununun çözümünde muhatap alınmalıdır. Aksi taktirde Kürt sorunu, asla çözülemez” dediler. 
      “Güvercin” olarak bilinen ve başı çeken DTP Eş Başkanı Ahmet Türk; “Kürt sorunu olduğu için PKK doğdu ve büyüdü. Sayın Öcalan ve PKK gerçektir ve muhatap alınmadan sorun çözülemez” derken, Aysel Tuğluk da çıktığı kürsüden bas bas bağırarak; “Öcalan’a özgürlük istiyoruz. Halkın iradesi karşısında hiçbir devletin tankı, topu karşı duramaz” diyerek şahinleştiler. 
     Bir başka DTP’li milletvekili de açıkça; “Öcalan, PKK ve DTP, görüş birliği içindedir ve biz baştan beri bunu söylüyoruz” şeklindeki açıklamasıyla, gelinen durumu ortaya koyarak, kısaca özetledi.       Bakın, olay nereden nereye geldi, biz de kısaca özetleyelim. İddiaya göre, İmralı’da görevli bir asker Öcalan’ın başını eliyle bastırıyor ve Öcalan’ın “öldürecek misin?” sorusuna karşılık “gerekirse o da olur” diyor. Avukatlar olayı abartarak Kandil’e ulaştırıyor ve “Öcalan’a işkence yapıldığı” iddiası ortaya atılarak, taraftarları isyana çağrılıyor. Bilinen olaylar yaşanıyor ve iş, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’na “bölgemize gelme” yönünde açık tehdidine kadar vardırılıyor. 
     Bütün bu olanlar iyi olmadı belki ama, en azından vesile oldu ve artık olay, son derece netleşti. DTP, tavrını net olarak ortaya koydu. Bu güne kadar her ortamda ve daim olarak dile getirdikleri “Kürt sorunu”, “anadil”, “kültürel haklar”, “demokrasi”, “barış ve kardeşlik” gibi safiyane söylemlerin gerçekten de “sözde” kaldığı ve dayatılmaya çalışıldığı, sürdürülen siyasetin ise sadece ve sadece “Öcalan’a endekslenmiş olduğu” anlaşıldı. 
     Aslına bakılırsa, bu durumun böyle olduğu, Öcalan’ın yakalanarak İmralı’ya getirildiği 1999 yılından bu yana zaten ortadaydı. Çünkü, tüm bu “sözde” olduğu şimdi daha iyi anlaşılan talepler, Öcalan yakalandıktan sonra özellikle dillendirilmeye başlanmış ve “Kürt sorunu” olarak karşımıza getirilerek, dayatılmıştı.
     Zaman içerisinde “Apo, bizim önderimiz. PKK, bizim kardeşimiz. Apo, Barzani ve Talabani, bizim liderlerimiz. Kürt sorunu, sadece Türkiye’yi değil, Irak, Suriye ve İran’ı da kapsar. Kürdistan, Kuzey Kürdistan, Güney Kürdistan. Düşman TC birlikleri. Kürt coğrafyası” gibi onlarca sayılabilecek söylemler, genellikle duymazdan gelindi ve dayatılan bu “Kürt sorunu” ve safiyane talepler üzerinden maalesef ki, çoğu zaman kendimizce tartışmalar yaptık, çareler aradık, çözümler sunduk veya ortaya koymaya çalıştık. Herkes bir şeyler söyledi, fikir beyan etti. Oysa durum, baştan beri ortadaydı, ama ne yazık ki bazılarımız başını “kuma gömmüştü”.
     Açıkça bu sefer gördük ki, Güvercinler Şahin oluverdiler, paçalarına pençe taktılar, gagalarını sivrilttiler ve bugüne kadar saklamaya çalıştıkları gerçek görüntülerini sergileyiverdiler. Neden? Çünkü; “Apo işkence gördü!!!”.
     Güvercin Şahin oldu da, peki, ya bu malum bazı “Deve Kuşları”!!! Her şey apaçık ortadayken, halâ kafalarını kumda tutmaya devam mı edecekler, yoksa, gerçekleri görme adına, hiç olmazsa bundan sonra, o malum kafalarını gün yüzüne çıkarabilecekler mi acaba!!! 

Sabahattin Talu

sabahattintalu@gmail.com    



Bu haber 757 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,791 µs