En Sıcak Konular

DİLAVER CEBECİ'Yİ DUALARLA TOPRAĞA VERDİK

30 Mayıs 2008 17:38 tsi
DİLAVER CEBECİ'Yİ DUALARLA TOPRAĞA VERDİK İstanbul'da vefat eden Türk - İslam Dünyası'nın mümtaz şahsiyetlerinden,şair ve yazar Doç. Dr. Dilaver Cebeci'yi ebediyete uğurlardık...

İSTANBUL - İstanbul'da vefat eden şair ve yazar Doç. Dr. Dilaver Cebeci toprağa verildi.

Geçirdiği kalp krizi sonrası kaldırıldığı Dr. Siyami Ersek Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde vefat eden şair ve yazar Dilaver Cebeci (65) için, öğretim üyesi olduğu Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Camisi'nde tören düzenlendi.

Törende, Cebeci'nin oğlu Çağrı Cebeci üzerine Türk bayrağı konulan babasının tabutu başında taziyeleri kabul etti.

Cebeci, cuma namazının ardından kılınan cenaze namazından sonra Çengelköy Mezarlığına defnedildi.

Cenaze namazını, fakültenin eski öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Emin Işık kıldırdı. Cebeci'nin naaşı bir süre eller üzerinde taşınarak, cenaze arabasına konuldu.

Törene, Dilaver Cebeci'nin eşi Ayla, oğlu Çağrı, kızı Azpay, damadı Selim Sener ile TBMM Başkanvekili Meral Akşener, BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu, MHP İstanbul İl Başkanı İhsan Barutçu, eski milletvekilleri Bozkurt Yaşar Öztürk ve Ahmet Çakar,Nevzat Yalçıntaş, Üsküdar Belediye Başkanı Mehmet Çakır, Türk Edebiyatı Vakfı Başkanı Servet Kabaklı, sanatçı Esat Kabaklı ile çok sayıda vatandaş katıldı.

Cenazeye MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de çelenk gönderdi.Çelenk gönderenler arasında Kadıköy Türk Ocağı Şubesi de  vardı.

Ceneze Töreninden Görüntüler:

 

Yrd. Doç. Dr. Emin Işık Hoca cemaatten Cebeci için helallık aldı.

  

Cami avlusu sevenleriyle dolup taştı

   

Muhsin Yazıcıoğlu ve İhsan Barutçu yanyana saf tuttu

   

Tabutuna omuz verenler arasında Yazıcıoğlu'da vardı.(En arkada)

     

Cebeci  omuzlar üzerinde

  

Nevzat  Yalçıntaş da Cebeci'yi uğurlayanlar arasındaydı.

 

Hüzünlü yüreklerin sahibi eller tabuta dokunabilmek için uzandı

 

Eller üzerinde cami avlusundan çıkarılıyor

   

Cebeci kabri başında

 

Naaşı toprağa verilmek üzere tabutu açılırken.

 

Defnedilişi 

 

Cebeci'nin Naaşı'nı kabre indirenler arasında Mir Haber yazarlarından Hakverdi Murat Merdamert de vardı.

  

Defin sonrası kabrine su dökülürken.

   

Defin sonrası dua eden Yrd. Doç. Dr. Emin Işık duygulu anlar yaşadı 

  

Şair'in defnedilişinde İlham Gencer de hazır bulundu

 

Dilaver Cebeci, Ölüm Tarihi : 28 Mayıs 2008

 

Şair-Yazar Dilaver Cebeci'nin defnedildiği Çengelköy Mezarlığı

Cenaze Merasimi ile ilgili fotoğraflar : Arif Tarakçı

O artık eserleriyle yaşayacak....

Mir Haber

*****

Kutlu yolun güzel yolcusuna veda...

Mehmet Nuri Yardım

Akşam vaktiydi. Edebiyat öğretmeni, yazar ve bir çok hayırlı hizmetin omuzlayıcısı Asım Gültekin kardeşimi telefonla aramıştım. Yılın Öğretmeni seçilmişti, onu tebrik edecektim. Daha kutlamaya fırsat vermeden acı haberi verdi: “Dilâver Bey’i kaybettik ağabey” dedi. “Ne?...” demeye fırsat kalmadan, “Oğlu Çağrı’yla beraberdik. Az önce o da hastaneye gitti...” diye de devam etti.

Dilâver Cebeci... Özümüzün, sözümüzün, ülkemin, Türkiye’min şairi... Yine de siteye haberi koyamadım, ilk haberi ben vermek istemedim, ilk acıyı tattırmak kolay değil bilirsiniz... Sevimli bir tarafı yok üstelik, müjde vermiyorsunuz, hüznü yayıyorsunuz. Haber sitelerine baktım, yok... Televizyonlar bahsetmiyor... Belki de yanlış bilgidir diyerek kendimi teselli ettim... Emin olmak istedim. Evi aradım cevap vermiyor, Çağrı’yı aradım. O’nun da telefonu kapalı. Allah’tan az sonra kendisi aradı ve acı gerçeği teyit etti. “Evet ağabey, babamı kaybettik...” Ne denir, ne diyebilirdim ki... Rahmet niyazında bulunmaktan, sabır dilemekten başka... Evet yapacak şeyler var, işte tam bu sıralarda boş durmamak lâzım. Öncelikle sitemize haberi yazmak lâzımdı. Duyuru ile yetinilmez. Sonra ayrıntılı bilgi aldım Çağrı’dan. Dilâver Beyle zaman zaman görüşen en yakınlarından birkaç dostumu aradım, onları da acıya garkettim. Muhsin Karabay, Olcay Yazıcı, Cafer Vayni... Sonra iki üç gazeteyi aradım. Bütün gazete, radyo ve televizyonları tek tek aramak zor, üstelik evde telefonları yok. İyisi mi Anadolu Ajansı’na haber vereyim dedim. Ankara’yı Genel Müdürlüğü aradım ve üzücü haberden onları da haberdar ettim. İlgilendiler ve haberi bütün basın yayın organlarına geçip Türkiye’ye elim kaybı duyurdular.

Hani hep öyle olur ya, bir film şeridi geçmeye başlar önünüzden... Yaşanmışlıklar, hâtıralar, anekdotlar, dostluklar… Benim de öyle oldu. Ne güzel bir hayat yaşamıştı Dilâver Bey. Bayburt’un bu asîl evlâdı, milletinin sevgilisi olmuştu. Şerefli, seviyeli ve mübarek bir ömür sürmüştü... Türklerin ve Müslümanların mustarip adamıydı. Bir ömre mal olan şiirler, yazılar, araştırmalar... Hoca, ağabey ve iyi bir şair olmak kolay değildi...

Bu akşam Edirne seyahatimi yazacaktım oysa. Onun başlattığı “Seyyah-ı Fakir Evliya Çelebi” üslûbuyla bazı satırlar karalayacaktım... Bursa gezisiyle ilgili yazımı okuyanlar yine benzer bir yazı beklediler benden, özellikle istediler... “Geziye katılamayacağız ama lütfen orayla ilgili yazını Nasiruddin Sabrî imzasıyla yazıver... Okuyalım” dediler... Tasarlamıştım, notlar da almıştım, ama hayır artık yazamayacağım.

Dilâver Cebeci’nin vefat ettiğini duyduğum andan itibaren içimi sarıveren hüzün bulutlarını dağıtamam artık. Tebessüm ettirecek satırları kaleme almam imkânsız... Hele o türde kendisini üstat kabul etmişsem, açtığı güzel yolu devam ettirmeyi hedeflemişsem, en azından şimdi yazamam... İlerde belki...

1980’li yıllarda şiiriyle duygulanır, mısralarıyla coşardık... Dilâver Cebeci’nin sanat edebiyat dergilerinde okuduğum şiirleri ve yazıları çok güzeldi. Türkçe’nin seçkin bir kalem ustasıydı. Dostluğumuz, Türkiye gazetesinde göreve başladığım 1985’te başladı. Tanıştık, onu çok sevdim. Çünkü o sağlam şahsiyetiyle bana Anadolu’nun gerçek temsilcilerinden biri gibi görünüyordu. Hele kışları kalpağını başına koyup da kültür sanat servisimize geldiği zaman Kafkaslar’dan aramıza karışmış bir Şeyh Şamil’i veya yakın komutanlarından birini hatırlatırdı. Dilâver Cebeci dost insandı. Afrası tafrası, yalanı riyası, alayişi nümayişi yoktu. Sevdiğini tam severdi, bağlandığını bırakmazdı.

Aynı gazetede yazıyorduk. Onun “Seyyahı Fakir Evliya Çelebi” başlığıyla kaleme aldığı ve Osmanlı Türkçesiyle kaleme aldığı yazılar diyebilirim ki gazetenin en çok okunan, en çok takip edilen yazılarıydı. Tiryakileri olmuştu bu köşenin, sıkı takipçileri gün begün artıyordu. Çünkü günlük olaylara da, siyasi hadiselere de ince bir mizahla yorumlar getiriyordu.

O hepimizi kahreden beyin kanamasını geçirdikten sonra Muhsin Karabay ile birlikte ziyaret etmiştik kendisini, Üsküdar’daki evdeydi... Daha çok Ayla Hanım’la sohbet etmiştik, Dilâver Bey zaman zaman konuşmuştu. Sonra bir mülâkat yaptım değerli eşiyle. Konuşturamadığımız Dilâver Bey’i en yakınından tanımaya ve tanıtmaya çalıştım.

Dilâver Cebeci’yi sevenler senelerdir kederliydi. Çünkü o artık hâfızasını büyük ölçüde kaybetmiş, zihnî melekelerini yitirmişti. En yakınlarını bile görüyor, ama tanıyamıyordu veya isimlerini hatırlayamıyordu. Fakat gönül almadan da duramıyordu. “Kusura kalma kardaş, seni tanıyorum, ama ismini çıkaramadım” deyip başını gösteriyor, rahatsızlığından dolayı unutkanlığını hatırlatıyordu. Bir çocuk masumiyeti, bir çocuk saffeti kaplamıştı yüzünü.

Arasıra Kubbealtı’na uğrardı. Oturur çay içer, sohbet ederdik. Yine kitap hazırlıyordu, yine çalışıyordu. Ama artık eski o haşmetli devirler, o şevk, o neşve yoktu. O velut, o azimli insan gitmiş, yerine daha mütevekkil, kalender, sessiz ve kaderci bir insan çıkagelmişti. Bazen de sevgili oğlu Çağrı refakat ederdi bu gezilere. Bilirdim ki ya Darüzziyafe’den gelmektedir veya buradan oraya gidecektir. Cağaloğlu’na artık eskisi gibi pek takılmıyordu. Evden çıkmışsa Darüzziyafe Müdürü Hayrettin Nuhoğlu Bey’le görüşecekti mutlaka. Orası onun ikinci mekânı, ikinci adresi olmuştu. En yakın dostu, sırdaşıydı Hayrettin Bey. Bir ara orada oturup konuştuk. Bir dosyası vardı, tarihle alakalı. Onun yayınlanması için bir gayretin içinde oldum, ama ne yazık ki muvaffak olamadım, yine de teşekkür etti, nezaketle “Sağolasın kardaş, sen elinden geleni yaptın, üzülme, gerisi takdirin işidir…” demişti. Hâlbuki Dilâver Cebeci gibi şair ve yazarların bütün yazdıkları beklememeli, kitaplaşmalıydı.

Bilmiyorum ben mi yanlış düşünüyorum veya çok mu hissi bakıyorum. Ama duyarsız bir toplum olup çıktık. Gündemimizi başka şeyler işgal ediyor. Çok özendiğimiz Batıda Dilâver Cebeci ayarında bir şair – yazar ölseydi mutlaka gazetelerin birinci sayfalarında, televizyonların ana haber bültenlerinde yer alırdı. Hatta altyazı geçerlerdi. Galiba bunu göremeyeceğiz ve ben bu umutla, bu hasretle, bu hayalle yaşayıp gideceğim…

Gazetelere bakıyorum. Çok tirajlı olanların zaten öyle bir derdi olmaz. Birisinde kısaca var. Şairimizin ruh dünyasına, fikir âlemine yakın olan gazetelerde bile içerde ve küçük olarak yer almış haber. Ne olur, birinci sayfalarında küçük bir resimle verselerdi… Böyle bir sağlam şuurla hareket etselerdi… Hayır hayır, biz bunu boşuna bekleyeceğiz. Bir gazeteci olarak birinci sayfalara bakıyorum. Bir değerlendirme yapmaya çalışıyorum. Çoğu sun’i gündem ürünü haber ve yorumlar. Dilâver Cebeci’nin vefat haberi ise iç sayfalarda ve küçücük yer almış, dikkat çekmesi mümkün değil…

Bir millet edebiyatıyla, kültürüyle, ilmiyle, irfanıyla ayakta durur, geleceğe koşar. Biz büyük bir millet olmak istiyorsak, geçmişteki ihtişamı yakalamayı diliyorsak yazarlarımıza, şairlerimize, sanatkârlarımıza değer vermek zorundayız. Bugün Mehmet Âkif’i, Necip Fazıl’ı anıyoruz, onlarla övünç duyuyoruz. Ama yarın da Dilâver Cebeci’lere dönüp bakacağız, eserlerine yöneleceğiz. Kim bilir, belki de o günlerden bugünlere dönüp baktığımızda bu duyarsızlığımız, ilgisizliğimiz yüzünden utanç duyacağız.

Dilâver Cebeci soylu bir aydın, halis bir münevver, imanlı kalbi vatan, bayrak ve millet sevgisiyle dolu bir gerçek sanatkârdı, Gönlü yüce, hedefi ulu bir şairdi. O görevini yaptı, ömrünü hayırlı işlerle geçirdi. Talebe yetiştirdi, eser verdi, hayırlı evlat yetiştirdi. Ve vazifesini tamamlayıp terhis teskeresini aldı. Çok inançlı olduğunu bildiğim Cebeci ailesine, sabırlar diliyorum. Ne mutlu ona, onun gibi yaşayanlara, onun gibi idealist olanlara… Allah’tan rahmet diliyorum kendisine. Kabri nûr, mekânı cennet olsun. “Sitâre”ler nur olup aksın ardından.

Bu yazıyı onun “Ve Hüvel Baki” şiiriyle taçlandırmak istiyorum. Vefa dağıydı Dilâver Cebeci ve Destan Şairimiz Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’nun Hakka yürüyüşünün ardından aşağıdaki şiiri yazmıştı. Şimdi nöbet devri sizde ey şairler! Günümüzün “Genç Osman”ı Dilâver Cebeci sevgisiyle donansın mısralarınız, bekliyoruz, okuyacağız:

“Aylardan Ağustos, günlerden Cuma”
Geldi “ircî” emri açıldı semâ,
Şâir veda etti iklim-i Rum’a,

Döğünsün destanlar, ağlasın şiir,
Allah Kadîm, Allah Bâkî, Allah bir.

Ağdı ta göklere niyazım, gitti!
Yıldırımlar düştü, Niyazim gitti!
Hâlim, istikbâlim ve mâzim gitti!

Âgah ol İstanbul, uyan ey şehir!
Allah Kadîm, Allah Bâkî, Allah bir.

Gitti, som altundan zaferler vardı
Yedi kat mehterli seferler vardı
Âdem ejderhası ne erler vardı

Ölüm sonsuzluğa akan bir nehir,
Allah Kadîm, Allah Bâkî, Allah bir.

Cennette şölen var, burada elem,
“Destanlar Burcu”nda sızlasın alem.
Ey mübarek kâğıt, yeminli kalem!

Fâtiha okuyun, getirin tekbir
Allah Kadîm, Allah Bâkî, Allah bir.

Mehterbaşı has dur, geçen Genç Osman!
Dilimin bahtını açan Genç Osman!
Fânilik mülkünden göçen Genç Osman,

Gel beni teskin et, gülbank çeken pîr!
Allah Kadîm, Allah Bâkî, Allah bir.

Sanatalemi.net

 

 

.




Bu haber 6,979 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,372 µs