BBP'Lİ TOPÇU, ERGENEKON İSMİNİN KULLANILMASINI KINADI

12 Temmuz 2008 12:59 tsi
BBP Genel Sekreteri Topçu, ''Ergenekon isminin sanık sandalyesine çıkarılarak aşağılanmasını tarih şuurumuz gereği doğru bulmuyor ve kınıyoruz'' dedi.

ANKARA- BBP Genel Sekreteri Yalçın Topçu, ''Ergenekon isminin sanık sandalyesine çıkarılarak aşağılanmasını tarih şuurumuz gereği doğru bulmuyor ve kınıyoruz'' dedi. Topçu, yaptığı yazılı açıklamada, Ümraniye soruşturmasının ''bazı çevreler tarafından ısrarla 'Ergenekon' olarak adlandırıldığını'' iddia etti.
     BBP Genel Sekreteri Topçu'nun konuyla ilgili açıklaması şöyle:
     "Öncelikle ‘Ergenekon’ kavramı bizim tarihimizde çok önemli ve anlamlı bir konuma sahiptir. Milletimizin değerleriyle çatışma içerisinde olan bir kısım insanların da içinde bulunduğu bir grubu, bu kavram ile anlamlandırmak doğru ve mümkün değildir. Emniyet kuvvetlerimiz Ümraniye soruşturmasına ‘Ergenekon’ ismini kendilerinin vermediğini açıkladılar. Dolayısıyla bu kavramı daha ziyadesiyle bazı basın-yayın kuruluşları özellikle kullanmaktadırlar. Bu çevrelerin ve bazı kesimlerin milliyetçiliğe olan mesafeleri ve antipatileri nedeniyle bu kavramı ısrarla kullandıklarını düşünüyoruz. ‘Ulusalcı’ görüş sahibi çevrelerle, Türk milliyetçilerinin ortak noktası yoktur. Kanun dışı yapılanmaların, varsa eylemlerini, ideolojilerini Türk Milliyetçilerinin benimsemesi söz konusu değildir.
Ergenekon isminin kamuoyunda küçük düşürülerek, Türk milliyetçiliğini yargılama gayreti ise kötü niyetli bir girişim olup, insafsız bir harekettir. Büyük Birlik Partisi olarak, Türk tarihinde önemli bir yeri olan bu kavramı sanık sandalyesine çıkararak aşağılamayı tarih şuurumuz gereği doğru bulmuyor ve kınıyoruz.
     Ümraniye soruşturması artık yargıya intikal etmiş olup, yorum yapmayı faydalı görmüyoruz. Fakat bu operasyon ülkemizin demokratik hayatında yıllardan beri yaşadığımız tıkanıklıkları bir kez daha hatırlatması yönüyle anlamlı olmuştur. Türkiye’de demokratik sistemin bütün kurum ve kurallarıyla işletilmesi Büyük Birlik Partisi’nin yıllardır savunduğu bir gerçektir. Demokrasi üzerinde hiçbir gölge olmamalıdır. Herkesin bu gerçeğin farkında hareket etmesi ve sorumluluk sergilemesi gerekmektedir.
Askeri darbe söylentileriyle ilgili olarak da şunları söylemekteyiz: Türkiye askeri müdahalelerden her zaman zararlı çıkmıştır. Düzeltmeye gelenler daha fazla dağıtıp, çekilmiş ve toparlayıp düzenlemek yine sivillere kalmıştır. Kışla ile sokak birbirinden farklıdır. Karargâh ile Meclis başka görev ve sorumluluklara sahiptir. Herkes üzerine düşeni yaparsa demokrasi işleyen bir sistemdir. Aksi durumda bütün toplumu kuşatan bir kaos ortamı doğar. Ülkemiz son zamanlarda böyle bir kaos ortamına sürüklenmektedir. Siyaset etkisizleştirilmeye, askerler sıkıştırılmaya, ekonomi iflas ettirilmeye çalışılmaktadır. Bu kirli operasyonlar kimin faydasınaysa failler de onlardır. Geçmiş tecrübelerimiz bu kirli hesapların dış mihrakların oyunları olduğunu göstermektir. Bugün de durum farklı değildir.
     Ümraniye soruşturması çerçevesinde tutuklanan kişilerin bir darbe hazırlığı içinde oldukları ileri sürülmektedir. İddialar mahkeme tarafından araştırılıp, karar verilecektir. Mahkeme sürecinin her türlü etkiden uzak, bağımsız bir atmosferde yürütülmesi toplumdaki ‘Adalet’ duygusunun zedelenmemesi ve hukuka olan saygının yıpranmaması için azami dikkat edilmesi gereken bir zorunluluktur. Bu noktada hem medya hem de siyasetçiler sorumlu ve duyarlı davranmalıdır.
Bu süreçte bir kısım medya tarafından operasyon adeta reklam edilip ‘temiz eller operasyonu’ gibi isimlendirmelerle abartılırken yine bir kısım çevrelerce de ‘korku imparatorluğu kurulması’ şeklinde değerlendirilmektedir. Bizce her iki değerlendirme de yanlış ve hatalıdır. Herkes yargılanabilmelidir. İnsanların hukuk karşısında hiçbir dokunulmazlıkları olmamalıdır.
     1960’lı, 1970’li yıllarda bile Anayasa suçu teşebbüsler yargılanmış ve cezalandırılmıştır. Başbakanlık koltuğunda bulunan CHP lideri İsmet İnönü, cunta girişimlerine müsaade etmeyip, demokrasinin ülkemiz için en büyük nimet olduğuna inanmış, cuntacıların yargılanıp, en ağır şekilde cezalandırılmalarını ülkemizin salâhiyeti açısından faydalı görmüştür. Bugünkü CHP’nin demokrasiye olan inanç ve sadakati, merhum İnönü’nün ruhunu incitecek tarzdadır. Yargıyı aşağılamayı, kanun dışı yapılanmaların avukatlığını yapmayı ve sandık sonucunu içine sindirmemeyi siyaset haline getiren CHP’yi kamuoyumuzun değerlendirme ve dikkatlerine sunuyoruz.
     Emekli iki general tutuklandı diye ülkemiz demokrasisi zafer kazanmış değildir. Bu soruşturma, üzerinde hiçbir karanlık nokta kalmayacak kadar derinlere nüfuz etmelidir. Kendi çıkarlarına dokunulduğu zaman demokrasiyi hatırlayanlar, normal zamanda yapılması gereken düzenlemeleri yapmayıp, kendi ihtiyaçları olunca küçük adımlar atıyorlar. Fakat medya marifetiyle bunu abartıp, reklâm ederek ucuz kahramanlıklar yapıyorlar. Kimse Büyük Türk Milleti’ni aldatamaz.
Hükümetin biran önce yapması gereken iş; başta Siyasi Partiler Kanunu olmak üzere milli mutabakat sağlayarak, yeni bir anayasa hazırlamasıdır. Pansuman tedbir ya da şov amaçlı adımlar ancak günü kurtarmaktır. Türkiye’nin daha radikal değişikliklere ihtiyacı vardır. Büyük Birlik Partisi olarak milletimizin ve devletimizin faydasına gördüğümüz her türlü demokratik açılımı destekleyeceğimizi defalarca söyledik, bugün de aynı sözü veriyoruz.
     Büyük Türk Milleti adına İktidara ve Muhalefete bir kez daha sesleniyoruz. Yargıya intikal etmiş Davanın Savcısı ve Avukatı olmaktan vazgeçin, toplumu germeyin. Teröre, işsizliğe, yokluğa, yolsuzluğa çare bulun."

 

 

Bu haber 419 defa okundu.